Finlandiya, parlamenter sistemle yönetilen bir ülke olduğu için, Başbakan’ın yetkileri, Başkan’ın yetkilerinden daha geniş. Ancak başkanın da belli bir ağırlığı söz konusu. Şu anki başkan Sauli Niinistö, tam 12 yıldan beri görevini sürdürüyor. 2012 seçimini ikinci turda, 2018 seçimini ilk turda kazanmış. Bu seçimde ise aday değil. 28 Ocak yarışında, anketlere göre yüzde 10 ve üstünde desteği olan dört isim öne çıkıyor.
Bütün bunlar olurken, Finlandiya an itibariyle Rusya’yla olan tüm sınırlarını kapatmış durumda. Finlandiya’nın doğusundaki Finlandiya-Rus karma okulun da kapatılmasına karar verildi. Finlandiya siyasetinin neredeyse tüm eğilimlerine Nato yanlısı ve Rus karşıtı ton egemen olmakla birlikte Finlandiya’daki birçok firmanın (2023 yılı da dahil olmak üzere) Rusya’yla perde arkasında yoğun ilişkilerinin olduğu ve Rusya’ya teknoloji ve askeri ekipman sağlandığı belirtiliyor. Yani Finlandiya siyasetinin blok halindeki Rus karşıtı görünümünü değerlendirirken bir miktar kuşku payı da bırakmak gerek.
Eğer 28 Ocak Pazar günü gerçekleşecek ilk turda hiçbir aday çoğunluğu sağlayamazsa, iki hafta sonra tekrar seçime gidilecek. 28 Ocak’taki yarışın en iddialı ismi, iktidardaki merkez sağcı Ulusal Koalisyon Partisi’nden Alexander Stubb… Deneyimli bir isim olan ve 2014-2015 döneminde Başbakanlık yapmış Stubb, şu anki Başbakan Petteri Orpo’nun adayı. Şu anki başkan Sauli Niinistö’yle de aşağı yukarı paralel bir çizgiyi temsil ediyor. Ulusal Koalisyon Partisi, ağırlıklı olarak kentli seçmenden oy alıyor.
Alexander Stubb’ın 25 yıllık eşi Suzanne Innes-Stubb, İngiliz asıllı ve başarılı bir avukat. Geçmişte, aylık gelirinin Alexander Stubb’dan daha yüksek olmasıyla da gündeme gelmiş. Bankacı olarak başarılı bir kariyeri olan ve siyasete ara verdiği dönemlerde bankacılık yapan Alexander Stubb, hala eşinden az mı kazanıyordur, bunu bilmek zor.
Finlandiya, Rusya’yla en uzun sınırı olan AB ve Nato ülkesi. Aynı zamanda da Nato’nun en yeni üyesi. Dolayısıyla da siyasetin merkezinde Rusya-Nato-Ukrayna meselesinin yer alması kaçınılmaz. Finlandiya’da ciddi bir Rusya endişesi görülüyor. Alexander Stubb, sadece Finlandiya’nın Nato üyeliğini değil, “Nato’nun Avrupalılaşmasını” da savunuyor. Bu noktada, Stubb ile diğer adayların, örneğin Halla-Aho’nun yaklaşık aynı paralelde olduğu söylenebilir. Sadece, Halla-Aho, Stubb’a göre daha doğrudan Rusya karşıtı. Aslında hemen hemen tüm adaylar Nato ve Rusya konusunda aynı dili kullanıyor. Stubb’ın karşısındaki en iddialı aday, Finlandiya yeşillerinden Pekka Haavisto. Haavisto, Ekvatorlu bir kuaförle evli ve eşcinsel. Stubb’ın %31, Haavisto’nun %23 civarında desteği var. Bu iki ismi, %12’yle Merkez Parti’li ekonomist Olli Rehn takip ediyor. Geçmişte Finlandiya Merkez Bankası’nın başkanlığını da yapmış saygın ve dengeli bir siyasetçi olan Olli Rehn, ülkemizde ötekilere göre belki biraz daha fazla bilinirliği olan bir isim. Rehn, AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesiyken, Türkiye’nin AB üyeliğini savunmuştu. 6 Eylül 2008’de Türk medyasında Rehn hakkında şöyle bir haber çıkmış: “AB dışişleri bakanları gayri resmi toplantısının yapıldığı Fransa’nın Avignon kentinde açıklama yapan Rehn, ‘Türkiye, Kafkasya krizi ve Suriye konusunda olumlu ve yapıcı bir rol oynuyor. Ben, dünyanın en istikrarsız bölgesinde barış ve istikrar için motor rolü oynayan Türkiye’nin AB ile yürüttüğü tam üyelik müzakerelerinin daha da güçleneceğine inanıyorum’ dedi.”
Kazanma ihtimali düşük görünmekle birlikte seçimlerin en ilginç ve aykırı ismi, kesinlikle Jussi Halla-Aho. Ülkemizde çok aşina olunan bir isim olmamakla birlikte, mevkidaşı Numan Kurtulmuş’la, 24 Ekim 2023’te, Prag’da görüşmüştü. Belki kendisini oradan hatırlayanlarınız vardır. Anketlere göre yaklaşık %10 civarında bir desteği var. Halen Finlandiya meclis başkanı olan Halla-Aho, deneysel-sağcı diyebileceğimiz dünya görüşü, ekonomideki liberalizmi, aykırı fikirleri ve ilginç hayat hikayesiyle, bir anlamda “Kuzeyin Javier Milei’si” sayılabilir. Ancak, Milei’den daha ırkçı ve daha sağcı sayılabilecek bazı söylemleri de var. Örneğin, Norveçli ırkçı saldırgan Breivik de Halla-Aho’nun göçmenlere dair düşüncelerini beğeniyormuş. Halla-Aho’nun kazanma şansı az olsa da seçimin ikinci tura kalması durumunda kilit rol oynaması mümkün. Halla-Aho’yu ayrıştıran nokta, geçmişinde internet kültürünün olması. Halla-Aho, görece yaşlı görünümüne rağmen internetin düşünsel enerjisini deyim yerindeyse bünyesinde barındıran orta yaşlı bir siyasetçi. 1971 doğumlu olan Halla-Aho, 2000’li yıllarında başlarında, Finlandiya internet kültürüne damga vurmuş. “Scripta” adlı bloguyla ünlenmiş. Bu blogda, çokkültürlülük yanlısı söylemleri ve ülkesinin göçmen politikalarını eleştirmiş. Bu bloğun yorum kısmında Finlandiyalı sağcılar toplanmaya başlamış. Sonra bu blog bir tartışma forumuna dönüşmüş. Halla-Aho, 2000’li yılların başlarının Finlandiya internet dünyasında fırtına gibi esmiş. O yıllarda onun internetteki etkisine dair makaleler ve kitaplar da yazılmış. Hep siyasi doğruculuktan uzak bir dil kullanmış. Örneğin 2011’de, Facebook’ta, Yunanistan’ın borç krizine çözüm olarak, Yunanistan’ın askeri bir cunta tarafından yönetilmesini ve bu cuntanın protestoları bastırmasını önermiş. İnternette yazdıklarından ötürü, çalıştığı üniversiteden uzaklaştırılmış. Göçmenlere, feministlere, eşcinsellere, islamcılara dair provokatif söylemlerinden dolayı kendisine davalar da açılmış. Hemen hemen tüm Avrupa sağcıları gibi Halla-Aho’nun da Müslümanlara dair olumsuz söylemleri var. 2009 yılında halkı göçmenlere karşı kışkırttığı gerekçesiyle yargılanıp suçlu bulunduğu da olmuş. Halla-Aho, meclis başkanı ve cumhurbaşkanı adayı olmasıyla birlikte dilini yumuşatmış olsa da toplum onu geçmişteki sert söylemlerinden soyutlayarak değerlendirmiyor. Öte yandan, Halla-Aho’nun bazı konulardaki sert yorumlarının yanı sıra, ekonomiye, topluma, mesleklere dair sakin ve ilginç tezleri de var. 2005’deki bir yazısında çiftçilerin, hayvan yetiştiricilerinin ve inşaat mühendislerinin topluma katkısının politikacı, sanatçı ve din adamlarından daha büyük olduğunu savunmuş. Halla-Aho’nun yaşam öyküsündeki bazı ilginç ayrıntılarsa, gençlik yıllarında, yani 1990’ların başlarında bir dönem bir speed metal grubunda müzik yapmış, işsiz kaldığı bir dönemde de sex-shop açmayı düşünmüş olması. 1980’li yıllarda yani çocukluğunda, o dönem otobüs şoförü olan babasıyla birlikte Sovyetler Birliği’ne yaptığı otobüs yolculukları, Halla-Aho’nun Rusya karşıtlığının ve sol karşıtlığının başlangıcını oluşturmuş. Halla-Aho, geçmişte, Finlandiya’nın Kiev büyükelçiliğinde de çalışmış. Halla-Aho’nun beş çocuğu var, bu çocuklardan dördü yaklaşık 25 yıldır evli olduğu nikahlı eşinden, diğer çocuğu ise başka bir kadından. Eşi, Halla-Aho’nun bu gizli ilişkisinden ve gizli çocuğundan haberdar olunca şok geçirmiş ama boşanmamış.
Ülkenin şu anki başkanı Sauli Niinistö’nün özel hayatı da ilginç. Sauli Niinistö, iki çocuğunun annesi olan ilk eşini 1995 yılında trafik kazasında kaybetmiş. Sonrasında kültür bakanı ve eski güzellik kraliçesi Tanja Karpela ile nişanlanmış. Ondan ayrılınca, hükümetin iletişim başkanlığını yapmış ve aynı zamanda bir şair olan Jenni Elina Haukio ile evlenmiş. Başkan Niinistö’nün Finlandiya siyasetinin ana rotasından ve Nato çizgisinden ayrışması pek söz konusu olmasa da Putin konusunda küçük bir farklılılığından söz etmek mümkün. Putin’le şimdiye kadar 16 kez görüşmüş olan Başkan Niinistö, Putin’le olan diyaloglarından bahsettiğinde, zaman zaman Finlandiyalıların olumsuz tepkileriyle de karşılaşabiliyor. “Putin’le olan telefon konuşmanızı övünülecek bir şeymiş gibi anlatmayın” gibi yorumlar gelebiliyor. Tabii Niinistö’ün yaklaşık 10 günlük bir süresi kaldı. Yerine gelecek yeni başkanın, Putin’le daha mesafeli bir yaklaşım sergilemesi, yüksek ihtimal.