“Direniş Çadırı” gençlerin öncülük ettiği anonim sosyal organizasyonların başında geliyor. Türkiye açısından yeni bir sosyal olgu haline gelen anonim sosyal organizasyonlar, Gazze Savaşı sonrası doğaçlama şekilde doğdu. Modern örgütlenme biçimleri hiyerarşik ve homojen ideolojik kimliklere sahipken, post-modern dönemde bir konu hakkında bir araya gelen, gündem son bulunca dağılan yeni bir yatay politika tarzı öne çıktı. Anonim organizasyonlar, yakıcı gündeme dair farklı kimliklerin bir araya gelmesi ve ortak eylemlilik yapması için en uygun yol oldu. 7 Ekim sonrası Gazze’de yaşanan soykırıma rağmen Türkiye’nin İsrail’e ekonomik yaptırım uygulamaması, aksine İsrail’le ticaretine devam etmesi, Filistin aktivistlerini de harekete geçirdi.
Direniş Çadırı, İslâmî hassasiyeti olan gençlerin sosyal medya üzerinden organize olmasıyla doğdu. “İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet” sloganını gündemleştiren grup, Türkiye’nin 30 ilinde ortak basın açıklamaları yapıyor.
Direniş Çadırı’nın gelişim sürecini, hedeflerini, organize oluş tarzlarını, haklarındaki iddiaları, Ankara gönüllüsü Harun Özkarakaş ve Kocaeli gönüllüsü Murat Kurtuldu ile konuştuk.
“Adım Murat Kurtuldu, grafik tasarımcıyım ve yayıncılık yapıyorum. Çeşitli dergi ve sitelerde yazılar yayınladım. Kocaeli’nin Derince ilçesinde yaşıyorum. Gazze olayları başlayınca ne yapabiliriz diye arkadaş çevremle istişare ettim. Bir kartona İsrail’le ticaret Filistin’e ihanet yazdım, böylece yollara düşmüş olduk. Elimizden bu geliyordu. Herhangi bir siyasi parti ile, STK ya da cemaat ile bağlantım olmadı.
“Merhabalar, ben Harun Özkarakaş. 1994 doğumluyum. Adana’da doğup, büyüdüm. Ankara’da Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldum. Ankara’da bir muayenehanede işletmecilik yapıyorum. Evliyim, 2 çocuk babasıyım. Ankara’da direniş çadırı eylemlerinde, herhangi bir STK veya parti ilişiği olmadan, tamamen birbirini tanıyan eş dost çevresi ve sosyal medyadan bizi gören duyarlı kişilerle birlikte protestolarımızı yapmaktayız. Eylemlerimiz Ankara’da her seferinde daha geniş katılım ve dinamizmle devam ediyor. Ankara’da eylem sürecini beraber yürüttüğüm tüm arkadaşlarım adına bize bu süreci tanıtma imkanı sunduğunuz için teşekkür ediyorum.
“Türkiye’deki çoğu STK’nın sistemin aparatları haline geldiğini gördük. Doğal olarak taşımaları gereken, iktidara muhalefet etme özelliğini kaybetmişlerdi. Belki bunu görmek için Gazze gibi bir olaya ihtiyaç vardı. Gazze konusunda somut adımlar atılmasını konuşmak yerine hamaset yapıldığını gördük. Bu hamaset sürekli gündemde tutulunca alternatif ne yapılır diye düşünmeye başladık. Bir Filistin’e destek eyleminde ‘İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet’ pankartı açtığımda ,eylemi düzenleyenler tarafından engellendik. Hikayemiz biraz da böyle tecrübelerle başladı.
Gazze eylemleri asker uğurlama gösterileri gibi
“Ülkemizdeki Gazze eylemleri, dünyanın her yerinde düzenlenen Filistin’e destek eylemleri gibi değil de asker uğurlama gösterileri gibi düzenleniyor. Hamasetin ve devletçi söylemin hakim olduğu eylemler.
“Solundan sağına, İslamcısından sadece hümanist kaygılarla hareket eden birçok farklı kesimden insanın ortak buluşmasına rağmen, mevcut STK’ların bu duyarlılığı kapsayamaması Filistin eylemlerine katılımları da düşürmüştü. Biz bu ortak duyarlılık sahiplerinin buluştuğu yeni bir tarz geliştirdik. Hakkımızdaki tezviratlar, karalamalar bu noktada ortaya çıktı. Biz bu Filistin halüsinasyonunu parçaladığımızda, hakikat kendine bir şekilde sızacak bir alan bulduğunda, üretilmiş olan algıları ortadan kaldırıyor.
“Birileri emir almadan eylem yapamadığından, herkesin öyle yapacağını düşünüyorlar. O sebeple anlamadıkları bir şeyin arkasında hemen bir bit yeniği arıyorlar. Biz kimiz sorusunun cevabı, biz İsrail’le ticaretten rahatsız insanlarız. Bunu herhangi bir bagajla yapmıyoruz. Homojen bir yapı değiliz. Bir söylemi terörle, dış güçlerle vs itham etmek, onu marjinalize etmeye çalışmak, hakikatin üzerini örtme çabasından ibaret. Birileri bu ticareti yürütenler adına operasyon çekiyor. Asıl onlara sormak lazım: Siz kimsiniz? Necisiniz?
“Muhafazakarlar iktidara eklemlendikleri için, Türk solu ve liberaller ise cinsiyet politikaları gibi konulara dalmanın rehavetinde, Gazze soykırımına karşı gereken oranda tavır almıyorlar. Gün Rabıtayı tartışmanın, cinsiyet politikası yapmanın günü değil. Yanıbaşımızda bir soykırım yaşanıyor.
“Direniş Çadırı’nın ve diğer yatay organizasyonların en önemli özelliği de seçimler ya da günlük politikaya bağlı kalmamak, hiçbir siyasi parti ya da siyasi renge bürünmemektir. Tümüyle sivil bir tecrübeyiz. Hiçbir siyasi lideri ya da siyasi flamayı eylemlere dahil etmiyoruz. Katılanlar sadece Filistin ortak paydasını dillendirebiliyor.”