Amedspor’un üç hafta önce Kastamonuspor ile bir maçı vardı. Ligin düğümü büyük ölçüde bu maçta çözülecekti. Zira Amedspor lider, Kastamonuspor ise ikinci sıradaydı. Arada 3 puan fark vardı. Büyük maçı Amedspor kazanınca Diyarbakır bayram yerine döndü. Uzun süredir hasreti çekilen 1. Lig’in ucu görünmüştü.
Sonraki hafta rakip Iğdırspor’du. Bir hafta boyunca şehir bu maçla yatıp kalktı. Beklenti, takımın galibiyet serisini sürdürüp taraftarına ligin bitimine iki hafta kala bir şampiyonluk turu attırmasıydı. Ancak işler ters gitti. Iğdırspor çok iyi hazırlandığı maçta, Amedspor’a top göstermedi ve maçı da net bir skorla alarak gitti. Iğdırspor evine şen döndü, Diyarbakır’da ise yürekler kırıldı ve kutlama hazırlıkları elde patladı.
Neyse ki puan farkı, derin bir endişeye kapılmayı engelleyecek kadar çoktu. Umutlar bir sonraki Somaspor maçına ertelendi. Avucunun içine gelen şampiyonluğun herhangi bir kazaya kurban gitmemesi için hem Diyarbakır’dan hem de Ege illerinden Amedsporlular Soma’ya akın edince, Soma’ya Diyarbakır havası egemen oldu. Kritik bir maçtı; takım zor da olsa galibiyeti çıkarmayı bildi. Şampiyonluğun eli kulağındaydı artık; Soma sokaklarında başlayan kutlamalar Diyarbakır sokaklarında devam etti.
Ve nihayet son haftaya gelindi. Amedspor final çizgisine 3 puan önde ve 10 gol averajı ile girdi. Evet, futbolda son düdük çalıncaya kadar her şey olabilirdi ama Amedspor’a şampiyonluğu kaybettirecek kadar bir şey olmazdı, olamazdı. Nitekim olmadı da. Türkiye liglerinin en renkli hocalarından Yılmaz Vural’ın çalıştırdığı Menemenspor ile seyir zevki düşük ama mücadele düzeyi yüksek bir maç oynandı. Maç beraberlikle neticelendi ve Amedspor’un fiili şampiyonluğu resmî bir hüviyet kazanmış oldu.
Hülasa, Amedspor’un şampiyonluk kutlamaları dört haftaya yayıldı ve elbette kutlamaların en büyüğü şampiyonluğu tescilleyen Menemenspor maçının akabinde yaşandı. Şehrin bu zafere susamışlığı o kadar büyüktü ki hakemin maçı bitiren düdüğüyle birlikte taraftar sel olup sahaya aktı. Çitler, engeller, bentler aşıldı ve taraftarlar şampiyonluk hasretini, bu başarının mimarı olan teknik ekip ve futbolcularla birlikte sahada dindirdi.
2022’de Trabzonspor’un şampiyonluğunu ilan ettiği maçta yaşananların bir benzerini yaşadı Diyarbakır Stadı. Taraftarı kendinden geçiren gollere sahne olan bu saha, bu kez kendinden geçmiş taraftarların halaylarına ev sahipliği yaptı. Tabiatıyla salt saha ile yetinmedi bu sevinç; caddelere, sokaklara, meydanlara aktı ve gecenin çok geç saatlerine kadar Amedsporlular, anaların ak sütü kadar helal olan bu başarının tadını doyasıya çıkarttılar.
Amedspor’u sahiplenmenin arka planı
Şüphe yok, kolay elde edilmedi bu başarı. “Amed” adını aldığı günden beri bu takım, demokratik ilkelerle ve sportif değerlerle bir irtibatı olmayan siyasilerce mütemadiyen hedef gösterildi. “Türkiye liglerinde Amedspor diye bir takım olmayacak” (Ümit Özdağ) dendi. “Bize göre Amed diye bir yer yoktur, Amedspor’dan da bahsedilemez” (Devlet Bahçeli) diye varlığına kastedildi. Dönemin içişleri bakanı (Süleyman Soylu) tarafından “Terör örgütünün direkt talimat verdiği bir spor kulübü olarak” nitelendi. Bilhassa vazifesi takımı ve taraftarlarını korumak olan bir içişleri bakanının Amedspor’un boynuna “terör” yaftasını asmasının mânâsı, bu takımın ateşlere atılmasıydı.
Öyle de oldu; Amedspor türlü baskılara ve haksızlıklara maruz kaldı. Taraftarlarına deplasmanlar yasak edildi, fiziki saldırılara uğradı, olur olmaz cezalara çarptırıldı, ekonomik ayrımcılığa tabi tutuldu, adil rekabet kuralları Amedspor için hiç geçerli olmadı. Velhasıl birçok yerde ateşle imtihan edildi Amedspor ve bunlardan geçerek geldi. Şampiyonluğa atfedilen anlamın büyüklüğü, bu arka planda yatıyor; bunu bilmeden bir şehrin bu başarıyı neden bu kadar coşkuyla sahiplendiğini anlamak mümkün olmaz.
Şampiyonluğun yakıştığı taraftar
Bir-iki istisna dışında, bu sezon Amedspor’un iç saha maçlarının tamamını seyrettim. Yeni bir taraftar profili ve yeni bir taraftarlık kültürü oluşuyor Amedspor’da. Evvela, kadınların ve çocukların taraftar içindeki oranı tatminkâr bir seviyede; ailesiyle birlikte maç seyredenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Taraftarlık şemsiyesi büyüyor ve çeşitleniyor; sosyal sınıf, siyasi görüş ve hayat tarzları birbirinden farklı insanlar, giderek daha fazla Amedspor ortak paydasında buluşmaya başlıyor.
Elbette bu profil, taraftarın tavrına ve hareketlerine de müspet bir etkide bulunuyor. Tribünlerde küfür neredeyse yok denecek kadar az, buna mukabil takımı koruma bilinci yüksek. Sahaya yabancı bir madde atıldığında hemen hoşnutsuzluk homurtuları yükseliyor. Tribünlerde bir gerginlik olsa, ekseriyetle gençler arasında tansiyon yükselse, hemen araya girenler oluyor ve olaylar büyümeden yatıştırılıyor.
Rakibin üzerinde tribün baskısı kurmak için büyük bir çaba sarf ediliyor. Top rakipteyken müthiş bir ıslık kopuyor, top Amedspor’a geçince destek alkışları hemen çığ gibi büyüyor. Futbol bu, kazanabileceğiniz gibi kaybedebilirsiniz de. Amedspor kaybettiği maçlarda rakibi takdir etmesini de biliyor. Mesela Kastamonuspor ve Iğdırspor gibi kora kor bir şampiyonluk mücadelesi içinde bulunduğu takımlara sahasında kaybetti Amedspor. Taraftar çok üzüldü bu sonuçlara, ama bileğinin hakkıyla kazanan rakiplerini de alkışlarla uğurladı.
Şampiyonluğun çok yakıştığı bu taraftar kimliğiyle Amedspor, 1. Lig’e de çok değer katacak. Ancak şehriyle ve seyircisiyle bu takım, 1. Lig’i geçici bir yer olarak görüp, asıl ikametgâhı olacak olan Süper Lig için planını ve programını yapmalı. Bir takımdan ötesine işaret eden potansiyeli var Amedspor’un. Lakin bu potansiyelin hakkını vermek ve daha da büyütmek için yakalanan ivmeyi sürdürmek lazım.
Ezcümle Amedspor, çoğu kendinden kaynaklanan nedenlerle olmasa da, 2. Lig’de çok vakit kaybetti. Kaybolan bu vakti telafi etmek için 1. Lig’deki misafirliğini çok uzatmamalı. Malum, misafirliğin kısa olanı makbuldür.
Rezaletin daniskası!
Cumartesi günü Diyarbakır’da futbolun aydınlık ve insana mutluluk veren yüzü vardı. Ne yazık ki aynı saatlerde Serik’te futbolun karanlık ve insana hafakanlar bastıran yüzü ortaya çıktı.
2. Lig Beyaz Grup’ta şampiyonluk mücadelesi, lider Esenler Erokspor ile ikinci sıradaki Vanspor arasındaydı. Son hafta Erokspor Serik Belediyespor’a, Vanspor da Bursaspor’a misafir oldu. Ancak şampiyonun belirleneceği bu maça Serik Belediyespor U19 takımı ile çıktı. Vanspor da bunun üzerine Bursaspor deplasmanında maçın 21’inci dakikasında sahadan çekildi.
Serik Belediyespor Teknik Direktörü Cem Kavçak, ifadeleriyle, karşımızda vahim bir tablonun olduğunu gösterdi. “Bugün şampiyonluğu doğrudan etkileyecek Esenler Erok maçına yönetim kurulunun U19 takımı ile maça çıkma kararı alması sebebiyle oluşacak şaibeli ortamın içerisinde adımızın bulunmasını istemediğimizden dolayı biz de teknik ekip olarak maça çıkmama kararı aldık.” Kavçak, olması gerekeni yaptı ve bir ömür boyu kendisini takip edecek olan bir ayıbın faili olmadı, ismini bu ayıba ortak etmedi.
Serik Belediyespor’un yöneticileri de açıklamalarda bulundular. Ama açıklamalarıyla, dağıtmak şöyle dursun, olayın üzerindeki şüphe bulutlarını daha da koyulttular. Olay net: Ligin şampiyonunun tayin edileceği bir maçta sahaya asıl takımı değil de U19 takımını sürmek, rezaletin daniskası! Bunun tartışılacak bir tarafı yok ve hiçbir gerekçe böyle bir rezalete mazeret olamaz. Serik Belediyespor’un yetkilileri öyle bir rezalete imza attılar ki, hem Erokspor’un şampiyonluğunu gölgelediler hem de takımlarına kara bir leke vurdular.
Vanspor’un Türkiye’de futbolun çivisinin çıktığını gösteren protestosu da doğru ve yerindeydi. Doğrudan yükselme şansı elinden alınmış olsa da Vanspor’un play-off maçlarıyla 1. Lig’e çıkma şansı devam ediyor. Bu sene olmazsa da dünyanın sonu değil, Vanspor bir sene sonra 1. Lig’e çıkar. Fakat futbolun bütün değerlerini çiğneyerek itibarlarını yerlerde süründürenlerin üzerine yapışan kara leke bir daha çıkmaz.