Türkiye-ABD ilişkilerinin son yıllardaki iki düğüm noktası, ABD'nin PYD'ye sağladığı siyasi ve askerî destek ile FETÖ meselesi. Türkiye, Barack Obama'nın gidişi ve yeni başkan Donald Trump'ın seçilmesi ile bu iki meselede politika değişikliği beklentisi içindeydi.
Bu beklenti öyle bir seviyeye ulaşmıştı ki, hükûmet adına konuştuğunu iddia eden bazı kalemler, Donald Trump'a sorgusuz, sualsiz bir destek sunmuş ve hatta Trump'ın İslamofobik uygulamalarını eleştirenleri suçlar hâle gelmişti. Bu kalemlere göre Hillary Clinton'ın başkanlığı Obama döneminin devamı olacak, Trump'ın seçilmesi ihtimalinde ise her şey değişecekti.
Böyle olmadı. Trump yönetimi geçtiğimiz hafta PYD'ye direkt askerî destek verilmesini öngören bir karara imzasını attı.
ABD'nin PYD politikasının karar vericisi ve yürütücüsü Savunma Bakanlığı, yani Pentagon. Ancak günün sonunda bu kararın altında ABD Başkanı Trump'ın imzası var. Dolayısıyla bu politika Trump'ın değil, ABD kurumlarının politikası demenin pek de anlamı yok.
ABD'nin aldığı bu karar, Türkiye'nin kırmızı çizgi olarak belirlediği bir ilkenin göz göre göre ihlal edilmesi anlamına geliyor. Bir NATO ülkesi, NATO müteffikinin savaştığı bir terör örgütüne silah tedarik ediyor. Hazmı pek kolay bir durum değil.
Lakin Rusya'nın da PYD'ye sağladığı destek aşikâr olduğu için bu meselede Ankara'nın pek de bir manevra imkânı görünmüyor.
İşin ilginci, Ankara'dan gelen ilk tepkiler bir şaşkınlık havasını yansıtmıyor. ABD'nin bu konuda bir politika değişikliğine gitmeyeceği beklentisinin olduğunu gösteriyor. Yani "Ankara bu kararı bekliyordu" demek sanırım doğru olacak.
Bir anlamda ABD'nin bu kararı alması ile Türkiye'nin Rakka operasyonuna katılmayacak olmasının rahatlığını da gözlemlemek mümkün. Zira, ABD'nin PYD'den vazgeçmesinin bedeli, Rakka'yı DEAŞ'tan kurtarma misyonunu tamamen Türkiye'nin üstlenmesi demek olacaktı. Bunun siyasi ve askerî yükünün epey ağır olacağını belirtmek lazım.
Bundan sonraki soru şu olacak: ABD'nin PYD ile ilişkisi konjonktürel mi kalacak yoksa bu ittifak devam edecek mi?
Yani DEAŞ tehlikesi ortadan kalktıktan sonra ABD, PYD'ye destek sunmaya devam edecek mi?
Bu soruyu soran sadece Ankara değil, PYD de bu sorunun cevabını arıyor. Bu nedenle New York Times gazetesine, PYD'yi direkt silahlandırma kararının alındığı gün bir yazı yazan PYD temsilcisi, ABD'ye DEAŞ'la savaş bittikten sonra PYD'yi ortada bırakmama çağrısında bulunuyor.
Bunu sağlamanın yöntemi Türkiye'nin ABD'de karar alıcı mekanizmalara nüfuz etme gücünde saklı. Bu anlamda Türkiye'nin ABD ile ilişkilerini kesmesi değil, güçlendirmesi çok daha mantıklı.