Bazen kader ağlarını her şeye rağmen örer. Amedspor teknik direktörüyken, uzun süre ligi lider olarak önde götürdü, ilk yenigisiyle kovuldu. Sebep, defansif futbol oynatıyormuş. Bugün bile Alagöz Iğdırspor’u şampiyon yaptığı halde, Amedspor’lu kimi taraftarlarca ‘’korkak futbol oynatıyor’’ diye eleştrildi. Kaotik Türk futbolunun ‘’deli fişek’’ oyunlarıyla zehirlenmiş, uçuk kaçık ‘’hücum futbolu’’ bağımlıları, Serdar Bozkurt’un ne yaptığıyla hiç ilgili olmadılar. Oysa Serdar Bozkurt, hücumuyla, savunmasıyla dengeli bir oyun inşa ediyordu. 2015-2016 sezonunda Sertaç Küçükbayrak’tan sonra, Diyarbakır’a ne yaptığını bilen, her maçta kurguladığı oyunun üstüne bir tuğla daha koyan ve oyunu geliştiren bir futbol düşünürü gelmişti. Çıplak gözle izlediğim bütün maçlarda Serdar Bozkurt, kendi oyununda ısrar ediyor, taraftar ne yaparsa yapsın kenarda oyunun zıvanadan çıkmaması için azami gayret gösteriyordu.
Serdar Bozkurt’un oyununu basitçe özetlemek gerekirse şunları bir çırpıda söylemek mümkün: Defansif olarak rakibe alan ve zaman bırakmayan bir kurguyla savunma yapıyordu. Takım hücuma çıkarken topun kapılma ihtimaline karşı, her zaman, hücum edilen koridorun sonuna iki savunmacı yolluyordu. Birinci bölge ve ikinci bölge ilişkilerini geriye doğru pas-iade pasla güvence altına alıyordu. Her pasın ideal hedefi, pozisyon içine katılacak bir fazla oyuncunun aksiyonu oluyordu. Burada amaç topun olduğu bölgede rakipten fazla çoğalabilmekti. Aynı prensip hücum için de geçerliydi. Takım gereksiz uzun oynamıyor, yine hiç gerekmeyen yerde ‘’orta’’ adı altında aslında rakibe ikram edilen vuruşlar yapmaktan sakınıyordu.
Amedspor’un Serdar Bozkurtlu oyunlarında, üçüncü bölge üretken olmasına rağmen çok fazla skor üretemiyordu. Takım, topu üçüncü bölgeye kolay ve garantili taşıyor ama oralarda skor üretecek yetenekler sahne alamıyordu. Nitekim Serdar Bozkurt sonrası transfer edilen Çekdar Orhan ve Mert Çapar, oyunun bu pürüzlerini çözmüş ve Amedspor şampiyon olmuştu.
Serdar Bozkurt, Iğdırspor potansiyeli ile hiç yenilgi yüzü görmeden, hem son lig maçlarını tamamladı hem de play-off’larda bütün rakiplerini yenerek şampiyon oldu. Çünkü Iğdırspor’un hem hücum gücü hem de hücüma çok destek veren ikinci bölge oyuncuları vardı.
Son 1461 Trabzon maçının son yarım saati hariç, Iğdırspor bütün maçlarda orta saha destekli ön baskıları hiç ihmal etmedi. Final maçındaki oyunu yavaşlatma çabası, bence oyuncuların psikolojisinden kaynaklandı. Şampiyonluğu garantileyen skoru elde ettikten sonra bütün oyuncular içgüdüsel olarak onu korumaya çalıştılar.
Serdar Bozkurt, tıpkı Francesco Farioli’de gördüğüm oyun kurgulama yeteneğine sahip. Kendi oyuncularını kendi oyununa ikna etmede de oldukça başarılı. Oyunun dengesi doğru, pas tipi ve pas dolaşım modeli de isabetli. Yine ilk zamanlar Farioli’ye yönelttiğim eleştiriler gibi burada da oyunun temposu düşük, pas ritmi yavaş. Eğer Serdar Bozkurt bu iki sorunu da çözebilirse, Süper Lig seviyesini aşabilecek bir potansiyele sahip.
Kurduğu ve onlara, oyun inşaa ettiği takım sampiyon oldu. Kovuldu, gittiği yeni takımını da şampiyon yaptı. Yetenek yetenektir. Her yerde yeşerir. Yeter ki fırsat verilsin.