Ali Fikri Işık

Şampiyon neden İspanya?

Dünya futbol oynama pratiğinin evrileceği tarz artık çok belli; Bütün işaretler kahramanları değil, orduları gösteriyor. İspanya’nın aradan sıyrılmasının sırrı, yetenekli oyuncularına kahraman muamelesi yapmaktan kaçınmasıydı. Lamal gibi müthiş yetenekler bile, önce kollektif yapının bir parçası olduklarını hiç unutmadan, pas dolaşım modelinin bir işareti olmayı sindirmeyi başardılar.

Oleyy İspanya

Kadınların, “22 oyuncunun bir top peşinde koşuşturması’’ dedikleri ruhsuz şey, ruh kazandı, tutku üretti. İspanyolların sadece hücum estetiği değil, topla birlikte geri dönüşleri bile, aynı görkem, aynı duru güzellik ve aynı berraklıkta su gibi aktı. Lamine Yamal’in golü sadece vuruş tekniğinin şahaneliği bakımından değil, içeri süzülüşü ve ayağının içini bir kepçe gibi kullanarak topa verdiği hafif tatlı falso ile henüz 16 yaşında biri için ayakta alkışlanmayı hak ediyor.

Türkiye Montella’ya teşekkür etmeli

Montella işin yarısını bitirmiş. Şans verilirse, ikinci yarısını da tamamlayabilir. Yeter ki o sabır ve istikrar bir irade olarak ortaya konsun.

Ersun Yanal ve Amedspor

Türkiye'deki ''hücumcu Yanal'' algının aksine Ersun Yanal, savunmacı teknik direktörler kategorisine dahil edebileceğimiz bir futbol oyun anlayışına sahiptir. Fatih Terim gibi orta yolcu teknik adamlardan farklı olarak Ersun Yanal, bir fikir ve tercih sahibidir. Baskılamayı seven, oyunda ve takımda dengeden yana olan Yanal, skor üretmeyi bu disiplin içinde anlamlı bulan bir zihniyetin temsilcisidir. Bu amaçla oyuncu grubunu en yüksek rekabete fiziksel olarak hazırlamak ve basit bir oyun planı ile rakiplerine karşı üstünlük arayışını, ilke olarak benimser.

Ferdi Kadıoğlu: Büyük oyuncu

Ferdi Kadıoğlu bütün maçı aynı tempo ve aynı ritimle oynayarak, inanılmaz bir yetenek olduğunu dünya futbol pazarına adeta altın bir tepsi içinde gösterdi. 90+ bilmem kaçıncı saniyesinde kendi yarı sahasından aldığı ve driplingle rakip yarı sahasına kadar taşıyıp, Barış Yılmaz’a ‘’al da at’’ dercesine bıraktığı top ve gösterdiği olağan üstü dirilik, bu işten anlayan kişilerin gözünden kaçmamıştır. Bu maçın en büyük keyfi ve kazancı Ferdi Kadıoğlu’nu izlemek oldu. Gerisi ilahi tesadüflerin belirlediği metafizik bir maç oldu.

Bellingham Southgate’i ipten alabilecek mi?

Maçın hikayesi de en az atılan gol kadar absürt ve herkes için sürpriz oldu; İmparatorluk ordularının piyade taburlarını andıran hantal ve yavaş oyun, eğer bir İngiliz özgüven gösterisi değilse, bu antikalığın ömrü fazla uzun olamaz; yok eğer durum özü itibarıyla Southgate’in oyun bilgisi ve algısına, doğrudan işaret ediyorsa,-ki ben böyle olduğuna inananlardanım- İngiliz futbol kamuoyunun buna fazla tahammül göstereceğini sanmıyorum.

Almanya ‘devam’, İtalya ‘tamam’ dedi

Öyle anlaşılıyor ki, ‘’doğaçlama’ ’artık, giderek oyun ve pozisyon bilgisi ve ihtiyacı olmaktan çıkıyor. Oyuncularda gelişen atletik özellikler, pas, pasın yönü ve şiddetini, oyun ve pozisyonların temel ihtiyacı haline getiriyor. Almanya ve İsviçre bu prensiplere yakın oldukları için yola devam ettiler; İtalya ve Danimarka uyum sağlayamadıkları için evin yolunu tuttular.

Nagelsmann’ın dansı devam ediyor mu?

İsviçre maçı birçok yönüyle, Kroos katkılı oyunun test maçı oldu; çok da başarılı bir test olduğu söylenemez. Bunun nedeni, bütün Alman oyuncularda görülen yüksek derecedeki oynama ihtiyacıydı. Herkes bir an önce final vuruş öncesinin aktörü olmaya heves edince, neredeyse bütün roller ve görevler birbirine karıştı.

Demode oyun, Portekiz’in ekmeğine yağ sürdü

Maçtan sonra futbolcu eskisi yorumcuları dinliyorum “baskılı arzulu” oyun demogojisinedevam ediyorlar. Bir ekolun, bir sistemin, bir geleneğin olduğu yerde belki bir parça, tali meseleler olan “baskılı ve arzulu, iştahlı” oyun karakterinden söz edilebilir. Oyunun kendisiyle oyunun karakteri arasında bir ayırıma gitmeyi bile bilmeyen zihniyet, maalesef hala işbaşında ve hala kulaklar onlarda.

Muhteşem İspanyollar

75’inci dakikaya kadar İspanyol savunma merkezi, kaptırılan her topu üç saniye içinde geri aldı. Bu müthiş istatistik, İspanya’yı, hem de İtalyan yarı sahasında daha doğru bir ifade ile ceza sahası çeperinde tuttu ve o bitmez tükenmez atakların devamlılığını sağladı. İspanyol oyununun kusursuzluğu, temel olarak bir hatası olmayan İtalyan takımını acemi çaylak seviyesinde gösterdi. İspanyollar gerekli fiziksel takviyeleri yapar ve bu oyunu 90 dakikaya yayabilirlerse, bu oyunun tek adresi şampiyonluk olur.

Türkiye savaştı ve kazandı

Süper ligin savaşçı ‘’mücadeleci değil’’ karakteri bu milli takıma sirayet etmiş galiba. Hücum planı çok örgülü değildi ama takım savaştı; defansta roller ve görevler özellikle de ceza sahası içinde birbirine karıştı ama takım savaştı. Ve bir hak teslimi babında takım her iki kanadı da kelimenin tam anlamıyla koridor gibi kullandı, kaptırılan toplar sonrası kimse elini beline koymadı ve savaşmakta tereddüt etmedi.

Fransızlar parlak ve dinamik, Avusturya pürüzlüydü

Fransızlar daha çabuk, daha hızlı ve daha yetenekliydi. Maç boyunca iki ölümcül koşucu olan Dembele ve Mbappe için, yeterince alan ve zaman yaratamadılar ama oyunun inisiyatifini de Avusturya'ya hiç ikram etmediler. Mbappe ve Dembele’nin koşucu yeteneklerini baz alan geniş alan oyunu, diğer takımlara tuzak olabilir mi? Bundan fena halde kuşkuluyum. Ama Fransız oyununun dinamizmine de bayıldım. Bu dinamizin final görür gibi duruyor.

İngilizler görkemliydi, ama ya sonra?

İngilizler bu maçta topun rakipte olma hali üstüne iki farklı tablo çizdi. Biri kararlı ve görkemli diğeri de mahcup, tereddütlü ve kırılgan. Sanırım hem Almanlar hem de Fransızlar bu tuhaf tabloyu görünce kıs kıs gülmüşlerdir. İngilizler 1-0 kazandı ama bütün zaaflarını da rakiplerine adeta mesaj göndererek ellerini açık ettiler.

İspanya sorunlu, Hırvatistan arızalıydı

Hırvatlara bir şeyler olmuş galiba, ne savaşçı ne akışkan ne de savunma arkasına sarkan hızlı oyun karakterleri hiç sahne almadı. Geçmişteki parlak oyunları, raf ömrünü doldurmuş gibi duruyor. Maçın 64. Dakikasında Hırvatlar sadece oyuncu değiştirmekle kalmadılar oyunu da değiştirerek, maçın bütün taleplerini ellerinin tersiyle ittiler. İspanyol oyunun en ciddi sorunu, ikinci bölge ve üçüncü bölge ilişkilerinin henüz organize edilmemişliğinde yatıyor. İkinci bölgeden üçüncü bölgeye taşınan toplar özellikle de kanat topları, en son oyuncuyu yalnızlaştırıyor. Bu İspanya Almanya ile baş edemez.

Nagelsman çok çılgındı

Euro 2024 evsahibi Almanya’nın İskoçya karşısında 5-1’lik şovuyla başladı. İskoçların ne olup bittiğine dair bir fikir edindiklerini hiç sanmıyorum, nitekim, ilk yarı boyunca Alman kalesine hiç gidemeyişleri, bu bulmacayı hiç çözemedikleri anlamına geliyor. İkinci yarı artık tam bir show yapma zamanı oldu. Oyunun bütün alanlarını kullanmadan, oyunu rakip yarı sahada oynamak, mucize gibi bir şeydi. Umarım Nagelsman bu plan ve mimariye biraz daha ritim ve tempo katar ve bunu geleneksel oyun planı mertebesine terfi ettirir.

2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın favorisi kim?

EURO 2024 heyecanı bugün başlıyor. Açılış maçında Almanya ile İskoçya karşılaşacak. Favorilerim Almanya, Avusturya, Fransa, İspanya…Gönlüm Avusturya diyor. Montella’nın Türkiye’si, galiba en çok belirsizlikler ve pürüzler yaşayan takım. Takımın omurgası, sistemi, ekolü yok. Her maçı rakip analiziyle oynayarak ayrı planlarla çıkmak zorunda. Hakan Çalhanoğlu ve Arda Güler hangi derde derman olurlar bilinmiyor?

Serdar Bozkurt’u takdimimdir

Amedspor teknik direktörüyken, uzun süre ligi lider olarak önde götürdü, ilk yenigisiyle kovuldu. Sebep, defansif futbol oynatıyormuş. Bugün bile Alagöz Iğdırspor’u şampiyon yaptığı halde, Amedspor’lu kimi taraftarlarca ‘’korkak futbol oynatıyor’’ diye eleştrildi. Kaotik Türk futbolunun ‘’deli fişek’’ oyunlarıyla zehirlenmiş, uçuk kaçık ‘’hücum futbolu’’ bağımlıları, Serdar Bozkurt’un ne yaptığıyla hiç ilgili olmadılar.

Amedspor’da rehavet, Iğdırspor’da gayret vardı

“Sonucun faturasını birilerine kesmeden önce, kendimi sanık sandalyesine oturtmam gerekir. Kastamonu zaferiyle birlikte, duygularıma yenik düştüm ve şampiyonluk ezgilerini her cümlenin kenar süsünde kullandım. Buna rağmen henüz kaybedilmiş bir şey yok; Amedspor üç puan önde ve lider, geriye iki maç kalmış. Bugünkü mağlubiyet bir yol kazasıydı ve telafisi de mümkün. Hepsi bu.”

Amedspor Dicle oldu, Kürtlerin kalbine akıyor

Amedspor tarihinde eşine zor rastlanır bir taraftar kitlesi oluştu. Siyasetler üstü, siyasi ihtilafları tali plana iten, buna itibar etmeyen ve bir amaç uğruna kenetlenen bir taraftar türü bu. Taraftar birleşerek siyasetin beceremediği o büyük, birleşik, bitişik hikâyeyi kendi yazmaya soyundu. Nesnel olarak bunun diğer anlamı ise, siyasetin dar, kalıplaşmış sınırlarının dışına çıkmaktı. Belki klişe ama cidden Amedspor başka bir tarih yazmaya başladı. Bu tarih yazımının karşılığı var. Kürtler artık başarı istiyor. Kürtler artık yetenekleriyle varolmak istiyor. Kürtler kendi köklerinden evrensel insanlık alemine bir şeyler taşımak istiyor. Çok belli ki, biçilen siyasi giysi artık dar geliyor.

Bursa, Amed’den ne istiyor?

Şimdilerde Kürtleri yalnızlaştırıp ötekileştirmeye ihtiyaç var ve bu ihtiyacın gerekleri, organize bir görev bölümü içinde yerine getiriliyor. Amed (Diyarbakır) - Bursa gerginliğinin özü, bu ihtiyacın sahnelenmesinden ibarettir. Bilerek isteyerek kamusal alanda görünür olmasını sağlamaktır. Türk tarafının iknası için bir hikâyeye ihtiyaç vardı ve o hikâye de en keskin uçlarıyla 2010 yılında kurgulandı. 2010 yılının sezon sonunda Bursaspor şampiyon oldu. Aynı yıl aynı sezonda Diyarbakırspor küme düştü. Deyim uygunsa hem şampiyonu belirleyen hem de küme düşmeyi kesinleyen vaka, Diyarbakırspor ile Bursaspor arasında oynanan iki maçtı.

Ancelotti suikastçı Klopp avcıydı

Liverpool modellenebilir bir oyun oynarken, Real, sıkıca skora endeksli yetenek ve fırsat temelli bir oyun oynadı. Liverpool’un oyunu, futbol oyun pratiği bakımından geliştirilebilir, mükemmelleştirilebilir bir oyunun tasarımıydı ama Real her zaman olduğu gibi, yeteneğe angaje olmuştu.

Şehir süper ligde takım 2. sınıf

Amedspor şampiyonlara yakışır, coşkulu bir taraftar karşısında ve desteğinde maçlara çıkıyor. Süper ligde bile, eşine az rastlanır kalabalık ve arzulu bir taraftar topluluğu on ikinci adam görevini neredeyse kusursuzca yerine getiriyor. Taraftar maçın atmosferini değiştiriyor ve Amedspor’a işi bitirme sorumluluğunu bırakıyor. Elinden gelse o taraftar o işi de yapacak ama nafile, yeşil çimlere ayak basmaları yasak!

Aldırma Farioli aldırma…

Alanyaspor teknik direktörü Farioli, futbolun bir oyun olduğunu, bir müzik bestesindeki bütün notaları işaret eden kompozitör gibi, oyunun bütün dinamiklerine tek tek dokunarak herkese...

Avcı kaybetmedi, futbol kazanmadı

Anadolu futbol devriminin potansiyel önderi olarak Trabzonspor, bu maçları otobana dönüştüremiyorsa, o devrim için umutlanmaya hiçbir nedenim kalmaz. Mesele sadece şampiyon olmak değil ki! Mutlaka biri şampiyon olacak, her yıl biri şampiyon oluyor zaten. Bütün mesele nasıl bir şampiyon olduğun. (...) Anlaşılan Avcı için şampiyonluktan daha değerli bir anlam yok; belki de haklıdır. Belki de şampiyon olmak en değerli armağandır.

Bilinç, Yetenek ve Organizasyon

"Söz konusu makûs talihi değiştirmek için ithal edilen deneyimli beyinlerden istenilen sonuçların devşirilemediği de apaçık ortada. Del Bosque geldi gitti. Aragones geldi gitti. Rijkaard geldi gitti. Schuster geldi gitti. Löw geldi gitti. Hiddink geldi gitti. Kimi köylüydü kimi semt kasabıydı kimi de aslında bir futbol cahiliydi. Ne de olsa herkes onlardan çok daha iyi biliyordu."

Trabzonspor ‘adalet’ aramıyor; ‘şampiyon’ olmak istiyor

Trabzonspor 'rakibini alt etmek için hayatını riske eden o şövalye' gibi oynamadı ya da bu maçı ve maçın talebini öyle yorumlamadı. Sahada mağduriyetin enerjisi hiç yoktu. Sanki Trabzonspor şikeci rakibiyle helalleşmiş gibi, saf akla dayanan bir oyun oynadı. Adalet arayışından, tatmin duygusundan zere eser kalmamış gibiydi. O hesap kapanmış ve yeni bir sayfa açılmış gibiydi.

Pep Guardiola

Guardiola’nın kurguladığı futbolun kusursuzluğu ve zenginliği, oynadığı oyunun şaşırtıcı yapısından kaynaklanıyor olmasıdır. Bu oyunun hayranlık uyandıran inceliği, salt hünerli ayakların büyüleyici dokunuşlarından ibaret değildir. Oyunun işleyişinde hünerli ayakların, en çok hüner gerektirmeyen işlere gönüllü soyunmasıdır.

Farioli’nin dramı ve Avcı’nın zekası

Farioli’nin makinası dişlileri yalama yapmış pancar motoru gibi, sadece kuru gürültü çıkararak çalıştı ve yüksek oranda kendi gürültüsünde boğuldu. Farioli doğru bir oyun kurgulamıştı ve bu oyundan sonuç almak mümkündü. Ama oyuncular o oyunu oynayacak beceri ve özgürlük karakterini sergilemeyince, bu oyunun panzehrini elinde tutan Avcı maçı ve oyunu alıp götürdü.

Güvercin ürkekliği şampiyon yapmaz

Trabzonspor maçı kişisel çabalar sonucu aldı demek haksız olmasa bile, gerçeğin sadece yarısını ifade eden bir tespit olur. Trabzonspor kendi kalesini çok doğru biçimde savundu. Top rakibe geçince bütün oyuncular savunma pozisyonlarını güçlendirdi. Zaten bu sezon Trabzonspor'un başarısında en büyük rolü oynayan bu defansif reflekslerdir. Ama sadece savunma bir takımı şampiyon yapmaya yetmez. Yetse bile o şampiyon, şampiyonlar liginde tel, tel dökülür.

Farioli Torrent’e karşı

Galatasaray genç ve dinamik bir takım, bazı şeylerin zaman alacağını ben de biliyorum ama zamanı böyle zırva şeyler ile harcamak hiç doğru değil. Sağlam bir oyun planı için sabretmek doğru ama o oyun, bu oyun değil.