Yıllar önceydi… Yaklaşık 20 yıl önce… 2021 yılında kaybettiğimiz eski Alman Büyükelçi Hans Joachim Vergau ve eşi, Büyükada’da misafirimizdi. Onlarla faytonla bir ada turu yapmıştık. Ada sevimli, sakin bir sonbaharla kışa hazırlanıyordu. Motorlu birkaç resmi araç dışında, tur boyunca yalnızca faytonlara ve bisikletlilere rastlamıştık. Büyükelçi Vergau, hayranlığını ve şaşkınlığını dile getirdi: “Nasıl korudunuz? Bu manzarayı dünyanın hiçbir yerinde göremezsiniz. Milyonluk metropole bu kadar yakın, böylesine yeşil ve sakin bir yerleşim yeri mümkün değil.”
Biz de onlara, bütün bu sessizliğin tehdit altında olduğunu, eğer gereken hassasiyeti göstermezsek, Adalar’ın da İstanbul’un gecekondu mahallelerine dönebileceğini söyledik. O güne kadar motorlu araçların istilasına karşı direnebilmiş olmaktan gurur duyduk.
Adalı ressam Tiraje Dikmen’in bu konudaki duyarlılığı hepimizi etkiliyordu. Hepimizi uyarıyor, “Aman ha!” diyordu. Çelik Gülersoy bile Tiraje Dikmen’in eleştirilerinden payını alıyordu. Sonra olanlar oldu. Faytonlar kaldıramayacakları bir yükün altına girince, sona gelindi.
Makul bir çözüm üretilemeyince, faytonlar gitti. Elektrikli araçlar konusunda ise yeterli kalite ve kapasite sağlanamadı. Adalar’da ulaşım sorununa zamanında önlem alınamayınca, işler çığırından çıkan bir noktaya geldi.
Ancak bu ve bu gibi sorunlara, onca hoyratlığa rağmen Adalar hâlâ bir mücevher değerinde. Koruyabiliriz. İETT Genel Müdürü İrfan Demet, “azman” minibüslerin, tarihi dokuyu, çevreyi tahrip edici adımlara yol açacağını inkar etmiyor. “Yapalım hele bakarız” tutumunu sürdürüyor,
Oysa ki İstanbul’u çepeçevre kuşatan yapılaşmaya bakınca bu girişimin nereye varacağını kestirmek zor değil. İmamoğlu, yeni bir Türkiye arayışı içinde olan genç seçmenlerin özenle izlediği bir yönetici. İstanbul’u tarihi ve kültürel miras olarak koruyabilecek miyiz? Bunun yolunun katılımcı belediyecilik olduğu, seçim kampanyaları sırasında, başkan adaylarınca savunuldu.
Katılımcılık ne demek? Seçmenlerin, o şehirde yaşayan yurttaşların, yönetimin kararlarına katılması. Bu minibüs örneğini ele alalım. Bu minibüsler, Adalar’a getirilme kararı verilmeden önce, Adalılara gösterildi mi? Adadaki hayatı toptan etkileyebilecek bu minibüs; bırakın seçmeni, belediye başkanı, kaymakam gibi idarecilere gösterildi mi? Minibüs kararı sıradan bir karar değil. CHP’nin belediyecilik anlayışının sınandığı bir durumla karşı karşıyayız…