2017’den beri pazar günleri hariç dükkanımı açmadığım gün yok. Sabah uyanır uyanmaz yaptığım ilk iş telefonumu elime alıp mesajlara bakmak.
Ama 2 gündür benim rızam olmadan, bana sorulmadan ve hiçbir dahlim olmayan olaylardan dolayı dükkanım kapalı.
Şu an sahip olduğum işletmenin ilk dükkanını erişimi engellenen Instagramda açtım.
Annemin mutfağında yaptıklarımı Instagramın raflarına dizdim. Diyarbakır’da hendek zamanlarıydı, fiziki bir dükkan açmak zaten imkansızdı. Sosyal medya üzerinden paylaştıklarım Türkiye’nin her yerinden ilgi gördü. Instagram’daki geri dönüşlerden aldığım motivasyonla 1 yıl sonra fiziki bir dükkan açtım.
Artık benim de, annemin de, tüm ailemin de sabah gidip anahtarla kapısını açtığı bir işyerimiz oldu. Kısacası Instagram beni bir çatışmanın ortasındaki annemin evinden çıkarıp bir dükkan sahibi yaptı. Türkiye’nin dört bir yanına temiz gıda gönderdik, yıllar içinde bölgedeki bir çok küçük üreticiye de hem ilham olduk hem aracı olduk.
Yani bu dükkana koyduğum ürünler sadece benim ve ailemin değil, bulunduğum bölgede çalıştığım tüm dezavantajlı kadınların da emeği.
Ben sırf o kadınları bu sürece dahil etmek için onların bana kesemediği faturalar için bile müstahsil makbuz keserken, hiç düşünülmeden alınan bu kararların bir zincir halinde bize nasıl bir zarar verdiğini anlatmak istiyorum.
İnsanlara duyuramadığım, satamadığım her ürünün o kadınları nasıl direk etkilediğini anlatmak istiyorum.
Bizim billboardlar kiralayacak, televizyonlara film çekecek reklam bütçelerimiz yok. Ama Instagram sayesinde kendi çektiğimiz fotoğraf ve videolarla ürünlerimizi anlatıp, Türkiye ve hatta dünyadaki birçok insana ulaşabiliyoruz. Şu an bu imkanı elimizden alındı.
Ben gıda satıyorum. Mevsiminde ve katkı, koruyucu olmadan, geleneksel yöntemlerle üreilmiş gıdalar bunlar. Market raflarındaki gibi uzun ömürlü değiller yani. Şu an elimdeki ürünleri satmazsam iki ay sonra çöp olabilir. Elimdeki gıdayı taze taze anlatıp satma imkanını elimizden aldınız.
Deprem bölgesindeki üreticilerle dayanışma amacıyla birçok işletme gibi ben de toptan ürün aldım. Yayladağ’lı Münevver Hanım’dan aldığım adaçayları iki gün önce depomuza ulaştı ama ne video ne fotoğraf paylaşamadığımız için ürünü anlatıp, satışını yapamıyoruz.
Münevver Hanım’ın el emeğini satmasını engelliyorsunuz.
Dicle’den reyhanımız geldi bugün. Tertemiz, koruyucusuz, mis gibi kokan reyhanlarımızı depomuza koyduk ama duyurusunu yapamıyoruz.
Dicle’nin Altay köyünden bizi bulup, reyhanlarını satmaya çalışan kadınların emeklerini paraya dönüştürmelerine engel oluyorsunuz.
Bu liste çok uzun.
İş yerlerinin çevresinde günlük yemek yapanlar, evlerinden takı, kıyafet, aksesuar, sanat üretenler…
Hiç kimse iki gündür hiçbir üretimini paylaşıp, pazarlayamıyor. Ben depremde bile evsiz kaldığım halde Instagram sayesinde depremzedelerin ürünlerini kendi takipçilerimle buluşturarak onlara destek olabildim.
Kanser oldum, kemoterapi görürken bile dükkanımı kapatmadım, üretmeye devam ettim, mercimek hasadına gittim, müşterilerime tek tek cevap verdim.
Yani diyeceğim o ki benim gibi işletmeler iki gündür Instagramla ilgili alınan erişim engeli kararından çok büyük zarar görüyor.
Pandemi sonrası yüz binlerce insana ekmek kapısı olan bu platformlara kesilen ceza aslında bize kesilmiş oluyor.
Instagram’a uygulanan erişim engelinin katalog suçlarla ilgili olduğu söylense de bunun esas sebebinin META’nın Türkiye’den Filistin paylaşımlarına getirdiği sınırlamalar olduğu da söyleniyor.
Peki gerçekten bu kararın Filistin’le dayanışma konusuna pozitif bir etkisi var mı? Türkiye’deki sosyal medya platformları, kullanıcılarının İsrail soykırımına en çok tepki verdiği alanlardan biri olduğunu biliyoruz.
Türkiye’nin en ücra köşesindeki kullanıcıları Gazze’deki soykırıma karşı bilgilendiren, boykot ürünlerini tanıtan en etkili mecralardan biri Instagram oldu.
Hepimizi 10 aydır ilgimizi diri tutan haber alma kaynaklarımızdan biri bu platform oldu. Bisan Owda’yı, Motaz Aziza’yı Instagram sayesinde tanıdık.
Onlarla ağladık, onlarla üzüldük. Sonuç olarak şu an İsrail’in soykırımcı yetkilileri 50 milyondan fazla insanın artık filtreye gereksinim duymadan Gazze’yle ilgili paylaşım yapamıyor olmasına seviniyor mudur, üzülüyor mudur mesela?
Ben hastalıkta, sağlıkta, çatışmada, depremde, her durumda dükkanımı açık tutmaya çalıştım.
Gazze’de soykırıma uğrayan Filistinliler tüm platformları kullanarak enkazlardan fotoğraflar, videolar paylaşıp dünyanın ilgisini diri tutmaya çalışıyorlar. Hâl böyleyken şimdi ülkemizde Instagram’a konulan bu erişim engeli kime zarar veriyor? Erişimi engellemekten başka ceza, yol ve yöntem yok mu?