“Çok fazla sayıda masum Filistinli sivil öldürüldü. Bu savaşı sona erdirmek, rehineleri evlerine getirmek, Filistin halkını rahatlatmak ve İsrail ile Filistinlilerin eşit ölçüde güvenliğe sahip olduğu, Filistin halkının onurlu, kendi kaderini tayin edebildiği ve hak ettikleri güvenliğe sahip olduğu iki devletli bir çözüm için ciddi bir fırsatımız olduğuna inanıyorum.”
Bu cümleler İsrail-Filistin meselesine dair ilk tartışması için kürsüye çıkan liseli bir münazıra ait değil. ABD bombalarıyla İsrail’in Gazze’de korkunç bir soykırım yürüttüğü, aynı anda Yemen’i, Lübnan’ı, Suriye’yi bombaladığı, İran’a saldırı planları yaptığı bir dönemde başkan adayı olan Demokrat Partili Kamala Harris’in Biden’dan adaylığı devraldığı dört aydır aynı sırayla ve tonla tekrarladığı ezber metni. Kamala Harris, İsrail’e silah ambargosu talep eden herhangi bir solcu, Müslüman veya genç Demokrat Partili protestocuyla veya Filistin sorusuyla karşılaştığında sanki önce bu meseleyi ilk kez duymuşçasına gözlerini açıyor, sonrasında bu kelime öbeklerini sıralıyor.
Her ne kadar Demokrat Parti’nin %70’i İsrail’e silah ambargosu uygulanmasını istese de Kamala Harris ne bugüne kadar İsrail’e karşı en az ses çıkaran ABD Başkanı Biden’in İsrail politikasından kendisini ayırabildi ne de lobiler, bağışçılar ve siyasi elitler yerine kendi tabanına kulak verebildi. Elbette ortalama bir Amerikalının oy verme motivasyonu Gazze’den ibaret değil. Fakat bu sefer durum biraz farklı.
Seçimin en kritik eyaletlerinden biri olan Michigan’da 400 bin Arap, 250 bin Müslüman seçmen yaşıyor. Michigan’da 2016’da seçim sonuçları 10 bin, 2020’de ise 150 bin gibi az bir farkla belirlenmiş, ilkinde Trump, ikincisinde ise Biden kazanmıştı. 2024 önseçimlerinde ise Biden’in tek ciddi aday olarak yarışmasına rağmen Michigan’da 100 bin Amerikalı sadece Gazze politikasını protesto etmek amacıyla sandığa giderek “kararsız” seçeneğini işaretlemişti. Kamala Harris bu seçeneği işaretleyen protest seçmen ile görüşmedi, geçmişten günümüze Demokrat Parti’ye oy veren bu seçmen grubunu temsil eden bir Filistinlinin adaylık kurultayında beş dakika dahi olsa kürsüye çıkmasına izin vermedi.
Bu noktada Arab News’in YouGov ile yaptığı en son ankete göre, birçok Michiganlı Arap seçmen Demokrat Parti’ye öfkesini Trump’a yönelerek göstermeyi planlıyor. Arap Amerikalılar arasında Trump %45, Kamala Harris %43, bütün seçim kampanyası boyunca boynundan kefiyesini, yanından Müslüman başkan yardımcısı adayını eksik etmeyen İsrail karşıtı sosyalist Amerikalı Yahudi ve Yeşiller Partisi başkan adayı Jill Stein ise %4 oranlarında destek bulmuş gözüküyor.
Seçime iki hafta kala birçok medya kurumunun dikkatini çeken Arap Amerikalılar, Kamala Harris’ten net bir şekilde daha çok İsrailci olan Trump’a yönelik desteklerini “daha kötü ne olabilir?” diyerek açıklıyor. Birçoğunun en temel gerekçesi Demokratlara yönelik verilen geçmiş desteğin boşa çıkması ve Biden-Harris yönetimini cezalandırma isteği. Michigan’da şu anda anket ortalamalarına göre Trump 0.2 önde. Her bir oyun önemli olduğu bir seçimde Gazze konusunda hassas olan solcular, Müslümanlar ve gençlerin sesi ise duyulmuyor. Bu hafta CNN’de düzenlenen bir söyleşide sunucu Anderson Cooper’ın “Ya Filistin nedeniyle size tepkili seçmen ya sandığa gitmezse veya üçüncü parti adaylarına yönelirse?” sorusunu Kamala Harris “seçmenin tek meselesi Filistin değil, ekonomi, demokrasi gibi konularda da endişeliler” diyerek bir nevi geçiştirdi.
Kamala Harris bu konuda pek de haksız sayılmaz. Trump’ın Filistin’e insani yardımların kesilmesi, Batı Şeria’daki işgalci yerleşimlerin tanınması gibi konularda Demokratlara nazaran çok daha İsrailci olması karşısında birçok seçmen “Yetmez ama Kamala” diyebilir ve kerhen de olsa diğer meselelerin hatırına Demokratlara oy verebilir. Fakat Kamala Harris seçimin diğer meselelerinde de pek iyi bir sınav vermiyor ki anketlerde her geçen gün Trump daha da yükseliyor.
Tarihin en başa baş seçimi
Amerika’da ilk kez anket ortalamaları bir seçim öncesinde bu kadar yakın. Seçimin kaderini belirleyecek 7 eyalette de Kamala Harris ile Trump neredeyse eşit.
Fark az olsa da ve hem Trump hem Kamala lehine sonuçlanacak bir potansiyel taşısa da net bir tablo var. Son 1-2 haftadır Trump lehine esen bir rüzgar söz konusu. Kamala Harris ilk kez ulusal çaptaki anketlerde dahi genel oy farkını 1 puana düşürdü. CNN’e göre Trump’ın 2004’ten beri ilk kez ülke genelinde en çok oyu alan Cumhuriyetçi başkan adayı olma şansını taşıdığını belirtiyor. The Washington Post’un haberleştirdiği anketlere göre seçmenler anonim bir testte Kamala Harris’in vaatlerini tercih etse de aday isimlerini gördüklerinde aynı oranda Kamala Harris’e destek açıklamıyor. Kamala Harris ve Demokratlar, Biden’in adaylıktan çekilmesinden itibaren ciddi bir mesaj sıkıntısı yaşıyor.
Biden’in çekilmesinin ardından Kamala Harris’in yarışa taşıdığı heyecan tükendi. Kamala Harris, göç, ekonomi, İsrail-Filistin gibi konularda net bir mesaj vermekte zorlanıyor. Belki en net mesaj verdiği mesele kürtaj. Bu nedenle özellikle kadın seçmen nezdinde bir heyecan yaratmış durumda. Trump kanadından yeterli sayıda beyaz kadını ikna edebilirse söz konusu anketleri yanıltabilir. Nitekim North Carolina, Georgia gibi kritik eyaletlerde sessiz sakin bir gerilla kampanyası düzenleniyor ve kadınlar tuvaletine “oyunuz gizli, kürtaj hakkı önemli” notları asılıyor. Ensest, tecavüz sonucu gebelik sonucu kürtajın dahi yasaklandığı Cumhuriyetçi eyaletlerdeki bu tür yasaklar kadınları beklenmedik bir şekilde Kamala Harris’e itebilir. Fakat Kamala Harris her ne kadar yeni beyaz kadın seçmen kazansa da özellikle ekonomik ve kültürel tartışmalardan dolayı Demokratlardan uzaklaşan genç siyah ve Hispanik erkekleri kaybediyor.
Bu nedenle Barack Obama, Georgia’daki 20 bin kişilik devasa mitingte “gerçek erkekler Kamala Harris’e oy verir” minvalinde sert ve coşkulu bir konuşma yaptı.
Obama’nın Kamala Harris için sahaya çıkması, Eminem şarkısı ile rap yapması, başkan adayı kendisiymişçesine eyalet eyalet gezmesi pek de şaşırtıcı bir durum değil. Zira Kamala Harris’in bu anket verileri karşısında kazanmak için iki şeye ihtiyacı var: İmece bir kampanya ve panik.
Faşizme karşı omuz omuza: Beyoncé’dan Michelle Obama’ya
Kamala Harris, bu tatsız anket sonuçları karşısında neredeyse bütün Demokratları tozlu raflardan indirdi. 100 yaşındaki eski başkanlardan Jimmy Carter posta yoluyla Kamala Harris’e oy verdi ve sadece bu oyu vermek için hayata tutunduğunu açıkladı; uzun süredir sahada olmayan Bill Clinton Kamala Harris için sahaya indi, Cumhuriyetçi bir senatör adayının “güzel” olduğunu, Kamala Harris’in saldırılara karşı savunmasız kaldığını belirttiği gaflarını art arda sıraladı. Barack Obama’nın yanı sıra popüler eski First Lady Michelle Obama seçimin son aşamasında Michigan’dan başlayarak mitinglere katılma kararı aldı. Joe Biden ise Kamala Harris’in önünü açmak ve kendisine yönelik eleştirileri canlandırmamak adına büyük ihtimalle sahadan uzak duruyor. Sadece siyasetçiler değil. Kamala Harris bütün Hollywood’u sahaya sürdü. Usher, Eminem, Lizzo, Bruce Springsteen, Cyndi Lauper gibi sanatçıların ardından son aşamada Texas’ta Beyoncé ile ortak miting düzenledi.
Kamala Harris bir diğer son çare taktiği ise “faşizm”. Kamala Harris, Trump’ın eski özel kalem müdürü ve emekli general John Kelly’nin Trump’ın görevdeyken “Hitler de güzel şeyler yaptı, onun askerleri gibi asker istiyorum” dediğini belirtmesinin ardından Trump’ın faşist olduğuna inandığını söyledi. Kamala Harris kampanyasına “neşe” temasıyla başlamasına rağmen birden mesaj tonunu sertleştirdi ve adeta “bu seçimin son seçim” olduğu mesajıyla seçmeni korkutmayı tercih etti. Bu aşamada bu taktik mantıklı olabilir. Zira Kamala Harris 3-4 aydır Trump karşıtlığı dışında “neden Kamala Harris?” sorusunu yanıtlayamadı, Biden’dan farkını ortaya koyamadı, kürtaj meselesi dışında özgün bir mesaj veremedi.
Bu noktada Kamala Harris’in “beni sevmeseniz bile Trump’ı engellemek için sandığa koşun” temalı bu panik kampanyası birçok kişiyi sandığa taşıyabilir. Medyanın ve Hollywood’un da son düzlükte bu kampanyaya katılması muhtemel.
Trump’ın keyifler yerinde
Kamala Harris panik ve öfke içerisinde bir final yaparken Trump keyif peşinde. Mitinglerinde ünlü golf oyuncularının penis boyundan bahsediyor, seçmenlerin sorularından sıkılınca sevdiği şarkıları açtırıp 40 dakika dans ediyor, golf figürleriyle yeni dans hareketleri keşfediyor. Kamala Harris kampanyası 1 trilyon dolar harcayarak seçim giderlerini Trump kampanyasının iki katına çıkarmış olsa da bu yatırım anketlere yansımamış durumda.
Şu aşamada seçimlerde kimin kazanacağını tahmin etmek yazı tura atmak gibi. Fakat kesin olan birkaç husus var:
- İvme Trump’tan yana.
- Seçimdeki en düşük olasılıklı senaryo Kamala Harris’in büyük bir farkla kazanması.
- Kazansa da kaybetse de Kamala Harris çok başarısız bir kampanya dönemi geçirdi.
Aday değişikliğinden, milyonlarca dolarlık bağıştan ve büyük bir kampanya makinesinden sonra ABD’nin en az sevilen başkanlarından biri olan Trump’a karşı Demokratlar seçimleri kaybederse büyük bir özeleştiri süreci kaçınılmaz.
Evet belki Trump’ın zaferi ve ikinci dönem başkanlığı Amerikan demokrasisinin sınırlarını zorlayacak. Fakat Demokratlar da külahı önüne alıp neden sadece “Trump karşıtlığıyla” seçim kazanılamayacağını, halka rağmen siyaset yapılamayacağını düşünecek, içlerinden daha sahici ve yeni isimleri çıkarmak için çabalayacak, belki de Trump’ın İsrail’i daha fazla desteklemesi karşısında bir kenara sıkıştırdıkları kefiyelerini bulup yüksek tonla Filistin’i savunacaklar.
“Trump karşısında sandığa koşmaktan” yorulan Demokrat seçmenin güle oynaya sandığa gideceği seçimler için böyle bir hezimet şart sanki.