Gündemde Rakka operasyonu var. Konuyla ilgili tartışma sürerken en dikkat çekici öneri şu: Türkiye operasyonu PYD-YPG ile birlikte yapsın.
Öneri sahipleri, ortak operasyonunun Türkiye ile Suriye Kürtlerini yakınlaştıracağını, bunun da sorunları birlikte çözme zemini doğuracağını ileri sürüyor ve şu temennide bulunuyorlar:
“Türkiye Suriye Kürtlerini düşmanlaştırmak yerine dostluğunu kazanmalı. Barzani bölgesi ile olduğu gibi Suriye Kürtleri ile de dostane ilişkiler geliştirmeli.”
Kulağa çok güzel geliyor, değil mi? Kim böyle olmasını istemez ki! Siyaseti idealler üzerinden okuyorsanız, evet, mümkün. Ama siyaseti reel politik şartlar üzerinden okuyorsanız, çok ama çok zor. Hattâ imkânsız.
Çözüme kapı aralar mı
Türkiye’nin Rakka operasyonunu PYD-YPG ile birlikte yapması, IŞİD belasını Ortadoğu’dan söküp atmak açısından faydalı olur. Bu hamle en çok Amerika’yı ve Batı’yı sevindirir. “Kulun istediği bir göz, Allah verdi iki göz” diyecekleri kesin.
Ancak ortak operasyonun Suriye Kürtleri ile yaşanan sorunların çözümü için tarafları yakınlaştıracağı, hattâ Kürt sorununun çözümünü de kolaylaştıracağı şeklindeki tezlere iyimser yaklaşmamızı gerektiren reel-politik bir durum yok. Operasyon sonrası “evli evine, köylü köyüne, yolcu yoluna” durumu yaşanacağından hiçbirimizin şüphesi olmaması gerekir.
Türkiye’nin Suriye Kürtleri ile anlaşabilmesi, ancak tarafların beklentilerinin karşılanması ile mümkün. Bu beklentilerin ne şekilde uzlaştırılacağı ise, hakikati yeniden yaratırken karşılaşacağımız en zorlu sınav.
PKK-PYD tarafının görüş ve/ya beklentileri şunlar:
* Türkiye’de Kürt sorunu çözülmeden Rojava sorunu çözülemez. O yüzden önce Kürt sorunu çözülebilmelidir ki, Rojava’da bir anlaşma zemini doğabilsin.
* Türkiye, Rojava’yı oluşturan üç kantonun (Cizre, Kobani, Afrin) birleştirilmesine rıza göstermeli.
* Türkiye, Kuzey Kürdistan (yani Türkiye Kürdistanı) ile Suriye Kürdistanı arasında her türlü mali, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel işbirliğine engel teşkil edici konumda olmamalı.
* Türkiye Rojava ile tüm sınır kapılarını açmalı, mal ve insan giriş çıkışına izin vermeli.
Türkiye’nin beklentileri
Türkiye tarafının Suriye Kürdistanı ile ilgili beklentileri ise şunlar:
* Rojava’yı teşkil eden kantonlar birleştirilmemeli. Çünkü bu durum ileride Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit edecek ciddi bir tehlike yaratır.
* PKK, Rojava’yı silah ve mühimmat deposu olarak görmekten vazgeçmeli, Batı’nın kendisine verdiği silahları Türkiye’ye doğrultmamalı.
* PKK, Rojava’da eğittiği militanları suikast, bombalama eylemleri yapması için Türkiye’ye göndermemeli.
* Rojava’da denetim ve kontrolün tamamen PKK’de olması engellenmeli. Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin (ENKS) Rojava’da denetimi ve kontrolü ele alması sağlanmalı.
Talepler ve kilitlenme
Bir uzlaşma olabilmesi için PKK-PYD talepleri ile Türkiye’nin taleplerinin uzlaştırılması gerekir. Ama görüyoruz ki tarafların beklentileri içinde yer alan hiçbir madde, uzlaştırılabilir esneklikte değil.
Bu tesbite “ama Kürt sorunu çözülürse tarafların beklentileri uzlaştırılabilir” şeklinde bir itiraz getirilebilir. Bu, doğru ve haklı, ancak gerçekleşmesi mümkün olmayan bir itiraz olur.
Çünkü PKK’nin çözüm olarak Türkiye’nin önüne koyduğu maddeler Türkiye kamuoyu ve hükümeti tarafından hayata geçirilebilecek maddeler değil. Bu maddeler şunları içeriyor:
* Kürtlerin ulus olmaktan kaynaklanan hakları vardır, tanınmalı.
* Türkiye, Kürtlerinin yoğun olarak yaşadığı coğrafyaya siyaset, ekonomi, kültür, asayiş ve diplomasi boyutlarını içeren demokratik özerklik statüsü vermeli.
* Tüm siyasi tutuklular serbest bırakılmalı.
* Dağa çıkan silâhlı unsurlar çözüm sonrası meşru savunma (asayiş) gücü olarak konumlandırılmalı.
* Rojava Kürtlerinin kendilerini var etme iradelerine karışılmamalı, saygı gösterilmeli, kantonların birleştirilmesine engel çıkarılmamalı.
“Kürt sorunu çözülmelidir” diyen itirazcılar, yukarıdaki taleplerde ısrarlı ve kararlı duran PKK var oldukça sorunu nasıl çözebileceklerini de ifade etseler iyi olur. Veya, Türkiye’nin bu talepleri karşılaması gerekip gerekmediği konusunda da artık net tavır takınmalıdırlar.
Ben ortada bu maddelere evet diyecek ne kamuoyu ne de hükümet görüyorum. PKK bu taleplerde ne kadar kararlı ve ısrarlı görünüyorsa, Türk kamuoyu ve hükümeti de (muhalefet dahil) bu talepleri yerine getirmemek noktasında o kadar kararlı ve ısrarlı duruyor. Esasen bizi yeniden çatışmalı ortama da bu kilitlenme getirdi.
Barışseverler neden etkisiz eleman?
Tablo böyle iken “Türkiye Suriye Kürtleri ile uzlaşmalı, onların dostluğunu kazanmalı” şeklinde görüş ileri sürenler, yukarıda dile getirdiğimiz problem alanlarına nasıl bir çözüm önerdiklerini somut olarak dikkatimize sunarlarsa, sorunun çözümüne ciddi bir katkı yapmış olurlar.
Artık barış isteyen soyut yaklaşımlardan barışı nasıl inşa edebileceğimizin somut perspektiflerine geçmemiz, problem alanlarını somut başlıklar altında tartışmamız gerekir ki, bir arpa boyu yol alabilelim.
Türkiye’de barış isteyenlerin ezici çoğunluğu, barışı nasıl inşa edeceğini bilmeden “barış” diye bağırmaktadır. Bu da sonucu değiştirmeyen etkisiz eleman olmalarının en önemli sebebidir.