Bu günlerde (26 Ocak 2025), hem İsrail hem de dünya basınında Lev Tahor cemaatiyle ilgili dikkat çekici haberler yayımlandı. Guatemala polisi ve Interpol, İsrail’de “Yahudi Talibanı” olarak nitelendirilen ultra-Ortodoks Lev Tahor cemaatinin liderlerinden Yoel Alter’i, insan kaçakçılığı ve çocuk istismarı suçlamalarıyla tutukladıklarını duyurdu. 35 yaşındaki İsrail vatandaşı Alter, Guatemala hükümeti tarafından Meksika’da yargılanmak üzere iade edilecek. (https://www.israelnationalnews.com/news/402906)
Tutuklama kararının Lev Tahor’a katılan İsrailli çocukların durumunu değerlendirmek amacıyla Cuma günü Guatemala’ya giden üst düzey bir haham heyetinin ziyaretine denk düşmesi dikkat çekti. Hahamlar, hükümet yetkililerine Lev Tahor’un “dünyadaki tüm terör örgütlerinden daha tehlikeli” olduğunu belirttiler. (https://www.israelnationalnews.com/news/402832)
Lev Tahor, hem İsrail’de hem de İsrail’in etki alanındaki Batılı ülkelerde sıkı bir takibat altında. Bu takibatın arkasında, cemaat içerisinde yaşandığı iddia edilen çarpık ilişkiler ve çocuk istismarı gibi ciddi suçlamalar bulunmakta. Ancak, İsrail’in Lev Tahor’a yönelik takip amacı sadece bunlarla sınırlı değil. Cemaatin, İsrail Devleti’ni gayri meşru ilan eden ve Siyonizm’i “yanlış bir öğreti” olarak gören ideolojik duruşu, İsrail otoriteleri tarafından devlete karşı bir tehdit olarak algılanmakta.
Lev Tahor üyeleri İsrail’de seküler yaşam tarzını benimseyenlerin de hedefinde. Bu kesimler ise cemaatin katı dini kurallarını ve yaşam tarzını kendi modern yaşam tarzlarına bir tehdit olarak algılamakta. Bütün bu tutum bakışlar, İsrail’deki apolitik dindar Yahudilere (Haredilere) yönelik genel ideolojik muhalefet ile de birleşince, Lev Tahor’a beslenen husumet daha da artmakta.
İsrail medyası, Lev Tahor’u sıklıkla “tehlikeli” olarak nitelendirmekte ve cemaate yönelik olumsuz haberler yapmakta. Cemaate muhalif kesimler grubu “necis kalp” anlamında “lev tame” olarak isimlendirmekte; sahte mesih Sabatay Sevi takipçileri gibi “yoldan çıkmış” bir grup olarak lanse etmekte.
Cemaatin seküler kesimden devşirdiği yeni üyelerin aileleri de, çocuklarının cemaat tarafından beyinlerinin yıkandığını ve kendilerinden koparıldığını dile getirerek, Lev Tahor’u hedef tahtasına oturtmakta. Bu durum, cemaatin hem İsrail içinde hem de uluslararası alanda marjinalleşmesine ve izole edilmesine neden olmakta. Lev Tahor, bir taraftan bu baskılar ve takibatlar karşısında varlığını sürdürmeye çalışırken, bir taraftan da ideolojik duruşunu korumaya çalışmaktadır.
2013 yılında, Lev Tahor cemaatine katılan yetişkin çocuklarını geri almak isteyen aileler, İsrail Meclisi’ne (Knesset) başvurarak hükümet yetkililerinden yardım talep ederek çocuklarının İsrail’e geri getirilmesini istedi. Bu talepler o kadar yoğunlaştı ki, bazı milletvekilleri, çocukları kurtarmak için Kanada’nın Quebec eyaletindeki Sainte-Agathe-des-Monts’ta bulunan Lev Tahor merkezine Entebbe tarzı bir hava operasyonu (https://www.idf.il/en/mini-sites/wars-and-operations/operation-entebbe/) düzenlenmesini bile önerdi.
Bu aileler ayrıca Tel Aviv’deki Kanada Büyükelçiliği önünde protesto gösterileri düzenleyerek, Kanada hükümetinin Lev Tahor’u himaye ettiğini ve cemaatin faaliyetlerine göz yumduğunu iddia ettiler. Bu protestolar, İsrail kamuoyunda büyük yankı uyandırdı ve hükümet üzerinde de büyük baskı oluşturdu.
Nitekim Nisan 2017’de, İsrail’de Petah Tikva Sulh Mahkemesi, başsavcı ve cemaat üyelerinin akrabaları tarafından yapılan başvuru üzerine Lev Tahor’u “tehlikeli bir cemaat“olarak nitelendirdi ve seküler ailelerden cemaate katılan çocukların hukuki veya diplomatik yollarla bulundukları ülkelerden alınıp İsrail’e getirilmesine karar verdi. (https://www.timesofisrael.com/israeli-court-rules-south-american-ultra-orthodox-sect-is-a-dangerous-cult/)
Bu karar, özellikle Kanada, ABD ve Guatemala gibi ülkelere iltica eden Lev Tahor üyelerine yönelik takibatın artmasına neden oldu. İsrailli yetkililer, cemaat üyelerinin bulundukları ülkelerdeki yerel makamlarla işbirliği yaparak, çocukların ailelerine geri döndürülmesine gayret ediyor.
Bu süreç, Lev Tahor’un uluslararası alanda daha da izole olmasına ve cemaat üyelerinin sürekli yer değiştirmek zorunda kalmalarına yol açtı. Cemaat, İsrail’in baskılarından kaçmak için sık sık farklı ülkelere taşınmak zorunda kaldı. Ancak, bu durum cemaatin ideolojik duruşunu değiştirmedi ve Lev Tahor, Siyonizm karşıtı tutumunu ve katı dini kurallarını korumaya devam etti.
Öte yandan, adeta kapalı bir kutu olan ve cemaat içi yaşamları hakkında çok fazla bilgi bulunmayan Lev Tahor’dan sızan bazı bilgiler, grup içindeki çarpık ilişkileri gündeme getirdi. Gruptan ayrılan kişiler, aileler ve kolluk kuvvetleri tarafından Lev Tahor hakkında pedofili, çocuk istismarı, beyin yıkama, uyuşturucu kullanımı ve genç kızların kendilerinden yirmi yaş büyük erkeklerle zorla evlendirilmesi gibi çok ciddi suçlamalar yapılmaktadır.
Bu suçlamalar, asla affedilmemesi ve mutlaka araştırılması ve de cezalandırılması gereken türden. Bu iddialarla ilgili olarak zaten başta İsrail olmak üzere Guatemala ve Kanada gibi farklı ülkelerde çeşitli vakalar mahkemelere taşınmış ve basına yansımış durumda.
Grup üyeleri, bu vakaları Siyonist İsrail Devleti ile Siyonizme sempati duyan hükümetlerin kendilerini bitirmeye yönelik siyasi ve diplomatik operasyonu olarak görse de, Yahudiliğin Ortaçağ yorumuna dayanan küçük yaşta evlilik gibi bazı uygulamaları, yaşadıkları ülkelerin kanunlarıyla çeliştiğinden, yerel mahkemeler tarafından koğuşturmalara ve soruşturmalara konu olmaktadır.
Cemaat üyeleri, bazı mahkemelerce suçlu bulunup yargılanırken, gruba yönelik bazı suçlamalar da mahkemelerce kanıtlanamamıştır.
Grup üyeleri, İsrail otoriteleri, medya, Lev Tahor üyelerinin seküler ebeveynleri ve mahkemelerin bulunduğu ülkelerdeki İsrail lobisinin ortak çabalarının, topluluğun geniş çapta şeytanlaştırılmasına neden olduğunu iddia etmektedir.
Bu yazının amacı, Lev Tahor’la ilgili basına yansıyan – gerçek ya da uydurma, tartışmalı ya da skandal niteliğindeki – işbu kriminal iddiaları değerlendirmek değildir. Takibi oldukça zor olan, çeşitli gerçeklerin ya da iddiaların ardı ardına gündeme geldiği, bir yönüyle artık siyasi bir hesaplaşmaya da dönüşen bu konu hakkında, lehinde ya da aleyhinde yazılmış pek çok habere ve yoruma internette “Lev Tahor” anahtar kelimesiyle kolayca ulaşmak mümkündür. Ayrıca, Yakov Rabkin, Yoel Matveyev ve Abel de Castro’nun ortaklaşa hazırladığı bir makale (https://www.academia.edu/40514628/Lev_Tahor) ile konuyla ilgili bazı belgesel (https://www.youtube.com/watch?v=RvHedNL6isQ#t=1181) ya da haberler (https://www.haaretz.com/2012-03-09/ty-article/pure-as-the-driven-snow/0000017f-dbc7-d3ff-a7ff-fbe74a1b0001) meraklısına detaylı ve referanslı okuma ve izleme imkanı sunmaktadır.
Cemaat hakkında çeşitli kaynaklardan derlenen bilgilerle kaleme alına elinizdeki makalenin amacı ise, bu hafta ülkemiz de dahil dünya gündemine yeniden giren Lev Tahor’un ortaya çıkışı, liderlik de dahil inanç, ibadet ve uygulamaları hakkında kısa da olsa bilgi vermektir.
Cemaatin adı: Lev Tahor
“Temiz yürek”, “saf gönül” ya da “kalb-i selim” anlamına gelen “Lev Tahor” (לֵ֣ב טָ֖הוֹר) İsrail’de kurulan bir Yahudi cemaatidir. Yahudiliğin Hasidik yorumunu benimseyen grup adını, Yahudi Kutsal Kitabı’daki (Tanah) “Benim için temiz bir yürek yarat, ey Tanrım; içimdeki kararlı ruhu yenile!” pasajında (Mezmurlar/Tehilim 51:12) geçen “lev tahor” ifadesinden almaktadır. Ancak grup cemaat içi neşrettiği yayınlarda isim olarak yarı Aşkenazca çevirisi “Lev Tohor”u tercih etmektedir.
Grubun adı İngilizcede “pure (veya clean) heart”, Arapçada ise “kalbün nakiyyün” (قلب نقي) olarak bilinmektedir.
Cemaatin Kurucusu: Rav Shlomo Helbrants (1962-2017)
Lev Tahor, 1962 yılında Kudüs’te seküler bir Yahudi ailede dünyaya gelen Rav Şlomo Helbrants tarafından kurulmuştur. Seküler bir lisede öğrenim görürken, aldığı bir ödev kapsamında Kudüs’te ultra-Ortodoks Yahudilerin yaşadığı bir mahallede araştırma yapmaya başlayan Helbrants bu süreçte, dünyanın en büyük Hasidik topluluklarından biri olan Satmar’la (https://www.academia.edu/99485180/Satmar_and_Neturei_Karta_Jews_Against_Zionism) iletişim kurmuştu. Bu topluluk onun Yahudilikle olan ilişkisini derinleştirmesine ve dini yaşamına farklı bir perspektif kazandırmasına sebep oldu.
Helbrants’ın Satmar cemaati ile kurduğu güçlü temas, onun dini yaşamını derinden etkiledi ve anti-Siyonist bir bakış açısı kazanmasına neden oldu. Bu temas ayrıca1988 yılında, onun katı dini kurallara dayalı kendi cemaati Lev Tahor’u kurmasına da yol açtı.
Helbrants, Yahudi inancına olan katı bağlılığı ve anti-Siyonist görüşleri nedeniyle İsrail’de hem destek topladı hem de yoğun eleştirilere maruz kaldı. 1991’de, Hamas’la bağlantı kurmakla suçlanmasının ardından dini eğitim kurumunu (yeshiva) ve cemaatini Brooklyn’e (New York, ABD) taşıdı. Burada Lev Tahor cemaatini genişletirken, İsrailli öğrencileri de kendine çekmeye çalıştı. Bu süreçte bir gencin ailesinden saklanmasına yardım ettiği gerekçesiyle adam kaçırma suçundan hüküm giydi ve iki yıl hapis yattı.
Helbrants, cezasını çekmesinin ardından ABD’den sınır dışı edilerek İsrail’e geri gönderildi. İsrail’deki faaliyetlerine kaldığı yerden devam eden Helbrants, ailesiyle birlikte bazı diğer Hasidi gruplar ve Siyonist Yahudilerin tepkilerini çekmeye de devam etti. Ölüm tehditleri alan ailenin evi taşlanmış, eşinin çarşafı defalarca çıkarılmaya çalışılmış – ki, Haredi bir kadının saçını örtmesi dini bir gereklilik olup başörtüsünün çıkarılması ağır bir hakaret ve aşağılama anlamına gelir – ve yedi yaşındaki oğlu bir ağaca bağlanarak saatlerce teşhir edilmişti.
Artan sosyal baskılara iki yıl dayanabilen Helbrants, 2001 yılında Kanada’ya kaçmış, dini ve siyasi nedenlerle İsrail’de zulüm gördüğünü öne sürerek 2003’te mülteci statüsü kazanmıştır. Kanada Hükümeti’nin bu kararı, İsrail’de büyük tepkiyle karşılanmış ve temyize götürülmüş, hatta dönemin Kanada Adalet Bakanı ve tanınmış Siyonist aktivist Irwin Cotler itiraz etmesine rağmen Helbrants’ın vatandaşlığı onanmıştır. Helbrants, Kanada’da Lev Tahor cemaatini yeniden kurmuştur.
Helbrants Kanada’da yaşadığı dönemde, Siyonizm ve İsrail’in seküler kimliğine ciddi eleştiriler yönelttiği “Kurtuluş Yolu” anlamına gelen “Dereh Hatsala” (דֶּרֶךְ הַצָּלָה) adlı kitabı ile İngilizce, İbranice, Arapça ve Farsça dillerinde bir dizi broşür yayımlamıştır. Dereh Hatsala, aynı zamanda grubun günlük hayatta esas aldığı ilmihal kitabı mahiyetindedir.
Helbrants Kanada’da bulunduğu sürece Siyonizm karşıtı ve Filistin yanlısı mitinglere katılmış; yerel ve uluslararası medyaya röportajlar vererek bir “Dünya Anti-Siyonist Kongresi” kurulmasına da gayret etmiştir. Onun cemaatine yeni üyeler kazandırması Siyonizme ve İsrail karşıtı faaliyetleri İsrail bürokrasisinde ve medyasında büyük tepkiyle karşılanmıştır.
Helbrants’ın aile hayatıyla ilgili bilgiler büyük ölçüde gizemli kalmıştır. 17 yaşında görücü usulüyle Malka Azulay ile evlenmiştir. Malka, yıllar sonra Lev Tahor topluluğunu terk etmiş ve topluluk içindeki bazı olumsuzlukları ifşa ettiği için cemaat üyeleri tarafından fiziksel saldırıya uğramıştır. Bu saldırıların ardından İsrail’e kaçan Malka, topluluğun iç işleyişi ve Helbrants’ın liderliği hakkında iddialarda bulunmuştur. Helbrants’ın liderliği ve tartışmalı yöntemleri, zaman zaman çocuk istismarı iddialarıyla uluslararası gündemin de konusu olmuştur.
Shlomo Helbrants 54 yaşında, 7 Temmuz 2017’de Meksika’nın Chiapas eyaletindeki bir nehirde boğularak hayatını kaybetti. Resmi açıklamalara göre, Şabat öncesinde mikve (ritüel arınma) sırasında güçlü akıntıya kapılarak boğulmuştu. Cesedi aynı gün öğleden sonra kurtarma ekipleri tarafından sudan çıkarıldı. (https://www.i24news.tv/en/news/international/149935-170709-ultra-orthodox-lev-tahor-cult-leader-said-drowned-in-mexico)
Helbrants’ın ölümü, Lev Tahor topluluğu içinde ve dışında çeşitli spekülasyonlara neden oldu. Bazı topluluk üyeleri ve gözlemciler, ölümünün bir kaza değil, intihar olabileceğine dair şüphelerini dile getirdiler. Öte yandan bu iddialar, özellikle kendisine yönelik çocuk istismarı ve diğer suçlamaların gündeme gelmeye başladığı bir döneme denk gelmesiyle de ilişkilendirildi. Ancak, bu iddialar hiçbir zaman resmi olarak doğrulanmadı ve ölümünün kesin nedeni belirsizliğini korudu.
Kaçış ve Kovalamaca: Lev Tahor’un Uluslararası Serüveni
Lev Tahor’un Avrupa, ABD, Kanada ve Guatemala’nın yanı sıra İsrail’de, özellikle Şemeş şehrinde takipçileri vardır.
Lev Tahor, kurucu liderinin ölümünden sonra da uluslararası çocuk istismarı ve insan kaçakçılığı suçlamalarıyla gündemde kalmaya hep devam etmiştir. 2018’de grup liderleri insan kaçakçılığı nedeniyle tutuklandı. Aynı yıl cemaat, İran’a siyasi sığınma başvurusu yaparak Ali Hamaney’e bağlılıklarını ilan etti. (https://www.timesofisrael.com/leaders-of-fringe-ultra-orthodox-cult-lev-tahor-requested-asylum-in-iran/) 2021’de İran’a ulaşmaya çalışırken Irak’ta gözaltına alınan bazı grup üyeleri Türkiye üzerinden Romanya’ya deport edildiler.
500’den fazla üyeden oluştuğu tahmin edilen cemaat, kendilerine yönelik bu tür suçlamalardan dolayı neredeyse kuruluşundan itibaren birçok kez yer değiştirmiştir. 1988-1990’a kadar İsrail’de yaşayan grup üyeleri, ABD (1990-2000), Kanada (2003-2013), Guatemala, Meksika ve çeşitli Doğu Avrupa ülkelerinde yaşamış, sık sık da hukuki ve toplumsal sorunlarla karşılaşmıştır.
Grup üyeleri son olarak 2022’de Romanya, Türkiye, Arnavutluk, Moldova gibi başka ülkelerden de sınır dışı edilmişlerdir.
Liderlik
Lev Tahor, diğer Hasidik gruplar gibi, liderlik makamında “Rebbe” adı verilen bir din adamının bulunduğu bir cemaat yapısına sahiptir. Rebbe, topluluk için hem manevi bir rehber hem de en yüksek dini otorite olarak kabul edilir ve aynı zamanda örnek alınması gereken bir model olarak görülür.
Shlomo Helbrants’ın 2017 yılında ölümünden sonra, cemaatin liderliğini oğlu Nahman devralmıştır. Nahman, babasından daha sert bir liderlik sergileyerek, takipçilerine balık, et ve yumurta tüketimini yasaklamış, sadece ekmek, meyve ve sebze yemelerine izin vermiştir. Ayrıca, ergenliğe daha yeni adım atmış 12-13 yaşlarındaki çocuklar için evlilik düzenlemeleri yapmıştır. Lev Tahor’dan ayrılanlar, Nachman’ın cemaati demir yumrukla yürüttüğünü, babasından daha aşırı görüşlere sahip olduğunu belirtmişlerdir.
Nahman Helbrants
Topluluk üyeleri, Britanya, Kanada, Guatemala, İsrail, Meksika, El Salvador ve Amerika Birleşik Devletleri gibi çeşitli ülkelerde yaşamaktadır. Kesin sayı bilinmese de, Lev Tahor’un en büyük topluluğunun Güneybatı Guatemala’da bulunduğu düşünülmektedir.
Topluluğun bir kısmı, seküler yaşamdan tövbe ederek dini bir yaşam tarzını benimseyen Yahudilerden oluşmaktadır. Bu kişiler, Lev Tahor’un katı dini kurallarını benimseyerek topluluğa katılmış ve inançlarını bir misyoner heyecanıyla aktif bir şekilde yaymaya çalışmaktadır.
Lev Tahor’a katılan bazı üyeler, topluluğun doğruluğa, yani gerçek Yahudiliğe olan sadakatine inandıkları için bu hareketin bir parçası olduklarını ifade etmişlerdir. Bu kişiler, özellikle cemaat lideri Rebbe’nin eserlerini okuduktan sonra topluluğun tamamen Tanrı’nın iradesine adanmış bir hareket olduğunu fark ettiklerini dile getirmişlerdir. Katılımcıların önemli bir kısmı, Siyonizmin gerçek Yahudiliği zehirlediğine inandıklarını ve bu gerçeği Lev Tahor’da bulduklarını belirtmiştir.
Topluluk üyeleri arasında görev dağılımı farklılık göstermektedir. Bazı üyeler cemaat içinde öğretmenlik yaparken, az sayıda üye topluluğun dışında çalışmaktadır.
Lev Tahor’un başlıca gelir kaynağının, büyük olasılıkla topluluk dışındaki bağışçılardan gelen yardımlar ile yaşadıkları ülkelerin sosyal güvenlik kurumları veya hayır kuruluşlarından sağlanan destekler olduğu düşünülmektedir.
Mütevazı bir yaşam tarzını benimseyen Lev Tahor, özellikle erkek çocuklarını bahçecilik işleri yapmak, sebze bahçelerine bakmak ve topluluğun arazilerini korumak gibi pratik işlere yönlendirmektedir. Bu yaklaşım, hem cemaat içinde dayanışmayı artırmayı hem de geleneksel bir yaşam tarzını sürdürmeyi hedeflemektedir.
Cemaat üyeleri, ibadetlerinde ve Tevrat çalışmalarında İbraniceyi kullanırken, günlük hayatta “kutsal dil” olarak gördükleri İbraniceyi tercih etmeme adına Yidişçe konuşmaktadırlar. Cemaat faaliyetlerinin ağırlıklı olarak Batı ülkelerinde yürütülmesi nedeniyle İngilizce de üyeler arasında yaygın olarak kullanılmaktadır.
İnançları-Doktrinleri
Lev Tahor topluluğu, yaşam tarzlarının Yahudi şeriatına (halaha) ve geleneklere uygun olduğunu savunmaktadır. Ancak uygulamaları, başta gıda kuralları (kaşerut) ve hukuka ilişkin diğer hükümler olmak üzere, Haredi Yahudilere kıyasla çok daha katı olarak değerlendirilmektedir.
Topluluğun savunucularına göre ise bu uygulamalar, Rabenik Yahudiliğin saf yorum ve uygulamalarından farklı değildir. Lev Tahor’un bu kadar dikkat çekip yadırganmasının temel nedeni, Yahudiliğin Ortaçağ’daki katı yorumlarından bir türlü kopamaması olarak gösterilebilir.
Lev Tahor, Yahudiliğin diğer Ortodoks mezhepleriyle temel inançları paylaşmakla birlikte, 20. yüzyılın sonunda kurulmuş bir grup olarak, geleneksel aktarılmış öğretilerden ziyade Hasidik ve Kabala kaynaklarına dayanarak kendine özgü bir gelenek oluşturmuştur.
Topluluk doktrinsel temeller açısından, özellikle Satmar hareketinden etkilenmiştir. Bunun yanı sıra, II. Dünya Savaşı öncesi Chabad (https://www.chabad.org/) ve Toldot Aharon (https://hasidicworld.wordpress.com/2016/09/10/an-introduction-to-the-toldos-aharon-sect/) hareketleri de Lev Tahor’un teolojik doktrinleri ve davranış kalıplarına önemli ölçüde ilham vermiştir.
Lev Tahor’un doktrinsel açıdan en belirgin özelliği, Siyonizm’e karşı güçlü bir ilkesel muhalefet sergilemesidir. Topluluk, sürgünü, Yahudilerin işlediği günahların kolektif bir cezası olarak değerlendirir. Ancak, bu ceza sadece bir bedel olarak görülmez, aynı zamanda Yahudiliği tüm gerekleriyle yaşamak ve dünyaya kutsiyet sağlamak için bir ilahi fırsat olarak da değerlendirilir.
Lev Tahor, Siyonist bir İsrail devletinin kurulmasını, Yahudiliğin kutsallığını zedeleyen ve ilahi takdire meydan okuyan bir eylem olarak görmektedir. Cemaate göre, sürgünü sona erdirmenin tek kabul edilebilir yolu, bireysel ve toplumsal düzeyde tövbe ederek (teşuva) Mesih’in gelişini beklemektir. Mesih, Yahudileri acılardan kurtararak Sürgün’ü sona erdirme yetkisine sahip olan tek kişidir.
Aslında bu doktrin, birçok ultra-Ortodoks Yahudi grubu tarafından da benimsenmektedir. Ancak Lev Tahor, sabır ve ibadetle beklenmesi gereken bu süreci insan müdahalesiyle değiştirmeye çalıştığı için Siyonizmi teolojik ve manevi açıdan hatalı ve kabul edilemez olarak görmektedir. Lev Tahor, Siyonizm’i Yahudi geleneğine ve Tanrı’nın iradesine aykırı bir sapma olarak görmekte ve bu nedenle İsrail devletini de gayri meşru kabul etmektedir.
Son yıllarda diğer bazı Haredi gruplar, ideolojik karşıtlıklarını koruyarak İsrail Devleti ile sınırlı işbirliğine girmişlerse de, Lev Tahor böyle bir yaklaşımı kesinlikle reddetmektedir. Siyonistlerle yapılacak herhangi bir işbirliği, hatta bunun iması bile, “sapkınlık ve küfürle eşdeğer” kabul edilmektedir.
Siyonizm’in Yahudi halkını ve Kutsal Topraklar’daki tüm halkı felakete sürüklediğine inanan Lev Tahor’a göre, eylemsel siyonizmin Yahudilikte hiçbir temeli yoktur. Bu sebeple hareket, İsrail devletinin dünya Yahudilerini temsil ettiği iddiasını da şiddetle reddetmekte ve Yahudilik ile Siyonizm’in temelden uyumsuz olduğunu savunmaktadır. Topluluğa göre, Siyonizm, Yahudi kimliğini yozlaştıran bir hareket olup, Yahudilerin gerçek düşmanı olarak kabul edilmelidir.
Lev Tahor, İsrail Devleti’nin yalnızca İsrail’deki Yahudiler için değil, dünya genelindeki tüm Yahudiler için de bir tehlike teşkil ettiğini savunmaktadır. Topluluğa göre, Siyonist devletin varlığı, ilahi plana aykırı olup, Yahudi halkının manevi ve teolojik bütünlüğüne zarar vermektedir.
Lev Tahor, İsrail Devleti’nin İlahi bir plan doğrultusunda nihai olarak feshedileceğine ve Kutsal Topraklar’daki tüm Siyonist faaliyetlerin büyük bir yıkımla sonuçlanacağına inanmaktadır. Topluluğun inançlarına göre, kıyamet sırasında yaşanacak büyük bir savaş (Armagedon) sonrasında Kudüs tamamen ıssız hale gelecektir.
Diğer birçok Haredi grup gibi, Lev Tahor da İsrail’deki zorunlu askerliğe şiddetle karşı çıkmaktadır.
Lev Tahor’a göre, İsrail, son yıllarda hem fiziksel hem de ruhsal açıdan yaşamak için son derece tehlikeli bir yer haline gelmiştir. Siyonizm karşıtı dindar Yahudilerin bile Kutsal Topraklar’da gerçek bir Yahudi yaşam tarzını sürdürmeleri neredeyse imkansızdır.
Bu nedenle, Lev Tahor, İsrailli Yahudileri, Siyonizm’e bağlılıkları nedeniyle tövbe etmeye; geçmişte kendilerine rahat bir yaşam tarzı sunan Müslüman ülkelere göç etmeye teşvik etmektedir.
Bu düşüncenin bir sonucu olarak, Lev Tahor topluluğu, 2000-2011 yılları arasında Arap ülkeleriyle yoğun temaslar kurmuş, Filistinlilerin kendi devletlerini kurma hakkını her fırsatta dile getirmiştir.
Pratikler
Lev Tahor’un önündeki en büyük zorluk, Yahudi hukukunun son derece katı bir yorumunu benimsemesi ve bu yoruma uygun şekilde yaşamaya çalışmasıdır. Cemaat üyeleri toplumdan uzak, teknolojiden yoksun, eski yaşam biçimlerinegeri dönmeye çalışan küçük topluluklar halinde yaşamaktadır.
Toplululuğun en önemli gaye ve gayreti, asırlardır var olan ve uygulanan geleneksel bir Yahudi yaşam tarzını sürdürmektir. Ancak, bu yaşam tarzı, teknolojinin ve dijital çağın hızla gelişmesiyle birlikte modern toplumda uygulanması giderek daha zor hale gelen bir yaklaşımı temsil etmektedir. Gerçi bu yorum ve yaşam tercihi İsrail’deki Haredi cemaatlerin pek çoğu için de geçerli olan bir durumdur.
Üyeler bireysel tercihlerden ziyade cemaat menfaatlerini ön planda tutarak, Yahudi şeriatını cinsiyet ve yaş farkı gözetmeksizin hayatın her alanında sıkı kurallar ve disiplinle uygulamaya çalışmaktadır.
İbadetler
Günlük, haftalık, aylık ve senelik ibadetlerin sayısı ve zamanı geleneksel Yahudilikten farklı değildir. Lev Tahor’un ritüelleri, diğer Hasidik gruplarla benzerlikler taşımakla birlikte, daha sıkı ibadet ve davranış kurallarına sahiptir.
Cemaatin erkek üyeleri, manevi arınma amacıyla her gün mikve (ritüel banyo) yaparlar.
Cemaat üyeleri vakit ibadetlerinden önce en az yarım saatlerini tefekküre ayırarak, ibadetlerine derin bir manevi hazırlıkla başlarlar. İbadetleri de oldukça uzun süre devam edebilir ve bazı dualar üç saate kadar uzayabilir.
Gıda kuralları (kaşerut)
Lev Tahor topluluğu, gıda kuralları konusunda da son derece hassastır. Cemaat, kurumsal kaşer sertifikalarına güvenmemekte, bunun yerine, ev yapımı yemekleri tercih etmektedirler.
Diğer Yahudilerin ritüel kesimlerine güvenmedikleri için, kaşer kesimini yalnızca kendi üyelerine yaptırmaktadırlar. Ancak her zaman ritüle uygun kesim yapacak din adamı (şohet) bulamadıkları için topluluk et ve kümes hayvanlarının tüketimini oldukça sınırlı tutmaktadır.
Lev Tahor ayrıca işlenmiş ve genetik olarak değiştirilmiş gıdalardan kaçınarak sağlıklı beslenme alışkanlıklarına da büyük önem vermektedir.
Çocuklar ve kadınlar
Lev Tahor cemaatinin erkek ve kız çocuklarına yönelik eğitim-öğretim müfredatı, büyük ölçüde kutsal metinlere ve Yahudi şeriatına dayanır. Aslında bu eğitim anlayışı, İsrail’deki diğer pekçok dini okulun müfredatı ile de benzerlik arz eder.
Kız çocuklarına matematik ve İngilizce gibi seküler dersler, belirli şartlarda sınırlı şekilde öğretilirken, diğer geleneksel Yahudi cemaatlerinde olduğu gibi, onları evliliğe hazırlamak amacıyla biçki-dikiş, yemek yapma, kocasına karşı sorumluluklar, çok çocuk yapma ve onlara nasıl bakılacağı gibi dersler verilmektedir. Bu eğitimler, bir Yahudi kadının evlendiğinde evini nasıl idare edeceğiyle ilgili geleneksel bilgileri içermektedir. Talmudik öğretileri yaşatma çabası olarak değerlendirilebilecek bu yaklaşım, İsrail’deki diğer dini cemaatlerde de görülür.
Lev Tahor cemaatinin kadınlarının ve genç kızlarının en belirgin özelliklerinden biri, küçük yaşlardan itibaren, hatta ergenlik çağına girmeyen kız çocuklarının bile çarşaf giymesidir. [Çarşaf, Doğu Avrupa Aşkenazi Yahudileri arasında alışılmadık bir giyim tarzı olsa da, yakın zamana kadar Müslüman ülkelerde yaşayan Yahudi kadınlar arasında yaygın bir gelenekti. İsrail’de, İslam ülkelerinden gelen ve hala çarşaf giyen Yahudi kadınlar da bulunmaktadır].
Siyah renkte çarşaf ya da pardüse tercih eden kadınlar, bu yönüyle Müslüman kadınlarla da oldukça benzerlik göstermektedir. Ancak bu giyim tarzı, özellikle İsrail’de Lev Tahor’a “Yahudi Talibanı” gibi olumsuz bir yafta yapıştırılmasına yol açmıştır.
Topluluk üyeleri, kadın bedeninin “avret” olduğuna inanmakta ve vücut hatlarını belli edecek, erkekleri cezbedecek giysilerin giyilmesini haram kabul etmektedir. Onlara göre, kadın bedeninin tamamen örtülmesi gerekmektedir.
Lev Tahor üyeleri, doktrinlerini dersler, broşürler, el ilanları ve medya röportajları aracılığıyla yaymaktadırlar.
* Prof. Dr. Nuh Arslantaş, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Akademik çalışmalarını, İslami dönem Yahudi tarihi, Kudüs ve Filistin gibi alanlarda yoğunlaştıran Arslantaş, bu alanlardaki araştırmalarını derinleştirmek amacıyla iki yıl boyunca İsrail’de Kudüs İbrani Üniversitesi ve Hayfa Üniversitesi’nde çalışmalar yapmıştır. Arapça, İngilizce ve İbranice bilen Arslantaş, İslam dünyasında Tevrat’ı tefsir eden ilk Müslüman ilim adamı olarak tanınmaktadır.