Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIAhmet Güneştekin kayıp alfabenin peşinde

Ahmet Güneştekin kayıp alfabenin peşinde

Ahmet Güneştekin’in hemen her sergisinde harflerle bir derdinin olduğunu söyleyebiliriz. Harflerden ağaçlar, harflerden evler, direkler yapılabilir. Kayıp alfabe, Ahmet’in özgürlük çığlığıdır, dilini kaybetmiş, alfabesi unutturulmuş toplulukların uzaktan yankılanan sesi gibidir. Ben en çok kapılardan etkilendim. Kapılar da biliyorsunuz zorunlu göçün bir parçasıdır. Kapıyı kapatıp çıkarsınız veya kapılar yüzünüze kapanır.

Dünya, yerlerinden göçen, göçertilen insanların dünyasıdır. Tanıdığınız ne kadar etkili ya da etkisiz birileri varsa bir yerden kopup gelmiştir. Getirdikleriyle içinde yaşadıkları topluma bir şeyler katmıştır. Restore edilen Feshane’nin yeni salonlarında, karşınıza bir tepe çıkıyor. Canlı renklerle süslenmiş tabloların, eserlerin orta yerinde çarpıcı bir yerleştirme ile karşılaşıyoruz.

Lastikten yapılmış Cıslavet ayakkabılar. Sonra bavullarla dolu bir tekne karşımıza çıkıyor. Artİstanbul Feshane sergi salonunda Ahmet Güneştekin’in ‘Kayıp Alfabe’ sergisini geziyoruz. Ahmet Güneştekin’in evrensel bir dille anlatmak istediği şeyi aslında hemen her gün yaşıyoruz. Yoksul ulusların teknelere doluşarak, Batı’ya ölüm yolculuklarına çıktığı bir medeniyet evresindeyiz. Sergiyi gezdikten sonra, Ahmet’le karşılaştık ve sergiyi nasıl hazırladığını anlattı. “Abi bu sergi son 6 yılda yaptığım eserlerden oluşan bir koleksiyon ve farklı, çoklu disiplinle yaptığım işler. Serginin hazırlığı 2.5 yıl sürdü. Kurulumu tam 31 gün.

Yüzlerce kişilik ekip, altyapısında çalıştı. Benim kişisel tarihimin en büyük sergisi, aynı zamanda Türkiye sanat tarihi açısından da en büyük, en kapsamlı sergi. Bir bienalden, bir sanat fuarından çok daha büyük. Dünyada da çok rastlanılan bir durum değil. İzmir’deki sergim bunun dörtte biri büyüklükteydi. Bu, 8 bin metrekare kapalı alan ve dış alanlarla 10 bin metrekarelik alana ulaşıyor. Benim bir sanat ekibim yok. Farklı zanaat gruplarından insanlarla çalışıyorum. Metal ustaları var, ahşap ustaları, cam ustaları, otoboyacılar, restoratörler… Aslında kavramsal olarak son 12 yıldır yaptığım bir yüzleşme. Hafıza, bellek ve dil üzerine yaptığım işler. Kayıp diller, göç meselesi, yıkımlar, alfabe… Türkiye’nin son 100 yıllık hafızasını burada görebileceksiniz…”

Ahmet Güneştekin’in hemen her sergisinde harflerle bir derdinin olduğunu söyleyebiliriz. Harflerden ağaçlar, harflerden evler, direkler yapılabilir. Kayıp alfabe, Ahmet’in özgürlük çığlığıdır, dilini kaybetmiş, alfabesi unutturulmuş toplulukların uzaktan yankılanan sesi gibidir. Ben en çok kapılardan etkilendim. Kapılar da biliyorsunuz zorunlu göçün bir parçasıdır. Kapıyı kapatıp çıkarsınız veya kapılar yüzünüze kapanır. Rengarenk tablolar gibi yapılmış eski kapılar bu sergiye başka bir zenginlik katıyor. Bir sanat gününü bir yerde geçirmek isterseniz Feshane Artİstanbul Salonu’ndaki Ahmet Güneştekin sergisini tavsiye ederim.

“Sanat, en yüce ilhamları acıdan alır.” Michelangelo

- Advertisment -