Ana SayfaGÜNÜN YAZILARITrump’ın Gazze'de etnik temizlik planı: Amaçları ve gerçekleşme olasılığı

Trump’ın Gazze’de etnik temizlik planı: Amaçları ve gerçekleşme olasılığı

Gazze’yi Filistinlilerden arındırma fikri, İsrail’in aşırı sağcıları ve dincileri için artık bir hayalden öte, ulaşılması gereken bir hedef haline gelmiştir. Trump’ın bu söylemleri desteklediğini duyurması, bu grupların bu hedefin gerçekleştirilebileceğine dair inancını güçlendirecektir. Bundan sonraki dönemlerde İsrail’de hükümetleri, sayıları her geçen gün artan savaş çığırtkanı radikal kesimler belirleyeceği için, bu, bölgede daha fazla kan akacağı anlamına da geliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, 4 Şubat 2025’te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile gerçekleştirdiği basın toplantısında, ABD’nin Gazze’de yönetimi devralacağını ve bölge halkının başka ülkelere tehcir edileceğini açıkladı.

Bu açıklama, etnik temizlik çağrışımları nedeniyle uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırırken, bölgede artık bitme noktasına gelen barış umutlarını daha da söndürdü.

Trump’ın bu planı, İsrail yanlısı çevrelerde dahi şaşkınlık yarattı. İsrail’in daha önce böyle bir nüfus mühendisliği planından haberdar olduğu öne sürülse de, bunun bu denli geniş kapsamlı olacağını kendisi bile beklemiyordu. Trump, 2,3 milyonluk Gazze nüfusunun 1,7 milyonunun zorla göç ettirilmesini açıkça dile getirdi.

Trump’ın etnik temizlik planı Gazze ile de sınırlı değil; Batı Şeria için de benzer bir tehcir planının dört hafta içinde duyurulacağını belirtti.

Trump'tan Beklenmeyen çıkış: ABD'nin Gazze'yi Devralacağını Söyledi •  Batman Burada

Gazzelilerin Sürülmesi Planlanan Muhtemel Ülkeler

Trump planına göre, Gazzelilerin öncelikle Ürdün ve Mısır’a yerleştirilmesi beklenirken, alternatif olarak Endonezya, Arnavutluk, Fas, Puntland ve Somaliland gibi ülkelerin de sürece dahil edilmesi gündemde.

Bu ülkelerin ortak noktası, ABD’nin desteğine muhtaç olmaları. Ürdün ve Mısır, Washington’dan gelen yardımlara bağımlı. Puntland ve Somaliland uluslararası tanınma arayışında. Fas ise Batı Sahra’daki toprak anlaşmazlığı nedeniyle ABD’nin desteğini fevkalade önemsiyor.

Bu durum, Trump’ın Gazzelilerin etnik temizlik meselesini küresel güç dengeleri üzerinden hayata geçirme stratejisine de iyi bir zemin hazırlıyor.

Trump’ın Deli Saçması Böyle Bir Planı Ortaya Atma Sebebi

  1. Trump’ın sözde Gazze vizyonu, mevcut nüfusu tehcir ederek bölgeyi yeniden inşa etme üzerine kurulu. Ancak bu vizyon Trump’tan hiç de beklenmeyecek iyi niyetli insani bir imar dönüşümünden çok, yerel halkı sürüp bölgeyi rant alanına dönüştürme mantığına dayanıyor. Trump’ın uluslararası yasalarca “etnik temizlik” ve “bir nevi soykırım” olarak tanımlanan bu fikrin, en büyük tehlikesi ise dünyanın süper gücünün başkanı olarak hayata geçme ihtimali. Netanyahu ile yapılan basın toplantısında Gazzelilerin “kalıcı” olarak sürüleceği söylense de uluslararası kamuoyundan gelen tepkiler üzerine Beyaz Saray tehcirin “geçici” olduğunu açıklamak zorunda kaldı.

Planın, Trump’ın emlakçı geçmişiyle doğrudan bağlantılı olduğu da bir gerçek. Basına da yansıyan demeçlerinden anlaşıldığı üzere Trump, Gazze’nin emlak rantı için uygun bir yer olduğunu düşünüyor. Bu sebeple de  burayı Körfez Araplarının da desteğiyle – kendi deyimiyle – “Ortadoğu’nun Rivierası” yapmanın hayalini kuruyor. Nitekim Wall Street Journal’a yansıyan bir rapora göre, Trump’ın, 2024 yazında İsrail Başbakanı Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesinde Gazze’nin bu potansiyelini konuştuğu belirtiliyor.

Emlakçılar kralı Trump’ın, Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky ve Kuzey Kore lideri Kim Jong’a da benzer tavsiyelerde bulunduğu biliniyor.

Trump’ın aklına bu düşünceyi ise Yahudi damadı Jared Kushner’in soktuğu belirtiliyor

Filistinliler, daha iyi bir yaşam vaadiyle zorla yerlerinden edilirken, onların yerine küresel sermayeyi elinde tutan Siyonist ve Evanjelist zenginlerin bölgeye yerleştirilmesi planlanıyor. Bu durum, Akdeniz kıyısında, kan ve acı üzerine inşa edilen lüks tatil beldeleriyle rant ekonomisinin yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor. Böylesi bir düzenin en büyük kazananları ise, şüphesiz, silah ve inşaat sektörü başta olmak üzere küresel sermaye grupları olacak.

Ancak mesele sadece inşaat projeleriyle de sınırlı değil. Gazze’nin kıta sahanlığındaki zengin enerji kaynakları da bu rant ve işgal ekonomisinin bir diğer boyutunu oluşturuyor. Trump’ın planı, yalnızca bölgesel krizi ve insani trajediyi derinleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda Gazze’nin doğal kaynaklarını da küresel sömürüye açıyor. Özetle Trump’ın planı, iddia edilenin aksine sözde barışa yönelik bir girişim değil, kan ve gözyaşı üzerine inşa edilen bir rant ve sömürü girişimi.

  • İsrailli uzmanlar, Trump’ın Gazze konusundaki açıklamalarının, Arap ülkelerini harekete geçirmeye yönelik bilinçli bir strateji olduğunu düşünüyor. Bu teklifin, Arap dünyasını şok ederek Hamas’a karşı daha aktif bir tutum almaya zorlamayı amaçladığı belirtiliyor. Trump’ın “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” şeklinde özetlenebilecek bu planı, pazarlıkçı tüccar kimliğinden kaynaklanan bir taktik olarak değerlendiriliyor.
  • Trump’ın teklifi, Gazze’yi işgal etmekten ziyade, şimdiye kadar pasif kalan Arap ülkelerini sürece dahil etmeyi hedefliyor. Trump, hepsi de İsrail tezi olan, Mısır’ın İsrail’in sınır güvenliğinde daha fazla sorumluluk almasını, mülteci akını endişesiyle çekingen davranan Ürdün’ün daha aktif bir rol üstlenmesini ve Körfez ülkelerinin, Hamas’ı devre dışı bırakarak omurgasız bir Filistin yönetimi kurmasını istiyor. Böylece o, Filistin’i İsrail’in hukuk dışı uygulamalarına sessiz kalacak ve işgali kolaylaştıracak pürüzsüz bir alana dönüştürmeyi planlıyor.
  • Basın toplantısında paylaşılan plan Trump’ın kendince İbrahim Anlaşmaları’nın bir devamı olarak görülüyor. Ona göre, Filistin meselesi İsrail’in politikalarından değil, Arap yönetimlerinin yıllardır sergilediği kayıtsız tutumdan kaynaklanıyor. Hamas’ın yok edilmesi ve Gazze’nin İran destekli bir çatışma alanı olmaktan çıkarılmasıyla bölgenin istikrara kavuşacağına inanan Trump, Gazze’nin de Batı Şeria’daki gibi İsrail güdümlü bir Filistin yönetimi tarafından kontrol edilmesini amaçlıyor.
https://static-cdn.toi-media.com/www/uploads/2025/02/AP25035783864776-640x400.jpg

Sözde Plana Tepkiler

  1. Trump’ın Gazze planı, uluslararası alanda sert tepkilerle karşılandı. Türkiye, Çin, Rusya ve Avrupa ülkeleri, planın bölgede istikrarsızlık ve büyük bir savaş riski yaratabileceği uyarısında bulundu.
  2. Filistinliler, bunu apaçık etnik temizlik girişimi olarak değerlendirirken, Mısır ve Ürdün gibi Arap devletleri teklifi hızla reddetti. Ancak bu noktada 7 Ekim’den beri Hamas’ın yok edilmesini bekleyen söz konusu devletlerin tavrına bir şerh düşmek gerekir: Artık onursuzlukları, Trump’ın makyajlı palyaço suratı kadar sırıtan Arap liderleri, acaba ABD’nin bu planına boyun eğecek mi? Bu sorunun cevabını hep birlikte bekleyip göreceğiz. Zira gelecek hafta Ürdün Kralı II. Abdullah’ın Beyaz Saray’da Trump ile yapması beklenen görüşme ve ardından Trump’ın bölge ülkeleri ve Suudi Arabistan ile gerçekleştireceği temaslar, bu ülkelerin gerçek niyetlerini ortaya koyacak önemli bir sınav olacak.
  3. İsrail’deki aşırı sağcılar ve radikal dinci siyasetçiler, Trump’ın açıklamalarını coşkuyla destekleyerek, İsrail’in güvenliği için yaratıcı bir adım olarak değerlendirdi. Buna karşın, merkez ve sayıları çok az olan sol görüşlü isimler ise planı temkinli ve eleştirel bir yaklaşımla karşıladı.
Far-right Israel Explained | What You Need to Know About Netanyahu's Radical  New Government - Israel News - Haaretz.com
  • ABD’de ise Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında sert bir ayrışma yaşandı. Senatör Chris Van Hollen, teklifi “adı konmamış bir etnik temizlik” olarak nitelendirirken, Senatör Jerry Moran, bunun iki devletli çözümü tehlikeye atacağını belirtti. Senatör Lisa Murkowski ise ABD’nin bölgeye asker göndermesi ihtimalinin bile korkutucu olduğunu ifade etti.

Planın Uygulanma İmkânı

  1. Trump’ın Gazze’deki etnik temizlik planı hem ABD’de hem de İsrail’de ciddi şüpheyle karşılanıyor. ABD açısından bakıldığında, planın hem lojistik hem de siyasi olarak uygulanamaz olduğu düşünülüyor. ABD ordusunun Gazze’yi işgal etmesi, Irak ve Afganistan’daki deneyimlerden sonra Pentagon’un asla girişmeyeceği bir felaket senaryosu olarak değerlendiriliyor. Arap devletlerinin, Filistinlilerin kendi topraklarından topluca göç etmesini asla kabul etmeyecekleri Washington’da net bir gerçek olarak kabul ediliyor. Ancak halkların desteğinden mahrum Arap devletlerinin sergileyeceği tavrın değişebilme ihtimalinin de yüksek olduğu belirtilmeli.
  2. İsrailli analistler de planın uygulanabilirliğini neredeyse imkânsız görüyor. İsrail’in buna hazırlıklı olmadığı ve uzun yıllara sari izlediği politikanın Hamas’ı tamamen yok etmek yerine, varlığını kabullenmeye dayalı olduğu belirtiliyor. Gerçekten de Netanyahu hükümeti, 15 aydır süren yoğun askeri operasyonlara rağmen Hamas’ı Gazze’den çıkarmayı başaramadı. Bunu gerçekleştirecek uzun vadeli bir stratejiye sahip olmadığı da ortaya çıktı. İsrail’in mevcut politikaları, Hamas’ı ortadan kaldırmaktan çok pansuman tedbirlerle bastırmaya yönelik.
  3. Bölgesel dinamikler de Trump’ın planını desteklemiyor. Mısır, Gazze sınırını sıkı bir şekilde kapalı tutarak kitlesel göçe kesinlikle izin vermeyeceğini net bir şekilde ortaya koydu. Ürdün ise, zaten büyük bir Filistinli nüfusa ev sahipliği yaparken, Gazze’den gelecek yeni bir mülteci dalgasının demografik dengeleri bozacağından endişe ediyor. Körfez ülkeleri ise ekonomik güçlerine rağmen Filistinlilere kalıcı iskân sağlama ve Gazze’ye ciddi yatırımlar yapma konusunda isteksiz davranıyor. Sünni dünyanın sözde hâmîsi görülen Suudi Arabistan, iç kamuoyunun tepkilerini dikkate alarak Filistin devletinin tanınmasını, İsrail’le normalleşmenin ön şartı olarak sunuyor. Öte yandan, Arnavutluk ve Endonezya’nın kendi topraklarında “Küçük bir Gazze”, Filistinlilerin zamanla nüfusun çoğunluğunu oluşturma korkusu yaşayan Arapların ise ülkelerinde küçük birer Beyt Hanun, Cibaliye veya Şücaiye kamplarının kurulmasına razı olup olmayacakları ise belirsizlikler taşıyor.
  4. Herşeyden önce Gazzelilerin ülkelerini terk edeceğini iddia etmek, gerçeklikten kopuk bir yaklaşım olarak duruyor. Nesiller boyu topraklarına bağlı kalan, bombardımanlarla harabeye dönen evlerine rağmen dönme iradesini hiç kaybetmeyen onurlu Filistin halkı, direnmeye devam ediyor. Hele de meseleyi sadece bir mülk devri olarak gören kapitalist-emperyalist bir emlakçının kavrayabilmesi imkânsız gibi. Hamas’a yönelik küresel tanımlamalar ne olursa olsun, bölge halkları için Hamas, Filistin davasının en güçlü ve samimi temsilcisi olarak kabul edilmektedir.
  • Filistin halkının kaderine karar verme yetkisi yalnızca onlara ait olacağı için, bu tür planların uygulanabilme ihtimali yok denecek kadar az. Başka ülke politikacılarının ya da küresel güçlerin, Filistin halkı adına konuşma ya da karar alma hakkı da yok, olmamalı da. Zaten planın açıklanmasından sonra uluslararası kamuoyu da bu gerçeği tekrar vurguladı: “Filistin, Filistin halkınındır.” Aslında Filistin’in geleceği için çözüm bellidir: Halkın kendi ulusal tercihleri konusunda karar verebileceği adil ve demokratik bir süreç inşa etmek. Ancak demokrasiyi sadece kendi çıkarlarına hizmet ettiği sürece savunan demokrasi münafıklarının, böyle bir sürecin gerçekleşmesine asla izin vermeyeceği de bir gerçek.
  • Trump aslında Gazze konusundaki iddialı açıklamalarıyla bölgesel ve uluslararası arenada büyük bir diplomatik risk de alıyor. Eğer Suudi Arabistan, Mısır, BAE ve Ürdün’ün desteğini almadan Gazze için uygulanabilir alternatif bir yönetim geliştiremezse, sadece bu ülkelerle değil, ABD’deki Siyonist lobiler ve İsrail ile de karşı karşıya kalabilir. Bu da Trump yönetiminin ciddi bir çıkmaza sürüklenmesi anlamına geliyor.
  • Öte yandan, Netanyahu için de hem iç hem de dış politikada riskli bir dönem başladı aslında. Hamas’ı Gazze’den çıkarmayı başarsa bile, bu, İsrail tarihinin en radikal sağcı ve dinci koalisyon ortakları için yeterli olmayacak. Şu an geçici olarak ateşkese destek verseler de, bu aşırı grupların Netanyahu’nun Trump’ın planını uygulamak için harekete geçtiğini görmek isteyecekleri kesin. Eğer Netanyahu, uluslararası baskılar nedeniyle bu plana direnç gösterirse, koalisyonunu kaybetme ve siyasi geleceğini riske atma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

Herşeye Rağmen Kârlı Çıkanlar

  1. Bu insanlık dışı teklifin uygulanma ihtimali düşük olsa da, uzun vadeli bir tehlikeyi de barındırıyor: BM’nin iki devletli çözüm kararını uluslararası gündemden düşürme riski.
  2. Daha da önemlisi, Trump’ın, şimdiye kadar İsrail’de sadece aşırı sağcılar ve radikal dinciler tarafından dile getirilen bir fikri, kamuoyu önünde iki kez tekrarlaması, söylemde önemli bir kırılmaya yol açacak gibi. Etnik temizlik, işgal, gasp ve zorla yerinden etme gibi kavramlar artık İsrail’de yalnızca radikal çevrelerin söylemi olmaktan çıkıp, ana akım siyasetin içinde de kendine yer bulacak.
  3. Gazze’yi Filistinlilerden arındırma fikri, İsrail’in aşırı sağcıları ve dincileri için artık bir hayalden öte, ulaşılması gereken bir hedef haline gelmiştir. Trump’ın bu söylemleri desteklediğini duyurması, bu grupların bu hedefin gerçekleştirilebileceğine dair inancını güçlendirecektir. Bu, yalnızca Filistinliler için değil, bölgedeki tüm siyasal dengeler için tehlikeli bir dönemin başlangıcına işarettir. Bundan sonraki dönemlerde İsrail’de hükümetleri, sayıları her geçen gün artan savaş çığırtkanı radikal kesimler belirleyeceği için, bu, bölgede daha fazla kan akacağı anlamına da geliyor.

Özetlemek gerekirse, Trump’ın Gazze planı, bölgede daha fazla kan dökülmesine çanak tutan yıkım planından başka bir şey değildir.

- Advertisment -