Ana SayfaYazarlarYanı başımızda yitip gidenler…

Yanı başımızda yitip gidenler…

 

Bu hafta size, sezonun en yeni oyunlarından, Andreas Sauter ve Bernhard Studler'in yazdıkları "Bir Başkadır A."dan bahsetmek istiyorum…

 

Moda Sahnesi'nin yeni oyununu Kemal Aydoğan yönetiyor, Kübra Kip, Emre Çaltılı, Bülent Aksu, Deniz Elmas ve Metin Coşkun'un rollerini paylaştığı "Bir Başkadır A." ismini ilk duyduğum andan itibaren merak ettiğim bir oyun olduğundan, başlar başlamaz izleyiciler arasında yerimi almaktan çok memnun olduğumu belirtmeden geçemeyeceğim…

 

Olay yeri inceleme bandı çekilmiş bir alanın içindeki dört kişinin ayakta, salona giren izleyicileri, hoş geldiniz diyerek karşılaması, interaktif bir oyun olacak yanılsaması yaşatsa da oyun başladığında öyle olmadığını görüyoruz…

 

A'nın babası Pheres, ev arkadaşı Nina, kocası Gerd, Gerd'in yakın arkadaşı Bongo ve kendini yaktığı düşünülen A…

 

Kendisini yakarak intihar ettiği düşünülen A’nın en yakınlarının anlattıklarını dinlerken, aslında herkesin anlattığı A’nın birbirinden farklı olduğunu, hatta A’nın oyuna katılması ve hikâyesini anlatmaya başlamasıyla bambaşka bir A’nın daha ortaya çıktığına tanıklık ediyoruz… Her ne kadar bir kişiyi anlatıyormuş gibi görünseler de aslında; toplumu, kişilikleri sorgulayan, yaşadıkları hayatı anlatan kişileri izliyor, modern insanın, hızlı, tüketici, duyarsız, duygusuz çabuk adapte olan taraflarını görüp, bir insanın içinde yaşadığı fırtınaları en yakınındaki insanların bile nasıl fark edemediğine (sanki çoğu zaman buna benzer hayatlar yaşamıyormuşuz gibi) hayret ediyoruz…

 

Aslında her insanın içinde zaman zaman kendini belli eden, bütün her şeyi bırakıp gitme isteğini A, "Daha fazla imkanı hayata geçirmek lazım, filmlerdeki gibi" diyerek ifade ediyor kendi iç sıkıntısını…

 

Ölümü düşünen, "bazen hiçbir şey bilmemek için ölmek istiyorum" "belki de herkes iki saat yaşamalı filmlerdeki gibi" diyerek hayatından vazgeçmeyi düşünen bir kadının bütün bunlardan habersiz en yakınındaki insanlar…

 

"Uzun kıvırcık saçlarına benzin dökmüş, insan kendini neden yakar" diyerek bunu saçma bulduğunu belirten ev arkadaşı…

 

"Kendimi kötü hissetmedim, bütün gün işime devam ettim. Ansızın gelene tanrıdan teselli bulunur" diyen bir baba…

 

"Manavdayken aklıma geldi. Manav bana indirim olduğunu söyledi. A da indirimleri takip ederdi" diyerek özlemini dile getiren diğer bir arkadaş…

 

"A dikkat çekmeyen biriydi. Çimen gibi gizemli, ilk bakışta fark edilmezdi… Bazen tv izlerken ağlıyorum, trajediden değil, insanları açıp kapatabildiğim için" diye yas tutan bir koca…

 

Peki, herkesin sevdiği, hayat dolu bir kadın neden kendini öldürmek ister?  Sınırların içinde sıkışıp kalmak onu bunalttığından mı? "Sanki hayatım boyunca hep bir şeylerin olmasını beklemişim gibi hissediyorum" derken artık beklemeye tahammülü kalmadığını düşündüğünden mi? Yanlış bir yola girildiğinde nereye varılacağını merak ettiğinden mi? “Belki de herkes iki  saat yaşamalı, filmlerdeki gibi” derken her şeyin çok uzun ve bunaltıcı olduğunu düşündüğünden mi? Ya da kimsenin onu anlamadığını düşündüğünden mi?

 

Normalde çok sıradan bir metin gibi görünen ama Kemal Aydoğan'ın zeki rejisiyle film izler gibi bir merak ve heyecanla izleyeceğinizi garanti ettiğim bu oyunu tavsiye listeme ekliyorum…

 

Oturdukları yerden bizi bazen geçmişte, bazen şimdiki zamanda dolaştıran, karakterlerini çok net ortaya koyan oyunculukları ile alkışı sonuna kadar hak eden Emre Çaltılı, Bülent Aksu, Deniz Elmas ve Metin Coşkun'u ve A'yı canlandıran ve o dört kişinin anlayamadığı A’yı seyirciye tam olarak anlatan Kübra Kip'i, dokunduğu metinleri bambaşka bir hale getiren usta yönetmen Kemal Aydoğan'ı ve güzel işlere imza atmaya devam eden tüm Moda Sahnesi ekibini tebrik ediyor, alkışınız bol olsun diyorum.

 

Keyifli, düşündürücü, iyi oyunculuklar izleyeceğiniz bir oyun izlemek isterseniz "Bir Başkadır A"yı listenize ekleyebilirsiniz.

- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik