“Sevgili İpek ve Oral Çalışlar’a dostlukla.” 26 Kasım 1995 tarihli Hikmet Çetinkaya imzalı kitabının başlığı “Kuzu Postunda Kurt.” Gülenci darbe girişiminden tam 20 yıl önce. Bize imzaladığı kitap Fethulah Gülen’in önlenemeyen yükselişini anlatıyor. Gülen hareketini 70’li yılların başından beri takip eden ve tehlikeyi ilk fark eden gazeteci Hikmet Çetinkaya’yı yitirdik.
Onunla tam 16 yıl aralıksız Cumhuriyet gazetesinde birlikte çalıştık. Haber peşinde koşmaktan, her şeyi gözlemekten izlemekten büyük bir keyif alırdı. Cumhuriyet’in çoğulcu ve dinamik bir dönemiydi. Ben 2008 yılında Radikal’e geçtim. O Cumhuriyet’in temel taşlarından birisi olarak devam etti. Gün gelecek Hikmet de Cumhuriyet’le yollarını ayıracaktı. Sanırım 1965’te başlamıştı 2010’lara kadar yani yaklaşık 45-50 yıl Cumhuriyet’te çalıştı.
Hikmet İzmirliydi. Cumhuriyet gazetesi içinde İzmirli bir ekibin de abisiydi. Onun yanında gazeteciliğe başlayan Mustafa Balbay, Hakan Kara, Celal Başlangıç, Handan Şenköken Cumhuriyet’te önemli isimleri oldular. İzmir takımıyla merkez ekibi arasında giderek uyumlu bir ilişki oluştu. Hikmet’le sık sık tartışırdık. Giderek bir çok konuda ortak fikirler üretmeye başladık.
Cumhuriyet’in dinamik bir okuru vardı. Zaman zaman yazarlara ayar verirlerdi. Müdahil olurlardı. 28 Şubat’ta ise askerler göründü. 28 Şubat’ta Aydın Engin’le ikimizin gazeteden kovulması için Genelkurmay’dan uyarı geldiğini bizzat Hikmet anlatmıştı. O noktada İlhan Selçuk’un tavrı tayin edici olmuştu. Bizim kovulmamızı isteyen askerlere İlhan Abi şu karşılığı vermişti: “Kendi işlerine baksınlar gazetecilik bizim işimiz” demiş, bu müdahaleyi savuşturmuştu.
Hikmet gazetede kedi beslenmesinden hoşlanmazdı. Ama pek de sesini çıkarmazdı. Bir keresinde gazetenin kıdemli kedilerinden Bekir, Hikmet’e Afyon’dan gelen Cumhuriyet sucuklarını kaçırıp yemişti. Herkesi bir telaş sardı. Hikmet’in ne tepki göstereceği belli değildi. O beklenenin tersine bu olayı gülerek karşıladı ve Bekir kediyle ahbap olmayı seçti.
Fetulahçıların bir tehlike olduğunu, demokratik düzene karşı bir şeriat düzeni kurmak istediklerini vurguluyor ve tehlike çağrısı yapıyordu. Bir gün onu da Fetulahçı Terör Örgütü üyesi olmakla suçlayan iddianameler bile yazıldı.
Yazılı basının son güçlü kalemlerinden birisiydi. Edebi bir dili vardı. Pazar günleri romantik yazılar yazardı.
Günlük tuttuğunu birkaç kez söyledi. Ancak akşamları evde yazıyordu.
O notları doğrusu çok merak ediyorum.
Sevgili eşi Nezihe’ye kızları Bertil Emrah, Sıla ve Çağrı’ya sabır ve başsağlığı diliyorum