İZLEMEK İÇİN
PKK’nın silah bırakma töreni yapıldı ve süreçte yeni bir aşamaya geçildi. İlerleyen günlerde de Suriye’de bir çatışma süreci başladı. İsrail dahil oldu, Suriye Genelkurmay binasını vurdu. Suriye’de gelişmelerin Türkiye’deki çözüm sürecini de etkileyebileceğiyle ilgili değerlendirmeler yapılıyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teşekkürler. Evet, böyle bir değerlendirme yapmanın zamanı aslında. Dünden bugüne akış, dün yaşananların bugünkü sonuçları. geleceğe dair ihtimaller bakımından gelişmeleri yeniden ele almakta fayda var.
Son gelişmeden başlayalım. Süleymaniye’deki tören birçok bakımdan önemliydi, 40 yıl sonra PKK’nın bir silah bırakma töreni yaşandı, bu bir. İkincisi törenin Milli İstihbarat Teşkilatı ile birlikte düzenlendiği açıkça sezildi. Bu da, devlet-örgüt ilişkisinin yeni rotasına dair, yaşananların ciddiyeti bakımından hem somut hem önemli bir veriydi. Üçüncüsü, Öcalan bir tarafta siyasi iktidardaki liderler diğer tarafta siyasi iradenin bu topraklarda ne kadar belirleyici, ne kadar yönlendirici olduğunu görüldü. Türkiye bu tabloyu tartışacaktır, tartışıyor.
Muhalif kesimler görüntüden çok memnun değil. Bütün bu yaşananları iktidara yönelik fayda çerçevesinde algılıyorlar. İşte muhtemel bir erken seçim kararı ve ittifakları, anayasa değişikliği, Kürtlerin AK Parti’ye ya da iktidara destek vermesi dile getirilen endişeler ve bunlar iç siyasi tartışmaların merkezini oluşturuyor.
Ancak olup bitene bunların ötesine geçerek bakmakta büyük fayda var. Önce bu noktaya nasıl gelindi sorusunu sormak gerekiyor?
Bugünden düne doğru gidildiğinde ve iç, dış dinamikler birlikte ele alındığında bu soruyu yanıtlamak bakımından karşımıza üç önemli faktör çıkıyor. Bölge faktörü, hatta global faktör bunlardan biri. Uluslararası dengelerin gerektirdiği yeni durum ve şartlar diyelim. Bu faktör gerek ABD ve İngiltere’nin bölgeyle ilgili hakimiyetle karışık, radikal İslami harektleri denetim altında tutacak istikrar beklentisini gerek Kürt hareketinin mevcut koşullarda varolma arayışını gerekse Türkiye’nin tehdit savuşturma çabalarını bir araya getirdi, kesiştirdi. Bugün yaşanan silahsızlanma hali bu faktörün önemli sonuçlarından biri.
Bir diğer faktör sosyolojik nitelikli. Türkiye’de, hatta Suriye’de Kürtler önemli bir siyasi güç, bilinç ve örgütlenme kavuştular. Bunun sivil boyutları son derece önemli. Türkiye’de HDP, DEM gibi partilerin ulaştıkları güç seviyesi ve oy oranları ortada. Sivil ve siyasi alan güçlendi ve güçleniyor. Bu gelişmeler siyasi alanın önem kazandığı, genişlediği, buna karşılık silahlı alanın daraldığı bir ortamı üretti. Bu zemin siyasete yönelik, destek, meşruiyet, mücadele tipi bakımından önemli itici bir güç oluşturuyor.
Üçüncü olarak askeri faktörü, askeri teknolojiyi, yeni çatışma formlarını sayabiliriz. Bölgedeki koşullar, yayılmalar, güç savaşları, çatışma biçimleri karşısında gerilla hareketi anlam kaybetti. Sıkışan gerilla grupları bakımından siyasetin değeri arttı.
Peki, gelinen bu noktayı ne ifade ediyor? Bu da ikinci önemli soru. Orada da dikkat çeken üç unsur var. Silahsız Kürt hareketinin Türkiye ve Kürtler bakımından anlamları ile Türkiye’nin yeni stratejik rolü ve yolu bu üç unsuru oluşturuyor.
Şu açık: Silah, şiddet, çatışma hem Türk siyasal sisteminde hem Kürtlerin kendi siyasi dünyalarında yıllar yılı bir dizi otoriterleşme, baskı, güvenlikçi, sert bir bakış açısı gibi sonuçlar üretti.
Önümüzdeki dönemde şiddetten siyasete geçilebilirse önce Türkiye bakımından PKK’sız bir siyasi arena, PKK’sız bir Kürt hareketinin anlamı miladi derecede önemli olur. Silah yerine siyasetin, ayrılma yerine entegrasyon çabalarının Türk demokrasisi açısından uzun ve orta vadede taşıyacağı anlam hafifsenmemelidir. Ufku görmek, Erdoğan’ın şu anki otoriter, baskıcı iç siyaset uygulamalarından ötesinde düşünmek lazım bunun için. İhtimal olarak Kürt meselesinde çatışma faktörünün devreden çıkması ve Kürtlerin siyaset yapabilme zemininin oluşması, hatta Kürtlerin kimi taleplerinin şimdiden karşılanması -ki meclis komisyonu biraz buna işaret ediyor- Türkiye’yi hakim otoriter dalgaya rağmen bu daha demokratik istikamete taşıma, daha açık toplum unsurlarını devreye sokma işlevi görebilir. Bahçeli bile buna hazır görünüyor. Böyle bir gelişme, en azından iktidarın elindeki demokratik kısıtlamaların özünü oluşturan güvenlik gerekçelerini önemli ölçüde azaltır. Dikkat çekici ilk unsur budur.
Silahsız Kürt hareketinin Kürtler bakımından anlamına gelince… Çeşitli dengeler Ortadoğu’da dört ülkeye bölünmüş Kürtlerin ve Kürt hareketlerinin çeşitli dönemlerde farklı istikametler izlemesine yol açmıştı. Soğuk Savaş döneminde devlet kurma, bağımsız bir alan oluşturma, ayrışma politikası izlenirken, Soğuk Savaş’tan sonra, özellikle 1990’lardan sonra bunun kırılmaya başladığını, siyasi liberal değerlerin Kürtlere örgütlenme ve bilinçlenme imkanı verdiğini, siyasi yol ile silahlı çatışma yolunun yan yana bir seyir izlediğini görmeye başladık. Öcalan, örneğin, bağımsız devlet kurma fikrinden vazgeçip demokratik cumhuriyet kavramını ortaya Soğuk Savaş sonrası attı.
Bugün gelinen noktada ise bir adım daha ileri noktadayız. Artık Kürtlerin bulundukları her ülkede, Irak ise Irak’ta, Suriye ise Suriye’de, Türkiye ise Türkiye’de, o ülkenin siyasal sistemine entegre olması -ki Öcalan entegrasyonalist kavramını boşuna kullanmıyor- buralarda kendi hakları, kendi talepleri için mücadele edip varoluşlarını pasifik siyasi bir çerçevede sürdürmeleri gibi bir tablo karşımıza çıkıyor. Bu istikamet, hem Kürtlerin geleceğine dair açılan son derece önemli bir pisttir, hem Ortadoğu’da demokratik toplumların oluşmasına katkı unsurudur. Kürt siyasi varlığının tanınması ve yaşaması anlamına ve karma entegre toplum modelinin hayata geçmesi haline gelir.
Üçüncü unsur aslında senin sorduğun sorunun özüyle ilgili. Silahsızlanma, buna paralel seyreden başka bir dizi faktör, Türkiye’ye stratejik açıdan ve genel konum itibariyle ne ifade ediyor? Açıktır ki, Türkiye bakımından ortada bir başarı tablosu var. Çatışma ve PKK tehdidinin muhtemelen geri dönüşsüz biçimde devre dışı bırakılması, Türkiye’nin özellikle Orta Doğu’nun yeni dizaynında önemli bir aktör olması konumunu daha da güçlendirdi. İsrail, Ürdün, Lübnan, Irak’la komşuluğu olan bir ülkenin, Suriye’nin ABD destekli temel hamilerinden biri olmaya başlaması Türkiye’nin bölgesel güç olmanın ötesinde bir güç olma istikametine işaret ediyor. Bunu desteleyen başka faktörler de var tabi.
Biz iç siyasette boğucu bir süreci yaşıyor, sadece Erdoğan’ın otoriter uygulamalarına bakıyor olsak da Türkiye diplomatik alanda son derece başarılı, ivmesini yükselten bir ülke halinde yol alıyor. Örneğin NATO ile Rusya arasında pek az görülecek bir dengeyi oluşturmuş ve bunu hala koruyan bir durumda. Bu çok kolay oluşacak bir şey değildir. Türkiye burada bir ayrı hat, bir ayrı alan, bir tampon alanı oluşturarak kendi gücünü, hatta tekilliğini pekiştirmiş gibi görünüyor. ABD bugün bölgedeki Ukrayna’dan tutun Orta Doğu’ya kadar her adımını Türkiye ile birlikte atmak, Türkiye üzerinden atmak, Türkiye’ye danışarak atmak gibi bir bir tutum izliyor. Bunlar Türkiye’nin artan gücüyle ve etkisiyle ilgili. Bir de bağımsız değişken olmayı besleyen askeri güç meselesi var. Türkiye’nin silah sanayi Baykar’ın çok daha ötesinde kapitalist pazar ilişkileri içinde, pek çok şirketin teknolojik üretimle Türk ordusunu gitgide artan bir bağımsız doku ve caydırıcı güç haline getirmesiyle ciddi bir siyasi anlam taşıyor.
Kürt meselesinde gelinen nokta bu yeni girdilerin bir parçası. Ama bu bir süreç. Kolay bir yol yok, bundan sonra hem iç siyaset bakımından, hem dış siyaset özellikle Orta Doğu açısından. Suriye’de merkezi devlet henüz tam kurulamadı. Hala SGD bir entegrasyona yanaşmıyor. Aleviler, Dürziler, Bedevilerle burası kaynayan bir kazan.
Bir de İsrail meselesi var. İsrail, Suriye’de hem istikrar istiyor hem güçlü bir hükümet olmasını istemiyor. Dürziler üstünden her an Suriye’ye müdahil olmaya çalışıyor. Bunun yanında İsrail’in bölgedeki genişlemesi ve hakimiyetinin karşısındaki yeni rakiplerden bir tanesi Türkiye. Tabii bütün bunlar bir dizi yeni çatışma, bir dizi yeni gerilim, bir dizi yeni politika akla getiriyor.
Ama bununla birlikte global istikamet, Amerika ve İngiltere’nin desteği, Türkiye’nin tutumu Suriye’de merkezi devleti yine de gerçekleşmeye daha yakın bir proje olarak tutuyor.
Bilançoyu bu şekilde özetleyebilirim.