TBMM’de kurulan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, bugün Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri ve insan hakları örgütlerinin temsilcilerini dinliyor.
Şehit aileleri, gaziler ve yakınlarını temsil eden dernek ve vakıflar ile Diyarbakır Anneleri’nin dinlendiği dünkü toplantıda, “acılarına saygı göstermek” amacıyla davet edilenler konuşmalarını tamamladıktan sonra komisyon üyeleri söz almadı ve toplantı sona erdi.
Toplam 3 saat süren toplantının ilk oturumunda Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Genel Başkanı Mustafa Işık, Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfı Başkanı Lokman Aylar, Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı Başkanı Bilge Gürs, Emniyet Teşkilatı Vazife Malulü ve Şehit Aileleri Vakfı Başkanı Abdurrahman Yılmaz, Türkiye Muharip Gaziler Derneği Genel Başkanı Beyazıt Yumuk, ikinci oturumunda ise Diyarbakır Anneleri’ni temsilen gelen üç kişi dinlendi.
Numan Kurtulmuş, her bir konuşmacıya 20 dakika süre verdi. Konuşmacıların üzerinde durdukları ortak konu, şehit aileleri ve gazilerin hassasiyetlerinin göz önünde bulundurulması ve sürecin provoke edilmesine karşı uyarılar oldu.
TBMM’de grubu bulunan ve temsil edilen siyasi partiler adını katılan 51 üyeden oluşan komisyonda, bugünkü toplantıda, “acılarına ve yaşadıklarına saygı” amacıyla davet edilenlerin dinlenmesi dışında konuşma yapılmaması için uzlaşı sağlandığı öğrenildi. Davet edilenlerin konuşmaları tamamlandıktan sonra toplantı sona erdi.
Yalnızca CHP İstanbul Milletvekil Turan Taşkın Özer, ikinci oturumun başında söz alarak, komisyonun kuruluş amacına işaret etti ve komisyonda belirtilen niyetin ve gösterilen çabanın ülkenin yönetiminde görülmediğini vurguladı.
Komisyon üyeleri, konuşma yapanların süreçle ilgili dil ve üslup konusunda dikkatli oldukları yorumunda bulundu.
Komisyonun bugün 14.00’te başlayacak beşinci toplantısında, ilk oturumda Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri, ikinci oturumda ise İnsan Hakları Derneği (İHD); İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER); Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı ve İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsani Yardım Vakfı (İHH) temsilcileri dinleniyor.

Komisyonda yapılan konuşmalar şöyle:
İkbal Arıcı: Çanakkaleli çerkez bir ailenin kızıyım. Hayrettin Eren’in nasıl kaybolduğunu anlattım. Eğer bir suç işlediyse kolluğa teslim edilmeliydi, varsa cezasını çekmeliydi. Hayrettin Eren dahil tüm kayıpların yaşam hakkı elinden alındı. Devlet; dil, din, Türk Kürt ayrımı gözetmeksizin gözaltında kaybolma uygulamasını sistematik olarak sürdürdü. Devlet, gözaltında kayıpları bir politika olarak ülkenin her yerine yaydı. CUmartesi Anneleri ile görüşme isteğinizi çok önemli bir adım olarak görüyorum. Bu komisyonun sorunları çözeceğine inanmak istiyorum. İçinde bizim de yer alacağımız bir komisyonun kurulmasını istiyorum.
Maside Ocak Kışlakçı: Emniyet, savcılık, valilik, meclis, içişleri bakanlığı başta olmak üzere tüm mercilere başvuru yaptık. Emniyet abimin aranan şahıs olmadığını söyledi. Abim Hasan Ocak’ın cansız bedeni bir köyde bulundu. Kimliği, kemeri, saati üzerinde yokmuş. Gözaltında İşkenceye uğramıştı. Adli Tıp raponda işkence izleri yazıldı ama ölüm belgesinde tel veya iple boğulduğu söylendi. 58 gün sonra defnedildiği mezarın bile gizlendiğine tanık olduk. Onu kimsesizler mezarlığından çıkarıp, toprağa verdik.

Kurtulmuş: Acılarınızı hissediyoruz
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Acılarınızı hissediyoruz. Türkiye’de barış ve huzur için katkı vereceğinizi söylemenizden ötürü de teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Nezahat Teke: Ben bir Kürt anneyim. Bugün burda Kürtçe konuşsaydım, kendimi daha iyi ifade ederdim. Ben Diyarbakır Barış annelerinden Nezahat Teke. Kendimi Türkçe ifade edeceğim. Anne annedir. Eğer anneysen herkesin acısını anlarsın. Kendimi Kürtçe ifade edemeğim için burda çok üzgününm. Benim ninilerim, türkülerim hep Kürtçeydi. Sayın Öcalan’ın açıklamasıyla içimizde bir umut belirdi. 27 Şubat’tan beri bir adım yok. Anaların ağlamaması için silahların susması gerekiyor. Bizim amacımız devletin adım atmasıdır. Bu sürecin ilerlemesi için heyetin sadece İmralı’ya gidip gelmesi yetmiyor. Sayın Öcalan’ın çıkıp da bu sürece bir yerde destek sunması gerekiyor. PKK silahlarını bıraksın, silahlar yakılsın her şey yerine geliyor ama biz ardık anaların acısını dindirecek bir adım bekliyoruz. Benim kizım 19 yaşında tecrit kalksın diye kendini yaktı. 25 yıldır kızımın yanan saçının kokusu burnumda. Barış olunca kızım geri gelecek mi? Hayır. Bir asker, polis cenazesi geldiği zaman onların anneleriyle ağlıyorum çünkü anneyim. Bu annelerin acısını dindirmemiz gerekir. Ben acı çektim, başka anneler acı çekmesin. Barışın zararı yok diyoruz ama insanlar devletin somut adım atmasını istiyor. Gencecik evlatlarımızı değil de, silahlarımızı toprağa verelim. Hep bunu söyledik. Kimisi bize savaş varmı ki, barış istiyorsunuz diye sordu. Savaş yoksa bu insanlar niye öldü? Biz Sakine ananın yetiştirdiği kızlarız. O, gözü açık gitti. Halen uçakların sesiyle uyanıyoruz. Bir çözüm, bir barış varsa önce bu uçakların sesi sussun. Hiçbir zaman Kürt annesi kin ve nefretten bahsetmedi. Bir annenin çocuğunun kemikleri kargoda teslim ediliyorsa ve o anne barış istiyorsa ben o annenin elini öper, alnıma koyarım. Yeter artık. Bir şeyler yapın. Sayın Öcalan çözüm için yapılıyor. Komisyonun onunla da görüşmesi gerekiyor. Eğer işin içindeyse bu süreci onunla birlikte yürütün. Kusura bakmayın en büyük haksızlık bana oldu. Kürtçe konuşamadım. Gerçekten bilseydim Diyarbakır’dan kendime tercüman getirirdim. 30 kişilik grup silah yaktı. Silah yakmış insanlardan bundan sonra birşey çıkmaz. Çözüm istiyorsak eksiyi, artıyı aramayalım. Bu insanları hapse atarsanız diğerleri nasıl gelecek. Yepyeni bir sayfa istiyoruz. Anaların tülbenti gibi bembayaz bir şeffaf sayfa. Polis anası da, asker anası da, kimseni anası ağlamasın.

Türkiye Bozkurt: Hem okumam hem yazmam yok. Ben de Kürtçe konuşmak isterdim. Biz 4 bin küsur köyün yakılışını gördük. Besna Tosun konuşurken de gözyaşlarımızı tutamadık.
Rebia Kıran: Kim bu barışa vesile oluyorsa hürmetimiz, selamlarımız onlaradır. Sayın Öcalan’ı da, barışı da destekliyoruz. Barış bir suç değil, altın tahttır. Öcalan’ı özgürleştirin. Siz dediniz gelsin mecliste otursun. Gelsin, evet. Türkiye’de hak, hukuk, adalet olsaydı çocuklar dağa çıkmazdı. Çocukların bir kelime Kürtçe konuşma hakkı yoktu. Madem ki adalet istiyoruz, anadilimizle burada konuşmamız gerekiyordu. Eğer hak, hukuk istiyorsak burda anadilimizde kendimizi rahatça ifade etmeliydik. Ben şimdi bir Kürtçe bilmeyen Türk anasını zorlasam Kürtçe konuş diye,, bu iyi bir şey değil. Biz okulumuzu, dilimizi istiyoruz. Anayasaya girsin. Birbirimize kız verdik, aldık. Türk-Kürt birbirimize karıştık. Sayın Öcalan bir çağrı yaptıysa bu Kürt halkı onun arkasındadır. Siz de asker, polis anaları siz de birlikte olun. Acımız aynıdır. Eğer biz elele verseydik vatan da, çocuklarımız da sağ olacaktı. Gerillalar hangi şartla gelecek diye soruyorlar. onları cezaevine sokup da, onlara 30 sene müebbet vererek barış olmaz. Onlar da gelsinler siyasetin içine girsinler. Biz uzaydan gelmedik. Bu ülkenin insanlarıyız. Bu komisyon adaletle, hakikatle yürüse iyi olur. Bir ülkede, bir bayrağın altında yaşıyoruz. Öcalan’ın ve gerillanın özgürleşmesini istiyoruz. Asker de, polis de anaların çocuğudur. Barış anaları olarak biz hep ölümün karşısında olduk.