Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIAmerikan halkının haysiyet kavgası: Trump, Epstein lağımında boğulur mu?

Amerikan halkının haysiyet kavgası: Trump, Epstein lağımında boğulur mu?

Epstein belgeleri, ABD’nin bitmeyen gündem. Fakat bu sefer suçlanan Demokratlar değil, Trump. Demokratların kamuoyuna açıkladığı e-postalara göre, 2019’da intihar eden ünlü pedofil iş insanı Epstein, Trump’ın mağdurlarla zaman geçirdiğini ve yaşananlardan haberdar olduğunu söylüyor. Noam Chomsky’den Obama dönemi bürokratlarına birçok elit çocuk istirmacılığından hüküm giymiş Epstein ile görüşmüş, Epstein Trump’ın ilk başkanlığı döneminde Yemen’deki ateşkes görüşmelerine Rus diplomatlarla müzakerelere her yerde etkin olmuş. Epstein skandalı sadece Trump’ın azline sebep olabilecek bir skandal değil, aynı zamanda sıradan Amerikalıların yozlaşmış elit karşısında verdiği bir haysiyet kavgası. Lağım patladı, şimdi arınma zamanı.

Situation Room (Özel Durum Odası), Beyaz Saray’da Oval Ofis’in bulunduğu West Wing (Batı Kanadı) binasının hemen altında bulunan 460 metrekarelik özel bir istihbarat kompleksi. Amerikan askerlerinin operasyonlarını izlemek için kullanılan özel bir takip merkezi ve gizli görüşmelerin yapılabildiği özel güvenlikli üç konferans odasından oluşan bu kompleks, ABD başkanlarının özellikle milli güvenlik ve uluslararası krizlerde takip edilemeyen hassas konuşmaları, toplantıları ve operasyonları yürüttükleri kritik bir yer. 

President Barack Obama May 1, 2011. (Official White House Photo by Pete Souza)

Hiç şüphesiz bu ilginç odayı hafızalara kazıyan en ünlü fotoğraf ise 2011 yılında ABD askerlerinin El Kaide lideri Osama Bin Ladin’in Pakistan saklandığı evi basmasını canlı yayında izleyen Obama ve kabinesinin verdiği “ikonik” pozdu.

Her ABD başkanının kamuoyuna yönelik “güçlü lider” mesajı vermek için aynı zamanda bir iletişim fırsatı olarak kullandığı Situation Room’u en sık kullanan liderlerden biri ise elbette Trump. Nitekim bu sene 12 gün süren İsrail-İran savaşı sırasında Amerikan ağır bombardıman uçaklarının İran’daki nükleer tesisleri bombalaması sırasında Trump, seçim kampanyalarında kullandığı “MAGA” (Amerika’yı Yeniden Muhteşem Yap) şapkasıyla bu odada poz vermiş, saldırıyı kendi tabanına ve dünyaya yönelik görsel bir şölene çevirme fırsatını kaçırmamıştı.

Fakat ne ilginç ki bu hafta, Situation Room Trump’ın imajı için pek iyi sayılabilecek bir görüşmeye ev sahipliği yapmadı. Teröristlerin öldürülmesinden dünyada çıkan savaşlara müdahil olunmasına bin bir türlü krize tanıklık eden odada belki de tarihinin en “tuhaf” görüşmelerinden biri yaşandı.

Bu Çarşamba (12 Kasım 2025), Adalet Bakanı Pam Bondi ve FBI direktörü Kash Patel gibi üst düzey isimlerden oluşan resmi bir heyet Trump’ın talimatıyla 39 yaşındaki Temsilciler Meclisi üyesi Cumhuriyetçi vekil Lauren Boebert ile görüştü. Colorado eyaletini Kongre’de temsil eden Lauren Boebert, aşırı sağa yakın sıkı bir Trump destekçisi. Geçmişte garsonların ateşli silah taşıyarak çalıştığı bir barbekü restoranının sahibi ve silah hakları aktivisti olarak ünlenen bu genç kadın Demokrat Partili elit ve müesses nizam karşıtı söylemleriyle gündeme gelen biri. 

Siyasi tecrübesi, eğitimi ve dünyaya dair bakış açısı oldukça kısıtlı olan ve çocuklarıyla Noel fotoğraflarını bile ağır silahlarla çektirmeyi seven bu tuhaf siyasetçiyi, Situation Room’a getiren ise herhangi bir uluslararası kriz değil; ABD tarihinin en korkunç skandallarından biri olan Epstein belgeleriydi. 

Lauren Boebert, altı sene önce hapishanede intihar eden ünlü pedofil iş insanı Jeffrey Epstein’a ilişkin Adalet Bakanlığı’nda bulunan bütün belgelerin kamuoyuna açıklanmasını öngören yasa teklifinin Temcilciler Meclisi’nin hızlıca gündemine alması için imza veren dört Cumhuriyetçi vekilden biriydi. 

2024 seçimlerinden önce Epstein belgelerinin açıklanacağını dile getiren Trump ve Demokratları Epstein’a destek vermekle, pedofil elitleri korumakla suçlayan Cumhuriyetçiler, seçimleri kazandıktan sonra sözlerinde durmamış, oldukça kısıtlı sayıda belge açıklamış, Trump özellikle Epstein belgelerinde isminin beklenenden daha fazla geçmesi üzerine “konunun kapandığına” dair çelişkili açıklamalar yapmıştı. Bunun üzerine, yıllarca Demokratların “pizza dükkanlarında çocuk ticareti yaptığına” ve Epstein’i Clinton çiftinin öldürdüğüne inanan Trumpçı radikal sağcı taban ve podcastçi kanaat önderlerinin talepleri yeniden yükselmiş ve Trump dünyası ikiye ayrılmıştı. 

Trump bütün seçim dönemi köpürttüğü meselenin “kapandığını” söylerken, bu mesele üzerine daha önce ileri sürdükleri söylemleri çiğnemek istemeyen muhafazakar kanaat önderleri hükümete baskı kurmaya çalışıyordu. Bu iç savaşı büyüten ise Gazze oldu. Özellikle Dropsite News gibi sitelerin ve Tucker Carlson gibi İsrail karşıtı muhafazakarların Epstein’in İsrail ajanı olabileceğine dair söylemleri Gazze soykırımının etkisiyle paralel bir şekilde artmaya başlayınca İsrail’e mesafeli Cumhuriyetçilerin Epstein belgelerine ilgisi de arttı. 

Nitekim İsrail’e askeri yardım verilmesine en sert şekilde karşı çıkan ve bu yüzden İsrail lobisinin önseçimlerde kaybetmesi için milyonlarca dolar harcamaya iten Cumhuriyetçi vekil Thomas Massie; kendi başkanını ve partisini kızdıracak şekilde Adalet Bakanlığı’nın elindeki bütün belgeleri Trump’ın itirazına rağmen açıklamasını zorunlu kılan bir yasa teklifi verdi. Temsilciler Meclisi’nin bu yasa teklifinin gündemine gelmesine karşı çıkması üzerine ise oylamayı hızlandıran süreci başlattı. Bu sürecin başarıya ulaşması için 435 vekilli Temsilciler Meclisi’nin salt çoğunluğunun yani (218 vekilin) imzası ile destek vermesi şart.

Thomas Massie’ye bütün Demokratlar destek verirken kendi partisinden sadece üç vekil imza verdi: Marjorie Taylor Greene, Lauren Boebert ve Nancy Mace. Ne tesadüf ki Greene de Massie gibi nadir İsrail karşıtı Cumhuriyetçilerden biri, sıkı bir Amerikan ulusalcısı, hatta İsrail’i soykırımla suçlayan tek Cumhuriyetçi.   

Nancy Mace ve Lauren Boebert ise daha öncesinde Demokratlarca korunduğu düşünmelerinin etkisiyle büyük bir şevkle sahip çıktıkları Epstein mağdurlarını yarı yolda bırakmamak ve özellikle kendi siyasi kariyerlerini Trump’ı korumak uğruna tehlikeye atmamak için Massie’ye destek verenlerden. 

Boebert’in hızlı bir şekilde Situation Room’a çağrılma sebebi ise tam olarak bu destek. Amerikan medyasına göre, hükümet yetkilileri Epstein belgelerine yönelik oylama ve imza için Boebert ile görüştü. Her ne kadar Boebert imzasının geri çekilmesinin talep edilmediğini söylese de buna inanmak pek mümkün değil.

Zira görüşmenin gerçekleştiği Çarşamba günü, hem günlerdir kapalı olan ABD hükümeti Demokratların bütçe konusunda Cumhuriyetçilerle uzlaşması sonucu açıldı ve böylece Temsilciler Meclisi de çalışmalarına döndü hem de bunun üzerine 50 gün önce seçilmesine rağmen yemin etmesi geciktirilen Demokrat Parti vekil Adelita Grijalva yemin ederek resmen göreve başladı. Grijalva’nın Cumhuriyetçi meclis yönetimini haşlamasının ardından ilk işi Massie’nin Epstein önergesini imzalamak ve oylamaya sunulması için 218’e ulaşmasını sağlamak oldu.

Tam da bu gelişmenin olduğu sırada daha öncesinde Epstein’in mirasını yöneten varlık fonundan e-maillerin dahil olduğu 20 bin belgeyi isteyen Temsilciler Meclisi Denetim Komitesi’ne mensup Demokratlar baskıyı arttırmak adına içinde Trump’ın geçtiği çeşitli e-postaları kamuoyuna açıkladılar. 

Epstein’in maillerde Trump’ın mağdurlardan biriyle evde vakit geçirdiğini ve “kızlar” hakkında gerçekleri bildiğini belirttiği bu skandal yazışmaların yayılması üzerine, Trump yönetimi Epstein belgelerinin tamamının açığa çıkmasını engellemek adına ikna edilebilir gördükleri Nancy Mace ve Lauren Boebert’i yakın kıskaca aldı.

Thomas Massie bu süreçte halihazırda imza veren vekilin ölmesi veya istifa etmesi durumunda bile imzasının geçersiz olmayacağını belirtmiş, özellikle bu olasılıkları kamuoyuna açıklayarak imza vermenin önemini vurgulamış ve birçok Cumhuriyetçi’nin de imza vermese bile belgelerin açıklanması için lehte oy kullanacağını söylemişti. 

Temsilciler Meclisi bu yasa teklifini önümüzdeki hafta gündemine alıp kabul etse bile yasalaşması için önce Senato’nun, ardından Trump’ın onayı şart. Trump, bu yasa teklifini reddeder ise Senato ve Temsilciler Meclisi’nin bu vetoyu aşması için 2/3 ile aynı yasa teklifini kabul etmesi gerekiyor. Bu nedenle bütün belgelerin açıklanmasını beklemek için henüz erken.

Fakat bütün bu süreçte Trump dünyasındaki bu “iç savaş”ta elitlere karşı öfkesini içinde tutamayan bir devlet görevlisi veya memur eski skandallarda olduğu gibi vicdanının sesini dinleyip Trump’ın endişe duyduğu belgeleri sızdırabilir, böylece Amerika’da taşları yerinden oynatabilir. 

Zira Epstein skandalı, sadece Trump’ın 2026 araseçimlerini kaybetmesine yol açabilecek bir siyasi kriz değil; aynı zamanda solcu akademisyeninden muhafazakar kanaat önderine, Cumhuriyetçisinden Demokratına, Birleşik Krallık’tan Moğolistan’a tüm küresel elitlerin, müesses nizamın pisliğini, irinini ortaya döken bir lağımın ta kendisi.

Bu lağımın nasıl patladığını anlamak içinse eğer mideniz kaldıracaksa biraz geriye gitmek gerekiyor.

Tuhaf adamın, tuhaf yükselişi

Epstein’in hikayesi, lağımın patladığı New York’ta başladı. Çok ilginç bir şekilde 1950’li yıllarda işçi sınıfının oturduğu Brooklyn semtinde. Rusya göçmeni Yahudi orta-alt sınıf bir ailede 1953 yılında dünyaya gelen Jeffrey Epstein’in annesi öğretmen; babası ise belediyede çalışan bir bahçıvandı. Ailesi maddi yetersizliklere rağmen Epstein’in eğitimine önem vermiş, ünlü bir müzik kampı olan Interlochen Sanat Merkezi’ne piyano kursuna dahi yollamıştı. Epstein henüz lisedeyken başka öğrencilere özel ders vererek para kazanmaya başlamış, başarılı bir öğrenci olarak hocalarının takdirini kazanmıştı. Liseyi iki sene erken bitirdi ve 16 yaşında üniversiteye yerleşti. NYU ve Cooper Union’da matematik ve psikoloji okuyan Epstein, üniversite eğitimini diploma almadan bıraktı. Sadece lise diploması olan 23 yaşındaki bir gencin, başarılı olması hayatının olağan akışına aykırıydı. Fakat Epstein istisnaydı. 

Epstein, Dalton School’da öğretmenken giyim tarzı da diğer hocalara benzemiyordu.

1974 yılında Epstein, Manhattan’ın prestijli özel okullarından biri olan Dalton School’da matematik ve fizik öğretmenliğine başladı. Lise mezunu olan birinin böylesine prestijli bir okulun yönetimini nasıl ikna ettiği belirsiz. Fakat Epstein, özellikle kız öğrencilerle çok yakın ilişki kurdu, o zamandan itibaren sergilediği uygunsuz davranışlarla tepki çekti. Epstein, Dalton’da sadece iki sene çalışabildi, yetersiz performans gerekçesiyle kovuldu. Fakat Dalton’da çalışırken öğrencileri aracılığıyla New York sosyetesine erişim sağlamıştı bile. Dalton, New York’taki en zengin elitlerin çocuklarını yolladığı bir okuldu. Ünlü yatırım bankası Bear Stearns’ın CEO’su Alan Greenberg de okulun zengin velilerinden biriydi. 

Epstein’dan etkilenen Greenberg, 1976’da Epstein’i Bear Stearns’te işe aldı. Epstein, zengin müşterilerle kurduğu kişisel iletişimden dolayı hızla yükseldi, kısa bir sürede ortak oldu. 1981 yılında işlediği bir usulsüzlük nedeniyle bankadan ayrılan Epstein, yeteri kadar zengin insanla yakın olduğunu düşünmüş olsa gerek ki dört sene sonra kendi yatırım danışmanlığı şirketini kurdu. Zengin ailelere miras paylaşımı, para transferi, yatırım fonu gibi konularda tavsiye veriyor, danışmanlık şirketleriyle ortaklaşa projeler geliştiriyordu. Çoğu müşterisi anonimdi. Fakat iki müşterisi herkes tarafından biliniyordu: Victoria’s Secret CEO’su Les Wexner ve özel sermaye fonu yöneticisi Leon Black. Günümüzde sırasıyla 6 ve 12 milyar dolarlık servete sahip bu iki milyarder uzun yıllar boyunca servetlerinin önemli bir kısmının yönetimini Epstein’a devremiş, bunun karşılığında milyonlarca dolarlık ücretler ödemişti.

Epstein her ne kadar, eski patronlarından ve arkadaşlarından Steven Hoffenberg tarafından yatırımcıların parasını çalmak ve saadet zinciri dolandırıcılığı yapmakla suçlansa da bu tür suçlamalardan herhangi bir ceza almadı, yatırımcılarla iyi ilişkilerini her zaman korudu.

Epstein yeni malikanesine taşındıktan ve servetini büyüttükten sonra New York sosyetesine adım atmış, Bill Clinton gibi siyasetçilere yaptığı yüksek bağışlar ve düzenlediği görkemli partilerle dikkat çekmiş, kısa zamanda adından söz ettirmişti. Epstein’in oturduğu ev belki de New York City merkezindeki en büyük müstakil evdi. Arkanıza Özgürlük Heykeli’ni aldığınız zaman Central Park’ın sağında kalan Upper East Side semtinde, Frick Collection Müzesi’nin hemen karşısında bulunan bu lüks malikane aslında Victoria’s Secret’in CEO’su Amerikalı milyarder Lex Wexner’e aitti. Werner, 1993 yılında evlendikten sonra bu malikaneyi yakın dostu ve finans danışmanı olan Epstein’a satmış; kimilerine göreyse bilinmeyen bir sebepten ötürü hediye etmişti. 5 bin metrekarelik yüz ölçümüyle konuklarını 5 metrelik tahta kapının eşiğinde duvara kazınmış “JE” harfleriyle karşılayan bu malikane yeni sahibiyle birlikte kısa bir sürede Harvard profesörlerinden İsrail başbakanlarına, İngiliz prenslerinden ünlü yönetmenlere küresel elitlerin ve New York sosyetesinin uğrak noktalarından birine dönüşmüştü. 

East 71st Street’de bulunan 9 numaralı Herbet N. Straus House, Epstein’in yıllarca yaşayıp suç işlediği bir malikaneydi. 2021’de 50 milyon dolara satıldı, satıştan elde edilen gelir Epstein mağdularına verildi. 

New Yorklular eski ABD başkanı Bill Clinton ile Afrika gezisinde, önemli partilerde gördükleri bu adamın hikayesini merak ediyordu: Bir lise öğretmeni, nasıl kısa sürede milyar dolarlık fonların yöneticisi olmuştu?

Epstein’in bütün dikkatleri üzerinde toplamasının nedeni ise Bill Clinton’dı.  Epstein, özel jetiyle ABD eski Başkanı Bill Clinton ve Kevin Spacey gibi isimlerden oluşan bir heyeti Clinton Vakfı’nın işleri için 2002 yılında Afrika’ya götürmüş. Daha sonrasında Clinton’ın ABD başkanlığını bıraktıktan sonra en az 30 kez Epstein’in “Lolita Express” takma isimli özel jetine bindiği de uçak kayıtlarında yer aldığı iddiası dava dosyalarına yansıyacaktı. 

Bu seyahat ABD basının yoğun ilgisini çekmişti. Herkes Clinton’ın yanındaki bu gizemli milyoneri merak ediyordu. Bu merak üzerine Vanity Fair’den Vicki Ward Mart 2003’te “Yetenekli Mr. Epstein” adında bir yazı kaleme almıştı. Ward, Epstein’in geçmişini araştırmış ve geniş kapsamlı bir profil yazısı yazmıştı. 

Vicki Ward makalenin yazım sürecinde Epstein’la geçmişte çalışmış kişilerle de konuşmuştu. Bir üniversitenin mütevelli heyetinden atılmasına ve saadet zinciri dolandırıcılığı suçlamalarına geniş yer ayırmıştı.Yazıda Epstein’in eski sevgilisi, şimdiki kankası Glishuane Maxwell’den, Epstein ile sahilde uzun uzun yürüyüp bilim hakkında konuştuğu Harvard hocası biyolog Martin Nowak’tan, Harvard’ın hukuk hocası Alan Dershowitz’in Epstein’i ne kadar “çocuksu ve masum”bulduğundan bahsediliyordu. Vicki Ward aynı zamanda Epstein’in kadınlara düşkün bir bekar olduğunu da vurguluyordu. Tabii bugünden geriye bakınca biraz ürkütücü detayları içeren cümlelerle: “Hayatında bir sürü kadın vardı, çoğu genç”, “Epstein bu şehirde kadınları sevmesiyle tanınır, hepsini, çoğu genç”. Ward, makalede Glishuane Maxwell’in tanıştığı genç kadınları Epstein’in partilerine davet ettiğinden, bazı kadınların bu partilerde İngiltere Prensi Andrew’i görünce çok şaşırdığından da bahis açıyordu. Ancak bugünden geriye bakınca okuyucuyu uyaran bu satır aralarına sıkıştırılmış ipuçları o zamanlar birçok okuyucu için önemsizdi. Fakat bu ipuçlarının arkasındaki hikaye Vanity Fair muhabiri Vicki Ward’ın kariyeri için dönüm noktasıydı. 

Vanity Fair muhabiri Vicki Ward

Vicki Ward bu makaleyi yazarken, Epstein’in malikanesinde konukları karşılamak amacıyla çalışmaya başlamış üniversiteden yeni mezun olmuş genç bir kadınla tanışmış, Epstein’in bu genç kadına ve o zamanlar 16 yaşında olan kız kardeşine cinsel saldırıda bulunduğunu, Glishuane Maxwell’in de bütün bu cinsel istismar sürecinde Epstein’ın suç ortağı olarak hareket ettiğini öğrenmişti. Vicki Ward bu detayları makaleye eklemek isteyince ortalık karıştı. Epstein hem Vanity Fair’i hem de Ward’ı arayarak tehditler savurdu. Ward’ın hamile olmasını kullanarak doğum sırasında başına bir şey gelebileceğini ima etti. Dergi yönetimi bu kadar güçlü ve etkili isimleri uçağında taşıyan, evinde ağırlayan zengin bir adamın öfkesinden korktuğu için iddialar haberleştirilmedi, yazıdan çıkarıldı, geriye “genç” kelimesinin bilinçli bir şekilde vurgulanmasıyla araya sıkıştırılan uyarılar kaldı. 

Vicki Ward sansüre uğramıştı, yazsıı değiştirilmişti fakat Epstein’in da canı sıkılmıştı. Clinton’ı jetinde ağırlaması ve medyanın dikkatini çekmesi bir hataydı. Epstein endişelenmekte haklıydı. Ward’ın satır aralarına sıkıştırdığı bu ipuçları, çok değil dört sene sonra polis tutanaklarına girecekti.

Epstein’in üzerindeki gizem bulutu nihayet kalkıyordu. 

Hapse girmek de sınıfsal

Epstein’in Florida, Palm Beach’teki evi 2021 yılında yeni sahibi tarafından yıkıldı.

Epstein’i nihayetinde polisle tanıştıran vaka, 2005 yılında Florida eyaletinin en lüks semti Palm Beach’teki 18 milyon dolar değerindeki lüks sahil evinde yaşandı. Palm Beach’te bulunan bir lisede 14 yaşındaki bir kız çocuğu, bir gün sınıf arkadaşlarından biriyle kavga etmiş, “fahişe” hakaretleri havada uçuşmuş, okul yönetimi kızın çantasında 400 dolar nakit para bulmuştu. Kız çocuğunun ailesi olaydan haberdar edilince detaylar kısa sürede açığa çıktı. Kız çocuğu, liseden bir arkadaşı aracılığıyla yaşlı bir adama para karşılığında masaj yapmak için lüks bir eve gitmiş, masaj sırasında da tacize uğramıştı. Aile ve kız çocuğu, polise ihbarda bulunmuş ve bu yaşlı adamın Epstein olduğunu söylemişti. Polis bunun üzerine gizli bir soruşturma yürüttü, Epstein’in evinin dışında bulunan çöp kutuları incelendi, diğer kız çocukları sorguya çağrıldı. Epstein’in çöp kutusunda kız çocuklarının isimlerinin ve masaja geldikleri tarihin yazılı olduğu notlar bulunuyordu. Ayrıca polis Epstein tarafından tacize uğradığını söyleyen bir kız çocuğunu sorgularken, Epstein’in masaj saatlerini ayarlayan asistanı kızı telefonla aramış; Epstein’in evinde çalışanlar da polise eve sık sık kız çocuklarının girip çıktığını itiraf etmişti. Polis 24 saat boyunca Epstein’in evini gözlemlemiş, 5 mağdur kız çocuğu, 18 tanık bulmuştu. Tablo çok netti, soruşturmayı yürüten Palm Beach polis şefi Michael Reiter’a göre Epstein organize bir şekilde çocukları istismar eden bir pedofildi.

20 Ekim 2005 tarihinde polis, Epstein’in evinde arama izni aldı. Soruşturma için bu çok önemli bir aşamaydı. Fakat Epstein yakın çevresinden aldığı duyumlarla soruşturmayı önceden öğrenmişti ve bir iddiaya göre asistanlarından Adriana Ross polis baskınından hemen önce bilgisayarları ve harddisk’leri dışarıya çıkarmıştı. 

Epstein ve “masaj” asistanlarından Adriana Ross

Ev baskınında Epstein’in lise öğrencilerinin okul müsameresi için yolladığı tebrik notları, bir lise karnesi ve bir sürü genç kız çocuğunun müstehcen fotoğrafları bulunmuştu. Fakat Epstein soruşturmayı öğrenir öğrenmez Harvard Hukuk Fakültesi’nde akademisyen olan yakın dostu Alan Dershowitz liderliğinde çok iyi bir avukat ekibi tuttu. Dershotwitz, eyalet savcısı Krischer ile sık sık görüşmüş, mağdur lise öğrencilerinin sosyal medya hesaplarını araştırarak uyuşturucu kullandığına ilişkin fotoğrafları, cinsellik hakkında yazdıkları mesajları savcıya göstermişti. Epstein’in avukatlarına göre mağdurlar Epstein’la yakın olmak istemiş, başaramayınca da iftira atmıştı. Epstein çok parası olan zengin bir adamdı, özellikle savcılık nezdinde mağdurlar “paragöz ve sapkın” olarak gösterilmek isteniyordu. Eyalet savcısı 5 mağdur bulunmasına rağmen sadece bir kız çocuğunu mağdur sıfatıyla duruşmaya çıkardı ve sadece idam cezası istenen davalarda uygulanan büyük jüri önüne çıkma kararını aldı. Jüri önünde mağdur kızın sosyal medya paylaşımları hedef alındı, kürsüye çıkan mağdur aşağılandı. Mağdurun yaşı dikkate alınmadan jüri Epstein’in sadece fuhuşa teşvik suçlamasıyla yargılanmasına karar verdi, Epstein da iddiaları reddetti.

Epstein soruşturmasının üzerinin örtülmemesi için en çok çaba harcayan o “sıradan” insanlardan biri: Polis Amiri Michael Reiter. 

Fakat bu durum Epstein hakkında detaylı araştırma yapan, mağdur kız çocuklarını teker teker bulup dinleyen polisleri rahatsız etmişti. Polis amiri Reiter önce Epstein’in geçmiş yıllarda polis amirliğine yaptığı bütün bağışları iade etti, ardından eyalet savcısını kamuoyu önünde taraflı davranmakla suçladı ve dosyayı delillerle birlikte FBI’ya iletti. Epstein’in, eyaletler, hatta ülkeler arası bir çocuk fuhşu suçu işlediğine inanıyordu, federal bir soruşturma ve yargılama şarttı. FBI 2006 yılında bu ihbar üzerine kendi soruşturmasını düzenledi ve yaklaşık 34 çocuğun mağdur olduğunu tespit etti, polis baskınında elde edilen delillere dayanarak 53 sayfalık bir iddianame hazırladı. 

Alan Dershowitz ve ekibi yine Epstein için çok iyi bir savunma hazırlamıştı. Bir yandan savcılık yetkilileriyle kayıt dışı toplantılar düzenliyor, bir yandan da Epstein’in iddia edilen suçları işlemediğine dair argümanlar üretiyorlardı. Dershowitz, Harvard’ın en ünlü hocalarından dilbilimci Steven Pinker’dan bile hukuki görüş almış, savunma dilekçesine eklemişti.

Epstein ve Steven Pinker. Pinker daha sonrasında verdiği hukuki görüşün Epstein dilekçesi için olmadığını dile getirdi, Epstein’in işlediği suçlardan haberinin olmadığını belirtti. Fakat Pinker de Epstein’in yakın çevresindeki isimlerden biriydi. 

Epstein’ın avukatları bütün bu süreç işlerken Florida federal savcısı Alexander Acosta ile gizli görüşmeler yapıyor ve bir uzlaşı yolu arıyordu. Nihayetinde federal yetkililer ve Epstein’in ekibi bir uzlaşma metni üzerinde anlaştı. Federal yasaları ihlal ederek mağdurlara haber vermemiş, kendi aralarında bir itiraf anlaşmasını kaleme almışlardı. Federal savcılıkla yapılan anlaşmaya göre, Epstein küçük kız çocuklarını fuhşa teşvik ve fuhuş suçlarını işlediğini kabul etmişti. Karşılığında Epstein cinsel istismar suçlusu olarak resmi kayıtlara kaydolacak ve 18 ay hapis yatacaktı. İtiraf ettiği için hem cezası azalmış, hem de sadece eyalet yasalarını ihlalden ceza almıştı. Zira FBI, 53 sayfalık iddianamesinde hem eyaletler hem de ülkeler arası küçük kız çocuğu fuhşunu organize ettiğini ve teşvik ettiğini iddia etmişti. Epstein sadece Florida’yla kısıtlı bir suç varmışçasına şekillenen bir hüküm giymiş, böylece uluslararası ve eyaletler arası istismar ve fuhuş ağı su yüzüne çıkarılmamıştı. Bu anlaşmayla beraber üzerinde uzlaşılan suçlara ortak olanlar da isimleri dahi kamuoyuna açıklanmadan aklanmış oluyordu. Ve bir daha Epstein bu suçlardan yargılanamıyor, mağdurların haberi olmadan kolayca işin içinden sıyrılıyordu. 

Uzlaşma anlaşmasının imza kısımlarından biri…

Fakat Epstein’in hapis cezası dahi “lükstü”. Hapishanenin özel bir koğuşunda kalıyor, dışarıda çalışma izni aldığı için sabahları cezaevinden özel şoförle ayrılıyor, lüks plazasına gidiyor, akşam geri dönüyordu. Ayrıca hiçbir zaman da koğuş kapısı kapanmıyordu. Bazı mağdurların iddialarına göre plazasında çalışırken dahi cinsel istismar, taciz gibi suçları işlemeye devam etmişti. 

Epstein hapiste sadece 13 ay kaldı, geri kalan cezasını ev hapsinde geçirdi. 2009-2010 arasında da denetimli serbestlikten yararlandı. Bu “denetimli” serbestlik sırasında, New York’taki malikanesiyle Virgin Adalarındaki özel adası arasında mekik dokudu, Palm Beach’teki evinde şaşalı hayatına devam etti. Serbest kaldıktan sonra yaptığı ilk iş New York’taki evine 4 günlüğüne kalmaya gelen Prens Andrew onuruna büyük bir parti vermek oldu. Epstein, en ufak bir pişmanlık duymuyordu. Her zamanki gibi işin içinden sıyrılmıştı.

Prens Andrews ve Epstein, Central Park’ta yürüyüş yapıyor, 2010. Epstein’in çocuk fuhşu yaptığını itiraf edip savcılıkla uzlaşması, Prens Andrew için pek bir şey ifade etmiyor olsa gerek ki Epstein’in evinde kalmaya devam etmiş, evinde düzenlenen partilerin onur konuğu olmuştu. 

Epstein bu utanç verici suçtan dolayı pek bir şey kaybetmemişti. Bağış yaptığı üniversitelerle, zengin arkadaşlarıyla iletişimi devam ediyor, hala milyonlarca dolarlık fonları yönetiyordu. Çok az sayıda kurum Epstein’a karşı yaptırım kararı almıştı. Onlardan biri de Epstein’in de çocukken gittiği Interlochen Yaz Müzik Kampı’ydı. Epstein 1994 yılında yakın dostu Ghislaine Maxwell ile birlikte bu yaz kampına 200 bin dolar bağışlayarak özel bir burs oluşturmuş, kampta bu bağışa karşılık özel bir Epstein kulübesi kurulmuştu. Epstein’in bursuyla kampa gelmeye hak kazanan çocuklar bu kulübede kalıyordu. Epstein ve Maxwell de bir haftalığına bu kulübeye gelip kalmış, bağış yaptıkları çocuklarla tanışmıştı. Şimdiden geriye dönüp bakınca ikilinin amacının ne olduğu maalesef çok net. 1994 yılında 14 yaşında olan bir kız çocuğuna burs veren ikili, bu kız çocuğunun yıllar sonra açılan bir davada iddia ettiği üzere 10 sene boyunca para, eğitim vaatleriyle genç kızı önce manipüle edip sonra da istismar etmişti. 

Epstein ve Maxwell’in çocuklara özel yatılı müzik kampındaki kulübesi

Genç kızın babası küçük yaşta vefat ettiği, maddi durumu iyi olmadığı için kendisine burs vermeyi, abisini okutmayı vadeden bu ikilinin tuzağına düştüğünü yıllar sonra Ghislaine Maxwell’e açılan ceza davasında kod ismiyle ifade vererek anlatmıştı. Epstein her zaman yoksul mahallelerden gelen, aile bağları zayıf olan, babasıyla ilişkisi olmayan çocukları hedef alıyor, duygularını manipüle ederek küçük kız çocuklarını korkunç bir cinsel istismar sarmalına sürüklüyordu. Müzik kampında da bu suçu Maxwell’le birlikte bu taktiği uygulayarak işlemişti. 

İşte bu müzik kampı, Epstein 2007’de hapse girip çıktıktan sonra kulübenin ve bursun adını değiştirmiş, Epstein’in adını silmişti. Maalesef bu Epstein’a karşı uygulanan nadir yaptırımlardan biriydi. Dünyanın en iyi üniversitelerinden Harvard dahi bu müzik kampı kadar inisiyatif alamamıştı. 

Harvard’dan Bill Gates’a: Vazgeçilemeyen adam

Epstein, 1990’lardan itibaren hem servetini büyütmüş hem de üniversitelere ve bilim insanlarının araştırmalarına yüklü miktarda bağışlar yaparak elit çevreler nezdinde bir “itibar” oluşturmuştu. 

Epstein, gerçekten bilime ilgili biriydi. Kendisiyle yakın ilişki kuran birçok bilim adamının NYT muhabiri James Stewart’a anlattığı üzere Epstein’in en büyük projelerinden biri New Mexico’daki çiftliğinde kendisinden aynı anda hamile kalan 20 kadını yerleştirme, bir “gen çiftliği” kurmaktı. Epstein bu projesini birçok bilim insanıyla paylaşmıştı. 

Epstein bilim insanlarıyla sadece rahatsız edici bu tür projeleri konuşmuyor, aynı zamanda dünyadaki gelişmeleri tartışıyor, fikrini beğenmediği, kendisiyle polemiğe giren kişileri bir daha özel adasına, malikanelerine çağırmıyordu. Verdiği partiler, yemekli toplantılar dilden dile yayılmıştı. 

Fakat işin en çok rahatsız edici yanı, birçok insan Epstein’in suçlarını itiraf edip hapse girmesinden sonra da bu ilişkiyi devam ettirmesiydi. 2008’den sonra Noam Chomsky Epstein’in New York’taki evine konuk olmuş, hatta Epstein’dan transfer etmekte zorlandığı bir miktar parasını kurtarması için yardım dahi istemişti.

Bill Gates ve şirketinde çalışan bazı yöneticiler de Epstein’la iletişime devam edenlerdi. Epstein, Gates Vakfı’na yaptığı bağışlar vesilesiyle Bill Gates’i evinde ağırlamış, Gates Vakfı’ndaki eski tanıdıkları aracılığıyla iletişimi, ortak toplantıları ve çalışmaları sürdürmüş. Bir noktada Gates’in şirketine işe almaları için insan dahi önerecek kadar yakın bir ilişki kurmuştu. Hatta Bill Gates bir kez Epstein’in özel uçağını dahi şahsi seyahati için kullanmıştı (Gates’in sözcüsü daha sonrasında bu uçağın Epstein’in olduğunu bilmediklerini açıkladı).

Gates, Harvard’ın eski rektörü ve JP Morgan bankası yöneticisiyle birlikte Epstein’in New York’taki malikanesinde

Epstein’dan vazgeçmeyen bir diğer kurum da Harvard’dı. Epstein, 2007’den önce Harvard’a yaklaşık 9 milyon dolarlık bağış yapmış, o dönemin rektörü Lawrence Summers’in eşinin şiir projesine 100 bin dolar vermiş, yakın dostu biyolog Martin Nowak’ın Princeton’dan Harvard’a transfer edilmesine, yine Nowak’ın liderliğinde Evrimsel Dinamikler araştırma merkezinin kurulmasına vesile olmuştu. Epstein hapisten çıktıktan sonra da 2018 yılına kadar Harvard’da kendi kurduğu bu araştırma merkezine en az 40 kez gitmiş, ofis olarak kullanmış, birçok kişiyle bu ofiste görüşmüş, tanışmıştı. Bir sürü insanın görüşlerinden dolayı konuşturulmadığı, protesto edildiği Harvard’da pedofil olduğunu itiraf etmiş bir kişinin ofisi bulunuyordu. İşin korkunç yanı, 2008’den önce Epstein psikoloji bölümünde misafir araştırmacı olarak kabul almış, fakülteye daha rahat girip çıkmaya başlamıştı. 

Epstein için bir diğer dönüm noktası ise 2019’du. 

Bütün bu sürecin baş aktörü de dolaylı da olsa Donald Trump’tı.

Trump Beyaz Saray’a, Epstein kodese

Epstein’a karşı açılan davalarda en çok detay sunan mağdur kadın: Virginia Giuffre

Epstein’in hem kız arkadaşı hem tüm suçlarına ortak olan yancısı Glishane Maxwell, 2000 yılında Trump’ın Florida’daki turizm tesisi Mar-a-Lago’ya masaj için gittiğinde 14 yaşındaki SPA asistanı Virginia Giuffre ile tanışmıştı. Geçmişte ailesinden kaçmış, cinsel istismara uğramış, mutsuz bir çocukluk geçiren Virginia, Maxwell’in tuzağına düşmüş, masaj alanında eğitim alabileceğini söyleyen kadına inanmış ve Epstein’in evine gitmişti. Virginia çocukluğundan itibaren Epstein tarafından cinsel istismara uğradı. Virginia Giuffre, belli bir yaştan sonra Tayland’a masaj eğitimi almaya gitti, şimdiki kocasıyla tanışıp Avustralya’ya yerleşti. İstismar sarmalından kurtuldu. Bir daha bu konu hakkında konuşmama kararı aldı. Fakat çocuk sahibi olunca fikri değişti. Bir daha bu tür şeylerin başkalarının başına gelmemesi için konuşmaya, davalar açmaya karar verdi. Bütün iddialarını hem mahkeme salonlarında hem de medyada dile getirdi.  

Virginia, Epstein ve Maxwell’in kendisine fuhuş yaptırdığını, daha sonra resmi sıfatlarından bu iddialar nedeniyle vazgeçen Prens Andrews gibi zenginlerle de zorla cinsel ilişkiye soktuğunu söylüyordu. Virginia’ya göre Fransız ajans sahibi ve model menajeri Jean-Luc Brunel, Avrupa’nın dört bir yanında Epstein için küçük çocuk getiriyor, bu çocuklar özel jetle Virginia’daki özel adaya taşınıyordu. Virginia’nın açtığı davalara zamanla başka mağdur kadınlar da eklendi, yeni mağdurlar yeni davalar açtı. Mağdur kadınlar, dünyanın etkili isimlerinin müşteri olduğu bir çocuk fuhuş ağının Epstein tarafından idare edildiğini, adanın her bir odasındaki kameralar ve mikrofonlarla her anın kayıt altına alınarak geniş şantaj dosyalarının oluşturulduğunu iddia ediyordu. 

Virginia Giuffre 17 yaşında, Maxwell’in Londra’daki evinde Prens Andrew ile birlikte. Virginia bu fotoğrafın çekilmesinden sonra Andrew tarafından cinsel saldırıya uğradığı gerekçesiyle dava açtı. Andrew ve Maxwell fotoğrafın sahte olduğunu iddia ediyor, fakat bu yönde somut bir kanıtları yok. 

Virginia, sadece Epstein’a değil, kendisine 17 yaşında tecavüz ettiğini iddia ettiği Prens Andrew’a da dava açmış. Andrew iddiaları reddetmekle beraber cinsel saldırı davasının kapanması için Virginia ile uzlaşmayı tercih etmiş, yüklü bir miktar para ödeyerek ve mağdurlara bağış yaparak davanın düşmesini sağlamıştı. 

Epstein ve Maxwell de servetlerinin önemli bir kısmını harcayarak Andrew gibi kendilerine dava açan ve cinsel istismarla suçlayan kadınlarla uzlaştı, yüklü miktarda para vererek çoğu davanın düşmesini sağladı. Fakat açılan her yeni davada mağdur kadınlar hem yeni deliller ileri sürüyor, hem de mağdur sayısı arttığı için federal makamların ilgisi de artıyordu.

Fakat bu davaların ve iddiaların bütün kamuoyunun dikkatini çekmesi için Trump’ın başkan seçilmesi gerekiyordu. 2016 senesi, Cumhuriyetçilerin adayı Trump ve Demokratların adayı Hillary Clinton ve eşi Bill Clinton hakkında cinsel saldırı, tecavüz iddialarının havada uçuştuğu bir başkanlık seçimine ev sahipliği yapmıştı. Hatta Trump, bir münazaraya Bill Clinton tarafından taciz edildiğini iddia eden kadınları getirmiş, Hillary Clinton hemen karşısına oturtmuştu. Hillary Clinton da neredeyse bütün seçim kampanyasında Trump hakkındaki iddiaları, Trump’ın cinsiyetçi ses kayıtlarını gündeme taşımıştı. Günün sonunda Trump’ın kadınlara açıkça ettiği birçok hakaret varken seçimleri kazanması özellikle feministleri ve Demokratları şok etmişti. Bu nedenle Trump’ın yemin edip göreve başlamasından bir gün sonra ABD tarihindeki en büyük kadın yürüyüşlerinden biri gerçekleşmiş, kadınlar Trump’ı protesto etmişti. 2016 senesinde artan bu feminist Trump karşıtlığıyla artmış, Epstein meselesi bu vesileyle tekrar gündem olmuştu.  

2017 Kadın Yürüyüşü, DC. 

Trump, Epstein’in eski bir yakın dostuydu. Daha önce gazeteler Epstein’in “kendisi gibi güzel kadınları sevdiğini, ama daha gençleri tercih ettiğini” söylemiş, bir partide çevredeki kadınları değerlendirip şakalaşırken kameralar yakalanmıştı. Epstein, bazı kurbanlarıyla Trump’ın otellerinde, masaj salonlarında tanışmıştı. Trump daha sonrasında Epstein ile ilişkisini kesmişti. Fakat 2016’da kazandığı seçimlerden sonra kabine kurma sürecinde farkında olmadan birden Epstein’i ana gündem haline getirmişti. Trump, Çalışma Bakanı olarak eski Florida federal savcılarından Alexander Acosta’yı aday göstermişti. Acosta ise Epstein’in neredeyse hiçbir ceza almayarak sıyrıldığı 2008 uzlaşmasının mimarlarındandı. 

Trump ve eşi Melania, Epstein ve Maxwell ile birlikte. 2000 senesi. 

Acosta’nın Senato’daki onay aşamasında Demokratlar senatörler konuyu gündeme getirdi. Kimse detaylara vakıf değildi ama Acosta’nın görevini suiistimal ettiğine dair kanaat güçlüydü. Acosta onaylandı ve Çalışma Bakanı olarak göreve başladı, fakat Florida’daki bir yerel muhabir bu işin peşini bırakmayacak kadar kararlıydı. 

Eyaletin köklü yerel gazetelerden biri olan Miami Herald’ın muhabiri Julie Brown, 2018’de Epstein ve Acosta hakkında ses getiren bir yazı dizisi yazmaya başladı. Epstein tarafından cinsel istismara uğramış en az 80 kadın tespit etti, önemli kısmıyla konuştu, Epstein ve Maxwell’in taktiklerini ve fuhuş ağının detaylarını yazdı, bütün iddiaları köşesine taşıdı. Fakat en önemlisi Acosta’nın nasıl Epstein’i bir uzlaşma ile kurtardığını, yasaları nasıl çiğnediğini detaylıca anlattı. 

Trump ve Acosta

Bütün bu yazıda ortaya çıkan detaylar, mağdur kadınların avukat desteğiyle açtıkları davalar neticesinde Florida’da bir federal yargıç Acosta’nın bu uzlaşmayla Mağdur Hakları Yasası’nı ihlal ettiğine, uzlaşmanın mağdurlara haber verilmeden yapılması nedeniyle hukuka aykırı olduğuna karar verdi. Fakat uzlaşma iptal edilmedi. Yine de Acosta üzerindeki baskı giderek artıyordu.

Ve nihayetinde Epstein 6 Temmuz 2019’da Fransa’dan New Jersey havalimanına indiğinde gözaltına alındı. Aynı gün içerisinde FBI ajanları arama emriyle New York’taki malikanesini bastı, evde geniş kapsamlı bir arama gerçekleştirdi. Evde aralarında küçük kız çocuklarının da arasında olduğu bir sürü müstehcen fotoğraf, üzerinde “Genç” ibaresi ve ad-soyadların yazdığı CD’ler bulundu. Epstein ayrıca ikametini Suudi Arabistan gösteren tarihi geçmiş sahte bir Avusturya pasaportuna, 48 elmasa da sahipti. Epstein 100 milyon dolar kefalet karşılığında tutuksuz yargılanmak istedi. Savcılık ise talebe karşı çıktı. Epstein uluslararası bir çocuk fuhuş ağını idare etmekten suçlanıyordu. Epstein zengin biri olması, özel jeti olması ve toplum için tehlike oluşturması sebebiyle mahkeme tutuklu yargılanmasına karar verdi, kefalet talebini reddetti. Epstein ilk kez “gerçek” anlamda hapse giriyordu. 

Epstein’in tutuklanmasından kısa bir süre sonra Çalışma Bakanı Alexander Acosta istifa etti. Yine aynı yaz Fransa’da da Epstein’a yönelik bir soruşturma başladı (2 sene sonra Epstein’in ajans sahibi arkadaşı Jean-Luc Brunel de tutuklandı, 2022’de hapisteyken Epstein gibi intihar etti. İkili büyük ihtimalle bu küresel çocuk fuhuş ağını birlikte organize ediyordu.)

Maxwell ve Brunel

Epstein yaptıklarından en ufak bir pişmanlık duymuyordu, fakat ilk kez yaptıklarının cezasını çekiyordu. İlk intihar girişimini Temmuz sonunda gerçekleştirdi. Başaramadı ve özel bir gözetim altına alındı. Her 30 dakikada bir kontrol edilecek, kameralarla gözetlenecek ve bir koğuş arkadaşına sahip olacaktı. Fakat 9 Ağustos günü koğuş arkadaşı transfer edildi, yerine yeni biri gelmedi, 10 Ağustos gecesi ise gardiyanlar uyuyakaldıkları gerekçesiyle Epstein’in hücresini 30 dakikada bir kontrol etmedi. Epstein o gece hücresinde ölü bulundu. 3 sene boyunca süren soruşturmalar neticesinde Epstein’in intihar ettiği sonucuna varıldı. Epstein zaten 2-3 gün önce vasiyetnamesini hazırlamış ve malvarlığını bir varlık fonuna çevirmiş, kız arkadaşı ve dostlarına bir gelir kapısı yaratmıştı. 

Fakat bu son dakika hamleleri mağdurların Epstein’in mirasından tazminat talep etmelerini engellemedi. Epstein’in varlık fonu baskılar ve artan davalar sonucunda özel bir fon kurmak zorunda kaldı. Bu fon, mağdur olduğu iddiasıyla başvuran 135 kadına toplam 121 milyon dolarlık tazminat verdi. Mağdurlar sadece bu fona değil, Epstein’in uzun yıllar müşterisi olduğu ve para transferlerini gerçekleştirdiği JP Morgan gibi bankalara da dava açtı. JP Morgan, dava aşamasında mağdurlarla uzlaşıp 290 milyon dolar vermeyi kabul etti, böylece dava düştü ve JP Morgan Epstein’in çocuk fuhuş ağı kapsamında yaptığı finansal transferleri fark etmediği veya göz yumduğu iddiaları nedeniyle yargılanmamış oldu. 

Epstein ve Brunel’den sonra geçen sene bütün bu süreci başlatan cesur mağdur kadınlardan Virginia Giuffre de kendi hayatına son verdi. Böylece dosyadaki intiharlara bir yenisi daha eklendi.

Komedyen Rick Gervais 2020 Altın Küre Ödüllerinde Hollywood yıldızlarına sesleniyor: “Hepiniz Epstein’in kendini öldürmediğini biliyorsunuz. Yakın dostunuzdu.”

Fakat Epstein’in bu “sıradışı” ölümü kimseyi ikna etmedi. New York’un Demokrat belediye başkanından Amerikalı birçok yetkiliye kadar herkes “Epstein’in intihar etmediğini” ileri sürdü. Epstein’in ölümüyle birlikte “Epstein intihar etmedi” sözü komedyen Rick Gervais’in Altın Küre’de yaptığı konuşmaya yansıyacak, duvarlara yazılacak kadar yaygın bir tepkiye dönüştü. 

Bu ölümün ardından herkesin aklında tek bir soru vardı: “Epstein yaşasa ve konuşsaydı, bu işin ucu kime dokunacaktı?”

Epstein’in ölümünden sonra Epstein hakkındaki dosya kapandı fakat federal savcılık olası suç ortaklarını soruşturmaya devam edeceğini açıklamıştı. Bu kapsamda suç ortağı Glishaine Maxwell de 2020 yılında gizlendiği bir evde gözaltına alındı ve benzer suçlarla yargılandı. 2021’de çocuk fuhuşundan hüküm giydi, 20 yıl hapis cezası aldı. Maxwell’in dava süreci de büyük resmi ortaya koymaya yetmedi, zira Maxwell de hiçbir konuda itirafta bulunmadı. Fakat özellikle Trump’ın ikinci başkanlık döneminde Trump’ın Epstein’a yazdığı müstehcen doğumgünü kartı sızdırılınca ve Epstein-Trump iddiaları artınca, Maxwell Adalet Bakanlığı ile özel bir görüşme yaparak Trump’ın suçlarda hiçbir dahiliyeti olmadığını söyledi, bunun üzerine tesadüf eseri hapishane koşulları iyileştirildi, el üstünde tutulmaya başlandı.

Ghislaine Maxwell, 2013 yılında Birleşmiş Milletler’de okyanusların korunmasına ilişkin bir konferansta konuşma yapıyor. 

Sır perdesi maalesef hala aralanmadı. 

İşte bütün dünyanın merak ettiği bu soru geçen hafta açıklanan Epstein belgeleriyle tekrardan gündeme geldi. Yeni açıklanan belgeler herkesi şok etti.

Herkes Epstein’in bütün bu korkunç suçları işledikten sonra elitlerle yakınlığını devam ettirdiğinin farkındaydı, ama kimse Yemen’deki iç savaşta arabuluculuk yapmaya çalıştığını veya Brezilya’nın hapisteki solcu başkanı Lula ile Noam Chomsky aracılığıyla telefonda görüştüğünü, Trump ile Ruslar arasında aracılık yapmaya çalıştığını bilmiyordu.

“Benim uzmanlık alanım değil”

Epstein’in bu hafta açıklanan yeni belgeleri, öldükten sonra tüzel bir kişilik haline gelen malvarlığının Kongre’nin talebi üzerine ilettiği 20 bin belgeden oluşuyor. Her biri kelime aranabilir formatta değil, PDF şeklinde yüklendiği için gazetecilerin veya sosyal medya kullanıcılarının teker teker bu belgeleri incelemesi zaman alıyor ve bu nedenle her geçen gün yeni bir detay ortaya çıkıyor.

Belgeler tamamen açıklanmadan önce Komite üyesi Demokrat Partililer, Trump’ın adının geçtiği belgeleri özel olarak kamuoyuna duyurdu. Bu belgelerde Epstein’in Trump’ın mağdurlardan biriyle evde vakit geçirdiği, “kızlardan” haberinin olduğu, soruşturmaların kendisine uzanmaması sebebiyle “henüz havlamayan bir köpek” olarak gördüğünü belirttiği yazışmaları yer alıyor. 

En dikkat çekici yazışma ise Epstein’in “Trump’ın ne kadar kirli olduğunu bildiğini” söylemesi.

Trump, Epstein ile çok öncesinde iletişimi kestiği ve golf kulübü üyeliğini sonlandırdığını belirtmesine rağmen Epstein bunun gerçek olmadığını başka gazetecilere maillerde belirtiyor ve e-postalar açığa çıktıkça durum farklılaşıyor.

Zira, Epstein özellikle Trump’ın 2016 seçimlerinden sonraki ilk başkanlık döneminde Steve Bannon gibi danışmanlarla aktif bir şekilde iletişim halinde, Rus diplomatlara Trump konusunda tüyo verdiğini belirtecek kadar etkin ve Trump’ın gezileri, konuşmaları, kararları hakkında derin bir içgörüye sahip. 

Özellikle bazı gazetecilerle Trump hakkında bildiklerini doğru zaman ve doğru yöntemle kamuoyuna açıklama veya açıklamama hamlelerini değerlendirmesi, aktif bir şekilde bu bilgiyi şantaj olarak kullandığı şüphesini doğuruyor. 

Fakat Epstein belgeleri Trump ile sınırlı değil. Noam Chomsky’nin 2018 yılında hapisteki sosyalist Brezilya eski devlet başkanı Lula’yı ziyaret edip Lula’nın yanından Epstein’i telefonla araması, Epstein’in Yemen’deki Suudi-İran çekişmesine ateşkes önerisini anonim bir diplomata iletmesi ve “uzmanlık alanım değil ama” diyerek tavsiye vermesi, İsrail eski başbakanı Ehud Barak’a konuşma yazması, İsrailli yetkililere ABD’nin Suriye politikasını etkilemek için tavsiyeler vermesi oldukça çarpıcı. Epstein sadece Moğolistan ve Norveç’in eski başbakanlarıyla dostane bir ilişki kurmak veya BM Zirvesi için New York’a gelenlere büyük ihtimalle suç içerikli “partiler” düzenlemekle kalmamış, aynı zamanda dünyada ne oluyorsa, ne bitiyorsa, ne konuşuluyorsa bir şekilde ucundan dahil olmuş, geniş çevresini birbiriyle tanıştırıp “sosyal bir katalizör” görevi görmüş. 

Yine Epstein’in Peter Thiel gibi teknoloji şirketi liderleriyle samimi sohbetleri, eski Harvard rektörü Larry Summers’dan Rotschild ailesinden birini Harvard’ı gezdirmesini rica etmesi de dikkat çekici.

Epstein, çocuk istismarcısı ve fuhuşu yaptığını kabul edip itirafçı olduktan hüküm giyip “pedofil” olarak kayıtlara geçtikten sonra sosyal çevresi azalmayadursun, Trump’ın başkanlığıyla ekstra artmış ve “önemli” biri haline gelmiş, Yemen’den Latin Amerika’ya siyasi krizlerin de facto bir kolaylaştırıcısı olmuş.

Obama’nın eski çalışanlarından Demokratları pedofilleri korumak gibi komplolarla en sık suçlayan muhafazakarlara kadar çok geniş bir kesim Epstein’in yanında kalmış, hatta New York Times’ın Epstein ile söyleşi yapmak için görevlendirdiği bir gazeteci Epstein ile o derece yakın olmuştu ki kendisini araştıran kişileri Epstein’e ihbar etmiş, baş başa verip strateji geliştirmiş, bu nedenle de NYT tarafından işten çıkarılmak zorunda kalmıştı. 

Epstein’in uluslararası meselelere ilgisi, özellikle Trump’ın zafiyet gösterdiği İsrail ve Rusya’daki üst düzey yetkililerle iletişimde olduğuna dair emarelerin akıllara bu dönemde “ajanlık” teorilerini getirmesi ise oldukça doğal. 

Geçtiğimiz yıllarda gazeteci Vicki Ward’a anonim bir şekilde konuşan eski bir Trump çalışanı, Epstein’i uzlaşma anlaşmasıyla kurtaran savcı Acosta’nın Trump ve ekibine “Epstein’in istihbaratla bağlantılı” olduğuna dair ciddi bir yerden bilgi aldığını ve bu nedenle Epstein’i kurtardığını söylediğini iddia etmişti. Acosta ve sözcüsü ise bu iddiayı yanıtsız bırakmıştı. 

Yine 2019’da Epstein’in evine baskın düzenleyen FBI ekibinin arama emrinde delillere el koyma yetkisinin bulunmaması ve bu nedenle CD’leri ve hardiskleri evde bırakıp gitmeleri, 4 gün sonra el koyma emriyle geldiklerinde bu delilleri yerlerinde bulamamaları ve Epstein’in avukatlarının CD’leri daha sonrasında FBI’ye elden teslim etmesi de bu iddiayı dillendirenlerin şüphelerini arttıran bir unsur. Zira FBI’nin baskında gördüğü CD’lerin bu CD’lerle aynı olup olmadığına dair kesin bir inceleme yapma şansı ilk aşamada el konulamadığı için olmamıştı. 

İsrail eski başbakanı Ehud Barak, yüzünü kapayarak Epstein’in evine giriyor. Barak daha sonrasında soğuktan dolayı yüzünü kapattığını, görüşmelerin tamamen iş odaklı olduğunu söylemişti.

Bir diğer istihbarat teorisi ise İsrail ile bağlantılar. Epstein’in Haaretz gazetesinin araştırmasına göre İsrail eski başbakanı Ehud Barak’ın kurduğu bir özel güvenlik şirketine sermaye koyması, geçmişte İsrail’de askeri üsleri ziyaret etmesi, Şimon Peres ile dostluğunun olması (Ehud Barak, Epstein ile kendisini Peres’in tanıştırdığını söylüyor) ve Ehud Barak’ın 2018’den önce birçok kez New York’taki malikanesinde Epstein’i ziyaret etmesi bu iddiayı dile getirenlerin örnek gösterdiği vakalar.

Julia Brown gibi gazetecilerin dikkat çektiği bir diğer vaka ise Epstein’in hem yakın dostu hem de suç ortağı Ghislaine Maxwell’in babası Robert Maxwell hakkındaki iddialar. Eski medya patronu ve milyoner Robert Maxwell de birçok gazeteci, siyasetçi tarafından Mossad ajanı olmakla suçlanan bir isim. Robert Maxwell’in cenazesinin devlet töreni gibi düzenlenmesi, İsrail Başbakanı Yitzhak Shamir nın cenaze töreninde “İsrail’e katkısı şimdi söyleyebildiklerimden çok daha fazlaydı” açıklaması yapması bu şüpheleri daha da arttırmıştı. Bazı gazeteciler bu katkının sadece finansal destek, İsrail’e maddi yatırımla sınırlı olmayabileceğini iddia etmişti. 

The body of former British press magnat Robert Maxwell is carried after his funeral serice for burial on the Mount of Olives on November 10, 1991. Maxwell’s son Kevin (R), daughter Ghislaine (C) and wife Elisabeth are seen in the rear. (Photo by Sven NACKSTRAND / AFP) (Photo by SVEN NACKSTRAND/AFP via Getty Images)

Robert Maxwell’in İsrail’deki cenaze töreni

Maxwell’in ölümü de Epstein gibi şüpheliydi: Robert Maxwell, özel teknesinden düşmüş, cesedi sonradan bulunmuş, kızı Glishaine dahil birçok kişi düşme sebebinin intihar olamayacağını belirtmiş, ölümüne şüpheyle yaklaşmıştı. Epstein bu ölümden sonra çalışanlarının emeklilik fonlarını çaldığı ortaya çıkan Robert Maxwell’in kızına ve ailesine maddi yardımda da bulunmuş, aileye destek olmuştu. 

Yine Dropsite News’in bu sene yaptığı yeni haberlere göre Epstein, İsrail istihbaratı ve devletine Fildişi Sahilleriyle işbirliği kurması gibi konularda yardım etmiş, aktif bir şekilde resmi kurumlarla çalışmış.

Epstein’in resmi bir bağlantısı olmasa bile hiçbir zaman yakalanmayacağını zannettiği bir özgüvenle bildiği her türlü skandalı maillerde açıkça ve yüzsüz bir mizahi dille yazdığı düşünüldüğünde bu bilgilerin iletişime geçtiği Rusya ve İsrail gibi ülkelerce edinilmesi pek zor olmasa gerek.

Yine de bu teoriler henüz kanıtlanmış değil. Zira Epstein’in ölümü üzerine çok zaman geçti, çok teori ve yazı çizildi; fakat sır perdesi her şeye rağmen hala aralanamadı. 

Kimin hikayesi bu?

Hayatı boyunca sigara ve alkol kullanmadığı için en çılgın partilerde dahi ayık kalıp herkesi gözlemleyen, bütün evlerini gizli kameralarla döşeyen, onlarca harddisk ve CD’si olan Epstein, sırlarını kendisiyle beraber öbür dünyaya götürdü.

Şimdi bu gerçekler, her bir açıklanan, kamuoyunun gözü önüne dökülen belgede teker teker ortaya çıkıyor. 

Yeni yeni ortaya çıkan ilişki ağları, gerçekler ise daha öncesinde bizzat Trump tarafından dillendirilen birçok komplo teorisinden çok daha korkunç. 

Solcu akademisyen Noam Chomsky’den Harvard hocalarına, Bill Clinton, Ehud Barak, Trump gibi liderlerden Hawking gibi akademisyenlere dünyanın en etkin kişileri çok uzun yıllardır sistematik bir şekilde çocukları fuhuşa sürükleyen, onları istismar eden bir pedofiliyle arkadaştı. Epstein, 2008’de suçlarını itiraf ettiğinde dahi Bill Gates, Prens Andrew, Chomsky, Ehud Barak gibi isimlerle görüşmeye devam etti. Harvard Üniversitesi’nde 2018 yılına kadar özel ofisi vardı. Çocukları fuhuşa sürüklediği için kısa süreli girdiği lüks hapisten çıkmasını Manhattan sosyetesinin davetli olduğu ve Prens Andrew’in onur konuğu olduğu şaşalı bir partiyle kutladı. Harvardlı akademisyenleri tatillere götürdü, yemeklerde ağırladı, en iğrenç cinsel fantezilerini paylaştı. Bu fuhuş zincirini yürütürken JP Morgan gibi bankaları kullandı. O kadar ki bir davada dillendiren iddiaya göre, JP Morgan Epstein’in ölümünün ardından yaptığı iç soruşturma neticesinde Epstein’in insan kaçakçılığı kapsamında 16 yılda yaklaşık 1 trilyon dolarlık para transferi yaptığını tespit edip hükümete bildirdi.

Amerikalı elitler bir filmde kaç tane sosyal mesaj verelim, Kleopatra’yı bir siyah oyuncu mu canlandırsın, oyuncaklar artık mavi-pembe olmasın diye tartışırken, üniversite kampüslerinde “cancel culture” nedeniyle konuşmalar, konferanslar iptal edilirken, Epstein gibi bir pedofili hiçbir şekilde iptal edilmedi, itibarını asla kaybetmedi. Dünyaya insan hakları, ahlak dersi veren birçok Amerikalı elit, Epstein ile bağını koparmadı. Epstein Yemen’den solcu liderlerin atıldığı mapushanelere, Trump’ın kabine süreçlerinden İsrail lobisinin, Rus diplomatların toplantılarına her yerde aktif, görünür ve arabulucu olmaya devam etti. 

Elit dostlarının ördüğü bu dokunulmazlık zırhını delen ise sıradan Amerikalılar oldu. Savcılar Epstein’i korurken, sıradan polis memurları dosyanın kapanmaması için uğraştı. Vanity Fair gibi etkili medya kurumları yazıları Epstein’in ricası üzerine sansürlerken, yerel gazeteler ve muhabirler en ufak ayrıntısına kadar mağdurların sesi oldu, Epstein’i gündeme taşıdı. Epstein’in adasına davet edilen, onu tanıyan hiçbir ünlü isim davalarda ifade vermedi, Epstein’i suçlamadı. Ama yaftalanmaktan korktukları için anonim kalan mağdur kadınların, yani Jane Doe #1-2-3-4’lerin ifadeleriyle Epstein dosyaları şekillendi, fuhuş ağının detayları ortaya çıktı (ABD’de ifade verirken anonim kalmak isteyen kadınlar “Jane Doe”, erkekler “John Doe” takma ismini alır)

Epstein dosyası belki hala tam anlamıyla aydınlatılamadı. Fakat ortaya çıkan her yeni iddia, detay, belge küresel elitlerin çelişkilerini ortaya koymaya, itibarlarını sarsmaya devam ediyor. Zira bu hikaye her türlü engele rağmen korkunç bir pedofili skandalını ortaya çıkaran polis memurlarının, yerel gazetecilerin, cesur mağdur kadınların, kısacası elitlerin itibarını sarsan, ikiyüzlülüklerini ortaya çıkaran sıradan insanların hikayesi. 

Bu nedenle, bugün bu sıradan insanların sesini duyan müesses nizam karşıtı solcular ve sağcılar el ele vererek devletin elindeki tüm belgelerin açıklanması için uğraşıyor. Büyük ihtimalle Trump bu belgelerin açıklanmasını veto ederse birileri kendisini öne atıp bu belgeleri sızdıracak ve Nixon’ın skandallarında olduğu gibi Trump’ın çamuru silmek için daha nasıl çamura bulandığı ortaya çıkacak. Ki Trump’ın bu belgelerin ortaya çıkmasının ardından ilk yaptığı iş belgelerde adı geçen Bill Clinton, Larry Sumers gibi Demokratlar isimlere soruşturma açılması talimatı vermek; kendisinin adının geçtiği belgeler hakkında tek bir açıklama yapmamak oldu. Tam bir Nixon paniği, başkanlık makamını kişisel çıkarı için kullanma huyunu hatırlatan düşünülmemiş bir hareket.

Bu noktada Elon Musk’ın zamanında Trump ile kavga ettiğinde ilk dillendirdiği iddialar akıllara geliyor. Musk, Trump’ı Epstein listesinde olmakla suçlamış ve azledileceğini belirtmişti. Nitekim eğer Trump 2026 araseçimlerini kaybeder ve Demokratlar Kongre’de çoğunluk olursa, Epstein skandalı üzerine yaşananlar Trump bu suçlara dahil olmasa bile uzun soluklu bir azil sürecini başlatabilir ve bugünlerde tuhaf bir şekilde sessizliğini koruyan başkan yardımcısı JD Vance ön plana çıkabilir. Bu süreçte Demokratların da işi zor. Özellikle müesses nizam karşıtı solcuların eli rahat, fakat merkeze yakın Demokratların bazı sevdiği insanları, iş adamlarını, siyasetçileri de harcaması gerekebilir. Demokratlar kendi cephelerindeki Epstein-severleri harcamazsa Trump karşısında büyük bir itirazın sözcüsü olamaz. Bu süreçte bu nedenle özellikle sol kanat önplana çıkacak gibi duruyor.

Her ne kadar işin ucu yine siyasi çekişmeler ve seçim hesaplarına bağlansa da Epstein’in hikayesi, karşı koyulması imkansız elit bir komplosu veya gizli klikler arası bir mücadele olarak yansıtıldıkça Epstein’in dokunulmazlık zırhını delen sıradan insanların mücadelesi de gölgede kalıyor. Epstein ve onun gibilerin bir gün kaybedebileceklerine dair inanç da azalıyor. Fakat bu doğru değil. Çünkü Amerika’da ve dünyanın farklı yerlerinde her gün o sıradan Jane’ler, John’lar yeni davalarla, yeni delillerle, yeni yazılarla bu dokunulmazlık zırhını paramparça ediyor, korkunç bir çocuk istismar ve fuhuş ağının nasıl dünyanın gözü önünde adım adım örüldüğünü ortaya çıkarıyor. Ro Khanna’dan Thomas Massie’ye farklı kulvardaki siyasetçiler, her şeye rağmen akıntıya karşı kürek çekiyor, her geçen sene yeni bir siyasetin taşlarını döşüyor; sadece Trump’a değil patlayan bir lağıma bulaşmış elitlere ve müesses nizama karşı uzun soluklu bir mücadele örülüyor.

Bu nedenle Epstein sadece siyaseti alt üst etme potansiyeline sahip bir skandal değil, aynı zamanda sağlık hakkı gibi temel hakları devlet tarafından korunmayan, gelir eşitsizlikleri, konut kriziyle mücadele eden, itirazına rağmen Gazze gibi soykırımları finanse eden sıradan Amerikalıların mevcut düzene yönelttiği bir haysiyet itirazı, kavgası. Kendilerini sömüren, çocuklarını istismar eden veya istismar edilmesine göz yuman, sokağın derdine kulaklarını kapayıp büyük bir rezalete ortak olanlara karşı verilen bir mücadele. 

Trump’ın Epstein’in işlediği suçlara dahiliyeti şimdilik meçhul.

Fakat sıradan insanların, yerel gazetecilerin, onurlu polis memurlarının, kendi partisine ve mahallesine karşı vicdanını dinleyen bağımsız siyasetçilerin adım adım ördüğü bu haysiyet kavgasının önce ABD’yi, sonra dünyayı yerinden oynatacağı kesin.

Zira mesele Epstein’den büyük; mesele görüş, parti fark etmeksizin birbirilerini kollayan, birbirlerinin açıklarını kullanan ve sıradan insanların üzerine inşa ettikleri fildişi kulelerini bir de dile getirilmesi zor, sıradan biri için akla gelmesi bile büyük bir utanç dolu skandallarla dolduran elitlerin gerçek yüzünün ortaya çıkması.

Lağım patladı. Kim boğulur boğulmaz bilinmez ama bu lağımı bu saatten sonra kapatmak zor. 

Şimdi arınma zamanı. İlk taşı temiz olan atsın bakalım. 

- Advertisment -