İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun danışmanı ve İBB iddianamesinde “suç örgütü üyeliği”yle suçlanan isimlerden Necati Özkan için İmamoğlu hakkında başlatılan casusluk soruşturmasında da tutuklama kararı verilmişti.
Özkan, casusluk soruşturmasının kilit ismi olan ve soruşturma kapsamında etkin pişmanlık kapsamında ifade veren Hüseyin Gün ile Haziran 2019’daki tekrarlanan İBB seçimleri öncesinde irtibatının olması nedeniyle soruşturmaya dahil edilmişti.
Hüseyin Gün, geçen hafta tamamlanan İBB iddianamesinde İmamoğlu’nun lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün 6 yöneticisinden biri olarak suçlanıyor.
Özkan, casusluk soruşturması ve Hüseyin Gün’le irtibatı hakkında T24’ten Cansu Çamlıbel’e röportaj verdi.
Röportajdan öne çıkanları aktarıyoruz.
“Televizyonda duyunca Hüseyin Gün’ü hatırlayamadım”
“24 Ekim Cuma sabahı benim için Kandıra Cezaevi’nde aylardır yaşadığım sıradan bir gün olarak başladı. O gün CHP’ye yönelik ‘mutlak butlan’ davası ile ilgili nihai karar bekleniyordu. Sabah sayımından sonra tek başıma kaldığım hücremde haberleri almak için televizyonu açtığımda, alt bantlarda adımın da aktığı soruşturma anonsunu gördüm. Bendeki ilk duygu tam bir şaşkınlıktı. Çünkü adım bir casusluk soruşturmasında anılıyordu, hem de hiçbir tanışıklığımız olmayan, fiziki olarak hiçbir arada bulunmadığımız Merdan Yanardağ ile birlikte. Tabii bir de ‘casusluk’ iddiasıyla daha önce tutuklanmış olduğu bildirilen Hüseyin Gün isimli şahısla… Hüseyin Gün’ü hatırlayamadım. Hücremde saatlerce düşündüm ‘Kim bu adam’ diye ama zihnimde hiçbir karşılığı yoktu.
“O gün öğleden sonra, bu yeni ve beklenmedik durumu konuşmak üzere ziyaretime gelen avukatım, Hüseyin Gün ile ‘anne’sinin Ekrem İmamoğlu ile çekilmiş fotoğrafını gösterince olayı hatırladım. Hatırladığım, Hüseyin Gün değil, annesiydi ilkin. Çünkü kılığı kıyafeti, eldivenleri ve şapkasıyla benim ofisime geldiği andan itibaren unutulmaz bir profil olarak zihnime girmişti. Hüseyin Gün adlı şahsı ise bugün bile sokakta görsem hatırlayamazdım. 23 Haziran 2019 seçimlerinden sadece 12 gün önce, ‘Amerika’da çok başarılı olmuş bir Türk iş adamı ve teknoloji yatırımcısı’ olarak beni ziyarete gelmişti ilgili şahıs. Gelirken de annesi veya manevi annesiyle gelmişti. Bir gün önce adresimi istemişti. Mesajla ofisimin bilgilerini göndermişim ve ardından tanışmak için ikisi birden ofisime gelmişler. Bütün hikâye bu; 23 Haziran 2019 seçimlerinden önce sadece tek bir kez görüşmüşüz. Ancak avukatımın gösterdiği fotoğraf sayesinde o toplantıyı hatırladım ve medyada anlatılan hikâyenin bu kadar gerçek dışı olması karşısında ne hissedeceğimi bilemedim.
“Önemli bir insan olduğunu göstermek için sosyal medya analizleri göndermek istedi”
“Hüseyin Gün ve Seher Alaçam’ın ilişkisinde bir tuhaflık hissetmedim ama ziyaretin kendisi tuhaftı. ‘ABD’de çok başarılı olmuş bir Türk iş adamı ve teknoloji yatırımcısı’ olarak tanışmaya geliyorsunuz ama ‘anne’ dediğiniz kişiyle geliyorsunuz. Hani iş görüşmesine gelen bir gencin ebeveyniyle gelmesi gibi garip bir durumdu, öyle birini işe almazsınız.
“Ben de daha ilk andan itibaren Hüseyin Gün’ü ciddiye alınacak bir insan gibi görmedim. Hele ki, ‘teknolojik yardım’ dediği şeyin sosyal medya izleme ve analizi olduğunu öğrenince… Ayrıca, hem sosyal medya kullanıcıları bizim kampanyamızın ana hedef kitlesi değildi hem de dijital kampanya benim yetki alanımda değildi. Bizim kampanyamızın ana hedef kitlesi, emekliler, ev kadınları ve nispeten kent yoksullarıydı. Bu kitlelere sosyal medya ile ulaşamazsınız. Bizim kampanyamız Türkiye tarihinin en kapsamlı kapıdan kapıya kampanyasıydı. Parti örgütleri ve gönüllüler tam da bunu yaptı. Ama Hüseyin Gün, öyle musallat oldu ki, kovsan gitmez, peşini bırakmaz bir profil… Kendini kanıtlamak ve önemli bir insan olduğunu göstermek için bazı sosyal medya analizlerini göndermek istedi, ben de buna izin verdim.
“Tek bir talepte bulunmadım; analizlerine itibar etmedim”
“Kampanya dönemlerinde hemen herkes bir fikirle, mucizevi buluşlarla, slogan önerileri ve film önerileriyle gelir. İyi niyetli dostlar, tecrübeli siyasetçiler, adayın yakınları ve çok şey bilen ‘uzmanlar’, ihtiraslı amatörler… Tüm bunlarla ben şahsen muhatap olur ve kampanyaya zarar vermelerini engeller, kibarca uzaklaştırırım. Hüseyin Gün gibi hırslı amatörlerin ve erkenden pozisyon kapmak isteyenlerin de zarar vermesini engellemek de benim asli sorumluluğumdu. O nedenle hiçbir fayda ve etkisinin olmayacağını bile bile ‘gönderebilirsiniz’ dedim. Ama ben tek bir talepte dahi bulunmadım. Sonrasında ise gönderdiği kendini kanıtlama amaçlı bu sosyal medya analizlerine itibar etmedim ve hiçbir çalışmamda da kullanmadım.
“Ne veri istedim ne de verebilecek bir veriye sahiptim”
“Peki Hüseyin Gün’ün iddia ettiği gibi kampanyada kullanmak için veri analizi desteği verecek bir şirket arayışında mıydınız?
“Hayır. Seçime 10 gün kala veri analizi desteği verecek bir şirket arayışında olacak kadar amatör bir ekip seçim kazanabilir mi? 2019 seçimlerinde kampanyanın dijital tarafı benim ve ekibimin sorumluluk alanında olmasa da o alanı yöneten arkadaşlar 3-4 ayrı şirketin sosyal medya monitoring sisteminden anlık olarak ve online hizmet alıyordu. Yani Hüseyin Gün’ün bize verebileceği hiçbir destek yoktu.
“Zaten kendisinden benim ne bir talebim oldu ne veri istedim ne de verebilecek bir veriye sahiptim. Biz daha yola çıkmadan önce, Kasım 2018’de tüm kampanyamızı planlamış, aşamalandırmış ve hafta hafta aksiyon planlarımızı, filmlerimizi, afişlerimizi, broşürlerimizi çok önceden hazır etmiştik. Seçime 10- 12 gün kala sadece seçim günü ve gecesinin hazırlıklarıyla uğraşırsınız. Hüseyin Gün ile tanıştığım tarihte biz 23 Haziran 2019 seçimlerinde bir milyon farka doğru gidiyorduk ve bu durumu pek çok araştırma şirketinin verdiği raporlarda görüyorduk. Seçim gecesi tüm Türkiye bayram yaparken biz neden 806 bin oy farkla kaldık diye üzülmüştük.
“Aaron Bar adını savcı ifade alırken duydum”
Hüseyin Gün’ün ortağı olduğunu iddia ettiği Aaron Barr isimli şahıs ile hiç görüştünüz mü ya da bir iletişiminiz oldu mu ya da varlığından haberdar mıydınız?
Aaron Bar ismini Cumhuriyet Savcısı ifade alırken duydum; önceden varlığından haberim hiç olmadı. Savcı soru sorarken kim olduğunu bilmediğimi söylediğimde size Zoom toplantısında sunum yapmış dedi. 3 Eylül 2019’da Hüseyin Gün’ün ısrarlı talepleri sonucunda son bir demo yapması için online bir toplantı düzenlenmesine karar vermiştik. O toplantıda bize Hüseyin Gün’ün şirketini ve projesini uzaktan sunan kişiymiş. Ne kendisini tanırım ne de bir daha görüşmem vakidir. Hayat boyu Hüseyin Gün gibi kendini önemli sanan, şirketini ve ürününü erişilmez göstermeye çalışan pek çok kişiyle karşılaştım. Bu gibi insanlar çoğu kez sizi abartılı şekilde kendilerini pazarlamaya çalışırlar. En baştan beri Hüseyin Gün’ün benim zihnimde bıraktığı iz böyleydi.
“Projenin yetersizliği nedeniyle tüm ilişkiyi sonlandırdık”
“Sonuçta Hüseyin Gün ile toplam kaç kez görüştünüz? Bu görüşmelerde vermek istediği hizmete zaten ikna olmadığınızı anlatıyorsunuz. Ancak Gün’ün iddiası kendisinden bazı taleplerde bulunduğunuz yönünde. İfadesinde, “İBB veri tabanı verilerinin ‘OSINT Dark Web’ içerisinde yer alıp almadığını sordu” demiş. Böyle bir soru yöneltip, yanıtını beklediniz mi?
Hüseyin Gün ile seçim öncesi bir kez görüştüm. Zihnimde kalmış olan tek görüşme de o; 11 Haziran 2019’da benim ofisime “manevi anne”, “anne” veya “mami” diye hitap ettiği Seher Alaçam’la yaptığı tanışma ziyareti. 23 Haziran seçimlerinden tam bir ay sonra hem beni tebrik etmek hem de proje satışı ve sunumu için desteğimi istemek üzere bir öğle yemeğinde buluşmuşuz. Hatırladığım kadarıyla sonra sunumu yapmıştı. Sonrasında, biz kendilerine projelerinin yetersizliği ve önerdikleri bütçenin afakiliği nedeniyle teşekkür edip tüm ilişkiyi sonlandırmışız. Bir de Ekrem İmamoğlu ile çok kısa bir tebrik ziyareti ve fotoğraf çekimi yapılmış.
“Benim ‘dijital dünyadan uzak biri’ ve ‘old school’ bir siyasi danışman olduğumu söylemiş”
“Peki Hüseyin Gün doğru değilse neden böyle bir hikâye kurgulasın, hangi maksatla?
“Hüseyin Gün, etkin pişmanlıktan yararlanabileceği umudu veya vaadiyle bana ve Ekrem İmamoğlu’na iftiralar atacak şekilde ifade verdikten sonra paraşütle bu davaya indiriliyor. Ne oluyorsa o tarihten sonra oluyor. Paraşütle davaya dahil edilince icat edilen kavramlardan biri “OSINT” diğeri “Dark Web”. Hüseyin Gün savcılık ifadesinde bunlarla ilgili benim bir talebimin olduğunu söylüyor. Oysaki, bana sorulan sorulardan birinde (savcılık ifademin 22. sayfasındaki 54. soruda), Hüseyin Gün bana ve Zoom toplantısına katılan Melih Gecek’e, Osint, Elint, Humint, Commint, Cybint gibi kelimeler ve bu kelimelerin anlamlarını anlatan bir WhatsApp mesajıyla sözüm ona ders veriyor. Yani bizimle son görüşmeyi yaptığı gün ilk defa bu kelimeleri kendisi sarf ediyor.
“Bu çok bilmiş görünen, ama, işi gücü sıradan bir hizmeti milyonlarca dolara satmaya çalışmak olan bu şahıs, gizli soruşturma ortamında etkin pişmanlıktan yararlanma umuduyla gerçeğe aykırı beyanda bulunuyor. Üstelik de benim “dijital dünyadan uzak biri” ve “old school” bir siyasi danışman olduğumu söylemişken. Ama burada esas mesele şu: Ben dünyadaki siyasi iletişim danışmanlarından bir konuda çok net olarak ayrılırım. Ben özü itibariyle “hakikatin iletişimi”ni yaparım. Hakikat neyse, adayın hakikati, projelerinin hakikati, değerlerinin hakikati neyse onun iletişimini yaparım. Hakikatin hikayeleştirilmesini iyi bilirim. Rakiple ve rakibin hatalarıyla ilgilenmem. O yüzden de negatif kampanya asla yapmam.
“Amerikalı veya İngiliz meslektaşlar negatif kampanyanın daha güçlü etki yarattığını savunurken, pek çok konferansta onları eleştirmişliğim bilinir. Ben rakibe zaman, enerji ve bütçe ayrılmasına izin vermem. Sadece bu yaklaşımımı bilenler bile OSINT ve Dark Web gibi saçmalıklarla benim zaman kaybetmeyeceğimi bilirler. Ayrıca, Hüseyin Gün’ün ifadelerinde geçen 20- 25 İBB çalışanının e-mail meselesini avukatlarım İBB’ye sorduklarında bir başka gerçek daha ortaya çıktı. O kişilerin bir kısmı 2001’de, 2015’te ve 2018’de işten ayrılmışlar. Yani darkweb’de bulunduğu söylenen bu e-mailler, 2019’dan yıllar öncesine ait. Hiçbir değeri olmayan bir eski zaman hatırası özetle.
“Hüseyin Gün yapıştı, ille Ekrem Başkan’la ‘mami’si fotoğraf çektirecek”
Madem Hüseyin Gün’ün size sunduğu fikirlerden, tavrından, askıntı olmasından haz etmediniz seçimi kazanıldıktan bir ay sonra yeniden görüşmenize ne gerek vardı?
Dediğim gibi Hüseyin Gün kelimenin tam anlamıyla yapıştı, ille bir sunum yapacak, ille Ekrem Başkan’la ‘mami’si bir kare fotoğraf çektirecek. Neden ve kimden musibet geleceğini kestiremeyeceğiniz bir ortamda herkesi kazanma duygusu içinde tolerans gösteriyorsunuz.
“Wickr’de ‘kahvehane sohbeti’ kıvamında notlar var”
Savcılık sorgusunda size Hüseyin Gün ile irtibatınızı gösteren birtakım dijital materyallerin gösterildiği anlaşılıyor. Bunların bir kısmı Wickr isimli bir uygulamadan yapılan yazışmalar. Siz bu uygulamayı hayatınızda kullanmadığınızı söylüyorsunuz. Ancak savcılık kullandığınız kanaatinde ki o yazışmaları bu kadar büyük bir iddiaya kanıt olarak sunup tutuklama isteyebiliyor.
Savcılığın gösterdiği WhatsApp ve e-mail yazışmalarının tamamı doğrudur. Wickr isimli uygulama olduğu söylenen görseller ise üretilmiş görsellerdir. Bunları kim ne maksatla üretti bilemem. Ne zaman üretildikleri de meçhul. Ancak bana ait olmayan bu yazışmalarda da tamamıyla spekülatif, genel geçer, ‘kahvehane sohbeti’ kıvamında hiçbir uzmanlığa ve bilgiye dayanmayan; hiçbir kıymeti, itibar edilebilirliği olmayan notların olduğu görülüyor.

