Ana SayfaYazarlarÇukur ve akademik suskunluk

Çukur ve akademik suskunluk

Dokunulmazlık oylamasında kimileri 'Yes!' dedi ya, siz onu 'no!' diye okuyun anacım.

Yahut 'metazori evet' diye…

Demokrasimizden önce,  kendini kurtarmaya bastı  evet mührünü.

 Düne kadar elindeki dilindekine uymayanlar, ‘evet diycez’ demişken,’ hayır’ diyenler, başta malumunuz…

Hallerini  ilk oylamada gördük…

 

Baktılar  referandum yolu düz gider ve rast döner,  % 80'lerle gelir, 'biz bu yediğimiz herzeyi mahalledeki komşulara, bize kerhen bile olsa oy verenlere nasıl anlatırız ?', demiş olmalılar, hem siyaseten çark ettiler, alışık oldukları üzre, hem tamamen duygusal…

 

Bizim İzmir'de metazori derler buna,  yani eli varmayıp , sırtından dürtülerek, istemeyerek…

Yazılarımdaki ıskata'ya da açıklık getirmek gerek, bilardo sopası ıstaka ile  karıştırıldığını duydum:

Iskata efenim, ayıp bi sözdür, doğanın gereği oluşan ve fekat dile getirince küfre giren…

Afbuyurun, ıskata b… demektir.

Bir önceki yazıda 'siyasetin ıskatasını çıkardın Üzeyir'  dediğimi anladikoz?

Bir de karakolda ayna var, göndermesi, malumunuz sarpa saran işlerde…

Artıkın bilemem hangisinde, Cibali Karakolunda mı, kimin, kimlerin kolunda ne çeşit damga var?

İlim fen ilerledi anam babam, artık ettiğin yamuk laflar alnına kazınıyor, alnına!
Nere gitsen peşinde, kolundaki damga değil ki bu, sil silinmez, ovsan çıkmaz, kovsan peşini bırakmaz.

 

Onun için , eğri iş tutmayacaksın,  doğruya yorup da okumadan, anlamadan  üstünde ne olduğunu/ ne dediklerini görmeden imzayı basmayacaksın.

 

Karakol aynaları gibi değil, aynalar pavyonundaki sırı farklı aynalarda görürsün gayrı kendini, ‘aaaa’ dersin, ‘bu ben miyim?Ne ara böyle kamyon çarpmışa döndüm?’

 

'Hastane önünde incir ağacı' türküsündeki gibiyiz, cümleten.

Ne doktor, ne aklıevveller buluyor çareyi, derman olucu var belki, ama, çelme takan daha çok.

Hastane önündeki incir ağacının gölgesinden çıkanlarımız da aynalı karakolda alıyor soluğu.

Nefes almak yok!

Hiç yok, hiç!

Her gün hangi acıya, kaç ton bombaya, kaç ölüm, kaç kayıba uyanacağımızı bilmiyoruz?

Öte yanda kendinden tayin kurtarma timleri de, kendileri şöyle dursun hepimizi kurtarmanın şanlı savaşını verdikleri herzesini yumurtluyor.

 

Terör tarihindeki benzersiz yerini aldı bile, rasmeres gelmez olası, almaz olası…

 

Diyarbakır Sur ilçesi Tanış köyü Dürümlü mezrasında yaşananlar, ölünenler, yok edilenler, geride kalanlar, çiçek hastalığı çopurluğu,  yahut göktaşı düşmüş gibi, güzelim toprağın üstüne vurulan 35 metre çapındaki ayıplı mühür nasıl unutulacak, nasıl anlatılacak çocuklarımıza?

 

Bu neyin çukuru?

Göktaşı mı düştü, yer nasıl çöktü böyle, bunca insan tebahür edip uçtu mu?

Bu ayıp nasıl silinecek gündemden, gönüllerden, akıllardan?

Acılı insanlar nasıl üstesinden gelecek?

Ölümün bile bir mantığı, gerekçesi, ayıbın da kendince bir yolu yok mu?

Ezraili bile utandırdılar!

 

İlkin yol kaybediliyor, tonlarca bomba ne arıyorsa kamyon kasasında, onunla yolu aranıp, o ara köydeki taziye evi sofrasına çöküp bi güzel karın doyurduktan sonra,  köylü kuşkulanıyor, gerisi malum…

 

Onları, yani özgürlük savaşçılarını, ülkeye demokrasi getirme havarilerini taşla sopayla kovaladılar, derken silah atıldı, tonlarca bomba patladı.

 

Beş on kilometre uzağa saçıldı, köylülerin parçaları…

Bombaya en uzak noktadaki üç kayba ek olarak, 13 tabutta altmış kilo insan…

Her tabutta ya bir el, ya bir ayak, ya bir kol…Ancak…

Onca aile, yuva, çoluk çocuk, umut, hayal, gelecekleri, ömürleri, o ölçülemez ağırlık nereye gitti ?

Söylenenler neydi? Kimden ve nasıl gelirse gelsin bu şey ayıp, anlamında tırışkadan bir kınama…

Eksileni yerine koyamasa da, devletin yaptıkları, yapabildikleri?

Kayıpları sivil şehit sayıp, tazminat ödemek.

Ailelerden bir kişiye kamuda iş verilmesi.

Çocuklarına eğitim ve gelecek bursu, teminatı.

Bir yanları yarım yaşamaya çabalayanlar ve çocuklar için devlet desteği yanında ruh sağaltıcı rehabilitasyon hizmeti.

Ve onca taş atılan, yerden yere vurulan Aile ve  Sosyal Politikalar bakanı, bakanlığı…

Rikkatli akademisyenlerin dikkatine sunulur…

Sahi, neredeler?

Vicdani oyuncular..

N'ooldu sizin kimselere benzemez  aklınıza, fikrinize, dikkatinize rikkatinize, duyarlılığınıza?

 

İmzayı şipşak bastığınız o bildiriye,1128 kişi, sonradan imzasını çekenler de içinde olmak üzere, o zamandan bu zamana bütün yaşananlar ve bütün ölünenlerden sonra da imza atar mıydınız?

Yoksa birazcık düşünüp taşınır, yeni ve farklı bir bildiri hazırlar onu mu imzaya açardınız?

Yoksa, sizler adına konuşanın buyurduğu gibi, 'bizim  muhatabımız onlar değil, devlet!' mi? 

 

'İşbirlikçi hainler' cezasını bulmuştu PKK'ya göre hani, şimdi, bu adı batasının bile kabullendiği suçu, 16 kişiyi havaya uçuran ama aslında hedefi yüzlerce kişiyi hedefleyen bir eylem olan, demokrasiyi döve döve, öldüre öldüre hepimiz için getirebileceğini sanan, öyle söyleyen, kendi anladıkları tip demokrasiden yana  , köylüleri cezasını bulan hainler diye niteleyen,

 

Öyle düşünenlerin  bile kabullendiği suçu, hdp 'ye hak ve oy verenler suç saymıyor mu? 

Tarihin dönüp, ‘yuh olsun hepinize!’ dediğini duyuyor olmalısınız…

Niye PKK.ya söyleyesiniz, tabii anacım tabii, devlete söyleyin…Böyle  kıvırtın siz gene.

Biri sorsa, bi mikrofon uzatsa, akıldaneler bu konuda ne düşünüyor diye, ne derdiniz?

Ben içtenlikle soruyorum,  sahiden merak ediyorum. söyleyin…

 

'Bu suça ortak olmayacağız!' buyurmuştunuz ya, devlete vehmettiğiniz suça, şimdiki bu dile getirilemez, unutulmayacak suça da ortak olmayacaksınız, öyle değil mi?

 

Acıyı çekenlerin dağdan bayırdan yakınlarına ait parçaları ellerindeki poşete topladığını düşünün…Ki, bunu düşünmesi bile çok zor…

 

Akademisyenler şöyle dursun, yazılı basının ötekileri, birbirlerinden ve sağlam sermayeden güç alanları, her nanenin maydanozları, onlara kimse sormasa da çözümler, düğümler, çareler buluveren katipler, yazı tanrıçaları, nerdesiniz, alooo?

 

Çamura yatanlarla Nişantaşı'nda bir cafede Latte mi almaktasınız? 

Yoksa bunlar sizin ihtisas alanınız dışında ve gönül ufkunuzun ötesinde  mi kalıyor?

Yoksa hafsalanız mı almıyor sizin de bu olanları, bizim aklımızın almadığı gibi?

Steril dert diil mi bunlar yoksa?

 

Son seçimde bu köy silme HDP'ye oy vermiş, kalkmış sonra da bombacıları köylerine sokmamış, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu mu diyorsunuz?

 

Gene içinden çıkamadıysanız, elinizdeki poşete  insanınızın beden parçalarını  etraftan toplama acısını düşünün, kopya çekin…

 

Bu halin siyasi ve vicdani yorumu var, var olmasına, da niye susuyorsunuz aklını ve bildirisini sevdiklerim?

 

Heeeey! Orada kimse yok mu?

   

- Advertisment -