Türkiye’de hekimler ve sağlık çalışanları giderek artan bir şekilde saldırıya maruz kalıyor. Kayıtlara geçen şiddet vakalarının sayısı günde 51’i buldu. Geçen ay İzmir’de bir doktor, istediği ilacı yazmadığı gerekçesiyle bir hastanın saldırısına uğradı. Jiletle boğazı kesilerek yaralanan Dr. Kadir Songür, yaşadıklarını DW Türkçe’ye anlattı. Geceleri rahat uyuyamadığını söyleyen Songür şu anda raporlu. İşe başladığında nasıl olacağını ise öngöremiyor.
Hekimler yıllardır sağlıkta şiddet yasasının çıkması için uğraşıyor. Şiddetle Mücadele Grubu oluşturan İzmir Tabip Odası yönetimi, şiddeti doğuran nedenleri ortadan kaldırmadan yasanın yetersiz olacağını söylüyor. Nitelikli sağlık hizmeti için mücadele ettiklerini vurgulayan Türk Tabipleri Birliği (TTB) eski başkanı Prof. Raşit Tükel de, “Hastayla hekimi karşı karşıya getiren bir sistem var, halbuki aynı taraftayız. Kötü hizmetin suçlusu biz değiliz” diyor.
‘Hocamın çığlığıyla elimi boynuma attım, kan içindeydi'
Mecburi hizmetini Rize Ardeşen’de yapan Dr. Kadir Songür, uzmanlık eğitimini aldığı Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi’nde bir buçuk yıldır fizik tedavi asistanı. 16 Ekim günü hocasıyla beraber poliklinikte hasta bakıyorlar. Muayenesi biten bir hasta çıkarken içeri biri giriyor. Songür, sıradaki hastayı çağırmak üzere bilgisayar başında olduğu için görmüyor bile. Birkaç saniye içinde olup bitenleri şöyle anlatıyor:
"Tokat atar gibi elini kaldırdığını gördüm. Kafamı yana çevirdim, boynuma denk geldi. Avucunun içinde karton ve arasında jilet varmış, parladığını gördüm. ‘Yanlış ilaç yazmışsın’ diye bağırıyordu. Hocamın çığlığıyla elimi boynuma attım, kan içindeydi. Orada şah damarı var, sinir zarları var. Elimi boynuma bastırarak acile koştum.”
Hastaneye mahkûm hastalar da getirildiği için o sırada kapının önünde bir gardiyan var. Doktoru ve kaçmaya çalışan kişiyi görünce durduruyor, bir süre boğuşuyorlar ama saldırgan kaçmayı başarıyor. Aynı gün çarşıda bir kadının çantasını gasp ederken yakalanan saldırgan tutuklandı. Kadir Songür ise jilet şah damarının bir santim yakınına denk geldiği için şans eseri kurtuldu. Bir hafta öncesinde polikliniğe gelerek ilaç yazdırmak istediğini söyleyen kişinin, reçeteyi alınca “Ağrılarım geçmezse buradan birinizi indiririm” diye tehdit ettiğini anlatıyor Songür.
Aynı kişi başka bir hastanede doktor odasını dağıtmış
Songür’ü jiletle yaralayan kişinin, birkaç gün önce de başka bir hastaneye giderek yine ilaç yazdırmak istediği, doktor bulamayınca bilgisayar ve sandalyeleri fırlatarak muayene odasını dağıttığı ortaya çıktı. Odası dağıtılan doktor emekliye ayrılırken DW Türkçe’nin ulaştığı hastane yönetimi, olayın polise bildirildiğini, ifadesi alınan kişinin serbest bırakıldığını bildirdi. Hastanenin ihmali olup olmadığını sorduğumuz İzmir İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri ise, “Konu savcılığa gitmiştir” dedi.
Hekim bir ailenin tek çocuğu olan ve çocukluğundan beri hastanelerle haşır neşir olan Kadir Songür mesleğini seviyor:
“Annem anestezi uzmanı, babam aile hekimi, dayım kalp damar cerrahı. Özellikle annem hasta yakınlarının tepkisiyle hep karşılaşıyor. Birkaç kez yoğun bakımdan çıkamamış, güvenli odaya alınmıştı, kapıları yumruklayıp kırmışlardı. Dayımın da başına geldi. Ama bu kadar büyük bir saldırı yaşamadık daha önce.”
Geceleri uyuyamadığını, ani bir harekette tedirgin olduğunu söyleyen Songür, travmanın etkisini şimdilik kestiremediğini ifade ediyor. Bu tür saldırılarda yeterli ceza verilmediği için ailesinde, “Bu adam serbest kalır mı, başına bela olur mu?” kaygısı yaşandığını da ekliyor.
Şiddetin görünmeyen ama kalıcı etkileri
Eski TTB Başkanı, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Raşit Tükel, “Bu tür şiddet travmaları kısa süreli olmuyor, uzun sürede ortaya çıkıyor” diyerek şu bilgileri veriyor:
“Şiddetin görünmeyen ama kalıcı, uzun süreli etkileri var. Çalışma ortamındaki konumu da olumsuz etkiliyor, birtakım psikolojik sorunlar ortaya çıkarıyor. Çalışmaya ilişkin o bağlılık zayıflayabiliyor, giderek meslekten uzaklaşma eğilimi baş gösterebiliyor. Bunlar da sağlık hizmeti verme kapasitesini etkiliyor. Şiddete uğrayan hekimlerin yaşadığı travma, hastaya vereceği hizmetin niteliğini etkiliyor. En çok da yine hastalar zarar görmüş oluyor.”
Şiddeti doğuran nedenlere bakmak gerektiğini söyleyen Prof. Tükel, sağlıkta dönüşüm programının temel özelliklerinden birine, performans sistemine işaret ediyor. Daha çok hastaya bakmak, daha çok işlem yapmak, sağlık hizmeti talebinin kışkırtılmasıyla hastanelere aşırı başvuru yapıldığını belirten Tükel, sağlıkta dönüşüm programıyla birlikte daha önce bir kişinin bir yılda doktora başvuru sayısı 3,1 iken şimdi 9’u geçtiğini, yani üçe katlandığını hatırlatıyor. Bütün birimlerde yığılma olunca hizmetin aksayan tarafları da şiddet olarak sağlık çalışanlarına geri dönüyor.
Prof. Tükel, hekimleri değersizleştiren söylemlerin, hastayla hekimi karşı karşıya getirdiğini, sağlık hizmetindeki aksaklığın sorumlusu hekimlermiş gibi bir algı yaratıldığını söylüyor:
“Bir taraftan sistemin aksayan tarafları gizlenirken sağlık çalışanları günah keçisi yerine kondu. ‘Hekimin eli hastanın cebinde’ dendi, ‘iğne bile yapamaz’ dendi. Sanki bütün bunların sorumlusu sistemin ortaya çıkarttığı durum değil de hekimlerin tutumlarıymış gibi yansıtıldı. Hekimle hasta karşı taraflardaymış gibi bir durum yaratıldı. Halbuki aynı taraftayız. Farklı bir sağlık sistemi içerisinde daha nitelikli hizmet vermek istiyoruz. Bunun suçlusu biz değiliz. Bunu bir şekilde halka ulaştırmak önemli.”
Şiddeti yaratan nedenlere odaklanırken, hastanelerin güvenli hale getirilmesinin de şart olduğunu hatırlatıyor Prof. Tükel:
“Eğer bir şiddet uygulandıysa mutlaka o hastane içerisinde o şiddetin yaşanmasına neden olan özellikler ortaya çıkarılıp risk analizlerinin yapılması gerekiyor. Ama bizde tam tersi oluyor. Şiddet yaşanınca üstünün kapatılmaya çalışıldığını görüyoruz. Sağlık Bakanlığı’nın, şiddete uğrayan hekime destek olması, yanında olması, halkı doğru bilgilendirmesi, uygun söylemleri halka aktarması gerekirken bununla da karşılaşmıyoruz. Şiddet gören hekim, sağlık çalışanı yalnız kalıyor, mesleki hayatından uzaklaşmaya doğru yönelmiş oluyor.”
Kaynak: DWTürkçe