Onca yılda tanık olduğum şiddet ve tecavüzü, mesleki raporlar dışında yazıp anlatabileyim isterdim…
Çözüm olacağına inansam, öyle yahut böyle izi sürülüp mağdurların dile düşebileceğini düşünmesem, süregelen bu zulmün tedavisinin devlet, aile, toplum işbirliği kadar, medikal iyileştirme ve ağır yasal hükümler gerektirdiğine inanmasam, anlatırdım belki.
Kimi kurumlarımızda erkek ve kız çocuklarımızın kendi cinsinden kişilerce mağdur edildiğini …Yahut aile kurumundaki ensesti…
Tutucu bir kasabada ensest sonucu hamile kalan kızından doğan torununa anne memesini yasaklayan, bebeyi ölüme mahkum ederken, kendi de nafile orucu tutan, bebek ölünce günahtan kurtulduğuna inanıp, insan içine çıkan dedenin zulmünü hiç unutmadım…
Kurumsal çürümeler, denetimsizlikler, cezaevleri, yatılı okul ve yetiştirme yurdu yatakhane lerinde, olması gereken sistem ve ekip yoksa hele, olanlar, olabilecekler akla ziyan…
İnsanlık tarihi kadar eski , günümüzde de yaygın, sınır falan tanımayan bu hastalıktan yakasını kurtarabilmiş, toplu yaşanan/ aynı mekanda uyunan bir yer var mı, olabilir mi?
Vukuat sonrası mağdur ya da mağdure ayrı çile çeker, kurum çalışanları ve sorumlusu/ il yönetimi ayrı, aile, mahalle ayrı, cezaevi çalışanları ayrı. Yasal ekibin işi farklı zorluk taşır.
Ne kişisel ceza çare olur, bu tür işlerin arkası kesilir, ne öğüt olur yatılan süre, ne bu işten zarar gören çocuk, kız yahut erkek, farketmez mimlenmekten kurtulur, ne de aile başını öne eğmekten, suçlu oymuş gibi…
Eskiden kurumlar kapatılır, ekip dağıtılır, çocuklar başka illerdeki kurumlara gönderilirdi, bu da ayrı bir ezaydı. Bir toplu soruşturmada Ankara’dan gelen müfettiş, ‘bu kurumu yıkın, üstüne kireç dökün, başka çıkış yolu yok’, demekten kendini alamamıştı.
Yakalım, yıkalım, kapatalım, dağıtalım, üstüne kireç kaymağı yahut asit dökelim.
Bunlar çözüm mü?
Çözüm nerede?
Kurum bakımı çözüm mü? Hatta gereğince denetlendiği su götürür koruyucu aile uygulaması, çözüm mü?
Pansiyon uygulaması, vakıfların koruması çare mi?
Belki korunmaya muhtaç çocukların bakım ve eğitimi, rehabilitasyonu yeniden ele alınmalı.
Neden otistik, Down Sendromlu, engelli çocuklara kurum bakımı vermek yerine, bunların ille de ilk iki grubunu görmezden gelip, sonunculara kısmen destekle bakıyoruz?
Kurum bakımını gerektiren sosyal kördüğümler sözümüz dışı, ancak korunma kararı çıkıp çocuklar yuvaya verildikten sonra anneyle babanın farklı eşlerle birkaç kez daha yanlış beraberlikler kurup, bir çocuk ordusunu farklı kurumlara vermesi, bizde sıradan iş.
Hele bir sorun, ‘nereye kadar?’ diye…
Yanıt aynıdır; ‘Devlet keyfimin bekçisi mi ?’ ya da: ’Devlet ney’çün var?’
En gelişmiş sosyal güvenlik sistemi bile başedemez, bu hallerle.
Aileyi destekleyerek çocuklara öz ailesi yanında bakmak , uzman denetimiyle, rehabilitasyon eğitimiyle, belki kısmen kolay bir çözüm olabilir.Ya da kurum bakımı olmazsa olmaz vak’aları daha iyi ele almaya yer, zaman, eleman ayrılabilir.
Vakıflar bünyesinde çocuk bakımı yeniden gözden geçirilerek, her iki tarafı da rahatlatacak yasal düzenlemeler olabilir. Denetimler daha sık ve sıkı yapılabilir, personel titizlikle seçilir.
Nesin vakfında bebek bakımı yasaktı, esasen bu iş devletin tekelinde, iyi ki öyle. Ama sevgili A.Nesin vakfa bebek almak isterdi. İstemekle gerçekler denk düşmüyor, ne yazık.
Bu netameli alanda Devlet iyi ekip kurmak, kılavuzluk etmek, verilen hizmeti, kurum ve çocuk üzerinden hakkıyla, duyarlılıkla denetlemek, izlemek için var. Yanlış ailelerden gelen çocukları doğru yetiştirmek için var. Yarından umut kesmemek için, acıyı paylaşmak, yalnız değilsin demek için.
Kişilik bozukluğu, cinsel tercih sapkınlığı taşıyan elemanları bünyesinde barındırmamak, rehberlik hizmetini hakkıyla sürdürmek için…Vakıfların yatılı bakım hizmetinden el çekmesini, taşımalı eğitimin yapılamadığı yerlerde pansiyon desteği vermesini devletin üstlenmesi ve tüm vakıf hizmetlerinin sil baştan düzenlenmesi çözümün ilk adımı olamaz mı?
Gerek bizim, gerek azınlık vakfı kurmuş vatandaşlarımızın hem mal varlıkları, hem işleyiş sistemlerinin hak ihlalleri, hak teslimi yapılarak düzeltilmesi kadar, öğrencilere dönük eğitim vakıflarının bilirkişiler ve yargı marifetiyle yeni baştan ele alınması, sicili kuşkulu olanların hizmet dışı bırakılması, yaptıkları kadar yapamadıklarını da, ilgili üst makama rapor ettikleri gibi, Gençlik-Spor, Milli Eğitim, Aile ve Sosyal Politikalar bakanlıkları üzerinden, halka da bildirmeleri, hangi bütçeyle neyi nereye kadar gerçekleştirdikleri, hedefleri, başarıları, yaptıkları kadar yapamadıklarını da açıklamalarını istemek, hepimizin hakkı…
Emanete hıyanet eden sapkınlar için birkaç asırlık hapis cezasıyla meslekten men, anlayana yeterli azap…Burada çocukların korunması önemli. Hem rehabilitasyon eğitimi için, hem ekrandaki sosyal konsomatris eline yem olmamaları için, hem devletin gizli kalması gereken dosya bilgilerinin yazılı görsel basında paylaşılmaması için, hem de çocuğun geçmişini silebilmesi, bu güç işin hakkından meslek elemanları ve devlet desteği ile gelebilmesi için.
Devlet, kendi asli işlerine ortak olan vakıfları sürekli, düzenli, soluk aldırmayacak kadar çok yönlü denetlemek yanında, devletlu kimliği, yatırımcı, eğitimci, koruyup kollayıcı nitelikleriyle, bütün çocukları ve yetişkinleri mutlu etmek için var.