Azadiya Welat, PKK’nın 1994’ten 2006’ya kadar haftalık, 2006’dan sonra da günlük çıkan Kürtçe parti gazetesi. Tam bir örgüt gazetesi. Köşe yazarları arasına PKK’nın lider kadrosu da var.
https://twitter.com/Mervan_D13_/status/712906361806405632
Gazetenin birinci sayfasında her gün PKK’nın dağ kadrosundan isimlerin açıklamalarını, onlarla yapılmış röportajları ya da PKK’nın eylemlerine güzellemeleri görmeniz mümkün.
https://twitter.com/Mervan_D13_/status/717218640156819460
Arada bir kapatılsa, toplatılsa da her gün böyle bir gazete “basın özgürlüğünün olmadığı” Türkiye’de çıkıyor, bayilere ulaşıyor ve satılıyor!
Bu gazetenin Yazı İşleri Müdürü olan 19 yaşındaki Rohat Aktaş Cizre’deki çatışmalar sırasında öldürüldü. Hemen ilk akla gelen “Peki 19 yaşında biri nasıl Yazı İşleri Müdürü olmuş” sorusunun cevabı bu röportajda verilmiş: “Yazı İşleri Müdürlerine çok dava açıldığı için, gazetede işe bu mevkiden başlanıyormuş.”
Gazeteden yapılan açıklamalara bakılırsa Cizre de ilk görev yeriymiş.
Şüphe çekici bir hikâye. Şüpheleriniz Rohat Aktaş’ın şimdilerde nedense kapatılan Twitter hesabına girince dağılıyor.
Profilindeki arka plan fotoğrafında barikatlarda görünen bir namlu ucu var. Profil fotoğrafında ise daha sonra “avda çekilen fotoğrafı” denen elinde silahlı bir resmi. Bunlar da profilindeki yazılar: “Şerefli bir ölüm yaşamanın en güzel ifadesidir” ve HPG (PKK’nın askerî kanadı).
Instagram paylaşımlarında güneş batarken havaya dikilmiş romantik bir keleşin altında “Yüreğimi bir yere bırakmışım” yazıyor. Başka bir fotoğrafta ise “Dağ başında görünen bir PKKlı’nın altında: “Sen değilsen kim?”
Gencecik bir çocuğun böyle bir dünyaya sürüklenip genç yaşta ölümü üzücü ama karşımızda bir “gazeteci öldürüldü” hikâyesi olmadığı çok açık değil mi? Mesela DAEŞ’in Dabiq dergisinde editör olarak çalışan biri bir çatışmada öldürüldüğünde de ilk olarak bir gazetecinin öldüğünden mi bahsedilecek?
Ama bütün bu bilgiler, fotoğraflar, sorular New York merkezli Gazetecileri Koruma Örgütü’nün (CPJ) hiç umurunda olmadı, onları durdurmadı, kafalarını karıştırmadı.
Rohat Aktaş’ın durumuyla ilgili önce “Cizre’de gazetecilik yaparken Bodrum’da mahsur kaldığıyla” ilgili Türkiye’ye çağrı yaptılar.
https://cpj.org/2016/02/cpj-concerned-for-safety-of-injured-journalist-tra.php
Ardından da ölümüyle ilgili ikinci bir açıklama yayınladılar
Peki bu iki açıklamadaki bilgilerin kaynağı kimdi?
Sanki bağımsız bir kaynaktan veriyormuş havasında “yerel haberler” denerek bir kez ve ardından iki kez de Pro-Kürt medya denerek üç kez DİHA yani PKK’nın yurt içi haber ajansı.
Zaten CPJ de, Türkiye raportörü olarak kendine pro-HDP, koruması beklenen karşı fikirdeki gazetecilere saldıran, epey öfkeli bir aktivist-gazeteciyi seçtiği için şaşılacak bir şey yok.
https://twitter.com/hicisleri/status/684353318093762560
https://twitter.com/hicisleri/status/625600165076987904
https://twitter.com/hicisleri/status/608267343702163456
https://twitter.com/hicisleri/status/519419240604905472
Harika bir kısır döngü.
Silahlı bir örgütün gazetesinde ‘çalışan’ 19 yaşındaki bir gencin, silahlı milislerin güvenlik güçleriyle günlerce çatıştığı (Çıkış için 5 kez güvenlik koridoru açılamasına rağmen çıkmayarak http://www.ilkha.com/haber/31434/valilik-son-kez-guvenlik-koridor-acildi) bir yerde ölümünü “gazetecinin ölümü” olarak ver, bununla ilgili bütün iddiaları PKK’nın haber ajansına dayandır, bu şüpheleri, bilgileri umursamayacak öfkeli bir pro-HDP raportörle çalış ve CPJ’nin bu güvenilir ağla ürettiği Türkiye bilgileri her yerde karşınıza Türkiye’deki medyanın durumuyla ilgili tarafsız ve İngilizce bilgi olarak çıksın.
Mesela bu kınama da aynı ‘gazetecinin’ ölümüyle ilgili PEN’den gelmiş http://www.pen-international.org/newsitems/turkey-death-of-editor-journalist-rohat-aktas-in-cizre-must-be-investigate/
Devam edelim. İkinci örnek, daha da felaket. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2015 İnsan Hakları Raporu.
http://www.state.gov/documents/organization/253121.pdf
Türkiye ile ilgili bölüm 74 sayfa. Bu 74 sayfanın yarısından fazlası bölgedeki çatışmalar üzerine. Yüzlerce insan haklarını ihlal iddiası var. Peki iddiaların kaynağı kim? 74 sayfalık raporda tam 38 kez İnsan Hakları Derneği’ne, 12 kez de İnsan Hakları Vakfı’na atıf var.
İnsan Hakları adını silahlı gruplarla olan ilişkileriyle kirleten bu vakıf ve dernekle ilgili söylenecek çok şey var. Sadece en son açıkladıkları raporu bakalım. İHD, TİHV ve Diyarbakır Barosu’nun imzasını taşıyan Cizre raporu.
http://tihv.org.tr/wp-content/uploads/2016/04/Cizre-G%C3%B6zlem-Raporu_31-Mart2016.pdf.
Raporu okuyunca devletin bir anda kafasına esip Cizre’ye saldırdığını düşünebilir biri.
Youtube’da yüzlercesi bulunacak, Vice News’ın da çektiği silahlı milisler de meğer kötü bir kabusmuş. https://www.youtube.com/watch?v=Bwe4msjHCXs.
Sadece Cizre’deki çatışmalarda şehit olan 100’e yakın asker ve polis de göktaşı düşmesi sonucu hayatını kaybetmiş. 52 sayfalık raporda 14 kez asker, 27 kez polis, 10 kez özel harekâtçı geçmesine rağmen, aylarca Cizre’de özyönetim ilan edip her sokağa barikat kuran, mayınlar, el yapımı patlayıcılar yerleştirip çatışan PKK’ yapılanmaları YDGH ve YPS'den bir kere bile bahsedilmiyor. PKK’dan ise sadece bir kere bahsedilmiş. O da raporun genel havasını veren şu tanıklıkta;
“Polisler marketleri kırıp içeriden çaldıkları dondurma ve şekerleri küçük çocuklara gösterip eğer ‘Pis PKK’ derseniz size veririz’ dediler. Biz de istedik. Ama bize hareket çektiler; dalga geçtiler.”
ABD Dışişleri Bakanlığı da kendisine çok güvenilir bir kaynak bulmuş görüldüğü gibi.
İnsan hakları örgütü zannettikleri bu örgütlerin ne örgütü olduklarını anlamak için DAEŞ’in Suruç ve Ankara katliamları ve PKK’nın Ankara katliamları sonrası yayınladıkları bildirilere şöyle bir bakmaları yeterli.
https://twitter.com/theegilli/status/709666767992430592
Canlı bomba DAEŞ'liyse, örgütün adını vererek, hükümeti de delilsiz fail ilan ederek kınarken, canlı bomba PKK’lıysa, failin adını nasıl saklayacağını şaşırarak, uzaylıları kınayan insan hakları örgütleri bunlar! Galiba ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bunun farkında olmadığını düşünmek epey saflık oluyor…
Ve son örnek AB’nin son İlerleme Raporu. Hollandalı sosyalist parlamenter Kati Piri’nin yazdığı rapor parlamentoda kabul edildi.
Sosyalist parlamenterin “Eren Erdem’in Sarin Gazı” iddiasına bile yer verdiği ilk hâli parlamentoda biraz toparlanmış. http://www.europarl.europa.eu/sides/getDoc.do?pubRef=-//EP//NONSGML+TA+P8-TA-2016-0133+0+DOC+PDF+V0//EN
Ama hâlâ ortada YDGH’nin sadece hendek kazdığını zanneden, yasal gösteri yapmasına izin verilmesini talep eden, TAK’ın katliamlarını PKK’dan ayrı gören bir absürtlükler dizisi duruyor.
Ama en absürdü rapordaki “Esedullah timleri” üzerine paragrafı. Okuyalım önce:
“Esedullah timleri olarak bilinen ve aralarında Türkiye’nin güneydoğusunda sivillerin kasti olarak öldürmesinin de bulunduğu ciddi insan hakları ihlallerinden sorumlu olduğu görülen özel polis operasyon güçlerinin eylemlerinden dehşete düşmüş olup; Türk yetkililerden ‘Esedullah timlerinin' eylemlerine yönelik titiz bir soruşturma ve bu suçlu insan hakları ihlalleri için tam hesap verebilirlik ve ceza talep etmektedir.”
“Esedullah timleri” diye Silvan ve Sur’daki operasyonlardan sonra kurtarılmış bölgelere bazı özel harekât polislerinin duvar yazıları yazdığı biliniyor. Bu yazıların tekrarlanmaması için Emniyet Genel Müdürlüğü bir genelge yayınlamıştı. http://www.hurriyet.com.tr/esedullah-genelgesi-itibarimiza-zarar-veriyor-40016754. Silvan ve Sur’da duvarlara “Esedullah Timi” yazılarını yazmış güvenlik görevlileri hakkında da soruşturma açılmıştı. http://www.haberlinks.com/silvanda-duvar-yazilarina-sorusturma-baslatildi/
Bunun dışında Esedullah Timleri diye polis içinde bir yapı olduğuna ve o yapının kasti olarak sivilleri öldürdüğüne dair medyada çıkmış somut tek bir haber bile yok. Hatta PKK’ya yakın insan hakları örgütleri ve baroların raporlarında bile bu timlerin varlığı ve işlediği suçlarla ilgili söylentiler dışında belgeye, bilgiye dayalı herhangi bir veri bulunmuyor. Hatta böyle timlerin olup olmadığını HDP’li vekiller Meclis’te İçişleri Bakanı’na soru önergesi olarak sorduklarına göre onlar da tam olarak bilmiyor.
Ama HDP’li vekillerin bile emin olamadığı bu 'Esedullah Timleri’nin polis içinde bir tim olduğunu ve kasten sivilleri öldürdüğünü AB raportörü biliyormuş demek!
Peki nereden biliyor olabilir? Tabii ki Esedullah Timlerinin bir DAEŞ yapılanması olduğunu dahi iddia eden PKK’ya yakın haber ajanslarının buna benzer haberlerinden. http://dihanews.pw/tr/news/content/view/493392?page=3&from=920881492.
Hollandalı raportör vekilin bu eşsiz bilgilere ulaşmasını sağlayan kaynağının, PKK’nın silah bırakmasından hayal kırıklığı duyacağını dahi yazmış, Hollandalı gazeteci değildir umarız. https://twitter.com/beybinn/status/720644918608293889
Eh Türkiye artık atış serbest ülkeler statüsüne sokulduğu için bunların hiçbirinin önemi de yok. Kimin umurunda yalan söylemeleri!
O zaman raporlarını da kimsenin umursamamasına üzülmemeyi öğrenmeleri gerekecek…