Hemen her bakanlar kurulu açıklandığında medyaya düşen klişe bir cümle: Yeni kabinenin tek kadın bakanı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı oldu. Yeni kabine de bu anlamda istisna olmadı.
Lakin ilginçtir, seçim hükümetinin en çok konuşulan bakanı ne tesadüf ki kabinedeki tek kadın bakan olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan oldu.
Kabine açıklandıktan sonraki 3-4 gün içinde Gürcan üzerinden oluşturulan meseleleri şöyle özetlemek mümkün:
1- Başörtüsü ve başörtüsünü ne zaman taktığı.
2- Boşanmış olması.
3- Twitter’da yazdığı kısas üzerine epey tartışmalı ifadeler.
4- Facebook’ta yazdığı iddia edilen ancak henüz kanıtlanamayan börek yapma becerisi ve ailenin saadeti arasındaki korelasyona ilişkin epey saçma ifade.
Burada dikkat çekici bir unsur var: Kabinede aile hayatı, dindarlığı, twitter ve facebook postları ve görüşleri açısından tek tartışmaya değer kişinin bir KADIN bakan olması tesadüf mü?
Kabinedeki diğer 25 bakanın özel hayatı, kişisel görüşleri, gafları, saçma fikirleri hiç mesele olmazken, kabine açıklandığından beri sadece bir bakanı, KADIN bakanı konuşuyor olmamız tesadüf mü?
Kabine açıklandığı zaman (haklı olarak) neden sadece bir kadın bakan var diyen birçok kişi bu 48 saat içinde tek olan kadın bakanı linç etmeye girişti.
Başörtüsü üzerinden ırkçı yorumlar yapıldı, özel hayatı üzerinden belaltı vuruldu, söylediğinden emin olunmayan ve açıkçası gerçekten söyleyip söylemediği umursanmayan bir söz yüzünden alay konusu oldu.
Belki de tam da bu yaşanılan kabinede kadın temsilinin azlığını açıklıyor olabilir mi?
Kadınlar siyasete girmek konusunda çekingen davranıyor olabilir mi? Erkek meslektaşlarından çok daha sert bir muamele göreceklerini düşünüyor olabilir mi?
Bu nedenle erkek karar vericiler kadın siyasetçileri bir yük veya risk olarak görüyor olabilir mi?
Bu nedenle kadınlar siyasetin basamaklarından erkek meslektaşlarına göre çok daha zor çıkıyor olabilir mi?
Kabinede, siyasette, bürokraside, özel sektörde, medyada kadın yönetici sayısının azlığı bizim kadınlara reva gördüğümüz bu rezil muameleden kaynaklanıyor olabilir mi?
Bırakın kadınları erkek dünyalarında ilerlemeye teşvik etmeyi, onlara bu alanlarda aslında hiç istenmediklerini çoğu zaman aşağılayıcı yollarla öğretmiyor muyuz?
Irkçılık, cinsiyetçilik ve sınıfçılık son derece sinsi günahlardır. Çoğu zaman direkt yakalanmazlar, başka argümanlar arkasına saklanırlar. Üstüne üstlük çoğu zaman bu günahlar kendilerini bu konuda en günahsız ilan edenler tarafından işlenirler.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan ile belli ki siyasi görüşüm bazı konularda uyuşmuyor. Ancak kendisini tebrik ediyorum. Kendisi ile gurur duyuyorum. Ve kendisine bu zorlu erkek dünyasında kolaylıklar diliyorum.