Mahkeme bugün verdiği kararla, 'terör örgütü propagandası yapmak' suçlamasıyla ceza alan barış akademisyenlerinin ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğine hükmetti.
AYM genel kurulunda sekiz üye ihlal bulunduğu yönünde, diğer sekiz üye ihlal bulunmadığı yönünde görüş bildirdi. Ancak Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'ın 'ihlal' yönünde oy kullanması nedeniyle, 'eşitlik halinde başkanın katıldığı tarafın oyunun iki oy sayılacağına ilişkin hüküm' gereği bireysel başvuruda ihlal kararı verildi.
Hak ihlali kararı verilen akademisyenlerden biri olan Canan Özbey ve avukatı Aslı Kazan BBC Türkçe'ye konuştu.
Avukat Kazan, bu kararın ceza almış, davası süren ya da hâlâ soruşturma aşamasında olan tüm barış akademisyenleri için emsal olacağını söyledi:
"Uzun süredir çok ciddi mağduriyetler yaşanıyordu. İmza attığı için sözleşmesi yenilenmeyen akademisyenler intihar etti. Sadece barış çağrısı yapan bir metni imzalamışlardı ve daha en başında ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekiyordu. Dolayısıyla bu kararı çok sevindirici buluyorum.
"Davası süren, ceza almış ya da hükmün açıklanması geri bırakılan diğer barış akademisyenleri için de emsal olacak."
Barış akademisyenlerin kaçı yargılandı?
İmzacı akademisyenler hakkında hâlâ sürmekte olan 581 dava bulunuyor.
İlk imzacıların 738'i, ikinci imzacıların 47'si hakkında dava açıldı. Bu davalarda 164 akademisyen hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildi. 4'ü hakkında erteleme kararı verildi. 36 akademisyen ise ceza aldı.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, ihlalin ortadan kaldırılması ve yeniden yargılama yapılması için karar örneğinin yerel mahkemelere gönderilmesine, başvuruculara 9 bin lira tazminat ödenmesine de hükmetti.
Barış için Akademisyenler'in 2016'da hazırladığı bildiriyi Türkiye ve yurt dışından 89 üniversiteden 1.128 akademisyen imzalamış, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın akademisyenleri eleştiren açıklamaları üzerine dayanışma imzalarıyla bu sayı 2 bini aşmıştı.
Bu akademisyenlerin yüzlercesi işten atıldı, pasaportlarına el konuldu, KHK işle kamu hizmetinden men edildi veya tutuklandı.
'AYM'ye başvuran ilk barış akademisyenleri olduk'
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde akademisyenken ihraç edilen Canan Özbey hakkında açılan davada, 'terör örgütü propagandası yapmak' suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmişti.
Dosyası birleştirilen 10 akademisyen (Füsun Üstel, İbrahim Garip, Yasemin Gülsüm Acar, Ayda Rona Aylin Altınay Cingöz, Ece Öztan, Melda Tunçay, İzzeddin Önder, Canan Özbey, Nazlı Ökten Gülsoy ve Zübeyde Gaye Çankaya Eksen) dışında, AYM'ye bireysel başvuru yapmış başka akademisyenler de bulunuyor.
Akademisyen Canan Özbey, AYM'ye başvuru sürecini şöyle anlatıyor:
"Benim yargılandığım 32. Ağır Ceza Mahkemesi, bu süreçte en hızlı ceza veren mahkemelerden biriydi. Bizim mahkeme sürecimiz diğerlerine göre erken bittiği için, AYM'ye en önce başvuranlardan olduk ve dosyalarımız birleştirildi diye düşünüyorum.
"Örneğin hocamız Füsun Üstel de aynı ağır ceza mahkemesinde yargılanmıştı ve onun hakkında da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmişti. Ben hakkımda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını kabul etmiştim ancak Füsun Hoca reddettiği için maalesef cezaevine girmişti."
Geçen dört yıl içerisinde, Özbey gibi 164 barış akademisyeni hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildi.
'Barış istemek hiçbir koşulda suç olamaz'
Akademisyen Canan Özbey, 'Ceza kanununa ve anayasaya aykırı işlediğim herhangi bir suç yoktu ortada" diyor ve bu süreçte yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"2016'nın Ocak ayında bildiri ilan edilmişti ve o günden itibaren kabus dolu günler yaşadık. Şu anda çok yoğun duyguları bir arada yaşıyorum. Barış istemenin neticesini bu şekilde görmemiz, bileğimizin hakkıyla kazandığımız mesleğimizden ihraç edilmemiz ve dört yılın sonunda bugün verilen ihlal kararı bana büyük bir duygu yoğunluğu yaşatıyor.
"Benim mensubu olduğum bölüm, benim gibi ihraç olan akademisyenlere destek çıktı. Hem maddi hem de manevi olarak hep arkamızda durdular, haksızlığa karşı ses çıkardılar. Ancak bu süreçte, bana bir geçmiş olsun bile demeyen, benim bulunduğum Whatsapp guruplarından çıkan arkadaşlarım oldu.
"Bunlar akademisyen olduklarını, aydın ve demokrat olduğunu iddia eden kişilerdi. Bu durum beni Türkiye akademisi adına karamsarlığa itmişti ve bu süreçte beni en çok yaralayan zaten bunlar oldu."
Barış akademisyeni Mehmet Fatih Traş intihar etmişti
Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde akademisyenken imzacı olduğu gerekçesiyle sözleşmesi yenilenmeyen Mehmet Fatih Traş, 24 Şubat 2017'de geride mektup bırakarak intihar etmişti.
Traş mektubunda, imzacı olduğu için bir hoca tarafından 'PKK sempatizanı' olarak suçlandığını yazmıştı:
"Geçen hafta olan fakülte kurulunda hocalardan birinin Beşiktaş'taki TAK saldırısından hareketle Türkiye'nin çok hassas günler geçirdiğini, benim Barış İçin Akademisyenler bildirgesinde imzamın olması müsebbibi ile PKK sempatizanı olduğumu ve dolayısıyla bu üç ders için yapılan görevlendirilmelerin iptal edilmesi gerektiğini önerdiğini öğrendim.
"Sonuç olarak gerekçesi 'görülen lüzum üzerine' olan bir fakülte yönetim kurulu kararı ile derslerim elimden alındı. Dekan ile yaptığım görüşmede iddianın ispata muhtaç olduğunu, hakkımda açılmış hiçbir dava ve soruşturma olmamasına rağmen dönemin bitimine üç hafta kala alınan bu karar gelecekte başka üniversitelere yollayacağım kadro başvurularında beni çok zor duruma düşüreceğini söylesem de bir sonuç alamadım."
O dönem BBC Türkçe'nin ulaştığı fakülte yönetimi, Traş'ın mektubunda belirttiği, imzacı olduğu için sözleşmesinin yenilenmediği ifadesinin doğru olmadığını söylemiş ancak Traş'ın neden okulla ilişkisinin kesildiğini açıklamamıştı.