15 Temmuz darbe girişiminden sonra cemaate yardım kapsamında yürütülen soruşturmalarda ayrı ayrı operasyonlar yapıldı. Gazeteci Nazlı Ilıcak, Temmuz 2016’da, Eylül ayında gözaltına alınan Altan kardeşlerden Mehmet Altan 22 Eylül 2016’da, Ahmet Altan ise 23 Eylül 2016’da tutuklandı. 15 Temmuz’dan hemen önce üç ismin katıldığı televizyon programı gerekçe gösterilerek, dosyaları birleştirildi. Savcılık, daha sonra üç isimle birlikte Zaman Gazetesi ve Samanyolu TV’de çalışan Fevzi Yazıcı, Şükrü Tuğrul Özşengül ve Yakup Şimşek hakkında “ağırlaştırılmış müebbet hapis” istemiyle dava açtı. İddianamede, sanıklara, “cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni değiştirmeye çalışmak” suçu isnat edildi. İddianamede Altan kardeşler ve Ilıcak’ın 15 Temmuz’dan hemen önce katıldıkları televizyon programındaki sözleri, darbe girişimini önceden bildiklerine kanıt gösterildi. Ahmet Altan’ın çeşitli gazete yazıları ve açıklamaları, Nazlı Ilıcak’ın yazıları ve röportajları suçlamalara kanıt olarak sunuldu. Mehmet Altan’ın evinden çıkan bir dolarlar da iddianamede yer aldı. Her üç isimle ilgili çeşitli cemaat davası sanıklarının Bylock programı üzerinden yaptıkları konuşmalar da yine kanıtlar arasında gösterildi.
AYM ve AİHM’e rağmen tutuldu
Mehmet Altan, tutuklandıktan hemen sonra Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Anayasa Mahkemesi, 11 Ocak 2018’de Mehmet Altan ile gazeteci Şahin Alpay’ın hukuksuz biçimde gözaltına alınarak tutuklandıkları gerekçesiyle yaptıkları başvuruyu karara bağladı. Yüksek Mahkeme, öne sürülen kanıtların ifade özgürlüğü kapsamında olduğu, örgüt bağlantısını göstermediği gerekçesiyle hak ihlali kararı verdi. Buna rağmen İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Altan’ı tahliye etmedi. Anayasa Mahkemesi, kararlarının bağlayıcı olduğu açıklaması yapmak zorunda kaldı. Bu süreçte, mahkeme, davayı sonlandırdı ve Mehmet Altan’ı ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum etti. Altan, ancak bu kararı temyiz ettiği istinaf mahkemesinin kararıyla, 6 ay sonra, Haziran ayında tahliye olabildi.
AİHM de Mehmet Altan’ın başvurusu üzerine, “hak ihlali” kararı verdi. Anayasa Mahkemesi kararından hemen sonra Mart 2018’de verilen bu karara rağmen İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, tahliye kararı vermedi. Altan, ancak istinaf mahkemesinin kararıyla tahliye olabildi. Altan, yaklaşık 2 yıl tutuklu kaldıktan sonra özgürlüğüne kavuştu.
Ahmet Altan’a tahliye yok
Diğer sanıklar da Mehmet Altan gibi Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, bu başvuruları 3 Mayıs 2019’da karara bağladı. Mehmet Altan kararından yaklaşık 1,5 yıl sonra karar veren Yüksek Mahkeme, neredeyse birebir aynı kanıtlarla yargılanmalarına rağmen Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın haklarının ihlal edilmediğine hükmetti. Şubat 2018’de haklarında hüküm kurulan sanıklar, AYM kararının da aleyhte olması gerekçesiyle tahliye edilmedi.
Yerel mahkeme mahkum etti
Mehmet Altan’ı tahliye etmemesi nedeniyle eleştirilen İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, 16 Şubat 2018’de davayı sonlandırdı. Mahkeme, Altan kardeşler ve Ilıcak’ın da aralarında olduğu tüm sanıkları ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum etti. İstinaf mahkemesinin de onamasının ardından karar Yargıtay’da temyiz edildi. Özellikle Mehmet Altan’ın AİHM ve AYM kararına rağmen mahkum edilmesi büyük tartışma yarattı.
Yargıtay bozdu
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, davada verilen kararları bozdu ve sanıkların yeniden yargılanmasına hükmetti. Daire, AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin hakkında toplanan kanıtların suçlanmasına yeterli olmadığı, yazılarının ve açıklamalarının ifade hürriyeti kapsamında olduğuna hükmettiği Mehmet Altan’ın beraatine karar verilmesini istedi. Mehmet Altan ile dosyası neredeyse birebir aynı olan Ahmet Altan ile Nazlı Ilıcak için de Yargıtay, “FETÖ’ye bilerek ve isteyerek yardım” suçundan ceza verilmesi gerektiğine hükmetti. Bu cezaya ise “darbe yapılması ihtimalinin olduğu bir dönemde yazılan makaleler ve yapılan açıklamaların gazetecilik faaliyeti kapsamında olmaması” gerekçe gösterildi. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının ise “Hatalı ceza tayini” olduğu belirtildi.
Kararda, sanıkların anayasayı ihlal suçuna fail olarak iştirak ettiklerinin kanıtlanamadığı belirtildi. Kararda, Altan ve Ilıcak’ın örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla bağlı olup, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içeren faaliyetleri nedeniyle bu örgütün üyesi oldukları yönünde iddia ve kabul bulunmayan dosyada buna dair herhangi bir delil de olmadığı aktarıldı. Kararda, Altan ve Ilıcak’ın kamuoyunca tanındıkları, görüşlerini savunmalarının da olağan olduğu belirtildi. Buna karşılık Altan ve Ilıcak’ın eleştiri sınırlarını aşan konuşmalarının ve yazılarının olduğu vurgulanarak, “örgütün sempatizan sınıfını oluşturan geniş halk kitleleri nazarında sözde meşruiyetini korumak amacına hizmet eder mahiyetteki gazetecilik faaliyeti kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayan eylemlerinin, Türk Ceza Kanunu’nun 314/2. maddesinde düzenlenen ‘hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yardım etmek suçunu’ oluşturmaktadır” denildi. Kararda, buna karşılık, Mehmet Altan için, cezalandırılmasına yeterli kanıt bulunamadığı belirtildi
Yargıtay’a rağmen tahliye yok
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay kararına rağmen 8 Ekim 2019’daki ilk duruşma öncesinde tutuklu sanıklar için tahliye kararı vermedi. Altan kardeşlerin avukatı Figen Çalıkuşu, heyetin davanın başından bu yana hukuki tavır göstermediğini belirterek Hakimler ve Savcılar Kurulu’na suç duyurusunda bulundu. Çalıkuşu, 30 gün süreyle HSK’ye aynı dilekçeyi gönderdi. Buna karşılık heyet için işlem yapılmadı. Aynı heyet, 8 Ekim’de ilk duruşmayı gerçekleştirdi. Heyet, ilk duruşmada Yargıtay kararına uydu ve eski kararını tekrarlamadı. Buna karşılık, tahliye kararı da vermedi.
İstanbul Başsavcılığı’nı duruşmada temsil eden savcı, esas hakkındaki görüşünü duruşma arasında verdi. Savcılık, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak hakkında FETÖ/PDY terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım suçundan 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası talep etti. Sanık Mehmet Altan hakkında beraat talep eden savcı diğer 3 sanığın da FETÖ/PDY terör örgütüne üye olmak suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını istedi.
Mahkeme cezayı değiştirdi
Söz konusu suç TCK’nin 220. maddesinde düzenleniyor. Bu maddede, örgüt hiyerarşisine dahil olmamakla birlikte yardım edenlerin örgüt üyesi gibi cezalandırılacakları yer alıyor. Mahkemenin bu cezayı üçte birine kadar indirebileceği belirtiliyor. Bu suça verilen ceza artırımlarla birlikte 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis. Mahkeme, indirim yetkisini kullanarak 5 yıla kadar ceza verebiliyor. Mahkeme de savcının istediği ceza uyarınca hüküm kurdu.
Mahkeme bu suçtan, Ahmet Altan’ı 10 yıl 6 ay, Nazlı Ilıcak’ı 8 yıl 9 ay hapse mahkum etti. Mehmet Altan’ın ise beraatine hükmetti. Mahkeme, böylece alt sınırdan uzaklaşarak hüküm kurmuş oldu.
Tahliyeden sonra yeniden tutuklama
Mahkeme, tahliye kararını ceza miktarı ve suçun niteliğini gözeterek verdi. Her iki isim için yurt dışına çıkış yasağı koydu ve adli kontrolle tahliyeye hükmetti.
1138 gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Ahmet Altan’la ilgili bu karara savcılık itiraz etti. Talebi haklı gören mahkeme, Altan için tutuklama kararı verdi. Tutuklama kararında, ‘Ahmet Altan’ın tutuklu kaldığı süre, terör suçu olması nedeniyle muhtemel infaz süresi, suçun kaçma şüphesi var sayılan katalog suçlardan olması, tutuklama şartlarının devam etmesi, şahsi ve diğer halleri ve ilgili suçun alt ve üst sınırları dikkate alındığında tutuklamanın amaca daha uygun olduğu, adli kontrol tedbirlerinin amaca hizmet etmeyeceği ve yetersiz kalacağı’ kaydedildi. Altan, tahliye olduktan 8 gün sonra yeniden cezaevine konuldu.
Dört yıl geride kaldı
Ahmet Altan’ın özgürlüğünden mahrum kalışının üzerinden 4 yıl geçti. Bu yıl içerisinde yasalaşan infaz paketinde, anayasal düzene karşı işlenen suçlarla terör suçları kapsam dışı bırakıldığından Altan özgürlüğüne kavuşamadı. Bu suçlar, pandemi nedeniyle gerçekleştirilen tahliyelerin de kapsamı dışında bırakıldı. Altan, halen istinaf mahkemesi ve Yargıtay’dan çıkacak kararı bekliyor. Avukatının yaptığı itirazlar ve tahliye başvuruları ise sonuçsuz kalıyor.