Ana SayfaManşetKundakçılık mı fırsatçılık mı?

Kundakçılık mı fırsatçılık mı?

Türkiye içerisinde uzun süredir terör eylemi yapamayan örgüt muhtemelen Türkiye’nin her yerinde yangın çıkarabilecek kudrette bir örgüt olarak görünmekten de memnun. Bu yangını siyasileştirerek, HDP kapatılsın tagleri açanlar da bu durumdan memnun gözüküyor. Bu siyasi fırsatçılığın Hatay gibi kozmopolit bir ilde bir yangından tehlikeli sonuçlar yaratabileceğini düşünen birileri mutlaka vardır. Bakanlar, AK Partili milletvekilleri ve valilik başından beri sağduyulu açıklamalar yaptı.

Geçtiğimiz hafta Perşembe günü (8 Ekim) önce Hatay’ın Belen ilçesinde, ertesi gün de komşu İskenderun ile Arsuz’da başlayan ve yerleşim yerlerini tehdit eden orman yangınları herkesi korkuttu.

Hatay Valiliği, 9 Ekim’deki ilk açıklamasında Belen’deki yangının trafo patlaması yüzünden çıktığını ve şiddetli rüzgarın etkisiyle büyüdüğünü açıkladı:

http://www.hatay.gov.tr/basin-aciklamasi2020-23

Ertesi gün ise Valilik ikinci bir açıklama daha yaparak “Yangında sabotaj ihtimaliyle ilgili gözaltına alınan şahıslar olup konuyla ilgili soruşturma devam etmektedir. Henüz sabotaj ile ilgili kesin bir bilgiye ulaşılamamıştır. Hem yangının seyrini hem de sabotaj ihtimalini araştırmak için bölgemizde İHA’lar görev yapmakta kolluk kuvvetlerimiz de kapsamlı bir şekilde konuyu araştırmaktadır” dedi.

http://www.hatay.gov.tr/basin-aciklamasi10102020

İlk gün bahsedilmeyen sabotaj ihtimalini ikinci gün güçlendiren iki faktör oldu.

Yangın sadece trafo bölgesiyle sınırlı kalmamış, eş zamanlı olarak önce Belen, ardından Arsuz ve İskenderun’da birbirinden farklı noktalarda orman yangınları çıkmıştı.

Bu durum şüpheleri artırırken “Ateşin Çocukları İnisiyatifi” internette PKK’ya yakın bir sitede “kundakçıları selamlayarak” yangını üstlendi.

PKK’nın daha önceki orman yangını sicili, yangınların başladığı 8 Ekim tarihinin Öcalan’ın sonu İmralı’da biten Suriye’den çıkarılışının yıldönümüne denk düşmesiyle birleşince, başta Hatay olmak üzere yangının PKK tarafından çıkarıldığına sosyal medyada insanlar kani oldu.

Hatta artan tepkiler üzerine HDP bile kınama mesajı yayımlandı.

İlk andan itibaren olayla bizzat ilgilenen Bakan Pakdemirli, İçişleri Bakanı Soylu ve Hatay Valiliği, “sabotaj ihtimalinin araştırıldığı”ndan daha ileri bir şey söylememiş olsa da, yine İçişleri Bakanı yangın dolayısıyla gözaltına alınan iki kişinin sosyal medya paylaşımları yüzünden gözaltında olduğunu açıklamış olsa da, aynı anda farklı yerlerde yangın çıkabilmesinin sabotaj dışında mantıklı bir açıklaması bulunamadı. 

Bulunamadı çünkü Türkiye’nin dünyadan kopukluğunun etkisiyle bu resimde büyük bir eksik parça vardı.

Türkiye’de yangınların başladığı Perşembe gününden itibaren Hatay’ın güneyinde İsrail, Lübnan ve Suriye’de de yüzlerce farklı noktada orman yangınları çıkmıştı.

Perşembe günü İsrail’de, Lübnan sınırındaki ormanlık alanlarda ve Batı Şeria’daki yerleşim yerlerinde aynı anda birbirinden bağımsız onlarca farklı noktada çıkan orman yangınları yüzünden binlerce insan evlerinden tahliye edildi. Hatta İsrail Başbakanı Netanyahu, Kıbrıs ve Yunanistan’dan yardım istedi.

Ve ne tesadüf aynı anda pek çok farklı noktada yangınlar çıkması yüzünden İsrail’de de kundaklamadan şüphelenenler oldu.

Özellikle Batı Şeria’daki yasadışı yerleşim yerlerinin yakınlarında yangınlar çıkınca İsrail devlet yetkileri, sağcı siyasetçiler ve gazeteler yangınların Filistinlilerin tarafından çıkarıldığını iddia ettiler.

Bir kaç haberden okuyalım:

“…güvenlik yetkilileri Batı Şeria’da özellikle Maoz Zvi’deki yangınların Filistinlilerin kundaklaması sonucu çıktığından şüpheleniyor.” (The Jeruselam Post)

https://www.jpost.com/israel-news/fire-breaks-out-near-modiin-illit-houses-burn-and-residents-evacuated-645138

“Yerel medyanın İsrail güvenlik ajansı Şin Bet’teki kaynaklarından aktardığına göre bazı yangınların Arap asıllı İsrailli kundakçılar tarafından çıkarıldığından şüpheleniliyor.” (i24news)

https://www.i24news.tv/en/news/israel/1602253560-wildfires-break-out-across-israel-amid-scorching-heatwave

“Shomron Yerel Meclisi’nin başkanı Yossi Dagan, Güney Samaria’daki yangınların terörist saldırı olduğu söyledi: “Bu her açıdan bir terör saldırısı. Buna güvenlik ve siyasi bir mesele olarak bakılmalı. Kundakçılara ve tehditlerine diğer terör saldırılarıyla aynı ciddiyetle yaklaşmalıyız.” (TheJewishVoice)

Fakat sadece İsrail’deki ormanlar da yanmadı.

Geçen hafta Perşembe gününden itibaren komşu Suriye de bütün hafta sonu orman yangınlarıyla boğuştu.

Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki şehirleri Lazkiye, Tartus, daha iç bölgedeki Humus, Hama ve  İsrail sınırındaki Kuneytra şehirlerinde eş zamanlı olarak orman yangınları çıktı. 

Yangınlarda üç kişi hayatını kaybetti, 70 kişi yaralandı.

Aynı anda farklı yerlerde bu kadar çok yangın çıkması Suriye’de de kundakçılıkla açıklandı. Adalet Bakanlığı yangınlarının sorumlularına en ağır cezaların verileceğini söyledi.

Televizyonlarda motosikletle yangın çıkarıp kaçanlarla ilgili ihbarlar yapıldı.

Esad taraftarları arasında viral olan bir blog yazısında ise kundakçıların kim olduğu ilan edildi:

“Orman yangınları ABD ve Türkiye’nin ajanlarının işi. Çünkü Suriye’de kaybettiklerini anladılar, en büyük kurtuluş savaşı da geliyor ve onu erteletmeye çalışıyorlar.”

Peki bu ABD ve Türkiye ajanları komşu Lübnan’dan ne istemiş olabilirdi?

Çünkü yine Perşembe ve Cuma gününden itibaren Lübnan’da da ormanlar cayır cayır yandı.

Geçen yıl yaşanan orman yangınlarında felç olan, yangınlarla mücadele edemeyen hükümete karşı büyük sokak gösterileri yaşanan ülkede aynı anda 100’ü aşkın farklı noktada orman yangını çıktı.

Lübnan’da itfaiye birimlerinin başındaki general, durumu “Aynı anda her yer yanıyor, çıldırmış gibi.” diye özetledi. Ülkedeki bütün askeri helikopterler bile yangınlarla boğuştular.

Lübnan’da yangınların sebebi olarak sosyal medyada dolaşan bir videoda zeytinlikteki kuru otları yakan bir grup genç suçlandı.

Yani Doğu Akdeniz’deki dört ülkede, aynı günlerde yüzlerce farklı noktada çıkmış yangınlardan bahsediyoruz.

Eğer sabotajsa İsrailli sağcıların suçladığı Filistinliler, Esadçıların suçladığı Türk ajanlar ve PKK’lılar aralarında anlaşıp bu yangınları çıkarmış olması gerekir.

Ya da daha mantıklı bir açıklaması var.

Aslında dört ülkede de siyasetçiler ve güvenlikçiler dışında bilim insanlarının, meteorologların açıklaması aynı.

Eylül ayının başından beri de uyarıyorlar.

Tarihin kaydedilmiş en sıcak eylül ayından sonra en sıcak ekim ayı yaşanıyor bölgemizde.

Türkiye’de sosyal medya kullanıcılarının yakından takip ettiği meteoroloji uzmanı Yaşar Türker de Eylül ayından bu yana Türkiye’de sıcaklık rekoru kıran illeri yazıyor.

Hatay Valiliği, yangının trafo patlamasından çıktığını açıkladığı gün de şöyle yazmıştı:

“İskenderun Belen arasında Sarımazı’da çıkan orman yangını trafo patlaması sonucu çıkmış deniyor, ancak İskenderun güneydoğudan esen rüzgarın fön etkisiyle 2 gündür 35 dereceyi geçmekteydi ve kupkuru bir hava var.”

9 Ekim günü saat 15.00’de İskenderun’da hava sıcaklığı 36,3 dereceye kadar çıkmıştı.

Aynı 9 Ekim günü Trabzon’da bile hava sıcaklıkları 32 dereceyi görünce, iki farklı noktada orman yangınları çıktı.

Yine aynı gün Mersin Bozyazı’da da orman yangını çıktı. Mersin’de de hava sıcaklığı 35-36 dereceleri görmüştü.

Peki rekor kıran hava sıcaklığı nasıl yangınlara neden olabiliyor?

Meteorolog Yaşar Türker’den okuyalım:

“İskenderun’daki orman yangınının uydudan belirlenmiş hali ve uydu görüntüsü. Akdeniz doğu kıyıları boyunca, İsrail, Filistin, Lübnan, Suriye ve Türkiye’de sıcaklıklar 35-38°C’lere kadar tırmandı ve çok fazla sayıda yangın çıktı.”

“İskenderun’un son bir haftalık sıcaklık ve nispi nem grafiği. 8 Ekim Öğle/akşam saatlerinde itibaren doğulu rüzgarın fön etkisiyle nispi nem (RH) %6’lara kadar gerileyip 48 saatlik bir dönemde çok düşük seyretti. Haliyle yangına müsait bir ortam oluştu.”

“Dün öğlen başlayan ve İskenderun, Belen, Arsuz çevrelerinde 1500 hektarın zarar gördüğü orman yangınına havayı kurutup sıcaklığı 35-38 derecelere çıkararak ortam hazırlayan kuvvetli doğulu rüzgarlar hava araçlarının müdahelesini de çok zorlaştırıyor. Rüzgar öğleye doğru azalıyor.”

Rekor seviyelerde giden sıcaklıklar, nemi düşürüp havayı kurutarak sıcaklıkları iyice artıran şiddetli rüzgarla birleşince otların kuruduğu Ekim ayında orman yangınları için şartlar Türkiye, Lübnan, Suriye ve İsrail’in birbirine yakın coğrafyalarında oluşmuştu.

Türker’in yangınlarla ilgili bilimsel açıklamalarını diğer ülkelerdeki meteorologlar da yapmış.

Ama diğer ülkelerden Türkiye’yi ayıran bir fark var.

O da yangının üstlenilmiş olması.

“Ateşin Çocukları” sadece internette yangın ve patlama üstlenmeleriyle tanınan bir isim yine Nüçe Civan adlı PKK’ya yakın haberler yapan bir sitedeki bildirisiyle “Hatay Belen’de faşist sürüleri, askeri alanı ve bütün şehri ateş kül ve korku içinde bırakan kutsal ateşi yakan inisiyatifimizin doğal üyelerini selamlıyoruz” dedi.

“Ateşi yakan inisiyatifin doğal üyelerini selamlamak” tuhaf  bir üstlenme şekli. 

Ama ilk defa bir yangın üstlenmiyorlar.

Google’da tarama yaptığınızda Afyon’dan Trabzon’a son bir yılda çıkmış büyüklü küçüklü onlarca orman yangınını üstlendikleri görülüyor.

Hatta en son Sakarya’da patlayan ve sabotaj sonucu olmadığı da bilinen havai fişek fabrikasındaki patlamayı bile “Sakarya’da hendek ilçesinde bir havi fişek fabrikasını küle döndürdük.” diye üstlenmişlerdi.

Hatay’daki yangından sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da buna dikkat çeken bir açıklama yaptı:

“Özellikle sosyal medya üzerinden Türkiye’de huzursuzluk oluşturmaya çalışanlar, örneğin dün Trabzon’daki yangınla ilgili de aynı hadiseyi söylediler. Bir örtü yangını netice itibarıyla. Bunu, bir terör örgütünün kampanyasına döndürmek isteyenler de var. Buna gelinmemesini, bu tahrike kapılınmamasını istiyoruz, istirham ediyoruz. Nedeni de şu; 1 Ocak’tan bugüne kadar, terör örgütünün çeşitli adlar altında üstlendiği, ‘Ateşin Çocukları’ da dahil olmak üzere yaklaşık 850 olay var. Bu olayların 400’ü hiç yok. Hiç baki olmamış. Neden? Bunlar da bir çeşit terör propagandasıdır. Bu olayların 300’ünün tüm adli araştırmalar sonucu kontaktan, elektrikten, herhangi bir ihmalden kaynaklandığı savcılıklarımızca tespit edilmiş. Yaklaşık 90’ının soruşturması devam ediyor. 22’sinin PKK terör örgütüyle irtibatlı olabileceği konusunda hem savcılıklarımızın hem güvenlik birimlerimizin tespiti söz konusu. Bizim görevimiz 22 tane değil 1 tane yaptırmamaktır, bunun için çaba sarf etmektir. Ama terör örgütünün kendine ait hakikaten bir propaganda yönetimi var. Bu yöntemi de kamuoyunun bilgilerine arz etmek istedim.”

Gerçekten de üstlendikleri yangınlarla ilgili yine Google’da küçük bir tarama yaptığınızda neredeyse otomatik pilota bağlamış bir şekilde, ajanslara düşen her yangın haberi üzerine bir üstlenme açıklaması yaptıkları görülüyor.

Peki bu üstlenme bildirileri nerede karşınıza çıkıyor?

İşte işin fırsatçılık kısmına geldik.

Kim olduklarını hatta olup olmadıklarını bile bilmediğimiz sadece internet üzerinde var olan bu inisiyatifin son Hatay üstlenmesi dışındaki bütün bildirileri PKK’nın haber ajansı ANF’de haber olarak çıkmış.

Yani eğer böyle bir yapı yoksa bile PKK bu yapının üstlenmelerinin duyulmasından, bunun kendisinden bilinmesinden memnun gözüküyor.

Bu konuda PKK’dan gelen tek yalanlama Eylül 2019’da Mustafa Karasu’nun yine ANF’de çıkan “PKK’nın orman yaktığına dair söylemler uydurmadır. PKK’ya bağlı hiçbir birim ben şurayı yaktım, burayı yaktım dememiştir. PKK’nın böyle bir politikası yoktur” açıklaması oldu.

Ama PKK, TAK’ın saldırılarıyla bile ilişkisi olmadığını söyleyen bir örgüt olduğu için bu yalanlamaların bir anlamı yok.

Hatay’la ilgili yükselen tepkilere rağmen de PKK’dan bir açıklama yapılmadı.

Türkiye içerisinde uzun süredir terör eylemi yapamayan örgüt muhtemelen Türkiye’nin her yerinde yangın çıkarabilecek kudrette bir örgüt olarak görünmekten de memnun.

Bu yangını siyasileştirerek, HDP kapatılsın tagleri açanlar da bu durumdan memnun gözüküyor.

Bu siyasi fırsatçılığın Hatay gibi kozmopolit bir ilde bir yangından tehlikeli sonuçlar yaratabileceğini düşünen birileri mutlaka vardır. Bakanlar, AK Partili milletvekilleri ve valilik başından beri sağduyulu açıklamalar yaptı. 

Ama işleri zor.

Gerçek, bilim, iklim koşulları, küresel ısınma, meteorologların açıklamaları kimsenin umurunda değil.

Onlarla Greta Thunberg ilgilensin.

Karşımızda kundakçılık olmasa da bir fırsatçılık olduğu açık.

- Advertisment -