2020’nin sonuna doğru kadınların sosyal medyadan başlattığı ifşa hareketi, bir ayı aşkın bir zaman geçtikten sonra gündemden düşmüş gibi görünüyor. Fakat gerek ana akım gazetelerin magazin ya da üçüncü sayfalarında, gerekse sosyal medyada “içe dönük” paylaşımlarla, tacizin de kadına karşı şiddetin de durmadığını, gündemden düşmediğini biliyoruz.
#uykularınızkaçsın hareketinin ilk günlerinde çoğu STK gibi Kadın ve Demokrasi Derneği de (KADEM) Twitter hesabından kadınların arkasında olacaklarını ifade eden destekleyici bir açıklama yaptı. Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu’yla bu açıklamaların detaylarını ve kadınlarla ilgili çalışmalarını konu alan bir söyleşi yaptık.
Kadınların Aralık ayının ilk haftasında sosyal medya üzerinden başlattığı, birkaç gün içinde yaygınlaşan #susmabitsin #uykularınızkaçsın hareketiyle ilgili Twitter hesabınızdan kurum olarak siz de bir açıklama yayımladınız. İlk cümlede “sorunların çözümüyle ilgili doğru mecralara yönelmek” gereğinden bahsediyorsunuz; nedir bu mecralar?
Sosyal medya her şeyin çok hızlı yayıldığı, bir o kadar da aynı hızda etkisinin azaldığı bir mecra. Bu gibi sosyal medya hareketleri toplumsal meselelerin açığa çıkması, farkındalık oluşması adına bir başlangıç olabilir fakat kalıcı çözümler üretemez. Üstelik kadınlar yaşadığı cinsel taciz ve tecavüzü ifşa ederken bile suçlanıyor ve yeni bir sosyal travmaya maruz kalıyorlar. Halbuki odak mağdurda değil failde olmalı. Yapılması gereken, tacize uğrayan kişiye sahip çıkarken, tacizciye de gerekli yaptırımın uygulanmasıdır. KADEM olarak bu noktada duruşumuz tartışmasız olarak her zaman mağdurdan yana olacaktır.
Tabii bu noktada sosyal medyanın manipülasyona açık tabiatının yeni mağdurlar yaratmasına da engel olmak gerekir. Bunun da ötesinde, sorunların ortaya çıkması toplumsal farkındalık için bir gereklilik olmakla birlikte, toplumun bu sorunlara olur olmaz detaylarıyla ve yoğun şekilde maruz kalması ters etki yapıp bu suçların normalleşmesine de yol açabiliyor. Burada gerekli olan hassas dengeyi sosyal medya ortamında tutturmak mümkün değil. Bu nedenlerle meselede doğru mecralara yönelmekten kastımız kadınların haklarını hukuksal düzlemde aramasını sağlamak. Hukuku da herkes için adaletle işler hale getirmek için çalışmak.
Hem bu açıklama bağlamında hem de genel olarak mağdur kadınlara ulaşabiliyor musunuz? Ya da onlar size rahatlıkla ulaşıyor mu?
Evet, bu konuda kadınlara bütün iletişim kanallarımızın açık olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Mağduriyetinden haberdar olduğumuz kişilere bizzat ulaşıyor, çalışma alanımız dahilinde davalarını takip ediyor, hukuki süreçte destekçileri oluyoruz. Takipçisi olduğumuz davalarda kamuoyu açıklamaları yaparak farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. İnsanlar bize telefon, sosyal medya, e-mail ve diğer mecralar üzerinden de rahatlıkla ulaşabiliyor. Kendilerine hukuki danışmanlık ve durumun gereğine göre psikologlarımız vasıtasıyla da destek sağlıyoruz.
Web sayfanızda gördüğüm Hukuk El Rehberi, Yasal Haklar gibi içerikleri doğrudan kadınlara ulaştırabiliyor musunuz?
Dernek bünyemizde, gönüllü olarak hizmet veren avukatlarımız aracılığıyla gerçekleştirdiğimiz yasal haklar eğitimleri kapsamında, kadınlar pek çok konuda fikir alıp sorunlarını paylaşabiliyor. Yakın zamana kadar yüz yüze etkinliklerle hem çalışma ve sosyal güvenlik, iş hakları, doğum izinleri, şiddete karşı başvuru yolları gibi konular başta olmak üzere katılımcılar bilgilendirilirken hem de kendilerine hukuk el rehberi kitapçığı verilmekteydi. Şu sıralarda yeni eğitim modülümüz “Güven Toplumunun İnşası: Şiddetin Anatomisi ve Çözüm Yolları”nı hazırladık. Bu eğitimlerle de aynı şekilde insanları şiddetin hukuki, dini ve psikolojik yönleri hakkında bilgilendirmeyi ve kitapçığımızı katılımcılara dağıtmayı planlıyoruz. Salgın sebebiyle eğitimler çevrimiçi olarak yapılıyor.
Özellikle erkeklerin katılması gereken bir eğitim gibi görünüyor; eğitime kimler, nasıl katılabilecek? Bilgilendirme kitapçığının paylaşımı sadece eğitime katılanlarla mı sınırlı kalacak?
“Güven Toplumunun İnşası: Şiddetin Anatomisi ve Çözüm Yolları” eğitimi cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin toplumun her kesimine hitap eden yaygın bir eğitimi kapsamaktadır. Özellikle tüm KADEM temsilciliklerine, farklı STK ve kurumlara verilen eğitici eğitimleri ile geniş bir kitleye ulaşmayı hedeflemekteyiz. Resmi kurumlarla protokoller yaparak bu eğitimleri o kurumlar nezdinde düzenli hale getireceğiz. Yine isteyen kişiler, hazırladığımız eğitim setine internet sitemizdeki yayınlar kısmından da ulaşabilecektir.
Eşitlik yerine “adalet” kavramını kullanmanız da epeyce tepki çekiyor bildiğim kadarıyla. İkisi farklı şeyler değil mi?
Evet farklı şeyler. Biz kadın ve erkeğin temelde eşit olduğunu her fırsatta söylüyoruz. Fakat bu eşitlik, sorumlulukların da her alanda eşit olması anlamına gelmiyor. Fıtrata veya kişisel tercihlere dayalı bir iş bölümü olması tabiidir ve eşitlik ilkesini bozmaz. Fakat bu iş bölümüne dayalı farklılıklar söz konusu olduğunda oluşabilecek mağduriyetleri gidermek, eşitlikten ziyade adalet prensibiyle mümkün olabilir. “Adalet” eşitliği de içine alan bir kavramdır. Örneğin bir kadın çalışanın doğum izni alması veya çocuk sahibi bir kadının geç saatlere kadar çalışamaması -onu işyerinde erkek çalışanlardan daha düşük bir konumda gösteriyorsa- eşitlik prensibine uygun olabilir ama adalete uygun değildir. Nitekim pozitif ayrımcılık kavramı da bu açığı kapatmak için geliştirilmiştir. Bu gibi konularda bizim adaletten kastımız, pozitif ayrımcılıkla benzeşir. Burada makro planda öyle bir kurgu olmalıdır ki, annenin veya babanın çocuğunun ihtiyacı için ayırdığı zaman veya kaynak sisteme yük değil, katkı olarak görülmelidir. Nitekim o çocuklar tüm toplumun geleceği olacaktır.
Her hâlükârda önce eşitliğin sağlanması gerekmez mi? Şöyle sorayım, adalete giden yol eşitlikten geçmiyor mu?
Kadın ve erkeğin temelde eşit olduğunu kabul etmeden adaletin sağlanamayacağı açıktır. Fakat tek başına eşitlik yaklaşımı, toplumsal düzeyde kadın erkek ilişkilerinde baş gösteren sorunlara çözüm bulmakta yetersiz kalıyor. Öte yandan eşitlikten kastın aile içi ve toplumsal düzeyde her aşamada keskin bir eşitlik olduğunun sanılması bu kavramın anlaşılmasını da zorlaştırıyor. Adalet kavramı ise eşitliği de kapsayan hakkaniyet vurgusuyla daha güçlü bir mesaj veriyor.
Bu yıl Kadın ve Adalet Zirvesinin dördüncüsünü düzenlediniz. Zirveden nasıl sonuçlar çıktı?
Derneğimiz, 25 Kasım “Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü” kapsamında her iki yılda bir, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı iş birliğiyle Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi düzenliyor. Dolayısıyla ele aldığımız konular da elde etmek istediğimiz sonuçlar da kadının insanlık haklarını kazanması ile doğrudan ilintili. Zirvelerimizde güvenli ve adil bir dünya için neler yapılabileceğini tartışıyor, çözüm önerilerinin peşine düşüyoruz. Her zirvede edindiğimiz sonuçlar farklı bir ihtiyacımızı gözler önüne seriyor, çözüme kavuşması gereken toplumsal meseleler ile ilgili bir tartışma zemini sağlıyor. Biz KADEM olarak Zirve sonuç raporlarımızı, resmi web sitemizin “Raporlar” bölümünde erişime açarak herkesin ulaşabilmesini sağlıyoruz. Aynı zamanda bu raporlardan elde ettiğimiz sonuçlar doğrultusunda projeler düzenliyoruz. Bu sene dijital dünyayı mercek altına aldık ve hayatımıza etkisi giderek artan bu dünyada doğru şekilde var olmanın yollarını tartıştık. İlginç sonuçlar çıktı. Ayrı bir röportaj konusu olacak şekilde geniş bir perspektif sundu hepimize.
Genelde zirve, sempozyum vb organizasyonlardan sonra kararlar alınır, açıklamalar yapılır ama alınan kararların uygulanması çoğunlukla ihmal edilir. KADEM’de durum nasıl?
KADEM’de zirve, kongre gibi organizasyonların sonuç raporları ve bildiriler yayınlandıktan sonra ilgili birimlerimiz hedef ve kazanımlar noktasında değerlendirmeler yaparak eksik görülen ya da üzerinde çalışılması gereken noktaları yeniden değerlendirmeye alırlar. Bu tür organizasyonlar bize eğitim, söylem, proje ya da yayın gibi faaliyetlerle mutlaka bir etki alanı açar. Ayrıca sonuç raporlarında yer alan ve bilgilenmesi gerektiğini düşündüğümüz kişilere ve kurumlara da raporlarımızı yollayarak onların da meseleye dair harekete geçmesi için çaba harcıyoruz. Bir nevi lobicilik çalışması olarak düşünebilirsiniz.
Örnek verebilir misiniz, hangi zirveden sonra hangi proje hayata geçirildi?
Sadece düzenlediğimiz zirveler değil, kongreler ve çalıştaylar da yapacağımız her çalışma için bize veri sağlıyor. Kadın ve Adalet Zirve’sinden örnek vermek gerekirse 2016 yılında düzenlenen II. Kadın ve Adalet Zirvesi’nde konumuz Barış Süreçlerinde Kadın’dı. Bu zirveden sonra mülteci kadınlar alanında projeler geliştirildi. “Mülteciler İçin Güçlü Sivil Toplum Projesi, Mülteci Kadınlar Sosyoekonomik Araştırmalar Uyum Projesi” gibi. “Ailenin Güçlendirilmesi” konulu III. Kadın ve Adalet Zirvemizden sonra ise aile kurumunun güçlendirilmesi alanında eğitimlere ve yayınlara ağırlık verildi. İnovasyon’da Kadın projemiz ile girişimci kadınların güçlenmesine destek verdik. Çünkü kadının güçlenmesi demek ailenin ve toplumun güçlenmesi demektir.
Kim? Dr. Saliha OKUR GÜMRÜKÇÜOĞLU: İlköğrenimini Belçika’da, liseyi İstanbul’da tamamladı. 1998 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. 2011 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden doktor unvanını alarak, bir süre İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi İslam Hukuku Bölümü’nde kürsü başkanlığı ve öğretim üyeliği yaptı.
İslam Hukuku ve Osmanlı Hukuk Tarihi alanında çalışmaları bulunan Gümrükçüoğlu, akademik hayatına İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi Bölümü’nde devam etmektedir. Akademik çalışmalarının yanında çeşitli sivil toplum kuruluşlarında faaliyetler gösteren Gümrükçüoğlu, aynı zamanda Kadın ve Demokrasi Derneği’nin (KADEM) Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütmektedir.