Idit Harel Segal, Holokost’ta hayatta kalmayı başaran dedesinin, hayatının “anlamlı” olması gerektiğine dair sözlerinden esinlenerek, İsrail’in organ nakli programına böbrek bağışlamaya karar verdiğinde, kararının yol açacağı komplikasyonlardan habersizdi.
İlk sorunu babası ile yaşadı. Babasının, 50 yaşında ve üç çocuk yetiştirmiş kızının aldığı karara tepkisi, kızıyla küsmek oldu.
Kocası Yuval ise fikrini değiştirmesi için eşine yalvardı. Çocuklarından birinin böbrek nakline ihtiyacı olduğu takdirde ne yapacaklarını hatırlatarak kararından vazgeçirmeye çalıştı.
Eski Başbakan Binyamin Netanyahu’nun sadık destekçileri olan ailede, annenin böbreğinin Gazzeli 3 yaşındaki Muhammed’in hayatını kurtaracağı öğrenilince kocası kendini daha da haklı gördü: Ya çocuk bir sonraki savaşta ölürse? “Yarın Gazze’de bir operasyon olacak ve o öldürülecek. Sonra? Neyi başarmış olacaksın?”
Kocanın, Gazze’de çıkacak bir savaşta çocuğun ölmesiyle eşinin böbreğinin ziyan olacağını dert edinmesi Segal’i daha da kararlı kıldı.
Böbrek bağışı kararının siyasi değil kişisel olduğunu savunan Idit Harel Segal, “Böbreği kimin aldığı bilgisi beni ne pişman etti ne de bir an olsun tekrar düşünmeme neden oldu. Olması gerekenin bu olduğunu hissettim ve o tatlı çocuğun hayatını kurtardığım için mutlu olmadığım bir gün bile geçmedi” diyor.
Gazze ve Batı Şeria’yı yöneten Filistinli yetkililer kendi sağlık hizmetlerini sağlıyor ancak İsrail’deki hastaneler daha gelişmiş bir sağlık sistemine sahip oldukları için genellikle işgal altındaki topraklardan gelen hastaları da tedavi ediyorlar.
Örneğin Gazze’deki son çatışmalar sırasında, Hamas lideri İsmail Haniye’nin 17 yaşındaki yeğeni, bir İsrail hastanesinde kanser tedavisi görüyordu. Böbrek nakline ihtiyacı olan 3 yaşındaki Gazzeli Muhammed ise doğuştan böbrek yetmezliği tanısı konduğu için böbrek nakli bekleme listesinde bulunuyordu. İsrail’de bir aile üyesi organ bağışladığı takdirde bekleme listesindeki hastalara öncelik tanınıyor. Muhammed’in de taksi şoförü babası kendi böbreğini bağışlamaya karar verdi ancak yapılan analizlerde Muhammed’e uygun donörün babası değil Segal olduğu anlaşıldı. Segal, Muhammed’in anne babasıyla tanıştı, onlarla çat pat Arapçasıyla konuştu hatta hastanede uyurken Muhammed’e İbranice şarkılar söyledi: “Anne, çocuk ve ben birlikte odalarındayken dokunaklı bir an yaşadık. Ben Muhammed’in başını okşuyordum ve ona İbranice ninniler söylüyordum. Muhammed de annesi de üçüncü ninnide uyuyakaldı. Bir anlık tatlılık. Sonra kendi kendime düşündüm, vay, burada neler oluyor, Gazze’den Filistinli bir kadın ve çocukla birlikteyim.”
Segal’in kocasının öngörüsü geçen Mayıs ayında İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalar sırasında neredeyse gerçek oluyordu. İsrail’in hava saldırıları sonucunda Muhammed’in ailesinin evi yıkıldı. Buna rağmen hayatta kalmayı başaran Gazzeli aile, Segal ve ailesi ile çatışmalar sırasında da sonrasında da bağlarını koparmadı.
Segal’in ailesi de sonunda başlangıçta karşı çıktıkları organ bağışını kabullendiler. Segal’in büyük oğlu Gal, Facebook’ta annesine hitaben, “İnatçısın, hedeflerin var, seçtiğin yolun hayırlı bir yol olduğuna inanıyorsun. Hayatım boyunca bana da böyle öğrettin, beni böyle eğittin ve bunun için sana sonsuza dek minnettar olacağım” diye yazarak onu onurlandırdı.
Gal, kendi annesinin böbreğiyle hayata tutunan Muhammed’in, liderlerinin İsrail’i yok etmeye kararlı olduğu bir bölgeden geldiğinin farkına varmanın “sindirilmesi zor” bir durum olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Ancak Muhammed’in tek günahı, akıl sağlığının kaybolduğu bir yerde bir sağlık sorunuyla doğmak…”
Segal ailesinde tartışmalı başlayan hikâye sonunda tatlıya bağlanmış. 1948’de anne ve babasını, 2002’de de bir terör saldırısında üvey amcasını kaybeden Idit Harel Segal’in babasının kızıyla barışmasını Segal şöyle anlatıyor:
“Hâlâ ataerkil bir toplumuz ve erkekler hâlâ kadınlara, onların bedenleri sanki bir malmış gibi koruyucu bir şekilde davranıyorlar. Ama babam ameliyattan bir gün önce beni aradı ve ‘sen benim kızımsın ve sana şans diliyorum’ dedi.”
Çeviri: Serbestiyet
Kaynak: The Times