CHP’li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın Bolu’daki Suriyelilerin ülkeyi terk etmesi için ellerinden geleni yapacaklarını belirterek Suriyelilerin kullanacağı suya 10 kat zam yapma kararı alacağını duyurmasının ardından başlayan tartışma devam ediyor.
Son olarak iki büyükşehrin belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ve Tunç Soyer de bugün yaptıkları açıklamalarla tartışmaya dahil oldu.
Soyer: “Artık mültecilerle birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz”
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer FOX TV’de bu sabah (28 Temmuz) katıldığı canlı yayın programında artık mültecilerle yaşamayı öğrenmenin zamanının geldiğini söyledi ve şöyle devam etti:
“İzmir’de 150 bin civarı göçmen var. Kentsel adalet daire başkanlığı kurduk. Gündelik hayatlarını kolaylaştırmak, sorun yaratılmasına imkân vermemek adına onların sosyal hayata entegrasyonu ile ilgilenen dairemiz var. Hayatın içindeler, onlarla beraber yaşıyoruz. Herkesin hazmetmesi ve bununla devam etmeyi öğrenmemiz gerek.”
İmamoğlu: “Göç olgusu insanlık tarihi kadar eskiye gider”
İBB ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Ofisi Türkiye Temsilciliği (UNHCR) arasında imzalanan mutabakat töreninde konuşan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ise göç olgusunun insanlık tarihi kadar eski bir mazisi olduğunu belirterek, “Zorla yerinden edilen ve ülkesini terk etmek zorunda kalan insanların sayısının tarihte hiç olmadığı kadar fazla olduğu bir dönemden geçiyoruz” dedi.
Zorunlu göçün nedenleri olarak savaşları, insan hakları ihlallerini, iklim krizini, salgınları ve ekonomik çöküşleri sıralayan İmamoğlu, Türkiye ve İstanbul’un da bu küresel olgudan olumsuz olarak etkilendiğinin altını çizdi. Türkiye’nin son yıllarda transit ülke halinden çıkıp, “hedef ülke” konumuna geldiğine dikkat çeken İmamoğlu, İstanbul’un da bu anlamda büyük bir nüfus yüküne ev sahipliği yaptığını dile getirdi.
Yerel yönetimlerin bu yükü, yerel ya da uluslararası anlamda bir noktaya kadar karşılayabileceğini belirten İmamoğlu şöyle devam etti:
“Ancak belediyelerin de bu süreçte, alt yapıdan koruma hizmetlerine pek çok alanda kapasitelerini zorlayan bir durumla karşı karşıya olduğu da aşikârdır. Merkezi bütçeden herhangi bir pay, yahut tanımlanmış bir görev ve yetki olmadan, kentlerde birlikte yaşam adına çalışmalar yapan yerel yönetimlerin bu alanda gerekli yasal ve finansal düzenlemeler ile de güçlendirilmesi gerekmektedir.”