[15 Aralık 2018] Ahlâkın görelileştirilmesi ve hukukun siyasete âlet edilmesi sorunlarından yola çıktım (son örneği daha cereyan etmemişti, yani AİHM’nin tutukluluğunun haksız olduğuna ilişkin kararının ardından, Selâhattin Demirtaş hakkında alelacele ve tamamen temelsiz bir şakilde mahkûmiyet kararının verilmesi). Geçmişte bu araçsallaştırmayı teorileştirenlerin günümüze düşen gölgesinden söz ettim. Bu bağlamda Carl Schmitt’i ve öncesinde, 19. yüzyılın Alman devletçi-milliyetçi ideolojisinin tipik bir örneği olarak Heinrich von Treitschke’yi yazdım. Daha Thierack, Freisler ve Vyshinsky’lere gelemedim.
Bu gidişle birkaç gün daha da gelemem, çünkü güncellik kâh yan konular, kâh öncekilere yeni yeni “dipnot”lar yaratıyor ister istemez. Schmitt’i yazdıktan sonra Yıldıray Oğur’dan bir mektup aldım, yukarıdaki resmi ve aşağıdaki bilgileri içeren. Okudum; bilmiyordum, hiç farkına varmamışım. Meğer son yıllarda bir ben değilmişim, Carl Schmitt’i şu veya bu bağlamda gündeme getiren. Genç Siviller çok önce harekete geçmiş bu konuda. Olay sekiz küsur yıl önce cereyan etmiş. Ne ki bağlam farklı. O zaman hâlâ, yarı-Atatürkçü vesayet rejimi ve otoriter-patriyarkal ideolojisine karşı mücadele söz konusu. Şimdi ise çerçeve bambaşka. Nelerin, ne kadar hızlı değiştiğini düşündüm. Güleyim mi, ağlayayım mı bilemedim. Her halükârda, aynen yayınlıyorum.
* * *
[Haberler.com, 3 Nisan 2010]
Genç Siviller , İstanbul Barosu’na Carl Schmitt’ten çelenk gönderdi
İstanbul – Genç Siviller, HSYK Başkanvekili Kadir Özbek’e Mahmut Esat Bozkurt Hukuk Ödülü’nü veren İstanbul Barosu’na, Nazi dönemi hukukçularından Carl Schmitt’ten çelenk gönderdi. “Carl Schmitt – Nürnberg Barosu” yazılı çelenk, Özbek’in ödül aldığı salona konuldu.
Genç Siviller, İstanbul Barosu’nun geleneksel olarak düzenlediği Mahmut Esat Bozkurt Hukuk Ödülü’nün bu seneki törenine, Nazilerin baş hukukçularından, Nürnberg Barosu’ndan Carl Schmitt adına çelenk gönderdi.
Konuyla ilgili Genç Siviller’in açıklamasında, “İstanbul Barosu’nun ‘Türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakları vardır, Türklere hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı’ sözleriyle bilinen Mahmut Esat Bozkurt adına her sene verdiği hukuk ödülü, bu sene 28 Şubat askerî müdahalesinde TSK tarafından verilen brifinglere koşa koşa gitmiş olan HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek’e veriliyor. Bu ‘samimî’ hediyeleşmeye büyük bir içtenlikle destek olup, ‘Carl Schmitt – Nürnberg Barosu’ yazılı çelenk gönderdik. Elbette Carl Schmitt’in hukuk felsefesi ve demokrasi kritiği, yine de Istanbul Barosu’nun misyonunun yanında çok sönük kalmaktadır. Eminiz yaşasaydı İstambul Barosu kendisini ağırlamaktan onur duyardı” ifadelerine yer verildi.
Haberin devamında, gene Genç Siviller’den naklen, Carl Schmitt hakkında benim de birkaç yazı boyunca anlatmaya çalıştığım bilgilerin şu kısa fakat tamamen doğru özeti yer alıyor:
“20. yüzyılın kayda değer hukuk filozoflarından, siyaset teorisyenlerinden ve faşizmin ideologlarından biridir. Carl Schmitt, demokrasiyi meşru bir yönetim şekli olarak görmediğinden ve diktatörlüğü ideal rejim biçimi olarak savunduğundan, 1932’de Prusya eyaletindeki sosyal demokrat eyalet hükümetinin görevden alınabilmesinin hukukî dayanağı için rapor kaleme almıştır.. 1933’te Nazilerin iktidara gelmesinin ardından da Nazi yargı sisteminde önemli pozisyonlara getirilmiştir. Kaba kuvvete dayanan Nazilerin iktidarını kendine münhasır tâbirlerle ‘hukukîleştirmiş’, Nazi diktatörlüğünü hukuken meşrulaştırmaya çalışmış ve bu sebeple de Nazi rejiminin ideologu olmuştur. Carl Schmitt’e göre ebedî doğal haklar yoktur; hürriyetler ancak egemenliği elinde tutan iktidarların bahşettiği kadar olabilir. Siyaset ‘dost’ ile ‘düşman’ın çatışmasından ibarettir ve ‘düşman’a karşı egemenlerin tasarrufları meşru ve doğaldır.”
* * *
O gün, hedefi 12’den vuran bir espri olmuş. Kendi mesleklerinin (ve zihniyetlerinin) geçmişinden de, Carl Schmitt’in kim olduğundan da habersiz Baro yöneticilerinin (o sırada başkan henüz Muammer Aydın, ama halefi Ümit Kocasakal da olabilirdi pekâlâ), kendileriyle dalga geçildiğini farketmeyip çelengi baş köşeye yerleştirmeleri de ayrıca komik. Fakat bilmiyorum, sizi de hüzünlendiren bir taraf yok mu bu haberde? Bir vakitler, Türkiye’de her on yılda bir darbe olmak zorunda mı derdik. Şimdi ise belki şuna geldik: herhangi bir askerî müdahale gerçekleşmeksizin, yani farklı taraflarca da olsa, Türkiye’de her on yılda bir hukuk bu kadar keyfîleştirilmek zorunda mı acaba?