Macaristan’a Viktor Orban yönetiminde otoriter bir rejim yerleşiyor. Medya, sivil toplum baskı altında. Yargı iktidarın emrinde. Üniversite bastırılmış. 14 yıldır ülkeyi yöneten Orban, AB’nin ideallerinin, kurallarının, kriterlerinin bağrına bir hançer gibi saplanmış durumda. 6 muhalefet partisi Orban karşısında cephe oluşturdu. Ortak aday bulmaya çalışıyorlar. Kimin üstün geleceğini zaman gösterecek. Üzerinde çok konuştuğumuz ‘Kopenhag Kriterleri’ tersine çevrilerek Macaristan’da Orban kriterlerine dönüşmüş.
Çoğulcu demokrasi arayışı gitmiş yerine muhalefeti düşman gören kutuplaştırıcı bir iktidar gelmiş. Benzer bir tablo Polonya’da da yaşanıyor. İçe kapanmacı dış politika, yabancı düşmanlığı almış başını gidiyor. Romanya’nın hali de pek iç açıcı değil. Yolsuzluk, rüşvet iddiaları zirvede. Bu üç doğu bloku ülkesi, bu üç eski sosyalist ülke, uzun bir despotizm acısının ardından yıkılan Sovyet rejimiyle birlikte egemenliklerini kazanmışlardı. Uzun çok partili sistem ya da demokrasi tecrübeleri olmadı.
Bu ülkeler içinde en fazla Rus despotizmiyle mücadele eden ise Macar halkı olmuştu. 1956 Macaristan ayaklanması, dünyaya bir özgürlük arayışı olarak yansımıştı. Yüzlerce gencin yaşamını yitirdiği ayaklanma, Sovyet orduları tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı. Sovyetlerin dağılmasının ardından bu ülkelerin hemen hepsinde Avrupa’daki demokrasi ve refahı özleyen bir arayış vardı. Başlangıçta bu alanda adımlar da atıldı. Belli başarılar da sağlandı.
Otoriter yönetimler
Ancak Avrupa’nın son yıllarda yaşadığı ekonomik ve siyasi krizler, bu ülkelere de yansıdı. Çoğulcu demokrasi denemeleri başarılı sonuçlar vermedi, giderek seçimleri otoriter liderler kazanmaya başladı. Bu liderler üyesi oldukları, kalkınmaları için destek gördükleri Avrupa Birliği’nin ölçülerini ihlal etmeye başladılar. İnsan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda kısıtlamalara giriştiler.