Kudüs’ün Eski Şehir bölgesinin kalbi, Yahudiler tarafından Tapınak Tepesi, Müslümanlar tarafından Harem-üş Şerif olarak adlandırılıyor. Bölgedeki en hassas yerlerden biri olarak senelerdir İsrail-Filistin anlaşmazlığının da merkezinde bulunuyor.
Batı Duvarı, yani Ağlama Duvarı ise kutsal kitaplarda bahsedilen ve dünya çapındaki Yahudilerin birlik sembolü olan, Yahudi Tapınağı’nı çevreleyen yapının kalıntısı olarak duruyor.
Fakat 1989’da bir grup kadının kutsal mekanda dua etme hakkı için mücadeleye başlamasıyla, Yahudiliğin daha geleneksel ve modern yorumları arasındaki yoğun tartışmanın odağı haline geldi.
Kudüs’te gerçekleştirilen ilk Uluslararası Yahudi Feminist Konferansı esnasında kurulan ve Duvar kadınları olarak adlandırılan topluluk, İsrail’de cinsiyet eşitliği ve din özgürlüğü mücadelesinin bir parçası olarak, kadınların da Ağlama Duvarında özgürce ibadet şallarını giyip, dua ederek Ağlama Duvarı’nda topluca ve yüksek sesle Tevrat okuma hakkını savunuyor.
Statüko’ya karşı
Mücadele defalarca kez Knesset’te bir dizi tartışmaya yol açtı. Yüksek Mahkeme 22 Mayıs 2002 tarihli ilk kararında, Duvar Kadınlarının ana Kotel plazasının kadınlar bölümünde rahatsız edilmeden dua grupları düzenlemesinin ve Tevrat okumasının yasal olduğuna karar verdi.
Ama Haredi kamuoyu bu karara karşı büyük bir kampanya başlattı. Meclis’te karara şiddetle karşı çıkan Şas partisi, Kotel’de (Duvarda) kadınların geleneklere uygun olmayan şekilde ibadet etmesini 7 yıl hapisle cezalandıran bir kanun teklifi dahi hazırladı.
Kanun teklifi geçmese de 2003’te İsrail Yüksek Mahkemesi, 4’e karşı 5 oyla “Batı Duvarı’da 10 veya daha fazla sayıda kadın dua şalı giyip yüksek sesle Tevrat okuyamaz” dedi
Davayı kaybetmelerine rağmen kadınlar, her ayın başlangıcında toplu ibadet eylemlerini sürdürdü. Grubun üyeleri yine her Purim bayramında Ester pasajını ve her Tiş’a beAv’da Ağıt kitabını toplu halde okumaya devam etti.
Kotel Anlaşmasına doğru
2013’te alevlenen tartışmalar sonrası bazı kadınların tutuklandığı görüntüler dünyada geniş yankı buldu. Uluslararası Yahudi toplulukların da tepkisinin ardından, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Ağlama Duvarı’nda Yahudiliğin farklı akımlarının yer bulabilmesi için bir uzlaşma sağlanması amacıyla Yahudi Ajansı adlı sivil toplum örgütünün Başkanı Natan Şaransky’yi görevlendirdi.
ABD’ye giden Şaransky, aynı sene Amerikalı Yahudi liderleriyle görüştü ve Batı Duvarı’nda sosyal eşitlik yanlılarının dua edebileceği bir bölüm ayrılması planını hazırladı.
Reklamlar taşlandı
Bu arada Duvar Kadınları, Ekim 2014’te Kotel’de bar mitzvah törenine katılmaya teşvik etmek için bir kampanya başlattı.
Reklam kampanyasında, dua şalları giyen ve duvarın önünde bir Tevrat parşömeni tutan kızlar yer aldı. İsrail’de billboard ve otobüslere de yerleştirilen reklamda, “Anne, ben de Kotel’de bir bar mitzvah istiyorum!” yazıyordu.
Ultra-Ortodoks Yahudi erkekler ise reklamların yer aldığı otobüsleri taşlamaya, billboardlardaki afişleri sökmeye, üzerlerini spreyle boyamaya başladı. Ultra-Ortodoks yerleşim birimlerinde yoğunlaşan saldırılara yüzlerce kişi dahil oldu.
Kadınların tam boy Tevrat rulosunu okumalarına mani olmak isteyen Batı Duvarı polisleri, 18 Mayıs 2015’te erkek tarafını kadınlarınkinden ayıran kapıyı kilitlediler. Aynı günün erken saatlerinde bir Tevrat’ı kadın tarafına geçirmeye çalışan bir erkek tutuklandı. Kadınlar bir protesto göstergesi olarak sandalyeleri üzerinde ayağa kalktılar ve Tevrat’a ulaşmak için kilitli kısmın üzerinden kollarını uzattı.
Kamuoyu baskısı ve hükümetin girişimleriyle Ocak 2016’nın sonunda imzalanan Kotel Anlaşmasına göre, Batı Duvarı’nın bitişiğindeki “Ortodoks olmayan ibadet alanı” (Ezrat İsrail) “karma” kadın ve erkek ibadeti için üçe bölündü. Netanyahu hükümeti bu karardan dolayı geniş çapta övgü aldı.
Ne var ki anlaşmadan rahatsız olan ultra-Ortodoks Haredi partileri Mart 2016’da koalisyondan ayrılma tehdidinde bulundu. Buna karşılık, Başbakan Netanyahu planı yeniden gözden geçirmek için bir komite kurdu. Haziran 2017’de plan, ultra-Ortodoks Haredi partilerinin baskısı altında donduruldu.
Bu karardan sonra ibadet için Duvar etrafında toplanan kadınlara baskı ve taciz daha da arttı. Ara ara Duvar Kadınlarını protesto ve sabote için toplanan ultra Ortodoks grupların tutumunu, grubun CEO’su Yochi Rappeport dün Jerusalem Post’ta şu cümlelerle anlattı:
“İtme kakma, çimdikleme, küfretme ve tükürme, ıslık çalma, mala zarar verme… Duvarın Kadınları için bu karşılamalar normal. Sabah Ağlama Duvarı’na gelen bir kadın ne durumda çıkacağını bilemez. İtilip yere mi düşürülecek? Biri onun çantasını yırtmaya çalışacak mı? Belki de birkaç ay önce örgütün başkanı Anat Hoffman’ın başına geldiği gibi, üzerine bir fincan kaynar kahve dökülmediği için şanslı olacak?”
Duvar’ın kadınları yarın Ağlama Duvarında, Yahudi takviminde aybaşı Roş Hodeş töreni için toplanıyor
Ultra-ortodoks grupların da her zamanki çağrısı 5 Kasım Cuma günü (yarın) toplanmak üzere Twitter’da duyuruldu. Şas Partisinin lideri Deri Arye de milletvekilleriyle birlikte orada olacağını belirtti, kutsal mekanın saygısızlığa uğramaması çağrısı yaptı. Çağrıyı retweetleyenler arasında ise bu sefer sürpriz bir isim vardı: Eski Başbakan Netanyahu.
2016’da kadınların Duvar’da ibadet hakkını koruyan anlaşmayı imzalayan Netanyahu’nun şimdi böyle bir çağrıya destek vermesi büyük tepki topladı. Verilen tepkiler arasında kadınların ibadet özgürlüğünü koruyan “Kotel Anlaşması”nın derhal uygulanması çağrısı yapıldı.
Jerusalem Post Editör Şefi Yaakov Katz, şöyle dedi:
“Bu utanç verici. @netanyahu, Ari Yederi’nin Kotel’de yarın yapılması planlanan Duvarın Kadınları çağrısını retweetledi. 2016 yılında Bibi hükümeti Kotel anlaşmasını onayladı. O zamandan beri, siyasette kalabilmek için, İsrail’deki dini çoğulculuğu yok etmeye karar verdi.”
Bir başka İsrailli gazeteci Jeremy Sharon da retweeti şaşkınlıkla karşıladı:
“Wow
“@netanyahu, @ariyederi’nın “Ağlama Duvarı’na yapılan saygısızlığı” durdurmak için insanların yarın Ağlama Duvarı’na gitmeleri çağrısını az önce retweetledi”