Biden’in çevrimiçi Demokrasi Zirvesi, 9-10 Aralık 2021 tarihlerinde düzenlendi. Zirve kapsamındaki oturumların hepsi YouTube ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın internet sayfasından canlı olarak yayımlandı. Etkinliklerin izlenme oranları düşüktü. Videolar genellikle 5 – 10 bin arasında bir görüntülenme sayısı yakaladı. Etkinliğe ilgi sadece YouTube’da değil, medyada da düşüktü. Ana akım medya kurumları zirveyi kısa içeriklerle haberleştirmekle yetindi, konuşmalara, dikkat çekici olaylara geniş yer ayırmadı. Demokrasi Zirvesi’ne geniş yer ayıran medya kurumları ise etkinliğin çeşitli olumsuz yönlerinden söz etti, zirveyi yetersiz buldu.
Halbuki hangi ülkelerin zirveye davet edilip hangilerinin edilmeyeceğinin konuşulduğu günlerde medyanın ilgisi ve uzmanların heyecanı bu kadar düşük değildi. 2020 seçimlerinde henüz adayken dünyada demokratik olarak değerlendirdiği ülkelerin katıldığı bir uluslararası etkinlik düzenleyeceğini açıklayan Biden’in hangi ülkeleri demokratik olarak değerlendireceği büyük bir merak konusuydu. Kasım 2021’de Politico haber sitesi davet listesini sızdırarak bu merakı giderdi. Listeye göre, Rusya, Çin, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri gibi ülkelerin yanı sıra NATO üyesi Macaristan ve Türkiye de davetli değildi. Demokrasi konusunda hem uluslararası kurumların hem de ABD yönetiminin eleştirilerini alan Hindistan, Filipinler, Irak, Polonya, Pakistan gibi ülkeler ise davet edilmişti.
Tartışmaları başlatan davet listesi
Davet listesinin şekillenmesi hakkında iki temel görüş bulunmaktaydı. İlk görüşe göre, Biden, dünyaya daha net ve ilkeli bir mesaj vermek amacıyla uluslararası örgütlerin sert bir şekilde eleştirmediği ülkeleri demokratik olarak değerlendirmeli ve az sayıda dünya demokrasisini zirveye çağırmalıydı. İkinci görüşe göre ise, Rusya ve Çin’e karşı geniş bir demokrasi ittifakı kurulması için zirve stratejik bir şekilde kullanılmalı ve liste belirli standartlar gözetilerek geniş tutulmalıydı. Biden yönetimi ikinci yolu tercih etti. Çin ve Rusya’ya karşı ABD’nin iş birliği içerisinde olmak istediği Hindistan, Filipinler, Polonya gibi antidemokratik uygulamaların yoğun bir şekilde gözlemlendiği ülkeler davet edildi. Biden bu ülkelerden sadece liderleri değil, demokrasi için mücadele eden gazeteci, aktivist ve sivil toplum örgütü mensubu kişileri de davet etti. Buna rağmen Modi, Dutarte gibi popülist liderlere zirvede konuşma şansı verilmesi özellikle insan hakkı örgütlerinin tepkisine yol açtı.
Rusya ve Çin’e karşı “demokrasi ittifakı”
Zirveye karşı Rusya ve Çin oldukça sert bir tepki verdi. Rus ve Çin ABD büyükelçileri ortak bir metin kaleme alarak, demokrasinin ortak bir amaç olduğunu ve bu amaca giderken farklı araçların kullanılabileceğini belirtti. Büyükelçiler, kendi ülkelerinin de özel şartları dikkate alarak farklı yöntemler uygulayan demokrasiler olduğunu dile getirdi. Çin ayrıca Tayvan’ın çağrılmasını çok sert bir şekilde kınadı, Çinli yetkililer ABD’nin ateşle oynadığını belirtti. İlaveten Çin zirveye cevap olarak 30 sayfalık bir kitapçık hazırlayarak neden demokratik bir ülke olduğunu açıkladı. Çin’deki denge ve denetleme mekanizmalarını anlatan yeni bir kamusal diplomasi kampanyasına başlayacağını duyurdu.
Daha başlamadan Rusya ve Çin’in tepkisini çeken zirvenin geniş bir ittifakın temelini atıp atmayacağının ilk sınavı zirvenin ilk günü olan 9 Aralık tarihinde verildi. 9 Aralık 2021’de BM Genel Kurulu, Rusya’nın Kırım’ı işgaline karşı bir kararı kabul etti. Aynı anda Demokrasi Zirvesi’nde dünyaya demokrasi mesajları veren davetli ülkelerden Ermenistan, Filipinler ve Sırbistan oylamada Rusya, Çin, Suriye, Kuzey Kore ve İran ile birlikte hareket ederek karara ret oyu kullandı. Zirveye davet edilmeyen NATO ülkeleri Türkiye ve Macaristan ise Kırım işgalini kınayan karara kabul oyu verdi. Biden’in davet listesi sadece demokrasi konusunda değil, Rusya ve Çin’e karşı geniş ittifak stratejisi açısından da çeşitli çelişkiler barındırıyordu.
ABD’nin demokrasi sınavı
Zirvede konuşan birçok kişi demokrasinin temel özelliklerinden birinin özgür seçimler ve iktidarların sorunsuz değişimi olduğunu belirti. Bu mesajın en çok etki uyandırabileceği ülkelerden biri de ev sahibi ABD’deydi, zira sadece bir sene önce seçimleri kaybeden görevdeki başkan sonuçları kabul etmeyi reddetmiş, soyut hile iddialarıyla sonuçları iptal etmek için hukuki ve hukuk dışı her türlü yolu denemeye tevessül etmişti. 2020 seçimlerinin Trump’tan çalındığına inanmaya devam eden Trump’çı Cumhuriyetçiler seçim yenilgisinden beri sistematik bir şekilde 2024 seçimlerinde sonuçları denetleyecek ve seçim sürecini yürütecek kişileri daha sadık Trump’çılarla değiştirmeye çalışıyor, oy verme şartlarını zorlaştırmayı amaçlıyor. Anketlerde giderek yükselen Trump’ın, eğer seçimleri yine kaybederse bu sefer daha organize ve sistematik bir şekilde sonuçları döndürmeye çalışacağı neredeyse kesin.
ABD’deki durum seçim tartışmalarıyla sınırlı değil. Demokrasi Zirvesi’nde kadın hakları vurgulanırken ABD’nin Texas eyaletinde kürtaja giden bir kadına yardım eden herhangi biri (mesela kadını kürtaja götüren taksici) ya da kürtajı yapan doktor hakkında bütün eyalet sakinlerine dava açma hakkı veren yasa uygulanmaya devam ediyordu. Yüksek Mahkeme, kürtaj hakkına dair kısıtlamaların anayasaya aykırı olduğuna dair açık içtihadına rağmen yasayı iptal etmemiş, yasadan mağdur olan vatandaşların ayrıca dava açabileceğini belirtmekle yetinmişti. Yakın zamanda, Yüksek Mahkeme başka bir eyaletin kürtaj yasasını ela alacak. Çoğu hukukçunun tahmini, 6 muhafazakâr yargıcın çoğunlukta olduğu mahkemenin kürtaj hakkını federal düzeyde koruyan içtihadından döneceği ve eyaletlere kürtajı yasaklama yetkisini tanıyacağı yönünde.
ABD’nin demokrasi ve uluslararası hukuk ile sınavı sadece Trump dönemiyle sınırlı değildi. Zirvede kadın hakları vurgulanırken ABD’nin hâlâ Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni (CEDAW) onaylamamış olması; uluslararası hukukun öneminden bahsedilirken Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetkisini tanımaması; Afganistan’dan çekilme sürecinin hızlandırdığı insanlık dramına dair gerekli özeleştirilerin yapılmaması gibi demokrasi çelişkileri de zirvedeki demokrasi mesajına gölge düşürdü.
Biden da Demokrasi Zirvesi’ne ev sahipliği yapan ülkesinde yaşanan antidemokratik uygulamaların ve bu uygulamalarla etkin bir şekilde mücadele edilemediğinin farkında olacak ki zirvede yaptığı konuşmaya demokrasinin ABD dahil birçok ülkedeki gerilemesinden söz ederek başladı ve demokrasinin dünyanın her yerinde bir krizde olduğunu belirtti.
Demokrasi Zirvesi’nin ikinci oturumu Aralık 2022’de yüzyüze gerçekleşecek. Cumhuriyetçilerin hem Senato hem Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu kazanma şansının olduğu Kasım 2022 ara seçimlerinden sonra ABD’nin ne durumda olacağı, Biden yönetiminin önceliklerinin ne olacağı henüz belirsiz. Dolayısıyla 2022 Zirvesi’nin etkisini şimdiden değerlendirmek oldukça zor.
Rusya’nın Ukrayna’yı, Çin’in Tayvan’ı işgal etme hazırlığı içerisinde olduğu konuşulurken düzenlenen, hem demokrasi hem stratejik ittifaklar açısından çeşitli çelişkiler barındıran, Türkiye’deki herhangi bir alternatif medya kanalındaki bir programdan daha az izlenen Demokrasi Zirvesi, Biden yönetimine yaşadığı sıkıntılı günleri aşmak, eleştirileri geride bırakmak için umduğu fırsatı sağlamadı. Biden daha somut adımlar atmadıkça, kapsamlı çözüm önerileri sunmadıkça ABD’de Trump’ın, dünyada Rusya ve Çin’in argümanlarını daha duyulur ve etkili biçimde dile getirebildiği günler hiç kaçınılmaz değil.
2024’te Trump’ın ikinci kez başkan olduğu, Rusya ve Çin’in etkisini arttırdığı, liberal Batı demokrasilerinde Zemmour, Salvini gibi isimlerin güç kazandığı bir düzlemin ortaya çıkmaması için ABD Başkanı Joe Biden’in hem ABD’de sisteme duyulan öfkeyi dindirecek kapsamlı çözüm önerilerini hem de geniş bir ittifakı sağlayacak somut iş birliği mekanizmalarını hayata geçirmesi gerekiyor. Şimdilik Demokrasi Zirvesi projesi bu yolda Biden yönetimine pek de katkı sağlamadı.