Bugün Kurban Bayramı. Hepimizin çocukluğunda bayramların ayrı bir yeri var. Salıncaklar, cambazlar, gezici tiyatrolar, yılan, ayı oynatıcıları hafızamıza yer etmiş eski resimler. Geçmiş bayramları bir film şeridi gibi geriye sararken, aklım mo dönemin şarkılarına takıldı. Her şey unutulsa da şarkılar, geleceğe miras kalıyor. Onlar unutulmuyor.
İnternette DJ Bertan'ın hazırladığı 60-70-80'lerin şarkılarına takıldım. Nil Burak'ın "Anılar beni rahat bırakın" şarkısıyla başlıyor albüm. "Artık dönsen de dönmesen de, ne çıkar beni sevmesen de, bir kadehim var bak elimde, hasretin içimde…" Ayrılıklarla, gönül kırıklıklarıyla dolu bir geçmişten söz ediyor.
Araya Şenay giriyor ve "Hayat Bayram olsa" diyor ve devam ediyor: "Bu dünyadaki en mutlu kişi/Mutluluk verendir/Şu dünyadaki sevilenkişi/Sevmeyi bilendir…”
Ardından, Zerrin Özer'in sesinden “Her şey seninle güzel" geliyor.
“Her şey seninle güzel, yolda yürümek bile, olmayacak düşlerin peşinde koşmak bile…”
Cezaevleri
Bugün bayram. 7 yıl boyunca çok sayıda bayramı cezaevinde geçirmiş birisi olarak bayramlarda cezaevlerini unutamam. Bazı bayramlarda devlet insafa gelir, "açık görüş"e izin verirdi. Şimdi nasıl oluyor bilmiyorum.
Şu an; cezaevleri tıka basa dolu. Tutuklu yargılamayı adet haline getirmiş bir yargı sistemi var. Birçok gazeteci, siyasetçi ve aydın bayramı cezaevinde karşılıyor. Halbuki tutuksuz yargılanmaları mümkün. Hukukun gereği yerine getirilir, evlerine işlerine ailelerine kavuşabilirler. Enis Berberoğlu, Osman Kavala, Eren Erdem, Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, İdris Balüken aklıma ilk gelen isimler.
Bayram, aynı zamanda barış demek, barışmak demek. Ülkemizin gerçek bir iç barışa ihtiyacı olduğuna şüphe yok. Bir türlü, gerilim ve kamplaşmanın üstesinden gelemiyoruz. Bu kaçınılmaz olarak iç siyasetin sertleşmesine yol açıyor.
Tarsus
Geçmiş bayram günlerine dönüyorum. Çocukluğumun bayramlarına. Sabah erkenden kalkılır. Terzi Nazmi'nin diktiği elbiseler giyilirdi. Sonra mahalledeki komşuların ellerinden öpmeye gidilirdi.
Şimdi hiçbiri hayatta olmayan Hüsniye, Feride, Hilmiye, Atiye teyzeyi, Nazmiye halayı, Himmet, Duran, Nazım, Hasan amcayı ziyaret ederdik. Kimisi para verir kimisi şeker. Para verenleri daha çok severdik. Ardından şehir içindeki Remziye teyzeme, Hayriye halama, anneannem ve dedeme giderdik.
Tarsus parkında birer fotoğraf çektirirdik. Sonra bayram yerine yönelirdik… Bayramlar yayla mevsimine denk geldiğinde; kalede, bahçelerde ateşler yakar üzerinden atlardık…
Zerrin Özer'e dönelim: "Her şey seninle güzel/Olmayacak düşlerin peşinden koşmak bile…"