29 Aralık 2016’dan beri Kocaeli Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP eski eş genel başkan yardımcısı Aysel Tuğluk, hayli zamandır yaşamını tek başına idame ettiremeyecek ölçüde hasta.
Bu nedenle, avukatı ve yakınları, yetkin kurumlarca demans teşhisi konulan Aysel Tuğluk’un bundan sonraki yaşamını dışarıda, yakınlarının desteğiyle sürdürmesi için infazın ertelenmesi ve tahliye talebinde bulundular.
Ne var ki, Adli Tıp İhtisas Kurulu hazırladığı tuhaflıklarla dolu 4 Şubat 2022 tarihli son raporda, Tuğluk’ta “hafif bilişsel bozukluk” tespit etti. Bundan hareketle, “cezai sorumluluğunun tam olduğu” görüşüne vardı.
Avukatları ve yakınları, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Tuğluk’un hastalığını dikkate almayıp, infazın ertelenmesini ve tahliye talebini reddetmesinden endişe duyuyorlar.
Aysel Tuğluk’un sağlık durumu hakkında verilen raporlara göz atınca, bu endişede çok da haksız olmadıkları anlaşılıyor.
Üniversite raporu: İnfazı erteleyin… Adli Tıp raporu: Olmaz
Uzunca bir süre Tuğluk’un durumunu takip eden avukatları ve yakınları, hapishane koşullarında kendi başına yaşayamayacağını görünce, tahliye olması için ilgili kurumlar nezdinde yasal ve tıbbi işlem başlattılar.
22 Mart 2021 tarihinde, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı’ndan adli tıp, nöroloji, psikiyatri, dahiliye ve kardiyoloji alanlarına mensup beş ayrı uzman hekimin muayenesi ve gözlemi sonucunda verilen raporda, Aysel Tuğluk’un hastalığı nedeniyle cezaevinde kendi başına kalamayacağı tespiti yapıldı.
Tuğluk’un hastalığının ”kronik seyirli kalıcı hafıza kaybı” anlamına gelen “demans” olduğu teşhis edildi ve takibinin “üçüncü basamak” sağlık kuruluşlarında yapılması gerektiği vurgulandı. Cezaevinde yaşamını bir başkasının yardımı olmaksızın, tek başına sürdürmesi mümkün olmadığından, infazın ertelenmesi yönünde kanaat belirtildi.
Üniversiteden bu raporu alan avukatları 3 Eylül 2021’de İstanbul Adli Tıp Kurumu’na başvurup (ATK) infazın ertelenmesini istedi. ATK ise üniversitenin raporundaki tespit ve değerlendirmeleri dikkate almadı. Tuğluk’a cezaevinde doktora erişim hakkı tanındığını, tedavilerin pekâlâ cezaevinden yapılabileceğini ileri sürdü ve infazın ertelenmesine karşı çıktı.
Mühim değil, “Hafif bilişsel bozukluk”
Tuğluk’un avukatları ve yakınları işin peşini bırakmadı. ATK’ya yeniden bir rapor verilmesi için başvurdular. ATK İhtisas Kurulu 4 gün boyunca Tuğluk’u gözlem altında tuttu ve raporunu geçtiğimiz 4 Şubat 2022 tarihinde verdi.
Raporda bir tuhaflık var. 25 sayfalık raporun 20 sayfası anlaşılmaz bir nedenle, Kobane Davası’nda yer alan suçlamalara ayrılmış. İddianame olsa ancak bu kadar olur. Kalan beş sayfanın ikisi Kocaeli Üniversitesi’nin raporuna, son üç sayfası da İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun kendi raporundaki tespit ve değerlendirmelere ayrılmış.
Bu son üç sayfada, İhtisas Kurulu dört günlük gözlem ve bulgulardan hareketle, Tuğluk’ta “basit dikkat zayıflığı bulunduğu”, “dikkatini sürdürme becerisinin belirgin bir şekilde zayıf olduğunu” belirtiyor. İlaveten, “soyutlama becerisinin yetersiz olduğu” ve “sözel akıcılık” testlerinde kelime üretiminin çok düşük olduğu ifade ediliyor. Testler sonrası yapılan puanlamada ise, Tuğluk’un 30 üzerinden 12 aldığı vurgulanıyor.
Sonuç olarak, 7 kişilik kurul Aysel Tuğluk’ta “hafif bilişsel bozukluk” olduğu teşhisinde bulunuyor. “Ceza sorumluluğunu etkileyecek ölçüde akli bir arızanın bulunmadığını” ileri sürüyor. Karar olarak da “ceza sorumluluğunun tam olduğu kanaatine vardıklarını” açıklıyor.
Tuğluk’un ağır yükü: Annesinin cenazesine yapılan saldırı
Bu hastalıkla tanışmazdan evvel Aysel Tuğluk, gerek Kürt sorununun barışçı ve demokratik çözümü ve gerekse kadınların eşitlik sorunu için en önde mücadele eden, etkin bir Kürt kadınıydı.
Çeşitli toplantılarda yaptığı konuşmalar, televizyon programları ve röportajlar nedeniyle “örgüt propagandası” ve “örgüt üyeliği ve yöneticiliği” iddiasından mahkûmiyet aldı. Son olarak da, 6-8 Ekim 2014 Kobane olayları nedeniyle tutuklandı.
O bunları yaşarken, hafızasının onu hızla ve geri dönüşsüz bir şekilde terk etmesi, ona bambaşka bir gelecek hazırladı. Annesinin cenazesine yapılan büyük saygısızlık ve ırkçı barbarlığın, bu durumu tetikleyen temel faktörlerden biri olduğunu yakınları belirtiyor.
13 Eylül 2017’de, Ankara’da 78 yaşında hayatını kaybeden Hatun Tuğluk İncek Mezarlığı’na defnedilecekti. Aysel Tuğluk da cezaevinden iki günlük özel izinle çıkmıştı. Gözleri önünde ırkçı lümpen bir güruhun “Burada şehit cenazesi var. Buraya terörist cenazesi gömdürmeyiz. Gömseniz de çıkartır parçalarız” diyerek başlattığı taşlı sopalı saldırı onda derin yaralar açtı. Cenazenin oradaki mezardan çıkartılıp, Tunceli’de yeniden defnedilmesi de düşünce ve duygu dünyasında yaşadığı depremi yatıştırmaya yetmedi.
Hukuk ve vicdan gereği Aysel Tuğluk tahliye edilmeli
ATK raporları maalesef böylesine aşağılık bir saldırının Aysel Tuğluk’ta yarattığı derin travmayı ve tahribatı hiç dikkate almıyor.
Yargının iktidar tarafından araçsallaştırmasının ve yargı kurumlarının bağımsızlıklarını yitirmesinin, herhalde konuyla bir bağı olmalı. Tutuklu ve mahkûmlar doğal olarak, hukuksuz ve adaletsiz uygulamaları doğrudan yaşayanların başında geliyor.
Ağır hastalıklarla boğuşan çok sayıda mahkûm ve tutuklu, çaresizlik içinde oralarda ömür tüketiyorlar. Siyasi tutuklu ve mahkûmların ise böylesi muamelelerin katmerlisine muhatap olduğunu hepimiz biliyoruz.
Aysel Tuğluk’un da aynı akıbete uğramasına mahkemenin izin vermemesini ummak isterim.