1992’nin kasım ayının başında Cumhuriyet gazetesinin kapısından içeri girdim ve 2008 yılının haziran ayına kadar aralıksız 16 sene çalıştım. Aydın’la ikimize bir oda verdiler. Aynı gün işe başladık. O, Genel Yayın Müdürü olduğu Politika gazetesinin kapanmasından 12 sene sonra yeniden mesleğe başlıyordu.
Ben de Aydınlık’ın kapatılmasından 12 yıl sonra gazetecilik macerasına dönüş yaptım. 12 Eylül darbesi öncesinde iki zıt kutbun gazetelerinin başında yer almış iki isim olarak, 1990’lar ve 2000’lerdeki uzun yıllarımızı Cumhuriyet gazetesinde birlikte geçirdik. Aydın, gazeteciliğinin yanı sıra tiyatro senaryoları yazardı. Oyunculuğu da vardı.
Girdiği her topluluğu neşelendiren, esprili, muzip, çok sevimli bir adamdı. Onunla 10 yıldan fazla aynı odayı paylaşmam bir şanstı. Gülerek, eğlenerek mesleğimizi sürdürdük. Her ikimizin de kılıbıklığı üzerine çeşitli rivayetler dolaşırdı. “Oya’dan emir geldi” dedik mi hazır ola geçerdi. Bir gün, heyecanla ayağa kalkarak “Görün bakalım Oya’ya nasıl posta koyacağım, o zaman ne kadar sert erkek olduğumu görürsünüz” dedi.
O telefonun başına geçti. Biz de paralelden Aydın’ın Oya ile konuşmasını dinlemeye durduk. Aydın “Bak Oya bu gece Beyoğlu’na gidip hard bir gece yaşayacağım beni bekleme…” dediğinde Oya’dan gelen cevap kısa ve netti: “Sen yine kime poz yapmak için böyle konuşuyorsun, paralel telefonda kim var?” Aydın, 12 Eylül askeri darbesinden sonra Almanya’da Oya Baydar ve oğlu Ekim’le 12 yıl mülteci olarak yaşadı. Frankfurt’ta şoförlük yaptı.
1991 yılında Frankfurt’ta ailecek görüşmüştük. “Ben Frankfurt’ta Şoförken” kitabı, Aydın’ın aynı zamanda mizahçı olduğunu gösteren, neşeli, ince esprilerle dolu bir eserdir. Aydın Engin, Cumhuriyet’te birçok önemli habere imza attı, yazı işleri müdürlüğü yaptı.
İpek (Çalışlar) o dönemde haber müdürüydü. Çok zor zamanlardı. Özellikle Güneydoğu’daki çatışma ortamı gazeteciliğimizi etkiliyordu. Aydın, o bölgeden birçok sorunu gündeme taşıyan, devletin baskılarını teşhir eden, silahlı şiddeti de eleştiren bir tutum gösteriyordu. Cumhuriyet’te o günün koşullarını zorlayarak yaptığı yazı işleri müdürlüğünden ayrılıp, yeniden muhabir yazarlığa dönmeyi tercih etti.
O artık yitip giden bir dönemin, ilkeli gazeteciliğin sembollerinden. Demokrasiye ve özgürlüğe tutkundu. Daha çok katkılarda bulanabileceği bir dönemde onu kaybettik. Onu çok sevdik. İpek, Reşat ve ben ölüm haberini aldığımızda derin bir üzüntüyle sarsıldık. Onu çok arayacağız. Gazetecilik camiasının önemli bir tuğlası eksildi. Güle güle benim sevgili arkadaşım.