İstanbul’da bulunan Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan bir grup öğrenci, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye’nin Afrin kentine girmesinin ardından üniversite kampüsü içinde 19 Mart'ta “Afrin Lokumu” dövizi ile kutlama amacıyla lokum dağıttı. Bir başka grup öğrencinin de “İşgalin ve Katliamın Lokumu Olmaz” pankartı açarak tepki göstermesi üzerine iki grup arasında kısa süreli gerginlik yaşandı. Yaşanan olaylar sonrasında, lokum dağıtan öğrencileri protesto eden gençler polis tarafından gözaltına alındı. Gözaltına alınan 22 öğrencinin 14’ü tutuklanarak Bakırköy ve Silivri’de bulunan cezaevlerine gönderildi.
Tutuklamaların ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame kapsamında 22 Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi, “terör örgütü propagandası” yapmakla suçlandı. Öğrencilerin yargılanacağı davanın ilk duruşması 6 Haziran’da görülecek. Duruşma öncesi, ailelerin yanı sıra kampüste de bir heyecan var.
“Hukuki bir sürecin işlediğini düşünmüyoruz”
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, arkadaşlarının tutuklanmasından sonra onları yalnız bırakmamak adına koordinasyon grupları kurmuş. Kampüste yaşanan olaylar kapsamında 22 Mart'ta gözaltına alındıktan sonra aynı gün serbest bırakılan Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü öğrencisi Tilbe Akan, kurulan gruplarda tutuklu arkadaşları için duruşma öncesi çeşitli afiş ve videolar hazırladıklarını anlatıyor. Akan, arkadaşlarının tutukluluğunun siyasi bir karar olduğunu ifade ederek, “Açılan dava, siyasi bir dava. Hukuki bir sürecin işlediğini düşünmüyoruz” diyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 24 Mart'ta yaptığı konuşmada, Boğaziçi Üniversitesinde protesto eylemi yapan öğrencileri kastederek, “Orada imanlı, milli, yerli gençlik Afrin'le ilgili lokum dağıtıyor. Bu gençlik orada lokum dağıtırken o komünist, vatan haini gençler onların bu masalarını dağıtmaya yelteniyorlar. Bu terörist gençlerle ilgili her türlü çalışmayı yapıyoruz. Üniversitede okuma hakkını vermeyeceğiz” demişti.
“Sınavlara giremiyorlar”
Öğrencilere isnat edilen fiillerin suç oluşturmadığını ve ifade özgürlüğü kapsamına girdiğini söyleyen avukat Doğuşcan Aydın Aygün, başlatılan soruşturma kapsamında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar beklerken iddianame ile karşı karşıya kaldıklarını söylüyor. Avukat Aygün, tutuklu öğrencilerin morallerinin iyi olduğunu, cezaevindeki zamanlarını okuyarak ve derslerine çalışarak geçirdiğini anlatıyor. Ancak öğrencilerin derslerine çalışmaları, sınavlarına girebildikleri anlamına gelmiyor.
Avukat Aygün, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin tutukluluk durumlarının eğitim haklarını engellediğini ve sınavlarına giremediklerini ifade ediyor. 2016’da yürürlüğe giren Kanun Hükmünde Kararname, örgüt üyeliğinden tutuklu ve hükümlü bulunan kişilerin sınava girme haklarını elinden aldı. İlgili maddede, “Terör örgütü üyeliği veya bu örgütlerin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar sebebiyle tutuklu veya hükümlü olarak ceza infaz kurumunda bulunanlar, olağanüstü halin devamı ve kurumda barındırıldıkları süre zarfında her türlü eğitim ve öğretim kurumları ile kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan sınavlara giremezler” deniliyor.
“Başlarına gelenler içimizi yakıyor”
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin tutuklanması, arkadaşları kadar öğretim üyelerini de rahatsız eden bir durum… Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Can Candan, kampüste yaşananların üniversite çalışanından mezununa kadar herkesi çok kötü etkilediğini düşünüyor. “Öğrencilerimiz siyasi fikirlerini, savaş karşıtı olduklarını ifade ettikleri için ‘terörist’ olarak yaftalandılar” diyen Candan, öğrencilerin özgürlüklerinden ve eğitim haklarından mahrum bırakılmalarını kabul edilemez buluyor. “Başlarına gelenler içimizi yakıyor” diyen Can Candan, Boğaziçi Üniversitesi’nin gözaltılarla başlayan günlerden bu yana çok ağır bir süreç yaşadığı ve bu sürecin üniversitedeki özgür ve huzurlu yaşam hakkını ellerinden aldığı kanaatinde… Öğrencilerin yerinin cezaevi değil, üniversite olduğunu söyleyen öğretim görevlisi, “Eğitim haklarının ihlaline son verilmesi ve anayasa koruması altındaki özgürlüklerini kullanabilmeleri için mücadelemiz sürecek” diyor.
“Savaşa hayır” sloganı suç delili oldu
Boğaziçi Üniversitesi Kimya Öğretmenliği Bölümü öğrencisi Esen Deniz Üstündağ, 3 Nisan’dan beri Bakırköy Kadın Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. “Terör örgütü propagandası yapmak” ile suçlanan Üstündağ için iddianamede, olay günü “Savaşa hayır, barış hemen şimdi”, “Katil AKP hesap verecek”, “Saray savaş halklar barış istiyor” sloganlarına eşlik etmesi suç delili olarak yer alıyor. Abla Özlem Üstündağ, tutuklu bulunan kız kardeşini her Pazartesi günü 35 dakikalığına bir camın arkasından kapalı görüş esnasında görebiliyor. Kardeşinin vegan olduğunu anlatan abla, “Beslenmesi konusunda ekstra sıkıntı yaşadık. Öğlen bir tane haşlanmış patates, akşam da sulu patates; son 2-3 haftanın rutini bu şekildeymiş” diyor.
“Adil bir yargılama olmasını umuyoruz”
Bu süreçte en çok üzüldükleri durumun kardeşinin isminin “terörist” kelimesi ile yan yana gelmesi olduğunu söyleyen abla, “Kabul edilebilir bir şey değil, bu bir akıl tutulması” diye konuşuyor. Büyük bir heyecanla duruşma gününü beklediklerini dile getiren abla Üstündağ, “Adil bir yargılama olmasını umuyoruz” diye konuşuyor. Üstündağ, kardeşinin hayvanlar konusunda oldukça hassas olduğunu ifade ederek tutuklu öğrencinin DW Türkçe için cezaevinden, “Dayanışmak isteyen olursa hasta bir hayvanın bakımını üstlensin veya barınaklarda sokaklarda besleme etkinliklerine katılsın, benim için yeterli” mesajını gönderdiğini sözlerine ekliyor.