Pınar Gültekin davasının hakimleri ve savcıları da bu ülkenin yurttaşları ve onlar da erkek. Hiçbirini tanımam. Ama biliyoruz ki hepimiz gibi onlar da kadına yönelik şiddetin aile içinde yaygın olduğu bir ülkede büyüdüler. Annesi dayak yemediyse kendisi yemiştir. Ya da mahallesinde şiddet gören kadınların haline tanık olmuştur.
Onlar, kadını ikinci sınıf sayan bir toplumsal ön kabulün içinde yetiştiler. Kadının çalışmasına, erkekle eşit bir toplumsal statüye kavuşmasına karşı olan bir siyasi atmosferi soludular. Bu nedenle ev içi şiddeti cezalandıran kanunlara ve uygulamalara uyum sağlamakta zorlanıyorlar. Erkek şiddetini mazur ve meşru gören bir zihniyet ikliminin içindeler.
Pınar Gültekin’in ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, kadınlara yönelik erkek cinayetlerinde, mahkemelerin sık sık “haksız tahrik indirimine” başvurduklarını hatırlatıyor ve Yargıtay’ın bu konudaki uyarısının altını çiziyor. Yargıtay’ın kadın katillerinin haksız ceza indiriminden yararlanmalarını doğru bulmadığını işaret ediyor.
Epözdemir, dava boyunca Gültekin’in katilinin ve suç ortaklarının “haksız tahrik indirimine” odaklandıklarına ve ezberletilmiş cümlelerle aynı savunmayı tekrar ettiklerine dikkat çekiyor. Yalnız bu davada değil, kadın katillerinin yargılandığı davalarda böyle bir savunma çizgisi tutturarak cezalarını hafiflettiklerini anlatıyor; Cinayetten mahkum edilen kişinin Pınar Gültekin’i canlı iken yakmak, cesedini de beton altına gömmek gibi eylemlerin de sahibi olduğunu vurguluyor.
Pınar Gültekin davası ilk değil, son olması da mümkün değil. Erkeklerin evde yaygın şiddet uyguladığı bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye bu kategoride 152 ülke arasında 94. sırada yer aldı. OECD’ye üye 36 ülke arasında ülkemiz zirvede. Yani okumuşu, okumamışı, hakimi, doktoru, profesörü, hamalı evde karısını ve çocuklarını dövüyor.
Dünyada da benzer bir erkek şiddeti var diye savunmaya geçenlere uyarımız, “Maalesef ülkemizdeki erkeklerin şiddete başvurmaları dünya ortalamasının çok üstünde.” Kamuoyunun vicdanını sızlatan kadın cinayetlerini acı çekerek izliyoruz. Çünkü bunları önlemek konusunda henüz bir başarı gösterilebilmiş değil. 2020 yılında koruma amacıyla güvenlik güçlerine başvuran kadın sayısı 339 bin 972. Bunlar tehlikeyi göze alıp şikayet edenlerin sayısı.