Rawest Araştırma, Haziran ayının son haftasında Diyarbakır, Mardin, Urfa ve Van illerinde 1565 kişi ile yüz yüze görüşerek yaptığı siyasi durum araştırmasının sonuçlarını yayınladı. Partilerin 2018 genel seçimlerinde aldıkları oylar ile bu Pazar günü seçim yapılsa alabilecekleri olası oyları karşılaştırmalı olarak sunan rapor, dört ilin genel bir fotoğrafını çekiyor.
Rapora göre 2018’de bu dört ilde oyu % 52.4 olan HDP, şu anda % 51.3 oya sahip görünüyor. Oylarında bir puanlık bir düşüş gözükse de HDP, esas itibariyle oylarını muhafaza ediyor. Partinin son beş-altı yıldır hukuki ve fiili olarak baskı altına alındığı ve normal siyasi faaliyetlerini yürütmez hale geldiği düşünüldüğünde, oyların korunmasını HDP’nin başarı hanesine yazmak gerekiyor.
Başlıca iki faktörle açıklanabilir bu başarı: Faktörlerden biri, tabanın parti aidiyetinin güçlü olmasıdır. Diğeri ise; genç seçmenlerin ilgisidir. Taraftarları ile parti arasındaki bağların kuvvetli olması ve genç seçmenlerin gösterdiği teveccüh nedeniyle HDP en sert dalgalara karşı dayanabiliyor ve yerinde kalabiliyor.
Mamafih, HDP bölgede çok uzun bir süredir sadece AK Parti ile rekabet ediyor ve AK Parti’de de ciddi bir düşüş gözleniyor. Ancak rakibinin bu kaybından HDP istifade edemiyor. İktidar partisi ile arasını açan ya da köprüleri tamamen atan seçmenler için HDP bir çekim merkezine dönüşemiyor ve oy havuzunu genişletemiyor. HDP için bu mühim bir problemdir; dolayısıyla HDP AK Parti’den kopan oyların neden kendisine yönelmediğini derinlemesine tahlil etmelidir.
Devlet partisi
2018’de dört ildeki seçmenin % 34.7’sinin tercih ettiği AK Parti, Rawest’e göre % 23.8’e gerilemiş gözüküyor. 11 puanlık bir erime var. Nedenleri ayrıca tartışılabilir; bu trajik gerilemenin Türkiye’nin geneli ile çakışan veya farklılaşan sebepleri üzerinde durulabilir. Lakin tartışılmayacak bir gerçek ortada duruyor: AK Parti’nin 2018’den beri takip ettiği siyaset kendi destekçileri nezdinde de sert bir tepki ile karşılaşıyor. Öyle ki bu dört ildeki seçmenlerinin yaklaşık üçte biri, AK Parti’nin girdiği yolda yürümeyi reddediyor.
Hâlihazırda AK Parti’den, bu eğilimi tersine çevirecek veya en azından durduracak tepkiler de gelmiyor. Doğrusu AK Parti’den bu tür hamleler gelmesi de kolay değil; çünkü AK Parti artık bir devlet-partisi. Devlet-partisi kimliğine bürünen bir yapının ise, bir vakitler taşıyıcılığını üstlendiği reformist iktisadi ve siyasi güzergaha dönüş yapması zor. AK Parti bu zorluğu göze alır mı, bilinmez. Ama eğer almazsa, yani siyasi tercihlerinde esaslı bir değişikliğe gitmezse, seçime doğru AK Parti ile yollarını ayıranların sayısı daha da artabilir.
Siyasi ağırlık merkezi
2018’de % 2.7 seviyelerinde gezinen CHP, oylarını yaklaşık dört kat artırarak % 9.8’e çıkmış. AK Parti ile irtibatı koparan ve merkezde durmayı önemseyen seçmenin bir kısmının CHP’yi tercih ettiği anlaşılıyor. AK Parti’nin seçim kaybetme ve CHP’nin de iktidar olma ihtimali güçlendikçe, CHP’ye yönelenlerin sayısı daha da çoğalabilir.
Ancak en hareketli parti olmasına rağmen CHP bu dört ilde halen % 10’un altında kalıyor. Yirmi yıldır bölge siyasetinde hegemonya kuran iki partinden biri stabil ve diğeri de kan kaybediyor. Fakat bu vasatta dahi ana muhalefet partisi seçmenler için güvenilir bir mekân hüviyetini kazanamıyor. CHP’lilerin bunun üzerinde uzun boylu kafa yormaları lazım; zira partinin bir siyasi ağırlık merkezine dönüşebilmesinin yolu, bu hayati sorunun aşılmasından geçiyor.
Araştırmada Gelecek Partisi % 2.6 ve DEVA Partisi de % 4.7 çıkıyor. AK Parti’ye merbutiyeti azalanların, doğal olarak, evvela bu iki partiye dönüp bakacakları varsayılıyordu. Ancak böyle olmadı. İki parti de bir güç algısı yaratmadıkları için, AK Parti ile bağını kesenlerin de gidecekleri ilk adrese dönüşemediler. Nitekim AK Parti’nin kaybı % 11 civarındayken, Gelecek ve DEVA partilerinin oy toplamı ancak % 6-7’yi buluyor. Her iki parti de beklenenden veya umulandan çok uzakta, siyasetlerini ayrıntılı olarak gözden geçirmeleri gereken bir noktadalar.
Son düzlük
İYİ Parti ise Türkiye’nin batısında farklı, doğusunda farklı bir resim veriyor. Türkiye’nin batısında yükselen bir İYİ Parti var. Umumiyetle % 14-16 aralığında bir desteğinin olduğu belirtilse de, İYİ Parti’nin % 20 sınırına dayandığını ve hatta bu sınırı aştığını söyleyen kamuoyu araştırmalarına da rastlanıyor. Ama doğuda görüntü çok farklı; 2018’den bu yana İYİ Parti’de deyim yerindeyse yaprak bile kımıldamamış; % 1.8 olan oy % 2.1 olmuş.
Bu rakamlar, İYİ Parti söyleminin bu dört ilde karşılık bulmadığını gösteriyor. Akşener’in Batı’da iş gören saha siyaseti, Doğu’da onun lehine bir netice üretmiyor. Elbette, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin dinamikleri çok daha farklı; buradaki oy tercihlerinin birebir cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de tekrarlanacağı iddia edilemez. Fakat bu veriler, İYİ Parti tandanslı bir adayın bölgede bir dirençle karşılaşacağının bir göstergesi olarak da okunabilir.
Velhasıl hem Türkiye genelinde hem de bölgede siyasi dengeleri değişime gebe bir seçime doğru gidiyoruz. Seçimlerin var olan dengeleri bozma ve yeni dengeler kurma potansiyeli çok yüksek. Bu potansiyelin ne kadarının açığa çıkacağını ve değişimin çapının ve kapsamının ne olacağını ise, siyasi aktörlerin son düzlükteki tercihleri belirleyecek.