Abdullah Kıran

Davutoğlu’nun çağrısı önemli

Bu ölümler, bu yıkım ve umutsuzluk ânında, yine âkil bir ses umutlarımızı yitirmememiz gerektiğini hatırlattı. Bu âkil ses başbakanın kendisiydi. Bu ateşe bir su dökülebileceğini; Kürt meselesinin bir barış masasında, yani olması gereken zeminde konuşulabileceğini söyledi.

Zor bir soru

Hiçbir hatâ, bu savaşa, bu şiddet cenderesine geri dönüş kadar büyük olamazdı ve bu hatânın haklı bir gerekçesi de olamazdı. Kuşkusuz en büyük hata, PKK’nin tek taraflı özyönetim ilânıydı.

Rusya neden Suriye’den çekiliyor?

Rusya’nın hava desteği olmadan Beşar Esat yönetiminin ülkenin diğer köşelerinden toprak kazanması olası değildir. Suriye’de kurulacak Alevistan’ın toprakları, şu an itibariyle Beşar Esat yönetiminin denetim altında tuttuğu topraklar olacaktır. Rusya’nın Alevistan lehine daha çok toprak kazanmama politikası gerçekçidir ve İran için de bir mesaj niteliği taşımaktadır.

Çare, sivil siyaset ve reformlar

81 ilden 12’sinin belediyesini elinde tutan, 11 ilde yüzde ellinin üzerinde ve toplamda 6 milyondan fazla oy alan bir Kürt siyasi hareketinin, “bu ülkede demokratik zeminde mücadele etme çaresi kalmamıştır” demesi, hem ahlâki hem de vicdani değildir. Keza, Cizre, Sur, Silopi, Silvan ve Varto örnekleri ortada dururken, bu kez Şırnak, Yüksekova ve Nusaybin gibi yerlerde aynı eyleme girişmek de akıl ile açıklanacak bir durum değildir.

Hatadan dönmek zor mu?

Türkiye’nin 81 ilinden 12’sinin belediyesini elinde tutan, 11 ilde yüzde 50’nin üzerinde seçmen desteği olan ve toplamda 6 milyondan fazla oy alan bir parti, Suriye’de uygulanabilecek yol ve yöntemlerin bu ülkede uygulamaya konmasına müsaade etmemeliydi. Şüphesiz daha da acı olan, PKK’nın bu yanlışına karşı halen HDP içinden güçlü ve kararlı bir sesin çıkmamasıdır.

Ya hep ya hiç hattı

Ülke medyasının neredeyse yarısı her gün mütemadiyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a nefretini işlerken, diğer yarısı tam anlamıyla karşı kutupta yer almakta. Dış politikada bile ya hep ya hiç hattı üzerinde yola devam etmekteyiz. Sayın Cumhurbaşkanının Suriye politikasındaki “ya biz, ya PYD” vurgusu, Batıda “ya Türkiye ya Kürtler” şeklinde anlaşılıyor.

Suriye denklemi

Ortadoğu’da Türk-Kürt ittifakı her iki halk için büyük bir kazanç sağlar ve Türkiye’yi uçurur; buna karşılık iki halkın çatışma ortamına sürüklenmesinden daha vahim bir yanlış olamaz. Türkiye geçmişte Irak Kürtleri meselesinde olduğu gibi şimdi Suriye Kürtleri konusunda da, henüz çok geç olmadan, dış politika dümenini Kürtleri kucaklayacak şekilde kırmalıdır.

Kürtleri Esat’a mecbur etmek

Nasıl ki PKK’nin 7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’de şiddete dönmüş olması vahim bir hata ise, Türkiye’nin de Suriye’de PYD’yi Fırtına toplarıyla vurması vahim bir hatadır. Maalesef her iki hatadan bir doğru çıkması da mümkün değil.

Bir vekâlet savaşının sonu

Ancak ben her şeye rağmen Türkiye’nin halen Suriye Kürtlerini kazanabileceğini; Kürtleri kazanmış bir ülke olarak Irak’ta olduğu gibi en kazançlı ülke olabileceğini düşünüyorum. Bu bağlamda, Suriye Kürtlerinin çok-renkli ve çok-sesli yapısını da göz ardı etmemek gerek; unutulmamalıdır ki bu parçada çok güçlü bir KDP geleneği var.

Bad-el harab-ül Basra!

Kürt siyasi hareketinin şiddet tuzağına düşmüş olmasını bir fırsat olarak görüp bundan fayda sağlamayı ummak, uzun vadede Türke de, Kürde de yarar getirmez. AK Parti gibi, eski Türkiye’nin yanlışlarından kurtulmak isteyen bir hareketin, bu yanlışa düşmemesi gerekir.

Neo-Kemalistlerin savaşı

Bu savaş, iktidarını kaybetmiş Kemalistlerin, Neo-Kemalist Kürtler vasıtasıyla, AK Parti iktidarını devirme ve yeniden iktidarlarını kurma savaşıdır. Bu, Kürtleri özgürleştirme mücadelesi değil, bir vekâlet savaşıdır.

Henüz vakit varken

Bu son “kavga”da da gerçek kazananın, çatışıp savaşanlar değil, çatıştırıp savaştıranlar olmaması için, AK Parti, bir an önce barış sürecini “buzdolabı”ndan çıkarmalıdır. Kürtlerin yerinden yönetim talebi, başkanlık sistemi içinde kolaylıkla çözüme kavuşturulabilir.

Din üzerinden ötekileştirme

Ortadoğu’da milliyetçilikler üzerinden yaratılan ötekileştirme politikaları, din ve mezhep üzerinden yaratılabilen düşmanlıklar kadar yıkıcı ve tehlikeli değil. Bu kin, bu nefret söylemi din üzerinden tedavüle konduğunda, bizleri götüreceği yegâne yer Türk ve Kürt halklarının birbirlerini boğazlamasıdır. Emin olun bu ülkede hiçbir şey İslam dininin milliyetçilikle zehirlenmesi kadar yıkıcı ve tehlikeli olamaz.

‘Özyönetim’ devletin nesi olur?

HDP’yi ve Kürtleri, bu meseleyi çözme anlamında irade beyan etmiş ve çözebilecek yetenekte olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile karşı karşıya getiren akıl, emin olun, başta Kürtler olmak üzere bu ülkeye inanılmaz bir kötülük etti. Çok zor bir zamanda Türkiye toplumunun ağırlıklı bir kesimini barışa ikna edebilen ve bu yolda en önemli psikolojik bariyerleri aşabilen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ülkeye barış getirebilirdi. Ancak ne PKK ve ne de aklını Türk Solunun cebine koymuş olan HDP, bu süreci iyi yönetemedi.

Suriye’de kaybettiğimiz barış

Türkiye, Sünnî-Arap Suriye muhalefetine yakınlaştıkça Kürtlerden uzaklaştı, hattâ Kürtleri kendi güvenliği açısından bir tehdit gibi görmeye başladı. Her Kürt ise, eğer Kobani bir Türkmen kenti olsaydı Türkiye’nin tepedeki tanklarıyla kentteki soykırım teşebbüsüne seyirci kalamayacağını düşündü. İşte tam bu noktada PKK de vahim bir hatâ yaparak Türkiye’yi IŞİD destekçisi ilân ettiğinde, barış süreci en büyük darbeyi almış oldu.

Büyüksün Türk Solu!

Türkiye’nin Rusya ile tam da bir kriz ortasında olduğu bu dönemde, sayın Selahattin Demirtaş Rusya’ya bir ziyarette bulunacak. Bu eyleme diplomaside ne derlerler? Ey Rusya, biz bu krizde sizi destekliyoruz!

Seçimle kazanıp hendekle kaybetmek

Eğer HDP, henüz mahiyetini dahi tam anlamadan başkanlık sistemine karşı çıkmasaydı, yeni anayasa ve başkanlık sistemine geçişle, değil “özyönetim,” adamakıllı bir özerklik bile mümkün olurdu. Ancak Erdoğan nefretini HDP’de egemen kılmayı vazife edinmiş olan “Türk Solu” bu parti içinde başkanlık sistemini bile tartıştırmadı. Muhatabı itibarsızlaştırma politikası öylesine işletildi ki, daha düne kadar bu sorunu çözecek umuduyla bakılan lider, neredeyse sorunun tek kaynağı olarak algılatıldı.

Barzani’nin Türkiye ziyareti

İlk defa Türkiye, Mesut Barzani’yi gerçek bir devlet başkanı protokolüyle ağırladı. Çankaya Köşkü’nde Kürdistan bayrağı ile Türkiye Cumhuriyeti bayrakları yan yana durdu. Ortadoğu’daki keskin kutuplaşmada, Kürdistan’ın Türkiye ile hareket ettiği ortaya kondu.

Türkiye’nin büyük düşünme zamanı

Belli ki Suriye ve Irak Sünnileri bir devlet çatısı altında birleşecek. Hamisi ve sahipleri, Irak ve diğer Arap ülkeleri olacak. Benzer şekilde, Suriye’deki Nusayri Araplar da ayrı bir devlet olacak. Hamisi ve sahibinin İran olacağı aşikâr. Irak ve Suriye Kürtlerinin de birleşik bir devlet kurması uzak bir ihtimal değil. Peki, bu Kürt devletine kim hamilik ve sahiplik yapacak?

Avukatsız mazlumun avukatı

Şehir ortalarına açılan bu hendeklerin, Kürt halkı için ölüm ve zülüm çukurlarına dönüştüğünü görmüyor muyuz? Şiddete dönüş bir hatâysa, bu yöntem bir cinayettir. Kimi HDP’lilerin “biz hendek kazılan yerlerde oy kaybetmedik” şeklindeki açıklamaları ise, siyasi sefaletin izahı nâ-mümkün kısmını teşkil etmekte.

Neden bir Sünni-istan ve Kürdistan olmasın?

Bu saatten sonra, bildiğimiz anlamda üniter ve birleşik bir Suriye olmayacak. Hattâ büyük bir olasılıkla, Beşar Esat, birleşik Suriye’nin son devlet başkanı olacak. Bir daha ne Irak’taki Sünniler Şii Bağdat’ın, ne de Suriye’deki Sünniler Şii Şam’ın denetimine girmeyi kabul etmeyecek.

Bir yeminin serencamı

1921 Anayasasında yemin yoktu; ilk 1924 anayasasıyla bir yemin metniyle tanıştık ve bu metin, her askeri darbe ve her askeri anayasa ile birlikte biraz daha katlanılmaz oldu.

IŞİD bitsin diyen var mı?

Belki IŞİD’i tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmayacak; ancak çok ciddi anlamda etkisizleştirip dar bir alana hapis etmek, bölgede gerçek bir Türk-Kürt ittifakıyla sağlanabilir.

Başkanlık meselesi, HDP ve Kürtler

Dengir Mir Mehmet Fırat’ın da işaret ettiği üzere, HDP daha ileri ve demokratik bir anayasayı, referanduma dahi gitmeden Genel Kurul’da kabul etmeye hazır olduğunu dile getirmelidir.

A court case from another era!

In the past, the AKP announced a policy of “zero tolerance for torture” to take a great step on the road to a state of law. Today, too, it should announce a policy of “zero tolerance for lawlessness” in order to prevent such unjust outcomes to cases that have truly wounded public conscience.

Bir dönem, bir dâvâ!

Bir zamanlar, “işkenceye sıfır tolerans” diyerek hukuk devleti yolunda çok iyi bir ilerleme kaydeden AK Parti, bugün cesurca “hukuksuzluğa sıfır tolerans” diyerek, kamu vicdanını yaralayan davaların adaletsizce sonlandırılmasına müsaade etmemelidir.

Şiddet süreci uzasaydı baraj da aşılamazdı

PKK’nin tekrar şiddet ortamına dönüş yapması HDP’yi kalbinden vurdu. Eğer seçimler 1 Kasım gibi erken bir tarihte değil de biraz daha geç yapılsaydı, HDP baraja dahi takılabilirdi. Çünkü Kürt halkı, hak ve özgürlük dâvâsının Türkiye’de şiddet unsuru kullanılarak elde edilebileceği dönemin kapandığına inanıyor.

Demografik değişim

Sayın Cumhurbaşkanı Suriye’deki bir ilçenin nüfusunu bilmeyebilir; ancak bu verileri kendisine sağlayan danışmanlarının biraz bilgili, azıcık da insaflı olmaları gerekmez mi? Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı, bu ülkedeki Arap ve Türkmenlerin hakkını kolladığında, nüfusun en az üçte birini teşkil eden Kürtlerin de hak ve hassasiyetlerini dikkate almayı unutmamalı. Onlar da bu ülkenin vatandaşı.

Kader ortak; çıkarlar ayrı mı?

Bugün kimi yazarlar, IŞİD’in Ankara katliamını neden üstlenmediği meselesini anlamadıklarını söylüyor ve yazıyorlar. IŞİD’in bu katliamlardaki temel amacı barış sürecini vurmak; Türk ve Kürt halklarını karşı karşıya getirmek. Cani örgüt katliamı üstlendiğinde, Kürt ve Türk halklarının daha da kenetleşmesine yol açarak, barışa hizmet etmiş olur. Neden böyle bir “iyilik” etsin ki?

Kürdün ABD ve Rusya ile imtihanı

Kürtler barış sürecinde ilk defa bir muhatap bulmuşken, kimi dış unsurların, Paralelcilerin, Kemalist ve İttihatçıların peşine takılarak muhatabı itibarsızlaştırmaya girişmemeliydiler.