Ali Bulaç

Necip Fazıl, ayrışma ve iktidar (Sedat Yenigün-3)

Türk solunun dine karşı tutumunun muhafazakar kitlelerin sağa itilmesinde büyük payı vardı. Tek parti yönetimi hayatı dar etmişti ve bu dönemde Necip Fazıl, en yüksek perdeden bu mağdur ve mazlum insanların sözcüsü, savunucusu gibiydi. Fakat fikriyatına yakından bakıldığında hiç de İslami/iyi bir çizgide olduğu söylenemezdi. Muhammed Hamidullah’a “baidullah”, Ebu’l A’la Mevdudi’ye “merdudi” diyordu. Seyyid Kutup’a adeta hasımdı. Afganistan’da cihad başlayınca bir heyet İstanbul’a gelmiş, Necip Fazıl’ı ziyaret edip tavsiyelerini almak istemişti. Onlara “Kitaplarımı okuyun” demekle yetinmişti. Necip Fazıl “Türk’ün ruh kökü”nden, “Allah’ın seçtiği kurtulmuş millet”ten bahsediyor, son yıllarda iyiden iyiye Erbakan’a kızıp MHP’ye göz kırpıyordu. İpler 1977-Aralık ayında Tepebaşı Gazinosu’nda düzenlenen “İslami Diriliş Gecesi”nde koptu.

Bu kış Komünizm gelecek! (Sedat Yenigün-2)

Komünizmle Mücadele dernekleri, sağcı mukaddesatçı kuruluşlar, MTTB ve mukaddesatçı mevkuteler durmaksızın komünist tehlikeden söz edip duruyorlardı. Bu nasıl bir nefret, bu nasıl bir korkuydu? Bunun bir abartı olduğuna kanaat getirdim. Biz İslami kesim bunun farkında olmalı, sahte bir tehlikeden ve iç çatışmadan uzak durmalıydık. Bu yönde fikirler bende oluşmaya başladığında Sedat Yenigün’le tanıştık. Onun da kafasında cuk diye oturdu, çünkü MTTB’nin bu yönde manipüle edildiğine muttaliydi, İslami kesimin çatışmaların içine çekilmek istendiğine kesin kanii idi.

Sedat Yenigün-1 (Tanışma)

Sedat Yenigün’le 70’lerin ortasında tanıştım. “Fakülteden bir kızla konuşuyorum. Niyetim ciddi, evlenmeyi düşünüyorum ama biraz da tanımak istiyorum, ara sıra şurada burada konuşuyoruz. Bu günah mı?” diye benden fetva istemişti. O sırada İmam Gazali’nin Kimyay-ı Saadet kitabını okumuş, orada bu tür konuşmaların, hatta kadın sesinin haram olduğunu görmüş, büsbütün rahatsız olmuştu. “Konuşmanın, tanışmanın hiçbir mahzuru yok, hanım kızla konuşmaya, onu tanımaya devam edebilirsin, bundan hayırlı bir iş çıkar” dedim. Çok dürüst, kibar, bir İstanbul beyefendisiydi. Muhatabında itimat ve saygı uyandırırdı. Onunla iki konuda anlaşamıyorduk; birinde ben, diğerinde Sedat haklı çıktı.

Cemil Meriç’ten notlar

Cemil Meriç’in üslubu muhafazakâr dindar bazı yazarları üslubuyla etkiledi, her biri üsluplarında Cemil Meriç’i taklit ve takip ettiler. Sağ muhafazakâr kesime cazip gelmesinin bir sebebi tarihe ve geçmişe ilişkin okurlarına büyük bir özgüven telkin etmesiydi. 1984’te Genel Yayın Yönetmenliği’ni üstlendiğim İnsan Yayınları’nı kurunca Cemil Meriç’in kitaplarını yayınlama kararı aldık. Umrandan Uygarlığa, Kültürden İrfana ve Bu Ülke kitaplarını yayınladık. Yanılmıyorsam, onu en son vefatına yakın bir iftar yemeğinde Cevat Özkaya’nın evinde gördüm, bir daha görmek nasip olmadı. Geçenlerde bir kitabı ararken elime eski A4 eb’adında epey sararmış bir teksir kağıdı geçti, baktım Cemil Meriç’in bir sohbetinden aldığım notlar. Serbestiyet’teki ilk yazım Cemil Meriç’ten aldığım notlar olsun diye düşündüm.