Akın Özçer
Maduro’nun tartışmalı seçim zaferi
Başkan Maduro, uygulayageldiği ve Başkan Yardımcısı Mike Pence’in bundan 5 hafta önce Lima’da daha da ağırlaştırılacağını açıkladığı ekonomik yaptırımlarla rejimi dize getirmek isteyen ABD’ye tepki göstermekte ne kadar haklıysa, giderek güçlenen muhalefete karşı demokratik kuralların etrafından dolaşarak gücünü sürdürme girişimlerinde de o kadar haksız
Katalunya’da çatışmacı Torra dönemi
Torra dönemi İspanya ile kurumsal çatışmanın yeniden canlanacağı ve sorunun uluslararası alanda tartışılacağı yeni bir dönemi başlatıyor. Önceliğinin Katalunya Cumhuriyeti’nin kurulması olduğunu Parlament’te yaptığı konuşmada vurgulayan Torra’ya karşı Anayasa Bloğu’nun da yeni önlemler alması gündeme gelebilir. Nitekim C’s Başkanı Rivera, dün (14 Mayıs) Başbakan Rajoy’a çağrıda bulunarak 155. madde uygulamasının daha da genişletilmesini istedi. Ama İktidar partisi PP ile ana muhalefetteki PSOE Quim Torra hükümetinin anayasaya bağlılığını dile getirmesi halinde Devlet ile Katalunya ilişkilerinin şimdilik normalleşmesinden yana.
ETA artık yok
20 Ekim 2011’de ETA’nın 703 mahkûmu bulunuyordu. Bunlardan 559’u İspanya’da, geri kalan 144’ü ise dört Avrupa ülkesi ile Meksika’daydı. Terör örgütünün kurban ailelerinden özür dilediği 20 Nisan 2018’de ise İspanyol cezaevlerinde sadece 297 mahkûmu kalmıştı. Bu mahkûmların Bask Ülkesi ’ne yakın cezaevlerine naklini artık sadece Yurtsever Sol değil, ayrıca muhafazakâr milliyetçiler de talep ediyor.
ETA’nın tarihinde 10 kırılma noktası
ETA’nın yaklaşık 50 yıllık tarihinin terör örgütüne dönüştüğü son 44 yılını bu ana başlıklar üzerinden aktarmak mümkün. Her başlık kuşkusuz birçok ayrıntı içeriyor. Ama ana hatlarıyla özetlemek gerekirse, ETA’nın hikâyesi, bir demokratik hukuk devletinin Franco diktatörlüğünün ürünü bir terör örgütüyle uzun mücadelesinden önünde sonunda galip çıktığını gösteriyor.
ETA makas değiştirirken
ETA’nın kendini feshetmesi ve şiddetinin sadece Bask Ülkesi’nde değil tüm İspanya’da geri dönüşü olmayacak biçimde noktalanması kuşku yok ki olumlu bir gelişme. Ama ETA bundan böyle görüşleri ve inançları doğrultusunda siyasi mücadele yürütmek üzere makas değiştirirken, geçmişi manipüle etmesinin ve çatışma retoriğini iç savaş dönemine kadar gidip bugünlere taşımasının İspanya’nın gereksindiği siyasetin normalleşmesine hizmet etmeyeceği de son derece açık.
Testosteron Diplomasisi
Aslında ABD ve müttefiklerinin Suriye’de hava operasyonlarını genişletseler dahi artık başat rol oynamayacaklarına inanan batılı uzmanlar çok. Slate.fr’de yayımlanan “Rusya, temel oyun değiştirici” (La Russie, principal «game changer» ) başlıklı yazıda özetle, ABD ile Fransa ikilisinin daha 2013’te Suriye’de Esed’i iktidardan indirecek Libya tipi bir operasyona hazırlandığı ama Obama’nın Kongre’nin Suriye’de bir askeri seçeneğe sıcak bakmadığı bahanesiyle geri adım atması üzerine Fransa’nın yalnız kaldığı ve bundan sonra devreye İran , ve Rusya’nın girmesiyle Batı’nın başat rolünün giderek azaldığı savunuluyor.
Brezilya’nın utancı
Lula Da Silva, PT yandaşlarının kendisine önerdiğinin aksine darbeyi gerçekleştiren yargıya başkaldırmadı. 30 yıldır sadece Brezilya değil Latin Amerika Sol’unu da temsil eden efsane Başkan yazıyı kaleme aldığım sırada São Paulo’dan uçakla geçtiği Curitiba’da federal polise teslim olmuş ve cezaevine girmişti. Brezilya’nın elitleri bundan belki mutluluk duyuyor ve ülkelerinin yolsuzlukla nasıl mücadele ettiğini altın harflerle siyasi tarih kitaplarına yazmaya hazırlanıyorlar. Ama önemli olan kitaplara yazılanlar değil, gerçekler.
Macron’dan “Fransa çıplak” mesajı
Başkalarını dezenformasyon yaparak kandırdıklarını düşünenler sadece kendilerini kandırıyor. Tıpkı Fransız Cumhurbaşkanı Macron gibi. PYD heyetini kabul etmese, o saçma sapan açıklamayı yapmasa da Fransa’nın Suriye’de Türkiye aleyhine uygulanan senaryoların içinde olduğunu biliyor olacaktık ama Macron konuşmayı, konuştukça da Türkiye halkı nezdinde ülkesinin itibarını batırmayı tercih etti. Bu tercihin ikili ilişkiler üzerinde en azından başka ülkeler lehine olumsuz etkileri olacaktır kuşkusuz.
NATO’nun bozgundan hara-kiri ‘ye açtığı yelken
Türkiye’nin Suriye’deki pozisyonu Zeytin Dalı harekâtı ile daha da güçlendi kuşkusuz ama başta ABD olmak üzere NATO müttefiklerinin bu gerçeği kabul ettiklerine ilişkin olumlu bir gelişme de yok. Aksine kamuoylarına açıklamadıkları bir planı sürdürmeye çalıştıkları izlenimi ediniliyor. Bu da bir sonraki aşamada, Mümbiç’te, NATO’nun NATO’ya karşı olası bir başka çatışmasını gündeme getiriyor ki Pakt’ın böyle bir çatışmadan ayakta çıkması oldukça zor.
NATO’nun Afrin bozgunu
Türkiye bakımından bakıldığında, güvenliğinin, egemenlik ve toprak bütünlüğünün garantisi olması şöyle dursun NATO’nun hayati önemdeki ulusal çıkarlarına tehdit oluşturduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu, NATO’dan çıkmak gerektiği anlamına gelmiyor zira üyeyken bile İttifak içinde bizi dışlayan karşıt bir blok oluşabiliyorsa, dışarıda kalmamız halinde bu bloğun çok daha kolay kurulacağını kabul etmek gerekir. NATO’ya güvenemeyiz ama içinde kalarak bazı politikalarını paralize etme olanağımız da var.
Macron nasıl bir reform peşinde?
Bu vesileyle altını çizmek gerekir ki bir “reform” söz konusu olduğunda, hep daha çok demokrasi konusunda atılan adımlar gündeme gelir ya da gelmeli. Yoksa temsilde adalet ilkesini yok sayan iki turlu seçim sistemiyle zaten sesi kısılmış Fransız muhalefetini bir de Milli Meclis’te susturmayı hedefleyen önerileri araya sıkıştırmanın ayrıca ilkeli bir tutum da olmadığı son derece açık.
Kamel Davud’a o açık mektup yakıştı mı?
Kamel Davud mektup dediği metninde sömürgecisinin diliyle Osmanlı’ya da saldırıyor. Ülkesinin tüm sorunlarının faturasını Cezayir’i 1830’dan 1962 yılına kadar acımasızca sömürmüş, 1945’te soykırım yapmış “özgürlüklerin savunucusu” Fransa’ya değil, Osmanlı’ya ve Bab-ı Ali’nin temsilcisi olarak gördüğü Erdoğan’a çıkarıyor.
Fransa’nın Suriye’de ne işi var?
Fransa, ABD gibi, PYD/YPG’yi müttefik ilan ederek “Kürt adı altında” kurulması tasarlanan kukla bir terör devleti üzerinden bölgeye 70 yıl sonra geri dönmek mi istiyor bunu bilmek pek mümkün değil. Ama senatörlerinin başlattığı çağrı metnine, Türkiye’ye karşı değil müttefiklik dostlukla bile bağdaşmayan bir tutumun dile getirilmesine bakılırsa, Fransa’nın sömürgeci geçmişine özlem duyduğu izlenimi ediniliyor.
Kopuştan önceki son çıkış
Tillerson’un Ankara ziyareti sırasında yapılan kapsamlı görüşmelerde medyaya yansıyan/yansımayan tüm pürüzlü konuların ele alınmış ve yukarıda belirttiğim gibi birçok konuda Amerikan tarafının dikkatinin çekilmiş olduğu izlenimi ediniliyor. İkili ilişkiler büyük olasılıkla bir daha eskisi gibi olmayacak ama iki tarafın da ABD’nin tutumu nedeniyle eşiğine gelinen siyasi krizi arzu etmediği anlaşılıyor.
Fransa’dan Korsika’ya sembolik jest
Kimileri Korsika’nın adının anayasaya yazılmasını Fransa gibi merkeziyetçi bir ülke için önemli bir yerelleşme adımı olarak görüyor olsa da bunun sembolik bir anlam taşıdığına ve Macron’un milliyetçi Korsikalıları düş kırıklığına uğrattığına kuşku yok. Nitekim Le Monde konuyla ilgili haberinde milliyetçilerin Macron’un Ada ziyaretinde “fırsat teptiğini” ve bu ziyaretin “beklentilerin çok altında kaldığını” işaret ettiklerini vurguluyor.
Adalet Divanı ABD’yi nasıl mahkûm etmişti?
ABD kabul edilemez gördüğü bu kararı tahmin edileceği üzere uygulamadı. Washington’un Adalet Divanı’nın ülkelerin egemenliği, ülke topraklarının dokunulmazlığı gibi uluslararası normları ve BM Yasası’nda yer alan temel ilkeleri vurgulayan bu kararını tanımaması son derece üzücüydü kuşkusuz.
Brezilya darbesinde son aşamaya doğru
São Paulo, Rio de Janeiro ve Bahia gibi büyük kentler başta olmak üzere sokağa dökülen Lula yandaşları ve karşıtları Brezilya toplumunun nasıl kutuplaşmış olduğunun somut göstergesini oluşturuyor. Lula yandaşı kesim için bütün bunlar 2011’de başlatılan darbenin ikinci aşaması. PT karşıtı kesim ise köşe yazarı José Roberto Guzzo’nun geçen hafta Veja’daki yazısında dile getirdiği gibi “yoksulların babası” Lula’nın aslında “milyoner” olduğunu öne sürüyor.
Hukuk tartışması
13 ve 26. Ağır Ceza Mahkemeleri de AYM nin verdiği kararları hukuka aykırı olarak değerlendirmiş ve “sanıkların tutukluluk haline ilişkin herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına” hükmetmiştir. AYM tarafından verilen kararların herkes için bağlayıcılığı AYM nin kanunda gösterilen sınırlar içinde verdiği kararlar için geçerlidir. Nitekim yerel mahkemeler kendi görev ve yetki alanlarına sahip çıkmış ve AYM nin olması gereken sınırlar içinde kalması gereğini hatırlatan şekilde davranmışlardır.
Timerman’ın başına bunlar neden geldi?
Amerikan yönetimlerinin son dönemde Türkiye’de de tepki çektiği gibi, dost ve müttefik saydığı ülkelere ve siyasetçilerine, arkasında olduğu tüm askeri ve beyaz eldivenli darbeler yetmiyormuş gibi daha neler yapabileceğini göstermesi bakımından önemli. Timerman büyük balık değil aslında. Ona isnat olunan suç, Washington’un ismini çizdiği Cristina Fernández de Kirchner’in hükümetinde etkin bir üye olmasından kaynaklanıyor. O zaman öncelikle şu soruya yanıt bulmak gerekiyor: “Kirchner’e iktidardan düşmesinden sonra yapılan, sonuç olarak beyaz eldivenli bir darbe mi?
İran demokratik bir ülke değil ama…
Batılı ülkelerin tümünün değil belki ama ABD’nin İran politikası, Başkan değişikliğine paralel olarak, 180 derece değişti. Obama yönetimi İran’ın demokrasi sicilini ve korkunç insan hakları ihlallerini görmezden gelirken, Trump yönetimi de sanki tersi tepki vermezmiş gibi sokak hareketleriyle rejimin devredilmesine açıkça destek veren açıklamalar yapıyor. Bunu yaparken İran demokrasisini geliştirme gibi bir kaygısı yok. Çünkü selefi gibi, demokrasi sorunları İran’ınkinden az olmayan diğer bölge ülkelerini gündeme getirmiyor.
Guatemala Başkanı Jimmy’nin son komedisi
Washington’un bölgede bugüne kadar yaptıkları Pérez Molina’nın haklılığı bakımından somut bir gösterge olabilir. Ama Jimmy Morales’in dokunulmazlığının da geçen Aralık’ta CICIG’in talebiyle Pérez Molina’nınki gibi Kongre’nin gündemine getirildiği göz önüne alındığında ABD’nin bu konuda hâlâ tatmin olmadığı anlaşılıyor. Gerçi konuya ilişkin oylamada 158 üyeli Guatemala Kongresi’nden aleyhine sadece 25 oy çıktı ve Morales biraz olsun nefes aldı ama bu belki de kendisine yapılan ne için olduğunu bilmediğimiz bir uyarıydı._x000D_
_x000D_
Honduras’ta hileli seçimlere bitmeyen tepki
Kudüs kararında ABD ve İsrail’in yanındaki 7 ülkeden biri olan Juan Orlando Hernández yönetimi Washington’a anayasaya göre imkânsız olan ikinci defa seçilmesinin diyetini mi ödedi bilmek mümkün değil. Ama bugüne kadar olan bitenlere bakılacak olursa Honduras’ın Monroe doktrininin büyük sopasını (Big Stick) üzerinde hep hissetmiş bir ülke olduğuna da kuşku yok
Katalan seçimlerinin iki galibi
Katalan sorununun çözümü için karşıt görüşteki siyasi partilerin diyalog içinde olmaları kuşkusuz büyük önem taşıyor. Sadece ayrılıkçıların Anayasa Bloğu ile görüşerek bağımsızlık yolunun açılmasını sağlamaları için değil, aynı zamanda Anayasa Bloğu’nun da Bağımsızlık Cephe ile birlikte yaşam için diyaloğa girmesi şart.
21 Aralık’ta Avrupa’nın geleceği oylanıyor
Aslında Katalunya’da hangi eğilimde bir hükümet kurulursa kurulsun tek yanlı bağımsızlık ilanı döneminin artık kapandığı anlaşılıyor. Manuel Valls’in Goya Tiyatrosu’nda vurguladığı gibi, AB kurucu babalarının ilke ve değerleri unutulmadığı, “milliyetçiliğin savaş demek olduğu” akılda tutulduğu sürece bu tür dayatmalara sadece İspanya’da değil, hiçbir Avrupa ülkesinde kapının aralanması söz konusu olmayacak. _x000D_
_x000D_
İİT Zirvesi ve Riyad’ın darbesi
İstanbul Zirvesi’nde gözler, bir süredir ABD ve İsrail ile açıkça flört eden Suudi Arabistan ve etkisi altındaki Körfez ülkeleri üzerindeydi. Görüş açısına göre İran’a karşı ABD ve İsrail’i kullanan ya da kullanılan Riyad, İslam ülkelerinin birlikteliğini bozabilecek güçlerden biri olduğu için. Atıfta bulunduğum yazısında Jégo’nun da dikkat çektiği gibi, İslam ülkelerini ABD ve İsrail’e karşı bir araya getirmenin kolay olmadığı bir dönemden geçiyoruz.
Korsika’dan Fransa’ya özerklik mesajı
Korsika teritoryal seçimleriyle ortaya, Laborderie’nin söylediği gibi, biri ulusal, (Fransa) diğeri bölgesel (Korsika) düzeyde olmak üzere iki farklı demokratik egemenlik çıkıyor. Bu bağlamda, yeni bir ulus devletin kurulması değil, bir ulus devletle bir bölgesi arasındaki mevcut ilişkinin yeniden tanımlanması söz konusu elbette.
21 Aralık’ta neler değişecek?
21 Aralık’ta sandıktan nasıl bir sonuç çıkarsa çıksın, tek yanlı bağımsızlığın yol açtığı krizin benzeri yaşanmayacak ama bu, sorunun kalıcı bir çözüme ulaştığı anlamına da gelmeyecek. Bunun için İspanyol hükümetini ve Anayasa Bloğu ’nu oluşturan siyasi partilerin bağımsızlık yanlısı Katalan seçmeni tatmin edecek politikalar üretmeleri gerekiyor doğal olarak
Korsika’da siyasi tsunami
Yeni statüyle Korsika Meclisi’nin 51’den 63’e çıkacak sandalyelerinin salt çoğunluğuna sahip olacak Per a Corsica ittifakının öncelikli hedefi 3 yıl içinde, altı yılda bir yapılan bir sonraki bölgesel seçimlerden (Aralık 2021) önce gerçek bir özerklik statüsü elde etmek. Talamoni’nin ifadesiyle yasaması ve yürütmesiyle gerçek bir özerklik statüsü aslında 13 bölgeden oluşan metropolde asimetrik bir özerklik anlamına geliyor.
İç politika nerede tıkanıyor?
Aslında iktidarların devrilmesi için dışarıdan yapılan müdahalelerin başarı şansı yüksek değil. Bu müdahaleler özellikle, ABD ve bazı NATO müttefiklerimiz gibi, darbe ve teröre destek verilerek göstere, göstere yapıldığında. Halkın direnişiyle püskürtülen 15 Temmuz’dan sonra bu tür müdahalelerin artık Türkiye’de ters tepeceği son derece açık ama görünen o ki Erdoğan takıntısı, ayrı tartışma konuları olan ABD’de Zarrab davası komedisi, içeride CHP’nin sahte belge operasyonu ile hâlâ devam ediyor.
Talamoni Korsika’nın Puigdemont’u mu?
Talamoni çok yönlü bir şahsiyet. Gençlik tutkusu Korsikaca ve İngilizce şarkı bestelemeyi de hâlâ sürdürüyor. Mandoloni’nin deyişiyle ikili ilişkilerinde modası geçmiş tarzda bir nezaket içinde olan ama özünde doktriner militanlıktan vazgeçmeyen Talamoni, Meclis’te devamlılığı ve dosyalarını çok iyi bilmesiyle dikkat çekiyor. Çok dış gezi yapan Talamoni için Katalunya ve Barselona’nın özel bir yeri var doğal olarak._x000D_
_x000D_