Ana SayfaYazarlarHonduras’ta hileli seçimlere bitmeyen tepki

Honduras’ta hileli seçimlere bitmeyen tepki

 

Honduras Orta Amerika’da yaklaşık 9 milyon nüfuslu küçük bir ülke. Uluslararası arenada adını ilk defa 1969’da komşusu Salvador’la girdiği 5 gün ya da 100 saat süren “Futbol Savaşı” ile duyurmuştu. 80’li yıllarda 1992 Chapultepec Barış Anlaşmalarına kadar uzanan dönemde yaşadığı kanlı iç savaşla gündeme gelmişti. BM Salvador Hakikatler Komisyonu’na (Comisión de la Verdad para El Salvador) göre, yaklaşık 75 bin kişinin hayatını yitirdiği bu iç savaşta sivil ölümlerinin yüzde 85’inin sorumlusu olarak 5 Marksist gerilla grubundan oluşan Ulusal Kurtuluş Cephesi FMLN’e (Frente Farabundo Martí para la Liberación Nacional) karşı savaşmış olan silahlı kuvvetleri ile destek aldığı aşırı Sağcı paramiliter güçler görülmüştü. 

 

Honduras’ın adı 2009’da bu defa Devlet Başkanı Manuel Zelaya’ya karşı gerçekleştirilen ilk “beyaz eldivenli darbe” (golpe de guante blanco) ile anılmıştı. “Beyaz eldivenli darbeler” başlıklı yazımda ( https://serbestiyet.com/yazarlar/akin-ozcer/beyaz-eldivenli-darbeler-679617) değindiğim söz konusu darbe muhalefetin hâkim olduğu Kongre (yasama) ile Yüksek Seçim Kurulu ve Yüksek Adalet Divanı’nın (yargı) ortaklığıyla uygulanmıştı. Yargının desteğini arkasına alan (!) silahlı kuvvetlerin ülke yönetimine el koyarak Zelaya’yı sınır dışı ettiği 2009 darbesi aslında üzerine kitap yazılacak tam bir komediydi. Nitekim bu konuda yayımlanmış birçok kitap var.

 

Honduras, ABD ve İsrail’e destek verdiği BM Genel Kurulu’ndaki Kudüs oylamasından önce hileli başkanlık ve milletvekili seçimleriyle uluslararası arenada adından bir kez daha söz ettirdi. Aslında 26 Ekim’de yapılan seçimlerde 2013’de Devlet Başkanı seçilmiş olan Juan Orlando Hernández’ in bir kez daha aday olması başlı başına bir sorun oluşturuyordu. Çünkü yürürlükteki 1982 anayasası 239. maddesinde devlet başkanlarının ikinci kez seçilmesini yasaklıyordu. Ama 2015 yılında bu maddenin anayasaya aykırı olduğu hususunda Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunulmuş, başvuruyu kabul eden mahkeme de anayasanın 374. maddesi kendisine böyle bir yetki vermediği halde bu doğrultuda bir karar almıştı. Özetle Juan Orlando Hernández’ in önü Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla anayasaya aykırı olarak açılmıştı.

 

Sonuç olarak Juan Orlando Hernández Hristiyan Demokrat eğilimli Honduras Ulusal Partisi PNH (Partido Nacional de Honduras) adayı olarak seçime katılırken, karşısında da Sol (Libre) ve merkez Sol (PİNU) partilerin destek verdiği Salvador Alejandro Nasralla yer almıştı. Nasralla aslında Yolsuzluk Karşıtı Parti’nin (PAC/ Partido Anti Corrupción) kurucusuydu ve bu partilerin oluşturduğu Diktatörlüğe Muhalefet İttifakı’nın (Alianza de Oposición Contra la Dictadura) adayı olarak seçime giriyordu. Kendisine ayrıca 2009 darbesiyle devrilen eski Devlet Başkanı Manuel Zelaya da destek veriyordu.

 

26 Kasım günü seçim bürolarının bir saat önceden kapanması muhalefet tarafından PNH’nin kontrolündeki Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) bir manevrası olarak görüldü. Bu, çok da yersiz bir kuşku değildi. Çünkü YSK o gece 7 saat oy sayma işlemini durdurdu. Ertesi sabah oyların yüzde 57’sinin sayıldığını, Nasralla’nın yüzde 45 oyla Hernández’ in 5 puan önünde gittiğini açıkladı. Ama sonra sistemde arıza olduğu gerekçesiyle sayımı 36 saat durdurarak kesin sonuçların 30 Ekim’e kadar alınamayacağını açıkladı. 17 Aralık’ta seçimlerden tam 21 gün sonra açıkladığı kesin sonuçlara göre ise, Nasralla yüzde 41,46 oyda kalmış, yüzde 42,95 oy alan Hernández seçimi kazanmıştı.

 

BM Genel Kurulu’nda ABD ve İsrail lehine oy kullanan 7 ülkeden biri olan Honduras siyasi komedilerin yaşandığı böyle bir ülke. YSK’ya birkaç kez yaptığı itirazı reddedilen muhalefet dün (27 Aralık) seçimlerin iptali için bir başvuruda daha bulundu. Manuel Zelaya’ya göre, hileli sonuçları reddederek sokağa inen protestoculara karşı orantısız güç kullanan güvenlik güçlerinin ölümlerine yol açtığı protestocuların sayısı 34’ü bulmuş durumda. BM ve Amerika İnsan Hakları Komisyonu (CIDH/ Comisión Interamericana de Derechos Humanos) protesto gösterilerinde bulunanlara karşı orantısız güç kullanılmasını şiddetle kınamış bulunuyor.

 

Seçimleri hile karıştırılmamış olsa kazanmış olduğuna inanan Salvador Nasralla bir hafta önce düzenlediği basın toplantısında Washington’un YSK’nın açıkladığı sonuçları alkışlamasından ve Hernández’i kutlamasından sonra siyasette yapacak işi kalmadığını söylemiş, buna karşılık diktatörlüğe karşı mücadelesini sürdüreceğini belirtmişti.

 

Manuel Zelaya ise bütün bu olan bitenleri “2009 darbesinin devamı” olarak niteliyor.  Buna gerekçe olarak da şimdi Honduras’ı yönetenlerle o zamankilerin aynı siyasetçiler olduğunu söylüyor. Ona göre, Juan Orlando Hernández ’in yeniden seçilmesine giden yol anayasanın 239. maddesinin yürürlükten kaldırılmasıyla başlamış bulunuyor. Cubadebate’de kendisine ABD’nin hileli seçime dahli olup olmadığına ilişkin olarak yöneltilen soruya şöyle karşılık veriyor: “Biz doların domine ettiği ülkelerden biriyiz. Kabul etmek gerekir ki burada her şeye karışıyorlar. Tabii ki onların (olan bitenlerde) parmak izleri var. (http://www.cubadebate.cu/noticias/2017/12/06/manuel-zelaya-hay-una-continuidad-del-golpe-de-estado/#.WkSz6d9l_Dc

 

Kudüs kararında ABD ve İsrail’in yanındaki 7 ülkeden biri olan Juan Orlando Hernández yönetimi Washington’a anayasaya göre imkânsız olan ikinci defa seçilmesinin diyetini mi ödedi bilmek mümkün değil. Ama bugüne kadar olan bitenlere bakılacak olursa Honduras’ın Monroe doktrininin büyük sopasını (Big Stick) üzerinde hep hissetmiş bir ülke olduğuna da kuşku yok.     

- Advertisment -