Ali Bayramoğlu

Erdoğan’ın hedefi ne?

İktidarın fiili bir kuvvetler düzeninde, izlediği siyasi likidasyon, demokrasi pistinden çıkma hamlesi karşı karşıya olduğumuz muhakkak. İmamoğlu operasyonu Türkiye’de siyasi rejim pistini değiştirebilecek kadar kritiktir. Demokrasilerin asli kurallarından birisi, siyasi rakiplerin keyfi ve cebri tasfiyelerinin yaşanmamasıdır.

Ali Bayramoğlu: “Rejim artık eksik demokrasinin ötesine geçti, tam otoriter nitelik kazandı”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: 15 Temmuz 2016’daki askeri darbe girişiminin ardından kurulan siyasi rejim, kurumsal açıdan zaten son derece antidemokratik nitelikler taşıyordu. Ancak bugün gelinen noktada, bu yapının ötesine geçildiğini ve fiili uygulamalarla rejimin daha da otoriter bir nitelik kazandığını söyleyebiliriz. Son gelişmeler Türk siyasi tarihine geçecek bir demokratik kabus tablosudur ve bunu açıklamak, gerekçelendirmek hiç de kolay değildir.

Ali Bayramoğlu: “Suriye’deki gelişmeler, Türkiye’deki barış sürecinin önünü açıyor

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: SDG’nin Suriye Milli Ordusu'na katılması, bağımsız silahlı birimlerin, YPG de dahil olmak üzere, Suriye'nin bir parçası haline gelmesini ve silahsızlanmasını beraberinde getirecek. Bu da Türkiye'nin Afrin gibi kontrol ettiği bölgelerden kademeli olarak çekilmesini gerektirebilir. Ateşkes, Türkiye sınırına yakın bölgelerdeki Suriye Milli Ordusu ile Kürt güçleri arasındaki çatışmalara bir sınır çizecek. Tüm bunlar, Suriye'nin milli devlet olarak yeniden yapılanmasına ve entegrasyonuna yönelik önemli bir adım atıldığını gösteriyor. Türkiye açısından bu sürecin anlamı, doğrudan barış açılımıyla bağlantılı.

Barış sürecinde bir eşik daha aşılırken…

En zor alan, şüphe yok ki, Suriye. Örgüt bu bölgede SGD içinde, YPG-PYD olarak her anlamda kök salmış durumda. Varlığını siyasi olarak, başka bir adla ve biçimle sürdürmek isteyecektir. Bu veri bölgesel federatif bir yöne de açılabilir, Kürt hareketinin Suriye siyasetinin bir unsuru ve parçası olarak varlığını sürdürmesine de. Buna karşın Türkiye’nin resmi düzeyde dile getirdiği imha, buharlaşma ve tümüyle yok olma gibi bir ihtimal hiç bulunmuyor. Dolayısıyla işin kabini bu alan oluşturuyor. Suriye’nin HTŞ kontrolünde, tam entegre merkezi bir devlet yapısına kavuşması bu nedenle Türk devleti dahil, bu çözüm sürecinin olumlu sonuçlanması isteyenler açısından önemsenen bir konu.

Ali Bayramoğlu: “CHP süreçle ilgili tereddütlü, bu işten kaçan bir görüntü veriyor”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: "CHP'nin süreçle ilgili tutumu daha tereddütlü, daha bu işten kaçan bir görüntü sergiliyor. Nitekim Özgür Özel, bir duyumdan hareketle, 'Bunlar bir yıldır görüşüyormuş, bir pazarlık yapıyorlar, bir diyalog içindeler' gibi bir olumsuz tavır aldı ve 'Bizi kandırıyorlar' diyerek yanlış bir yaklaşım sergiledi. Yapması gereken şey, bu süreçte ne tür özgürlük hamleleriyle ve demokratik adımlarla bunun tamamlanacağına dair bir vizyon ortaya koymaktı."

Kürt açılımında bilanço

İktidar bloğu kendi içinden çıkacak milliyetçi tepkileri engellemeyi ana mesele yaparak bu süreci bir devlet inisiyatifi, bir lütuf ve silahtan arınma çabası olarak lanse ediyor, her tür müzakere ve diyalog iddiasını reddediyor. Kürt tarafı tavrı elbet pozitif. Bununla birlikte kendi kesimlerine Öcalan’ın açıklamasının devlete taleplerine bir boyun eğiş olmadığını anlatmak peşindeler. Devlet ve Öcalan arasında Görüşmelerin yapıldığı, adımların karşılıklı atılacağını ifade ediyorlar.

Öcalan’ın çağrısını nasıl okumalı?

Türkiye örgütün silah bırakması ve kendini feshetmesiyle ilgili uygun koşullar yakalarken, Öcalan da muhtemelen Kürt hareketinin ve siyasi varoluşunun mevcudiyetini siyaset yoluyla koruyabileceğini görmüş ve bir dönüşümün işaretini vermiştir. Öcalan’ın açıklamasını bir önceki dönemin veri ve dengelerinden Kürt talepleri ve beklentilerinden hareketle değil, bunlara oranla değerlendirilmek daha yerinde olur.

Açılma ve kapanma bir arada olunca…

Mevcut açılım koşullarda, siyasi iktidarın, otoriter politikasını değiştirmesi beklenmese bile, bu politikayı bu denli kesifleştireceği akla gelmezdi. Sorunu silahtan ibaret sanan iktidar saflarına şunu hatırlatmak da fayda var

Ali Bayramoğlu: CHP’nin ‘önseçim’i, stattaki maçın yanında, halı sahada maç yapan gençlere benziyor

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: CHP, Cumhurbaşkanı adayını şimdiden belirleyerek iç siyasi tartışmaları sona erdirme yolunu seçti. Ancak, bu stratejik olarak doğru bir hamle gibi görünmüyor. Seçimlere üç buçuk yıl varken, Türkiye'nin gündeminde seçim yokken ve yakın zamanda da olmayacakken, özellikle Kürt sorunu gibi önemli gelişmeler yaşanıyorken böyle bir tartışma gerçek gündemin dışında görünüyor. Sanki bir statta futbol maçı oynanırken, yan tarafta halı sahada gençler maç yapıyor. Gündem, ana maçtır ve seyirci dikkatini buraya verir.

Ali Bayramoğlu: “Çözümün açılış kısmındayız”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: Bugün meselenin sıkıştığı yer Rojava. YPG'ye, Kürt aktörlerine bir alan açılması ve bunu Türkiye’nin kabul etmesi esas mesele. Ama işte bu hususta işler gergin. Hakan Fidan, Türkiye'nin PKK oradan çekilmedikçe Amerika'ya rağmen müdahaleye kararlı olduğunu söylüyor. Amerika ve Türkiye arasında görüşmeler, pazarlıklar devam ediyor. Özetle işin açılış kısmındayız hala ve bir belirsizlik sürüyor.

Ali Bayramoğlu: “Öcalan’ın açıklamaları pozitif. Sürecin merkezinde anayasa olacak”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: Kürt meselenin talep ve hukuk yönüyle ilgili. Bahçeli ve Erdoğan’ın söylemlerinde hiçbir zaman demokrasi kavramına yer verilmediğini görüyoruz. Ancak Öcalan’ın açıklamalarında bu vurgu var. “Paradigma”nın sadece, güvenlik ve silah bırakma süreciyle sınırlı kalmaması, aynı zamanda demokratik bir çerçeveyi de içermesi gerektiğine dair Öcalan’ın bir beklentisi olduğu anlaşılıyor.

Ali Bayramoğlu: “Türkiye’nin Suriye’de arzu ettiği barış, Osmanlı barışıdır”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: Türkiye, kendi arzu ettiği çerçevede etrafında bir barış ve denge olması, bir “Osmanlı Barışı” gerçekleşmesi arayışında. Bu, şu şekilde tanımlanabilir: PKK, Kürt hareketleri tarafından dışlansın; bölgeden Suriyeli Kürtler, olmadığı gerekçesiyle dışarı atılsın. Geriye kalan Kürt gruplar, Suriye ordusuna ve sistemine entegre olarak ya da uyum sağlayarak o bölgedeki PKK tehdidini ortadan kaldırsın. Bu politikalar izleniyor ve sonuçları, bir barışa yol açar mı, tartışılıyor. Esasen Suriye'de izlenen siyaset, güvenlik odaklı bir yaklaşımdır.

Şimdi ne olacak?

Suriye çok katmanlı bir yer. Birbirleriyle dost olan, ertesi gün düşman olabilen aşiretler, geleneksel yapılar, farklı İslami örgütler ve birden fazla uluslararası gücün çıkarlarının çatıştığı bir ülke. İsrail, her şeye rağmen, Rusya, İran ve Çin’in bu ülkede bazı çıkarları olduğu ve Akdeniz’e çıkma arayışlarının bulunduğu biliniyor. Türkiye ise bütün bu dinamikler göz önünde bulundurulduğunda, Suriye’de bir dizi çatışmanın ortasında.

Ali Bayramoğlu: CHP sadece direnen, eleştiren bir parti olmamalı, kurucu bir siyaset de inşa etmeli

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: Cumhuriyet Halk Partisi’nin hem direnmek hem de alternatif politikalar üreterek kurucu bir siyaset inşa etmek üzere bu iki eksende hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece eleştirel siyaset yapmak, muhalefeti dar bir alana hapsedebilir. Örneğin Kürt meselesinde kayyumlara, tutuklamalara itiraz etmek elbette önemlidir. Ancak bu itirazların ötesinde, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Kürt meselesinde bir çıkış yolu göstermesi gerekmektedir. Bu, partiyi bağımlı bir değişken olmaktan çıkarıp tamamen bağımsız bir aktör hâline getirebilir.

Ali Bayramoğlu: “Bahçeli’nin Hilal Köylü’ye cevabı siyaset ve demokrasiye mesafesinin bir yansımasıdır”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: "Hilal Köylü'nün sorusu, gerçek ve açık bir gazeteci sorusuydu. Cumhur İttifakı’nın bozulabileceği ya da çatlayabileceği ve kamuoyunda görüş farklılıklarının oluştuğuna dair algı oluşması, Bahçeli’yi rahatsız ediyor olabilir. Bahçeli, hiyerarşik toplum anlayışına sahiptir; en üstte siyasetçi, en altta ise siyasetçinin söylediklerini yaymak veya güzellemesini yapmakla görevli gazeteci vardır Bahçeli’nin kafasında.”

Ali Bayramoğlu: “TUSAŞ’taki saldırıyı PKK yaptıysa, ‘Silah bırakmaktan söz etmeyin, Öcalan da söz etmesin’ mesajı veriyordur”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: "Bu saldırının zamanlaması ve gerçekleştirildiği yer dikkate alındığında, iki temel ihtimal öne çıkıyor. İlk olarak, saldırının örgüt tarafından açılım sürecine doğrudan tepki olarak veya onu engelleme girişi olarak yapılmış olabilir. Bu kuvvetli bir ihtimal. Eğer bu doğruysa, örgüt burada açık bir mesaj veriyordur: 'Silah bırakmaktan söz etmeyin, Öcalan da söz etmesin.' Bu mesaj, örgüt içindeki farklı katmanlar ve karar vericiler arasında yaşanan bir iç gerilimi yansıtır ve tetikler."

Ali Bayramoğlu: “Bahçeli’nin DEM’lilerle tokalaşmasının arka planı, devletin Öcalan ile görüşmeye başlamasıdır denebilir”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: Amberin Zaman'ın haberini veri alacak olursak, Bahçeli'nin DEM’lilerle tokalaşmasının arka planı, devletin Öcalan ile görüşmeye başlamasıdır denebilir. Eğer devlet Öcalan ile görüşüyorsa, “Kürt barışı” ihtimali de, arayışı da söz konusu olabilir. Bunun ne tür bir barış olacağı ayrı bir tartışma ama en azından görüşmelerin olduğu ve bir mekanizmanın harekete geçtiği anlaşılıyor.

Ali Bayramoğlu: “Küresel çapta güç ve savaşın değer kazanması ile iç siyasetlerdeki otoriterleşme arasında paralellik var”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: "Bu kaotik dönemde, her güç kendi bölgesinde egemen olabiliyor. En güçlü olan en öne çıkıyor. Dolayısıyla çatışmaları, bölgesel kavgaları, toprak taleplerini ve toprak işgallerini durduracak bir mekanizma yok. Irak, Kuveyt’i işgal ettiğinde bölgeye müdahale eden bir Amerika, bir İngiltere vardı. Kosova krizinde Clinton döneminde NATO kuvvetleri devreye girmişti. Bugün ise böyle bir tablo yok. Sözlü açıklamalar var ama uluslararası güçlerin ve uluslararası kurumların dengeleyici, çatışmaları bastırıcı, yaptırım uygulayıcı bir gücü kalmadı. Bu durum, siyaset fikrini yaralıyor ve güç fikrini, şiddet ve silah kullanımını ön plana çıkarıyor. İç gelişmelerdeki otoriterleşmeyle, küresel çapta güç ve savaşın değer kazanması arasında da bir paralellik, bir etkileşim var."

Ali Bayramoğlu: Narin Güran olayı Kürt ve dindar düşmanlığı gibi kimlikler arası çatışmaların yansıması olarak karşımıza çıkıyor

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: "Tam olarak toplumlaşmamış bir yapı, toplulukların çok önde olduğu ve bu toplulukların değerlerinin belirleyici olduğu bir yapıyı ifade eder. Narin olayı bize bunu net olarak gösteriyor. Bu olay, Kürt öfkesi, Kürt düşmanlığı, dindar düşmanlığı gibi kimlikler arası çatışmaların, bitmemiş bir öfkenin ve etkileşim eksikliğinin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor."

Bir zihniyet neşteri olarak Narin cinayeti

Ezeli düşmana, kültürel ötekiye yönelik bu keskin yargı, toplumsal dokuda yaşayan ve onu zehirleyen kuvvetli ve örtülü öteki fikrinin varlığına işaret eder. Bu kuvvetli fikir kuşatıcı bir akıl yürütme halidir. Kimlikler ve öteki zihinlerde ehlilik seviyesine göre kategorilere ayrılır. Tepede tam ehli olan asli kimlik, ben, biz, Türklük, sekülerlik, modernlik yer alır. Sonra ehlilik sırasına göre aşağıya, saf kötü ve ilkele doğru inen basamaklar bulunur. Bu durum, Türkiye’nin derin toplumsal bir belirleyenine işaret eder.

Ali Bayramoğlu: “12 Eylül düzeniyle yüzleşmeyen, bunun bir parçası olan bir grup, Yetmez ama Evet diyenleri demokrasi karşıtı ilan ediyor”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: “Yıllar geçti. İşkence görenler, artık benim yaşıma geldiler. O dönemde üniversite öğrencisiydik. Arkadaşlarım, yaşıtlarım yavaş yavaş bu dünyadan göçüyorlar. Gençler, bu insanlık suçları hakkında çok az şey biliyor. Bu nedenle, bu olayları hatırlatmak, toplumun bunlarla yüzleşmesini sağlamak çok önemli. Bu sadece siyasal bir suç değil, toplumsal boyutları olan bir suçtur. 12 Eylül düzeniyle yüzleşmeyen, hatta bunun bir parçası olan bir grup, 12 Eylül 2010 referandumunda yetmez ama evet diyenleri bugün hâlâ demokrasi karşıtı ilan ediyor.”

Türkiye sivilleşme meselesini neden halledemedi?

Kâğıt üstünde legalist ve demokratik beklentiye uygun bir şema var. Ancak uygulamaya ve sahaya baktığımızda, demokratik hukuk prensiplerinin gerektirdiği ordu—siyaset yapılanmasının çeşitli nedenlerle olmadığını görüyoruz.

Ali Bayramoğlu: “Genç Teğmenlerin eylemi bir siyasi varoluş ifadesidir.”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: Bu askerler kimdir bilmiyoruz ama şu bilgiye sahibiz: Silahlı kuvvetler içerisinde farklı eğilimlerin yaşayabildiği bir imkân var. Bu da siyasallaşmanın merkezine oturuyor. Ve benim kanaatimce Türkiye için en tehlikeli tablolardan biri, farklı siyasi eğilimlere sahip subaylardan oluşan silahlı kuvvetler kadrosudur. Son olaya gelecek olursak, 300-400 kişisi bir araya gelip kılıçlarını çekip daha modernist, daha Kemalist bir metni okumuş durumdalar. Bu, mezun askerlerin üçte biri kadarını oluşturuyor. Bu, bir siyasi varoluş ifadesidir.

Asker meselesi…

Son olayda, Kara Harp Okulu mezuniyet töreninin resmi kısmında ant içen 960 mezun, 300-400’ü törenin ardından kılıçlarıyla bir araya geldi.Kim bu teğmenler? Hangi okullardan, kesimlerden geldiler, siyasi eğilimleri ne? Ve geri kalanlar kimler? Unutmayalım 2017 olması gerekir, tasfiyeler sonrası ordudaki subay açığı kapamak, çeşitli üniversite mezunlarından sıradan bir sınavı geçen 10.000 kişi, 6 aylık bir eğitimle nasip edilmiş, subay olarak kıtaya çıkmıştı.

CHP en kritik sınavın eşiğinde…

Önümüzdeki dönemde CHP’nin önünde birbirini beslemek kadar birbirini bloke edebilecek iki siyaset alanı var. İlk alan dışa, topluma dönük. Siyaset bu alanda yeni bir söylem, yeni bir tasavvur, yeni bir gelecek ufku üretmeyi içeriyor. Üretmek de tek başına yeterli değil, bunların toplumun ortalaması tarafından benimsenmesi, bu ortalamanın değer ve beklentilerine temas etmesi gerekiyor.

Ali Bayramoğlu ile Bugünler: Ağır eleştiri, demokratik düzenlerin ruhunu oluşturur

Ali Bayramoğlu: Tuncay Özkan terbiye eksikliğini bir kez daha dışa vurmuş. Ama eleştiri, hatta ağır eleştiri demokratik düzenlerin ruhunu oluşturur. Peki, demokratik kültür yerinde yeller esiyorsa! İşte o zaman, örneğin, züppe kelimesinden suç üretmeye kalkılırsa, objektifi, o sözü söyleyene değil, sözden suç çıkarmaya çalışana çevirmek gerekir. Zira zihniyet sorunu burada başlar. Bu sözleri Tuncay Özkan hadisesi üzerinden söylemek zorunda kalmak da pek hazin…

Ali Bayramoğlu: “Baskıya karşı şiddetli reaksiyonlar ve o reaksiyonlara karşı şiddet bir sarmal oluşturuyor”

Ali Bayramoğlu: “O kadar çok baskı var ki Türkiye'de, sokakta hükümeti eleştiren bir kadın gerekirse gözaltına alınıp hapse atılabiliyor. Böyle bir durumda mecliste Ahmet Şık tarzı konuşmalar büyük bir meydan okuma olarak görülüyor. Ahmet Şık'ın konuşması benim için çok anlamlı olmayan bir konuşmaydı. Oldukça provokatifti. Ama Ahmet Şık'a kürsüde AK Partililerin saldırdığı görüntüler öne geçti. Bu utanç verici şiddet olayı Türkiye'nin sıradan hadiselerinden biri olarak defterimize yazılmış oldu. Esasen baskıya karşı verilen şiddetli reaksiyonlar ve bu şiddetli reaksiyonlara gelen şiddet, bir sarmal oluşturuyor.”

Nereden nereye…

AK Parti kuruluş yıldönümünde kimi palyatif hamlelerle tazelenme görüntüsü vermeye çalıştı. İki boşta milletvekili, üç, beş belde, ilçe belediye başkanı AK Parti’ye geçtiler. Hepsi oydu. Erdoğan’ın konuşması da dünü hatırlatan siyasi bakımdan “iç boş” bir konuşmaydı. Bu doğal bir durum. Geçirdiği evrelerden hareketle AK Parti’nin kendini düzeltmesi, başa dönmesi mümkün değil. Tarih geriye yürümez. Kaldı ki, siyasi iktidar bugün kendi ilk dönem politikalarını tehdit kabul eden bir anlayışa sahip.

Kuruluş yıldönümünde hangi AK Parti?

Arap Baharı’ndan esen İslami kimlik rüzgarı, Gezi olayları, Kürt isyanı korkusu, iktidarın darbe endişeleri, Avrupa ve Türkiye’deki siyasi iktidar arasındaki değer makasının açılmasıyla çatışma iyice katılaştı.Bu süreç öykünün kara tarafı ve dönemini ifade eder. Birinci süreç gibi, hatta ondan daha yoğun kalıcı etkileri olmuş, Türkiye’nin otoriter bir istikamete savrulmasının aracı haline gelmiştir. Bu istikamette kritik yıl 2016’dır. Bu tarihten itibaren AK Parti’nin taşıyıcılığında 2016 rejimi olarak adlandırılabilecek otoriter bir dokunun kurumlaşmaya başlamıştır. Türkiye’nin bu çerçevede AK Parti’nin yeni siyasi modeli, “disiplinli/itaatkâr toplum, otoriter kurumsal işleyiş, güçlü devlet, keyfi ve milliyetçi siyaset”e dönüşmüştür.

CHP’de eksik olan…

Seçimlerin üzerinden dört ay geçmiş bulunuyor. Seçmenin beklentisi, umudu sürüyor. CHP, tüm anketlerde birinci parti konumunu koruyor. Peki CHP ne yapıyor? Bu beklentiye nasıl cevap veriyor? Cevabın çok kuvvetli olduğu söylenemez.