Ali Bayramoğlu

Şimdi ne olacak?

Suriye çok katmanlı bir yer. Birbirleriyle dost olan, ertesi gün düşman olabilen aşiretler, geleneksel yapılar, farklı İslami örgütler ve birden fazla uluslararası gücün çıkarlarının çatıştığı bir ülke. İsrail, her şeye rağmen, Rusya, İran ve Çin’in bu ülkede bazı çıkarları olduğu ve Akdeniz’e çıkma arayışlarının bulunduğu biliniyor. Türkiye ise bütün bu dinamikler göz önünde bulundurulduğunda, Suriye’de bir dizi çatışmanın ortasında.

Ali Bayramoğlu: CHP sadece direnen, eleştiren bir parti olmamalı, kurucu bir siyaset de inşa etmeli

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: Cumhuriyet Halk Partisi’nin hem direnmek hem de alternatif politikalar üreterek kurucu bir siyaset inşa etmek üzere bu iki eksende hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece eleştirel siyaset yapmak, muhalefeti dar bir alana hapsedebilir. Örneğin Kürt meselesinde kayyumlara, tutuklamalara itiraz etmek elbette önemlidir. Ancak bu itirazların ötesinde, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Kürt meselesinde bir çıkış yolu göstermesi gerekmektedir. Bu, partiyi bağımlı bir değişken olmaktan çıkarıp tamamen bağımsız bir aktör hâline getirebilir.

Ali Bayramoğlu: “Bahçeli’nin Hilal Köylü’ye cevabı siyaset ve demokrasiye mesafesinin bir yansımasıdır”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: "Hilal Köylü'nün sorusu, gerçek ve açık bir gazeteci sorusuydu. Cumhur İttifakı’nın bozulabileceği ya da çatlayabileceği ve kamuoyunda görüş farklılıklarının oluştuğuna dair algı oluşması, Bahçeli’yi rahatsız ediyor olabilir. Bahçeli, hiyerarşik toplum anlayışına sahiptir; en üstte siyasetçi, en altta ise siyasetçinin söylediklerini yaymak veya güzellemesini yapmakla görevli gazeteci vardır Bahçeli’nin kafasında.”

Ali Bayramoğlu: “TUSAŞ’taki saldırıyı PKK yaptıysa, ‘Silah bırakmaktan söz etmeyin, Öcalan da söz etmesin’ mesajı veriyordur”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: "Bu saldırının zamanlaması ve gerçekleştirildiği yer dikkate alındığında, iki temel ihtimal öne çıkıyor. İlk olarak, saldırının örgüt tarafından açılım sürecine doğrudan tepki olarak veya onu engelleme girişi olarak yapılmış olabilir. Bu kuvvetli bir ihtimal. Eğer bu doğruysa, örgüt burada açık bir mesaj veriyordur: 'Silah bırakmaktan söz etmeyin, Öcalan da söz etmesin.' Bu mesaj, örgüt içindeki farklı katmanlar ve karar vericiler arasında yaşanan bir iç gerilimi yansıtır ve tetikler."

Ali Bayramoğlu: “Bahçeli’nin DEM’lilerle tokalaşmasının arka planı, devletin Öcalan ile görüşmeye başlamasıdır denebilir”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: Amberin Zaman'ın haberini veri alacak olursak, Bahçeli'nin DEM’lilerle tokalaşmasının arka planı, devletin Öcalan ile görüşmeye başlamasıdır denebilir. Eğer devlet Öcalan ile görüşüyorsa, “Kürt barışı” ihtimali de, arayışı da söz konusu olabilir. Bunun ne tür bir barış olacağı ayrı bir tartışma ama en azından görüşmelerin olduğu ve bir mekanizmanın harekete geçtiği anlaşılıyor.

Ali Bayramoğlu: “Küresel çapta güç ve savaşın değer kazanması ile iç siyasetlerdeki otoriterleşme arasında paralellik var”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: "Bu kaotik dönemde, her güç kendi bölgesinde egemen olabiliyor. En güçlü olan en öne çıkıyor. Dolayısıyla çatışmaları, bölgesel kavgaları, toprak taleplerini ve toprak işgallerini durduracak bir mekanizma yok. Irak, Kuveyt’i işgal ettiğinde bölgeye müdahale eden bir Amerika, bir İngiltere vardı. Kosova krizinde Clinton döneminde NATO kuvvetleri devreye girmişti. Bugün ise böyle bir tablo yok. Sözlü açıklamalar var ama uluslararası güçlerin ve uluslararası kurumların dengeleyici, çatışmaları bastırıcı, yaptırım uygulayıcı bir gücü kalmadı. Bu durum, siyaset fikrini yaralıyor ve güç fikrini, şiddet ve silah kullanımını ön plana çıkarıyor. İç gelişmelerdeki otoriterleşmeyle, küresel çapta güç ve savaşın değer kazanması arasında da bir paralellik, bir etkileşim var."

Ali Bayramoğlu: Narin Güran olayı Kürt ve dindar düşmanlığı gibi kimlikler arası çatışmaların yansıması olarak karşımıza çıkıyor

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: "Tam olarak toplumlaşmamış bir yapı, toplulukların çok önde olduğu ve bu toplulukların değerlerinin belirleyici olduğu bir yapıyı ifade eder. Narin olayı bize bunu net olarak gösteriyor. Bu olay, Kürt öfkesi, Kürt düşmanlığı, dindar düşmanlığı gibi kimlikler arası çatışmaların, bitmemiş bir öfkenin ve etkileşim eksikliğinin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor."

Bir zihniyet neşteri olarak Narin cinayeti

Ezeli düşmana, kültürel ötekiye yönelik bu keskin yargı, toplumsal dokuda yaşayan ve onu zehirleyen kuvvetli ve örtülü öteki fikrinin varlığına işaret eder. Bu kuvvetli fikir kuşatıcı bir akıl yürütme halidir. Kimlikler ve öteki zihinlerde ehlilik seviyesine göre kategorilere ayrılır. Tepede tam ehli olan asli kimlik, ben, biz, Türklük, sekülerlik, modernlik yer alır. Sonra ehlilik sırasına göre aşağıya, saf kötü ve ilkele doğru inen basamaklar bulunur. Bu durum, Türkiye’nin derin toplumsal bir belirleyenine işaret eder.

Ali Bayramoğlu: “12 Eylül düzeniyle yüzleşmeyen, bunun bir parçası olan bir grup, Yetmez ama Evet diyenleri demokrasi karşıtı ilan ediyor”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: “Yıllar geçti. İşkence görenler, artık benim yaşıma geldiler. O dönemde üniversite öğrencisiydik. Arkadaşlarım, yaşıtlarım yavaş yavaş bu dünyadan göçüyorlar. Gençler, bu insanlık suçları hakkında çok az şey biliyor. Bu nedenle, bu olayları hatırlatmak, toplumun bunlarla yüzleşmesini sağlamak çok önemli. Bu sadece siyasal bir suç değil, toplumsal boyutları olan bir suçtur. 12 Eylül düzeniyle yüzleşmeyen, hatta bunun bir parçası olan bir grup, 12 Eylül 2010 referandumunda yetmez ama evet diyenleri bugün hâlâ demokrasi karşıtı ilan ediyor.”

Türkiye sivilleşme meselesini neden halledemedi?

Kâğıt üstünde legalist ve demokratik beklentiye uygun bir şema var. Ancak uygulamaya ve sahaya baktığımızda, demokratik hukuk prensiplerinin gerektirdiği ordu—siyaset yapılanmasının çeşitli nedenlerle olmadığını görüyoruz.

Ali Bayramoğlu: “Genç Teğmenlerin eylemi bir siyasi varoluş ifadesidir.”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: Bu askerler kimdir bilmiyoruz ama şu bilgiye sahibiz: Silahlı kuvvetler içerisinde farklı eğilimlerin yaşayabildiği bir imkân var. Bu da siyasallaşmanın merkezine oturuyor. Ve benim kanaatimce Türkiye için en tehlikeli tablolardan biri, farklı siyasi eğilimlere sahip subaylardan oluşan silahlı kuvvetler kadrosudur. Son olaya gelecek olursak, 300-400 kişisi bir araya gelip kılıçlarını çekip daha modernist, daha Kemalist bir metni okumuş durumdalar. Bu, mezun askerlerin üçte biri kadarını oluşturuyor. Bu, bir siyasi varoluş ifadesidir.

Asker meselesi…

Son olayda, Kara Harp Okulu mezuniyet töreninin resmi kısmında ant içen 960 mezun, 300-400’ü törenin ardından kılıçlarıyla bir araya geldi.Kim bu teğmenler? Hangi okullardan, kesimlerden geldiler, siyasi eğilimleri ne? Ve geri kalanlar kimler? Unutmayalım 2017 olması gerekir, tasfiyeler sonrası ordudaki subay açığı kapamak, çeşitli üniversite mezunlarından sıradan bir sınavı geçen 10.000 kişi, 6 aylık bir eğitimle nasip edilmiş, subay olarak kıtaya çıkmıştı.

CHP en kritik sınavın eşiğinde…

Önümüzdeki dönemde CHP’nin önünde birbirini beslemek kadar birbirini bloke edebilecek iki siyaset alanı var. İlk alan dışa, topluma dönük. Siyaset bu alanda yeni bir söylem, yeni bir tasavvur, yeni bir gelecek ufku üretmeyi içeriyor. Üretmek de tek başına yeterli değil, bunların toplumun ortalaması tarafından benimsenmesi, bu ortalamanın değer ve beklentilerine temas etmesi gerekiyor.

Ali Bayramoğlu ile Bugünler: Ağır eleştiri, demokratik düzenlerin ruhunu oluşturur

Ali Bayramoğlu: Tuncay Özkan terbiye eksikliğini bir kez daha dışa vurmuş. Ama eleştiri, hatta ağır eleştiri demokratik düzenlerin ruhunu oluşturur. Peki, demokratik kültür yerinde yeller esiyorsa! İşte o zaman, örneğin, züppe kelimesinden suç üretmeye kalkılırsa, objektifi, o sözü söyleyene değil, sözden suç çıkarmaya çalışana çevirmek gerekir. Zira zihniyet sorunu burada başlar. Bu sözleri Tuncay Özkan hadisesi üzerinden söylemek zorunda kalmak da pek hazin…

Ali Bayramoğlu: “Baskıya karşı şiddetli reaksiyonlar ve o reaksiyonlara karşı şiddet bir sarmal oluşturuyor”

Ali Bayramoğlu: “O kadar çok baskı var ki Türkiye'de, sokakta hükümeti eleştiren bir kadın gerekirse gözaltına alınıp hapse atılabiliyor. Böyle bir durumda mecliste Ahmet Şık tarzı konuşmalar büyük bir meydan okuma olarak görülüyor. Ahmet Şık'ın konuşması benim için çok anlamlı olmayan bir konuşmaydı. Oldukça provokatifti. Ama Ahmet Şık'a kürsüde AK Partililerin saldırdığı görüntüler öne geçti. Bu utanç verici şiddet olayı Türkiye'nin sıradan hadiselerinden biri olarak defterimize yazılmış oldu. Esasen baskıya karşı verilen şiddetli reaksiyonlar ve bu şiddetli reaksiyonlara gelen şiddet, bir sarmal oluşturuyor.”

Nereden nereye…

AK Parti kuruluş yıldönümünde kimi palyatif hamlelerle tazelenme görüntüsü vermeye çalıştı. İki boşta milletvekili, üç, beş belde, ilçe belediye başkanı AK Parti’ye geçtiler. Hepsi oydu. Erdoğan’ın konuşması da dünü hatırlatan siyasi bakımdan “iç boş” bir konuşmaydı. Bu doğal bir durum. Geçirdiği evrelerden hareketle AK Parti’nin kendini düzeltmesi, başa dönmesi mümkün değil. Tarih geriye yürümez. Kaldı ki, siyasi iktidar bugün kendi ilk dönem politikalarını tehdit kabul eden bir anlayışa sahip.

Kuruluş yıldönümünde hangi AK Parti?

Arap Baharı’ndan esen İslami kimlik rüzgarı, Gezi olayları, Kürt isyanı korkusu, iktidarın darbe endişeleri, Avrupa ve Türkiye’deki siyasi iktidar arasındaki değer makasının açılmasıyla çatışma iyice katılaştı.Bu süreç öykünün kara tarafı ve dönemini ifade eder. Birinci süreç gibi, hatta ondan daha yoğun kalıcı etkileri olmuş, Türkiye’nin otoriter bir istikamete savrulmasının aracı haline gelmiştir. Bu istikamette kritik yıl 2016’dır. Bu tarihten itibaren AK Parti’nin taşıyıcılığında 2016 rejimi olarak adlandırılabilecek otoriter bir dokunun kurumlaşmaya başlamıştır. Türkiye’nin bu çerçevede AK Parti’nin yeni siyasi modeli, “disiplinli/itaatkâr toplum, otoriter kurumsal işleyiş, güçlü devlet, keyfi ve milliyetçi siyaset”e dönüşmüştür.

CHP’de eksik olan…

Seçimlerin üzerinden dört ay geçmiş bulunuyor. Seçmenin beklentisi, umudu sürüyor. CHP, tüm anketlerde birinci parti konumunu koruyor. Peki CHP ne yapıyor? Bu beklentiye nasıl cevap veriyor? Cevabın çok kuvvetli olduğu söylenemez.

Ali Bayramoğlu: “Paris Olimpiyatları açılışı, LGBT’leri erkek ve kadınlarla eşitleyen bir hamleydi”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: "Paris Olimpiyatları’nın açılış törenine olumsuz bakanlar, açılışı hedonizm yerleşik değer veya din karşıtlığı, cinsiyetsizlik ya da bir tür eşcinselliğin ve mağduriyetin merkezde olduğu yeni kimlikçilik olarak gördü ve itiraz etti. Bu kanaatte değilim. Bir kere Paris Olimpiyatları'nın açılışı avangard bir açılıştı. Paris adeta bir sanat sahnesine dönüşmüştü. Bu sahnedeki parçalar ve onlardan oluşan bütün, zaman zaman irkilten ama aynı zamanda düşünmeye sevk eden, tavır almaya iten ve meselesi olan bir dil olarak karşımıza çıktı. Farklı tekniklerden oluşan büyük bir enstalasyon adeta bir Paris Bienali gibiydi."

Ali Bayramoğlu: “Bizim çatışmalarımız iç çatışmalardı, yabancı düşmanlığı gelenekte olmayan bir yeni faktör”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: “Son gelişmeler açıkçası, yeni bir faktör aklımıza getiriyor. Bu faktör, Osmanlı geleneğinde olmayan bir yabancı düşmanlığı faktörüdür. Osmanlı İmparatorluğu'nda birinci teba unsuru olmak için farklı etnik kökenlere sahip olmak sorun değildi. İslam yeterliydi. Dolayısıyla ne siyah karşıtlığı ne de yabancı düşmanlığı geleneği vardı. Bizim çatışmalarımız iç çatışmalardı. Alevi-Sünni veya gayrimüslim-müslim gerginlikleri söz konusuydu. Dışarıdan gelen topluluklara karşı reaktif bir politik tutumun belirginleşmeye başladığını yeni görüyoruz.”

Ali Bayramoğlu: “Erken seçim üç yıldan önce Erdoğan’ın gündemine gelmez”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: “Erdoğan'ın bu son seçim sonuçlarından sonra kafasında yeni bir seçim dizayn etmesi çok akıllıcı bir şey değil. Erdoğan bu üç yılda bir kere ekonomik krizi biraz söndürmeye çalışacaktır. Enflasyonu düşürmeye çalışacaktır. 3 yıldan önce böyle bir konunun Erdoğan'ın gündemine geleceğini sanmıyorum. Bu Erdoğan gündemine gelmez ise, aklından geçmez ise muhalefetin “Ben seçim istiyorum, hadi seçime gidelim” laflarının hiçbir karşılığı olmaz.

Güçlü lider meselesi…

1950’lerde Menderes ve DP, 1960’larda Demirel ve AP, 1970’-lerde Ecevit ve CHP, 1980’lerde Özal ve ANAP, 2000’lerde Erdoğan ve AK Parti hep bu sırrın ürünü oldular. Ancak bu durum aynı zamanda iki ucu keskin bıçak gibidir. Başarıları yanında, bu dönemlerde yaşanan sorunlardan birisi, siyasetin kurumlaşması ile sahsileşmesi arasındaki balansta, ikinci kefenin açık ara ağır basması olmuştur. Sonuncusu AK Parti örneği, siyasi lider etrafındaki şahsileşme hali…

“Solda ve sağda, kültür savaşlarının anlamını kaybettiği ve insan merkezli bir dirilmenin yaşandığı bir dönemdeyiz”

Ali Bayramoğlu: Özdil çok dar bir Kemalist bakış açısını, kimlikçi bakışı benimsemiş bir yazar. Özdil'in fikirleri, fikri dirençleri tarih dışı durumları temsil ediyor. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda değiliz. Kaldı ki o yıllarda da bazı işler doğru yapıldı mı yapılmadı mı o da ayrı bir tartışma konusu. Bir yazar bir zamanlar sağ muhafazakar seçmenlere “göbeğini kaşıyan adamlar” diye tanımlamıştı. Şimdi de Özdil gibi “bidon kafalılar” diyen başka yazarlar var. Bu bakış açısının tarihe gömüldüğü açık. Bugün, siyasi olarak partiler arası dengeler açısından gerek solda gerek sağda, kültür savaşlarının anlamını kaybettiği ve insan merkezli bir dirilmenin yaşandığı bir dönemdeyiz.”

“Bahçeli, Cumhur İttifakı’nın muhafaza edileceğini büyük ortağına telaffuz ettirmek istedi”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: “Bahçeli bir yandan AK Parti-CHP görüşmesini eleştirip üstü kapalı bir şekilde AK Parti'ye bir mesaj gönderirken, diğer taraftan da Cumhur İttifakı'nın köklerini birazcık daha sağlamlaştırma hamlesi de yaptı. Erdoğan'ı siyasetin merkezi ve temeli olarak gören, Erdoğan'ın izlediği politikaları da ön plana çıkaran bir tutum bu. Yani iki şey çıkıyor buradan: Farkındalığı göstermek, yani yakınlaşmaya karşı AK Parti'yi bir miktar uyarmak. Buna karşın Bahçeli'nin daha sonra yaptığı açıklamada olduğu gibi ve Bahçeli'nin her sert çıkışından sonra AK Parti'nin yaptığı diğer açıklamalarda olduğu gibi esasen Cumhur İttifakı'nın muhafaza edileceğini büyük ortağına telaffuz ettirmek.

Kötünün ayak sesleri…

Sandıktan aşırı sağın çıkması, onun demokrasi karşıtlığını ortadan kaldıramıyor. Kaldı ki dünyada sandık kurulan pek çok otoriter ülke var. Sandık veya toplumsal meşruiyet yanına, evrensel değerleri, insanlığın yüzlerce yıllık hak-özgürlük-eşitlik kazanımlarını ve bunların ifade ettiği meşruiyeti almazsa, demokrasi bakımdan çok anlam ifade etmeyebiliyor.

Akıl ve siyaset

FETÖ işi ve o vesileyle muhalif tasfiyesi hallolduktan sonra, o rafta sadece Kürt meselesi kaldı. Ne var ki, Kürt meselesi sadece PKK’dan ibaret değil bu bakışa göre, HDP de DEM de de işin içinde, muhtemelen o partiye bunu bilerek destek veren Kürt vatandaşlar da...Bu fikrin destekçileri sadece Cumhur İttifakı çevresi değil. Onun muarızları bazen bu konuda bazen daha sert. O zaman sorun sadece AK Parti-MHP de değil. Aynı zamanda, onlara karşı dururken, bu zihniyeti, politikayı destekleyen ve normalleşmeye set çeken bir zihniyette...

Ali Bayramoğlu: “Kürt hareketi bir değişime gebe”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: “PKK merkezli, Kandil merkezli bir siyasi tutum ile, mücadeleci, sert bir siyasi tutum ile Demirtaş'ın ifade ettiği, artık silahın bittiği, Türkiye genelinde siyasetin yapıldığı, siyaset üstünden yol alınabilecek bir Kürt sorunu çözüm arayışı. Bunlar arasındaki çelişkilerin seçim sonrası yeniden yükseldiğini görüyoruz. Seçimleri DEM’in bu şekilde etkilediğini söylemek mümkün. Velhasıl Kürt Hareketi de bir değişime gebe. Kürtler de kendi siyasi yollarını demokrasi ve siyasal sistem içerisinde arama noktasına doğru ilerliyorlar. “

Siyasetin muhtemel pistleri

Erdoğan’ın yumuşamayı üslupla sınırlandırması, Kürt meselesinde ve asayiş politikalarında hiçbir değişiklik olmayacağını sık sık tekrar etmesi, Kavala ve Kobani davalarının sonuçları, Hakkari Belediyesine, belediye başkanına ilişkin mahkumiyet olmadan, kayyım atanması bu konudaki açık göstergeler. 11 Haziran’da örgütün Kuzey Suriye’de seçim yaparak yaşam ve siyasi alanının sınırların meşrulaştırma hazırlıkları, Türkiye’nin muhtemel Irak çıkartması yanan ateşi daha da azdıracak gibi görünüyor.

Sultanlar ve köpekler…

Ülkede 4 milyona yakın sokak köpeği var, velhasıl, öngörülen görülmemiş bir köpek katliamı…Vicdan bir yana, tarih de, itlaf metodunun bir çözüm olmadığı gösteriyor. Erdoğan’ın ‘yakala-kısırlaştır-sal’ dediği yöntem ise, onun sanısının tersine, bu ülkede doğru dürüst hiç uygulanmadı! Ne para ayrıldı bu işe, ne kamuda çalışan veteriner sayısı arttırıldı, ne veterinerlerle iş birliği ve kısırlaştırma kampanyası yapıldı!

“Demirtaş’ın temsil ettiği şey PKK’nın iddia ettiğinden farklı”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: “Doğal lider olarak görülen bir kurucu var hapiste. İmralı'da yatıyor. Demirtaş onun karşısına hiç çıkmaz. Ama Demirtaş'ın temsil ettiği, PKK'nın iddia ettiğinden, aradığından farklı bir şey. Kürt siyasetinde silahların daha geriye itilmesi, bırakılması ve Türkiye geneli üstünden bir Kürt siyaseti yapmak. Demirtaş böyle bir gücü ve bir fikri ifade ediyor.”