Atilla Aytemur
İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları!
İnanç konusu yurttaşın yetişkinliğinde özgür bir şekilde tercihini ortaya koyduğu bir kimlik konusu olmasına karşın, nedense iktidarlar hep buraya müdahale etmek, kendine göre biçimlendirmek veya kendi tercihinin hâkim olmasını sağlamak için olmadık işler yapıyor.
Ömer Faruk’un ‘KAOS’u (*)
Ömer Faruk, kapitalizmin insanlığı esir aldığı, iklim krizinin olanca korkutuculuğu ve yıkıcılığıyla üzerimize geldiği şartlarda bizi, her şeyi göze alıp başlangıç değerlerine dönmeye, yeniden ‘öngörülemez ve ele geçirilemez olmaya’ davet ediyor.
Millet İttifakı’nın durumu ve beklentiler
İttifak güçlerinin aşağıdan gelişen toplumsal muhalefetle buluşmaları, talepleri ortaklaştırmaları, Türkiye’nin yalnızca iktidar sorununu çözmez, birikmiş bütün önemli sorunlarının çözüm yoluna girmesinde nirengi noktası olabilir.
Türkiye, Türkiye olalı böyle ‘Devran’ görmedi!
İktidarlar fikir ve eylemlerinden hoşnut olmadıkları insanları fizikman mahkûm edip, yaratıcılığını ve toplumsal etkisini sıfırlamak istiyor, ama zihnin dört duvar arasına mahkûm edilmesi mümkün olmadığından, özgür düşüncenin filizleri er geç gökyüzünü görecek, gün ışığına ulaşacak yolu buluyor.
Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu
Kemal Kılıçdaroğlu, siyasi hayatımızın son yıllarında en fazla saldırıya uğrayan muhalefet lideri. Meclis koridorunda yumruk atma, Çubuk’ta linç girişimi ve Artvin yolunda suikast pususu bunlardan bazıları. Peki, Kılıçdaroğlu neden hedefte? MHP neden Kılıçdaroğlu’nu yıpratmayı kendine görev edindi?
İktidar yeni bir sayfa açabilir mi?
Belirgin bir rota değiştirme çabası var. Yine de seçim için kalan zamanda, iktidarın MHP ile malum ortaklığını devam ettirerek Türkiye’yi normal demokratik bir sürece sokmasının, birçok garabetin kaynağı olan tek adam rejiminden uzaklaşmasının ve toplumsal rıza üretmesinin pek kolay olmadığını düşünüyorum.
Deprem vergisinin tuhaf hikayesi
Vergiyi verenin bu paranın nereye, ne kadar ve kimin tarafından harcandığını sormak demokratik hakkıdır ve yurttaşlık görevidir. Demokratik ülkelerde zaten aksi düşünülemez ve ardında başka niyetler aranamaz. O nedenle, AK Parti iktidarının toplanan para miktarını, harcanan yerleri ve harcayan kurumları ayrıntılarıyla açıklaması hem bir görev, hem de toplumsal güven açısından zorunluluktur.
Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel…
Zaman hızla seçime doğru aktıkça, Ak Parti ve ortağı MHP’nin kaybetme telaşı artıyor. Muhaliflere yönelik hesap ve operasyonları her gün daha fazla açığa çıkıyor. Muhalefetin bir yandan bunları bertaraf ederken, öbür yandan iktidar alternatifi olabileceğine dair düşünce ve projelerini ortaya koymaları, etkin ve birleşik mücadelelerini sergilemeleri ise toplumun acil beklentisi.
Seçim tartışması bu şartlarda biter mi?
AK Parti iktidarının yarattığı ekonomik ve siyasal tahribatı onarmak ve yeniden demokratik bir sürece yönelmek için son virajı da artık geçmiş olduğunu düşünenler haksız sayılmazlar.
İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor?
Bir zamanlar rejim ve kurumları askeri vesayetin tahakkümü altında iken, şimdi hemen her şey, hem devletin hem de partinin başı olan liderin kontrol ve yönlendirmesi altına girdi. Bu tek kişilik sistem varlığını, kuralsızlık ve kurumsuzluk zemininde, liderin olağan dışı bir güç temerküzüyle gösteriyor.
Hukuku tuşa getiren HDP operasyonu
Hükümetin başbakanı, bakanları ve yetkilileriyle birlikte “Barış ve Çözüm Süreci” götürüyorlar, ama gün geliyor bu çabaları nedeniyle yargılanıp cezaevlerinde ömür tüketenler yine onlar oluyor. IŞİD katliam yapmasın diye didinip duruyorlar, ama iktidarın politikası değişince, gözaltı furyasına muhatap olanlar yine onlar. Bu nasıl iş, hukuk ve adalet bunun neresinde?
“Samimi demokrasi” buysa…
Hakimler ve savcılar gözlerini ve kulaklarını cumhurbaşkanlığından ayıramıyorlar. Atanmış bakanlar yüksek yargıçlara ayar çekmede, meydan okuma ve azarlamada beis görmüyor. Adalet sisteminin en önemli parçası olan savunmanın örgütü olan baroların partizan ihtiraslar uğruna parçalanması bile göz alındı. (…) ‘samimi demokrasi’ buysa, Allah bizi böyle demokrasiden korusun!
İçişleri Bakanı böyle davranamaz!
Dört yıldır İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan bir kamu görevlisinin, hoşnut olmadığı bir karar Anayasa Mahkemesi’nden çıktı diye yüksek mahkeme başkanının polis koruması olmaksızın sokaklarda dolaşmayı göze alamayacağını iddia etmesi ve meydan okuması bir garabet örneğidir.
Atlamayalım… Bahçeli bu defa idam istedi!
Muhalefet, MHP’nin idam çıkışına, AK Parti’nin ona kerhen verdiği desteği de dikkate alarak, boş işler muamelesi çekti. Fakat ben içimden yine de ‘eyvah’ dedim.
Barış Atay’a saldırı geçiştirilemez!
Barış Atay ve partisi hakkında farklı düşüncelere sahip olmak mümkün. Ciddi eleştirilere konu da olabilirler. Ama ona vurulan bir fiske, ona iradesini teslim eden seçmene, muhalefete, halka vurulmuştur. Hiç unutulmamalı. İktidar bunu görmeli. Bu vaka-i âdiyeden değildir. Böyle şeyler iktidarın ayağına dolanır.
Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli
Felakette üç sebep öne çıkıyor. İlki, dere ve akarsu yataklarında ve taşkın alanlarında köy ve kent yapılaşması. İkincisi, AK Parti döneminde bir furyaya dönmüş olan HES’ler. Üçüncüsü ise, iklim değişikliğine ve iklim krizine Türkiye’nin ve Karadeniz bölgesinin hazırlıksız oluşu.
İktidarın boş işleri
Biden’ın sorumsuz sözlerinden hareketle, muhalefet partilerinin demokratik seçimler dışında herhangi bir yola sapmayacaklarına dair iktidara taahhütte bulunmalarını beklemek hem haksızlık, hem de olağanüstü saçma bir talep.
‘Nepotizm’ dediğin böyle olur!
Siyaset, fikirler etrafında oluşan yüksek nitelikli bir insan eylemi olmaktan çıkmış, basit menfaat batağına dönüşmüş. Siyasal etiğin ve ahlaki kaygıların ötesine geçildiği, şu furyadan biz de bir şeyler kapalım havasının oluştuğu görülüyor.
Bugün CHP’den ayrılma ne anlama gelir?
Görüntü, karizma, hitabet ve hazır cevaplık liderliğe oynayan bir siyasetçi için önemli artılardır. Muharrem İnce’de bunların olduğunu yakın geçmişte gördük. Ama aynı seçimde bunların yetmediğini de gördük.
CHP’deki muhalefet ne diyor?
İlhan Cihaner ve arkadaşlarının eleştiri ve önerileri, CHP dışındaki geleneksel sol ve sosyalist çevrelerin düşünsel çerçeveleriyle büyük benzerlik gösteriyor. Partinin, liberalizmden ve merkezden uzak, sınıfları esas alan bir zeminde inşa edilmesini teklif ediyorlar.
AK Parti’yle nereye kadar?
İktidarın, muhalefetle geniş dindar kesimleri karşı karşıya getirme çabaları ortadayken, CHP’yi gösterdiği dikkatli tavır nedeniyle hırpalamak, aşağılamak bizzat bu yorum ve değerlendirme sahiplerinin siyasal beklentilerine aykırıdır.
Muteber iş adamı ve durmaksızın patlayan fabrikası
Muhtemelen olan biten her şey kayıtlara “iş kazası” diye geçecek ve konunun üstü bir biçimde örtülecekti. Fakat, gidişatı kamyondaki ikinci patlama değiştirdi. Bu kez de ciddi can kayıpları ve yaralanmalar yaşanınca, Süleyman Soylu “Fabrika kapanacak” dedi.
İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu
Hazin olan nokta, IMF’nin istikrar programlarına karşı olduğunu söyleyen iktidarın kıdem tazminatı konusunda onunla aynı noktaya düşmesi... Tabii sadece bu da değil, 12 Eylül 1980 Darbesi sonrasındaki iktidarların ve işverenlerin saplantısı hep buydu.
AK Parti’nin ‘ince’ hesapları
Eğer iktidar barolarla ilgili değişiklikte başarılı olursa, sıranın muhalif konumları bakımından daha radikal görünen oda ve birliklere gelmesi kuvvetli bir ihtimal. Hele Gezi Olayları’ndaki rolleri hakkında iktidarda oluşan algı dikkate alınırsa, böyle bir gelişmenin olması kimseyi şaşırtmayacaktır.
Türkiye Kürt sorununu kiminle çözecek?
Pervin Buldan ve Mithat Sancar, bu dönemde yayınladıkları “HDP’nin Strateji Belgesi”yle nasıl bir mücadele hattı sürdüreceklerini geçtiğimiz günlerde açıkladılar.
Muhalefetinizi nasıl istersiniz?
Cumhurbaşkanı ve hükümet, CHP’yi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu bu kadar ağır eleştiri, itham ve tehdit algısı yaratacak sözlerle bombardımana tutunca, ister istemez insanın aklına “nasıl bir demokrasi istiyorlar” sorusu geliyor. İktidarla tamı tamına aynı mecrada yürüyen bir muhalefeti hemen hiçbir yerde bulamazsınız. Olsa bile hemen adı “Majestelerinin muhalefeti”ne çıkar. Hiçbir gerçek muhalefet kendini bu duruma düşüremez.
HDP’yi kapattırma sevdası
AK Parti iktidarının yeni ve en küçük ortağı Vatan Partisi (VP) ve lideri Doğu Perinçek, HDP’yi kapattırma kampanyasını bir kez daha başlattı. Bu defa, gazetesi Aydınlık’ın birinci sayfasından, bir açıklama eşliğinde bu kampanyayı destekleyenlerin isim ve fotoğraflarını yayınlayarak kampanyasını kamuoyuna duyurdu. 2019 başlarında parti olarak Yargıtay’a başvurmuş ve sonuç alamamışlardı. O dönemde bu olayı demokrasi değerlerine sadakat ve siyasal etik açısından ele almıştım. Yeni cümle kurmaya gerek olmadığını düşünerek, aynı yazıyı bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum.
Yine neler oluyor?
Minarelerden şarkı ve türkü yayınlama olayı bir yana; en azından diğerlerinde piyonlar ortaya çıkarıldı ve kimlikleri biliniyor. Bu kişilerin bu tür olayları planlayacak nitelikte insanlar olmadığı da belli. İktidarı ve muhalefetiyle bunun üzerine gidilmesi gerekir. Ama şu sıralar AK Parti, kendi içinden çıkan iki partinin seçime katılmasını önlemek adına Seçim Yasası’na ve Siyasi Partiler Yasası’na yönelik bir operasyona yoğunlaşmış görünüyor.
Siyasette iki tıkanma
İyi Parti’nin HDP’ye çektiği kırmızı çizgi, CHP’nin miadını doldurmuş ürkekliği ve lüzumsuz hassasiyeti ile birleşince, son günlerde pek sağlıklı bir görüntü vermiyor. Öyle ki, CHP farklı düşünse bile sözünü kurarken İyi Parti’yi kolluyor; İyi Parti ise MHP’nin suçlayıcı salvolarından korkuya kapılıyor. Geniş bir toplum kesimi muhalefet blokunu desteklediği halde, bu iki parti manâsız ve yararsız bir döngünün içinde debelenip duruyor.
Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil!
“Erdoğan'a öyle bir şey yaparsanız, tırnağı kanarsa eğer bu ülkede başınıza neler geleceğinden haberiniz var mı? Biz bir daha sokağa çıkarsak eğer kimleri toplayacağız, listelerden haberiniz var mı sizin? Tayyip Erdoğan'a darbe idam vs. olursa zulalardan, listelerden, yaşanacaklardan haberiniz var mı? Yiyorsa çıksanıza.”