Aliye Çınar Köysüren
Üniversiteler toplumsal sorunları önceden kestiremiyorsa…
Nereden bakarsak bakalım, lise-vari ders yükleme metoduna (!) üniversite diyeceksek, yeni sürpriz patolojiler karşısında şaşırmaya gerek yok. Kervan yolda düzülür mantığı üniversitelerimizin ve toplumsal sorunlarımızın da azığı ise, yolda her şey olabilir düşüncesini kabullenmek zorundayız. Kuşkusuz keşif ve icatlar için sürprizler doğaldır, ancak anlama ve anlamlandırma rafa kalkmayacaksa, önceden kestirebilmek de bilimin gücü olmalı…
Toplumsal travmayı anlamazsak…
Hatta bu güvensiz ve sisli havada kurtların fazlasıyla cirit atacağı muhakkak. Kurtlar hepimiz için tehlikeliyse, toplumsal bir travma değil de nedir yaşadıklarımız? Bu toplumsal muhayyileyi iyi okumazsak, bunca şehidimiz, kahramanımız ve gazimiz, hesap sormaz mı bize?
Din eğitimini yeniden düşünmek
Bir kurum olarak din işlerinin bağlı olduğu diyanet de sorgulanmalı. Şekilci dindarlıktan sahici dindarlığa geçisin imkânları araştırılmalı. Din görevlisi olmanın gerçek dindarlık olmayıp vazife olduğu itiraf edilmeli.
Zorunlu modernleşme serencamımız ve darbe girişimi
Egemen gücün halk olduğu ilan edildi. Ve fakat ülkenin dünden daha kuşatıcı, daha güçlü ve daha programlı olmaya ihtiyacı var…Bu ihtiyacın farkında olan dış güçler saldırı planlarını da artıracaktır…Bu tazyik de, güçlü olmayı bileyecektir…Kaybederken kazanmak böyle bir şey olmalı.
Üniversitelerin toplumsal cinsiyet dersini öncelemesi neyi çözer?
Toplumsal cinsiyet okumaları, modernizm, otoriteryanizm veya sekülerizm konularına farklı bir perspektiften bakmayı sağlar. Elbette geniş ufuklar verir ancak amaç zihinsel tatmindir. Pratik hayatın kadına yönelik sorunları için, toplumsal cinsiyetten medet ummak çok naif görünmektedir…
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’na açık mektup
Evlilik programları adı altında dönen oyunları, sıradan halk bilmediği için, gerçeği tam olarak görememekte. Bu da pek çok bakımdan sömürü anlamına gelmektedir. Öte yandan evlilik yerine, birlikte yaşamayı özendiren dizilerden tutalım da, evlilik programı adındaki tuzaklara da sansür getirilmelidir.
Avrupa’ya mülteci akını ve sorunları
İster mülteci, ister sığınmacı olsun hayatı pahasına Avrupa’ya girmeyi başaranların yakasını yeni sorunlar bırakmıyor. Çünkü hayallerini kurdukları Avrupa, zorlu, uzun ve bazen sonu belli olmayan bir yolculuğun başlangıcı olarak karşılarına çıkmaktadır.
Şiddet ya da eşkıyalık üzerine
Yaşar Kemal "eşkıyalığın felsefesini" yaptı. İnce Memed'in yazarı, romanı yazma nedenini eşkiya olan ve dağda vurulan amcasının oğlunun vurulması olarak beyan etmişti. Ayrıca çocukluğunun eşkıyalığın...
İslamcılığın iflası
Asıl sorun, İslamcılık sorunu değil; yaşanmayan İslam sorunudur. Zira nasıl ki yaşanmayan İslam'dan İslam sanatının çıkmasını bekleyemeyiz; aynı şekilde derinlikli bir İslam düşüncesi ve entelektüalizmi çıkmasını da beklemek nâfile olur.
Toplumsal yapımızın ayracı olarak güç mesafeleri
Hükümetin 'Ak sarayı' inşa edişi, elbette köşkten saraya geçişi, sembolize etmektedir: Bu bakımdan siyasi bir kırılma ve yenilenmenin işaretidir.
Eğitimdeki hal-i pür melalimiz
“Şu mektepler olmasa, maarifi ne güzel idare ederdim” diyen Emrullah Efendi’nin sözünü, şimdilerde “öğrenciler olmasa, milli eğitim sorunu hiç kalmazdı” şeklinde güncelleyebiliriz...
YÖK’ün yok etme stratejisi
İyi bir ziraat mühendisi, Yaşar Kemal’in doğa anlatısını okusa, acaba ne kaybeder? Toroslar’ın kekiğini bütün kıvamıyla veren bir anlatı, belki onu, bu bitkiyi araştırmaya yönlendirecektir.
Teknoloji çağında “bakmak” ve “görmek”
Aşk, bir tür yanılsama olsa da, birini yüceltme ve biricik kılma özgürlüğüydü. Şimdi ise, sevgiliyi değil; kendimizi yüceltme ve ölümsüzleştirme devrindeyiz. Bunun içindir ki, “sevgilin saçının teli” değil, kendi öz-çekim (selfie) fotoğraflarımız ön plandadır.
Üniversiteler gelişmeden Türkiye değişir mi?
Türkiye’nin değiştiğini ve geliştiğini savunuyorsak, bunun ilk belirtilerinin üniversitelerde gözlemlenmesi beklenir.
Bireysel farklılıkları geliştirerek eğitme (II)
Hayatın içinden dünyayı ve insanı gözlemleyen bir dünya vatandaşı olan Montessori, üniversiteden mezun olduktan sonra asistan doktor olarak atandığı Roma Psikiyatr Kliniği'nde zekâ özürlü çocuklarla çalışmıştır. Hayata bakışı ve zekâ özürlüler üzerindeki deneyimleri pedogog tecrübesiyle kaynaşınca, dahası kültürün insanı biçimlendirmedeki etkisini derinlemesine kavratan antropoloji bakış açısıyla harmanlanınca, klasik eğitim sisteminin verdiği tahribatları eleştirmiştir.
Mert’lerin ve namertlerin haritası çıkarılsın: Çocuklar yarınımız
Mert'lerin ve namertlerin haritası çıkarılsın: Çocuklar yarınımız