Kurtuluş Tayiz

Devletin güvenlik politikası olmaz mı?

Son günlerde artan PKK terörü gösterdi ki, devletin aslında çok sağlam bir güvenlik politikasına ihtiyacı var. PKK canı her istediğinde asker, polis, sivil ayrımı yapmadan katliam yaparken devletin de kendisini savunabilmesi lazım.

Milli olana kurşun…

Star Medya Grup Başkanı Murat Sancak'ın hedef alınmasının sebebi de başında bulunduğu yayın grubunun çizgisiyle ilgili. Terörün arkasındaki güç, milli iradeyi destekleyeni ya da milli güçlerin arkasında duranı kurşunlayarak yaşatmayacağı mesajını veriyor.

Rolleri değişti, işlevleri aynı

PKK, kurulduğundan günümüze kadar vesayet güçlerinin ihtiyaçlarına cevap veren bir örgüt oldu. Talep olduğunda hiç sektirmeden devreye giriyor.

Just who is a fascist or a putschist?

While the PKK-HDP keeps declaring “self-government” and setting up “cantons” in various towns and cities, all the time drenching the country in blood and terror, the CHP, the MHP and the Doğan Media Group are still busy debating whether Erdoğan has exceeded his powers or not.

Faşist kim, darbeci kim?

PKK/HDP şehirlerde "özerklik", "kanton" ilan edip ülkeyi teröre boğarken CHP, MHP ve Doğan Medyası hâlâ Erdoğan'ın yetkilerini aşıp aşmadığını tartışıyor.

Çözüm süreci kaldığı yerden devam eder mi?

Çözüm sürecinin buzdolabından çıkarılması için PKK'nın 2013 çizgisine gelmesi şart.

‘Temiz eller‘ savcısı firarda

Savcı Öz ile Kara'nın durumu bir "geçiş" hikâyesi değil, bir "kaçış" öyküsüdür. Bu savcıların bugüne kadar yürüttükleri soruşturma ve davalar hali hazırda artık yok hükmündedir.

Brüksel’in barışı…

Brüksel'in yeniden gündeme gelmesinin sebebi HDP lideri Demirtaş'ın apar topar buraya gidip KCK yöneticileri Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal ile görüşmesi. Demirtaş, Brüksel'den yurda "barış" mesajıyla döndü.

Barzani’den ‘ateşkes’ ricası

Bir hükümet yetkilisiyle yaptığım görüşmede PKK'nın, Irak Kürdistan Bölge Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani'den ateşkes için devreye girmesini istediğini öğrendim.

Erdoğan’ın pas geçtiği ‘Öcalan’ sorusu

Cumhurbaşkanı Erdoğan iki kez kendisine yöneltilmesine rağmen bu soruyu pas geçti. Öcalan ile ilgili olarak bir değerlendirme yapmaktan özellikle kaçındı. Erdoğan'ın bu tutumu dikkat çekiciydi. Benim çıkardığım sonuç devletin Apo'yu hâlâ gözden çıkarmadığı yönünde.

Barışınız yalan, savaşınız haince

PKK ve HDP'nin barışı yalandı. Bunu 2013'ten beri devam eden çözüm sürecinde iyice anladık. Demokrasinin kapıları kendilerine sonuna kadar aralanmasına rağmen silahtan vazgeçmediler.

Baldıran zehri oldunuz…

Doğan medya grubu, Cumhuriyet, paralel yapının medya organları çözüm sürecini toplumun gözünden düşürmek için kesintisiz yayın yaptı. Kemalistler, Fethullahçı liberaller ve solcular baldıran zehri olup çözüm sürecini zehirlediler.

Eşbaşkanlıktan Cemaat trollüğüne

Suruç'ta katledilen 31 gencin anısına saygı duymak asıl katillerin peşine düşmekle mümkün olabilir. Katilleri bırakıp Erdoğan'ı hedef göstermenin ancak tek bir açıklaması olabilir; o da gençlerin bilerek ve planlı şekilde ölüme götürüldüğü...

Amaç HDP’yi mi vurmak?

HDP'nin kalesi sayılan Diyarbakır'da polislerimiz katledilirken HDP'lilerin sessiz kalması kabul edilebilir mi? Bugün kalkıp "AKP, HDP'yi baraj altında bırakmak için operasyon yapıyor" demek ne kadar inandırıcı?

Sahi, ateşkesi niye bozdunuz?

"Üst akıl" örgütün silaha sarılmak için sahici bir gerekçe bulamadığını görmüş olmalı ki, PKK'ya altın tepside Suruç katliamını sundu.

Uykuda polis öldüren cici çocuklar!

PKK'lılar cici çocuklardı; doğaya zarar vermemek için sigara izmaritlerini bile yere atmıyorlardı! PKK kuşları, böcekleri seven, koruyan bir örgüttü!

Pop-stardan savaş çağrısı

Ne tuhaftır; eline saz verip güzellemeler yapılan, "genç", "temiz yüzlü", "zeki" bir pop-star olarak sunulan Demirtaş, siyasi tarihimizin en kanlı çağrılarını yapan siyasi aktör oldu.

Ne üslupmuş be!

Sürekli bir kavga dilini kuşkusuz tasvip etmiyorum; ancak kavgacı dilin ve tartışmaların kaynağının sadece Erdoğan olduğunu öne sürmek, gerçeklere gözümüzü tümden kapatmamız anlamına geliyor. Bu da topluma sürekli nefret ve saldırganlık empoze eden muhalefeti ve siyasete yön veren güç odaklarını inkar etmek, demek.

Dolmabahçe mutabakatı değil, Türkiye mutabakatı

HDP, başta itibarsızlaştırdığı Dolmabahçe mutabakatını seçimlerin ardından nedense gündemden düşürmemeye çalışıyor. Ne var ki, 7 Haziran sonrasında iklim değişti. Yeni bir mutabakata ihtiyaç var. Bunun adını ise Cumhurbaşkanı Erdoğan dün "Türkiye mutabakatı" olarak koydu.

4’lü deklarasyon teklifi

Siyasi partilerimiz şiddete ve teröre ortak tavır alarak belki aydınlarımızı da aydınlatabilir. Ahmet Davutoğlu'nun önerisi karışık değil, son derece net. Davutoğlu, yayımlanacak deklarasyon için iki cümle öneriyor: "Türkiye'de teröre ve şiddete artık yer yoktur. Türkiye'de tüm silahlar teslim edilsin."

Proposal for a ‘Declaration of Four’

By adopting a common stance against terror and violence, our political parties might also be able to light the way for our intellectuals. Ahmet Davutoğlu’s proposal is not at all complicated, but very sharp and clear. Davutoğlu suggests only two sentences for the declaration that he has in mind: “Turkey can no longer do with terror and violence. All arms should henceforth be surrendered.”

Ankara’da sert rüzgârlar

PKK, çözüm sürecinin getirdiği olumlu havadan da faydalanıp silahlı gücünü köylere, ilçelere ve şehirlere hâkim olmak için kullandı. Güneydoğu'yu silahlı ve siyasi zorbalıkla rehin aldı. Şimdi de Ankara'yı silah tehdidiyle, PYD şantajıyla rehin almaya çalışıyorlar.

‘Sudan bahane’ buna denir

PKK'yı sivil toplumu örgütü ya da kanarya sevenler derneği gibi lanse etmeye kalkarsanız, sonu bu olur. Sudan bahaneyle çatışma çıkarır, terör estirirler.

TSK’ya neden operasyon yapıldı?

TSK'ya yönelik operasyonun doğrudan hedefi olan, sahte suçlamalarla yargılanıp müebbet ağır hapis cezasına mahkûm edilen ve 17-25 Aralık darbe girişiminin başarısızlığa uğraması üzerine tahliye olma fırsatını yakalayan en üst düzeydeki ordu mensubunun, 2007-2013 arasında TSK'ya yönelik başlatılan operasyon hakkında ulaştığı çözümleme düzeyi maalesef çok sınırlı.

Erdoğan nasıl, nerede ve ne kadar konuşmalı?

Cumhurbaşkanı’na nasıl oturup kalkacağını, nasıl konuşacağını, nerede susacağını dikte etmek kibirli bir davranış. Halkın oylarıyla seçilen bir cumhurbaşkanına, en azından veya hiç olmazsa nasıl konuşacağı hususunda bir dayatmada bulunulmamalı.

Çözüm sürecinin aktörleri değişiyor mu?

Silah bırakma konusunda Kürt hareketi içinde düne kadar son sözü Apo’dan başka kimse söyleyemezdi; oysa Kandil ve HDP, 8 Haziran sabahı silahlarla ilgili son sözün kendilerinde olduğunu açıklayarak, Öcalan’ın rolünü asgari seviyeye çektiler.

Ankara’nın IŞİD ve PYD bakışı

Türkiye, PYD'nin IŞİD ile mücadelenin verdiği meşruiyetle homojen bir alan yaratma gayreti içine girdiğini gözlemliyor. Örgütün, Tel Abyad'a geri dönüşleri engellemesi, Arap ve Türkmen nüfusu kabul etmemesi Türkiye'yi ciddi ciddi endişelendiriyor.

Çözüm süreci buzdolabında

Kandil ve HDP nezdinde çözüm sürecinin itibarı zaten hiç yoktu. Masadan kalkmadıklarını açıkça deklare etmemelerinin başka sebepleri var. Apo'nun aktör olarak önemini yitirdiği ya da İmralı'nın ABD-Kandil ittifakına razı edildiği, inisiyatifin tamamen dışarıda olduğu bir çözüm sürecinden yanalar.

HDP ile koalisyon görüşmesi doğru mu?

IŞİD, HDP ve PKK'yı beslemek, palazlandırmak için kullanılıyor. Örgütü güçlendirmek için daha önce de "PKK-Hizbullah savaşı"nı icat ettiler. IŞİD'i kullanarak Türkiye'nin son 13 yılda yakaladığı istikrarı dinamitlemeye çalışıyorlar.

TSK daha aktif olmalı

TSK, sınırımızdaki terörist unsurlara müdahale etse, gerektiğinde top atışına tutsa fena mı olur? Askeri varlığımızı hatırlatarak hem bölgeye, hem dünyaya, hem IŞİD'e, hem de PYD'ye daha etkili mesajlar gönderilemez mi?