E. Miham Akkul
Narin davasının hakimlerine açık mektup
Bir hırsız elindeki mücevher dolu çantayı gömdüğünü itiraf ediyor ve size bu çantadakileri ben çalmadım başkası çaldı bana saklamam için verdi diyor ve sizler de sırf medya soytarılarının hışmına uğramamak için buna inanmış gibi mi yapacaktınız?
Bunca insan, bunca medya hepsi mi budala canım, elbette biz de aziz milletin sesine kulak vereceğiz demeyin sakın, evet bunca insan yanılabilir, hep yanıldılar ve yanılacaklar.
Sevimli bedbin aranıyor
Bu kez çözüme DEM, CHP ve MHP seçmeninden itiraz gelmeyecek gibi. Zaten uzun zamandır halk ne der diye bir endişeye artık Türkiye siyasetinde yer yok. Totaliterleşmenin bu tuhaf getirisi bu yeni çözüm ihtimaline faydalı bile olabilir. Dış mihraklara gelince; Amerikalılar ve Avrupalılar Türkiye’nin çözüm yönünde atacağı bir adıma engel olmadılar. İran için de çözümün bir götürüsü yok. Suriye’yi de bu rahatlatır. Çok ısrarla bir engel ararsınız, en büyük engel; 100 yıldır beslenip büyütülmüş önyargılar, yersiz korkular, garip paranoyalar ve bütün bunların evrimleşip pür bir Kürt nefretine dönüştüğü baya semirmiş bir ırkçılık ve depresyon kaynaklı bir karamsarlık.
Nevzat ve Cumhuriyetçi muhafızları
Üzerimde bir işi hal yoluna koymuş olmanın getirdiği bir huzur var. Bu yumuşak huzurun sebebi Yıldıray Oğur’a 13 Eylül 2024 yılında gönderdiğim mektubun Nevzat Bahtiyar’ın panik halinde verdiği dilekçe ile ifadesini üçüncü kez değiştirmesine yol açtığını düşünmemdir. Nevzat’ın katolik rahibi etkisi gösteren suretini her gördüğünde bütün günahlarını her ifadede daha berrak şekilde anlatan bir Salim var karşımızda. Narin’i öldürmesine neden olan yasak ilişkisini komşusu Nevzat’a itiraf ediveriyor Salim. Bütün çelişkilerine, çocuk gömmeyi soğukkanlılıkla anlattığı ifadesine rağmen kendini bir anda önyargılı sekülerlerin korumasında bulan bu Nevzat kim peki?