Mücahit Bilici

Said Nursi’yi solcular neden tanımıyor?

Rahmetli Sırrı Süreyya Önder’in geçmişinde Risalelerle temas etmiş olması bir skandal olarak karşılandı. Türkiye’de solcu en fazla ikinci sınıf bir Hollandalıdır. Bu söylediklerimin sol-karşıtlığı ile veya dincilik-laikçilik şablonları ile bir ilgisi yok. Hollandalı olmak da kötü birşey değildir. Bu sadece bir durum tespitidir. Sizi bir Cumhuriyet bitkisi olarak bugüne kadar yeşerten talihsizlik yerli halkın henüz Batıyı bilmiyor olmasıydı. İşte o dönem kapanıyor. Said Nursi’ye profesyonel bir eda ile muhatap olmayı beceremeyenlerin Kant’a (Kant literatürüne bile) bir faydası olmadığı gibi kendi toplumlarına da bir faydası yoktur.

Bir Kürt ve Bin Türk (veya tersi)

Bir mert Kürdü bin tane serseri Türke tercih ederim ve bir mert Türkü bin tane serseri Kürde tercih ederim. Kürtlüğün veya Türklüğün bizzat bir değer olduğunu düşünen herkes nazarımda cahil insandır. Kürtlük ve Türklük başka “kazanılması gereken” şeylerin vesilesi olduklarında değer kazanırlar. Nedir bunlar? Adalet, eşitlik, özgürlük, haysiyet. Mesela Kürtlüğün inkarı bir zulüm, bir gadr olduğu için Kürtlüğün vurgulanması bir adalet eylemi haline gelir. Adalete hizmet ediyorsa Kürtlük gereklidir. Kürtlük tek başına ve bizzat özel bir statüye sahip birşey değildir.

Kürtlerin Lozan yanılgısı

Lozan hayallerimize son verdi diye düşünenler var. Sanki birileri vermeye, Kürtler de almaya kabil ve hazır idi ama Lozan geldi ve buna mani oldu. Yüzyıl önceki altın fırsatı kaçırdık diye hayıflanıp Lozan’ı bir nevi dilek ağacı veya ağlama duvarı haline getirenler var. Zamanın Kürt ecdadına yeterince meseleye asılmadıkları için verip veriştirenler var. Bu işin sadece bir kağıda birşeyi sokuşturmayla hallolmuş olacağını zanneden yaklaşımlar onyıllardır Kürtlerin tasavvurunu meşgul ediyor. Lozan’a veya Washington’a Lozan temalı protesto seferleri düzenleyenler olduğu gibi kurtuluş ateşini oradan yakmak isteyen naif çabalar da göze çarpıyor. Ancak bunların hepsi yanlış bir varsayım üzerine kurulu. Milliyetçiliğin hem Kürt hem de Türk versiyonları olayın Kürtlerin etrafında döndüğünü retrospektif bir yanılsama ile düşünüyor bir süredir. Halbuki Lozan bir sebep değil bir sonuç.

PKK aradan çekilince Kürt kimliği

PKK aradan çekilince Kürt kimliği bir baş dönmesi yaşayacak. Sevgi veya nefretin konusu olsun farketmez, marazi bir bağımlılık geliştirmiş olan tüm aktörler bocalayacak. Kendilerini yeni realiteye göre konumlandırma lüzumu doğacak. Fakat bir bütün olarak Kürtler için yeni durum yepyeni bir fırsatı doğuracak: Kürtler hızla devletleşecekler.

Türkiye’nin Sanayi İnkılabı

Türkiye’nin askeri-endüstriyel kompleksi başta Kürtler ve Türkler olmak üzere bütün Müslümanlar için dünya-tarihsel önemde bir başarı hikayesidir. İç siyasetin mide bulantılarıyla bu konuya bakanların göremeyeceği kadar önemli bir gelişmedir.

Kullu Şey’in Halikun İlla Wechehu

İnsan öldüğünde bile hayalleri, projeleri, süreçleri devam etmek ister gibidir. İnsanın fenası (gelip geçiciliği), insan kalbinin köksalmışlığı ile çatışır. İnsanın bekası, kalıcılığı iyiliği ölçüsündedir. Kendi dışına akmasa, bir anlama dönüşmese, insan bir hiçtir.

İslamsız yapabilir misin?

Gelenek-sonrası modernliğin bu çocukça taşkınlıklarını tadil etmek için postmodernizm çağı gelip geçtiği halde ve hatta geleneğe yeni baştan daha ağırbaşlı bir hürmetin lüzumu açığa çıktığı halde bugün Batı’dan daha çok Batıcı olanların entelektüel seviyesi trajiktir.

Siyaset canlı bir şey mi?

Denizde kaybolmuş birilerinin bulup da tırmandıkları küçük bir adanın aniden dev bir balina olarak hareketlenmesi ve canlı olduğunun ortaya çıkmasına benzer birşeydir siyasetin canlılığı.

Hadsiz Keyfiyet

Siyasette çokça kullanılan “hadsiz” ve “keyfiyet” kelimelerinin yakın zamanda yaşadığı anlam kayması. Hadsiz keyfiyet, sınır bilmez bir keyfilik mi yoksa sonsuz bir nitelik mi?

Batıdan medet ummak

Türklerden veya Kürtlerden her kim Avrupa’dan kurtuluş umuyorsa o mazide yaşıyor demektir. Artık öyle bir Batı yok. Buna uyanmayanlara bizzat Trump Amerikası bir uyarı alarmı olarak yeter. Sırtını Batıya dayayarak konuşmanın veya Batıya bakarak konuşmanın Türkiye’de kredisi artık bitiyor ve bitmeli. Sokak eylemlerine büyük duygusal ve politik yatırım yapanların en nihayet ellerinin boş kalacağını öngörüyorum. Black Lives Matter olduğunda artık Amerika bir daha hiçbir şey aynı olmayacak vesaire diyenler oldu. Peki ne oldu? Sonunda Trump yeniden başkan oldu.

İdeoloji nedir?

Doğallığını kaybetmiş her inanç bir ideolojidir. İdeolojiyi ideoloji yapan şey, müminler arama konusundaki iştahlı bir akım olması değil, müşterisini arayan bir ürün seviyesinde var olmasıdır.

Avrupa’nın Hasta Adamı nasıl Hasta Avrupa’nın Adamı oldu?

Bir zamanlar Avrupa’nın hasta adamı olarak görülen ve daha düne kadar Avrupa kapısında hor görülen Türkiye, yerlileşmeyi başarıdığı ölçüde tarihe büyük güç olarak geri dönmeyi başardı. Trump’ın Avrupa’yı kapı önüne koyması ile bir anda açıkta kaldığını anlayan Avrupa’nın güvenlik için Türkiye’ye muhtaç hale gelmesi kaderin güzel bir cilvesidir. Avrupa’nın hasta adamı gün gelip hasta Avrupa’nın kapısına gittiği adam oldu. Bu nasıl oldu peki?

İslamın Tanrısı bir diktatör mü?

Nasıl oluyor da bu kadar çok çeşit Müslüman var? Neden birbirini Müslüman saymayabilecek kadar birbirine yabancı kimlikler ve pozisyonlar aynı İslam şemsiyesi altında yer alabiliyor? Bunun İslamda tanrının niteliği ile ne ilgisi var? Allah bir diktatör müdür?

İnsanın olma borcu

İnsanın özgürlüğü üstünde bir yükün olmamasında, kalmamasında yatar. Kendi olmak veya olmanın bizzat kendisi biraz da altında kaldığın bir verili dünyanın üstüne onu hazmetmiş, hatmetmiş, hakkını vermiş, bedelini ödemiş olarak çıkmak demektir. Buna muhtelif tarihsel isimler takılmıştır: Aydınlanma, hikmet, ideal yurttaşlık, Nirvanaya ulaşmak, insan-ı kamil olmak, hakiki imanı elde etmek…

Öcalan’ın açıklaması ve post-PKK bir dünyada ‘terör’süz Kürtlüğün ortaya çıkması

Terör var Kürt yok deniyordu. Şimdi artık terör yok, Kürt var demek gerekecek. Ve Kürt varsa, bu devletin aynı zamanda bir Kürt devleti olduğu gerçeği ile kitlelerin barışmasını gerektiriyor. Kürtlerin kendi evlerinde, kendi vatanlarında, onurlu, eşit ve evsahibi olarak yaşamak dışında kimseden bir talepleri olmadı.

İman nedir?

Tanrının aşağı yukarı bir ve belli olduğu geleneksel toplumlardaki anlamıyla imansızlık pek mümkün olmazdı. Günümüzde ise Tanrının ne olduğu konusundaki tanımlar insan özgürlüğü ile parçalanıp çoğaldığı için farklı Tanrıların müminleri diğerlerine imansız olarak görünürler. Dinin insanlar adedince alımlandığı dinde Tanrı herkesin fehmine göre yeniden göndere çekilir. Tanrı insanı ayakta tutan iyiliklerin toplanıp göndere çekilmesinden ibarettir.

Kültürel iktidar nasıl kurulur?

Kültürel alanda hakim ideolojinin değişmesi ideoloji ile ilgili değil, sınıf ile (yani konfor çocuğu olmakla) ilgilidir. Bu konforun meyve vermesi en az bir kuşak alır. Başka bir ifadeyle, politik iktidar kara, kültürel iktidar deniz gibidir. Denizin ısınması da soğuması da yavaştır.

Kürtleri tehlikeye sürüklemek

Bugün Rojava üzerinden milliyetçi hamiyetfuruşluk yapanların çoğunun Rojava ile bir ilgisi yok. Başkasının emeği ve riskleri üzerinden artistlik yapıyorlar. Orada yaşayan, mücadele eden ve savaşın yıkım ve maliyetini bilen Rojava Kürtleri eğer merkezî Suriye hükümetiyle veya Türkiye ile bir anlaşma yoluna gitmeyi kendileri için en doğru yol olarak seçerlerse, bu durum onların üzerinden hamaset yapan, onların acıları üzerinden kendi dünyasında havaya girenlerin hiç hoşuna gitmeyecek. Kürt milliyetçiliği Kürtlerin içinden geçtiği ve geçmesi gereken bir fazdır. Bir modernleşme alameti, bir ergenlik harareti ve buluğ çağı semptomudur.

Türkiye ve Kürdistanlar

Türkiye’deki çözüm çabaları ile Rojava’daki durum, Ankara’daki yaklaşımlar ile Erbil’deki tutumlar birbirinden bağımsız değil. Büyük bir Türk-Kürt entegrasyonu gerçeği ile karşı karşıyayız. Tarih bunu önümüze hem bir zorunluluk hem de fırsat olarak getirmiş. Naz yapanlar, bunu suistimal edenler hata yapar.

Türkiye’de neden pek entelektüel çıkmıyor?

Entelektüel bir yerin ve bir zamanın çocuğudur. Bir yerin ve zamanın çocuğu olduğunun farkında olmayanlar entelektüel olmayı mümkün kılan özgüvene sahip olamazlar. Entelektüel dediğin şeyin kendisi bile (toplumsal bir insan profili olarak) ortaya çıkıp sonra kaybolan bir tarihsel görünümdür. Mesela bugün entelektüel yerini influencer’a bırakmıştır.

Türk birliği, Kürt birliği

Kürtlerin ve Türklerin ayrı ayrı kendilerine gelmeleri aynı zamanda birbirlerine gelmeleri anlamına geliyor. Bu imkan ve fırsat penceresi daha önce bu şekilde açılmamıştı. Türklerin faşizmi, Kürtlerin de fetişizmi terkederek duygusal tepkiler ve ezber formüller yerine kendi spesifik realitelerinin hakkını veren bir analitik ciddiyetle meseleye yaklaşması lazım.

İslam orijinal bir din değildir

İslam son din olduğu gibi dinlerin de sonudur. Dinin İslamdan sonra ekleyeceği birşeyi kalmamıştır. Bu İslamdan sonra dinlerin ortaya çıkmadığı, çıkmayacağı anlamına gelmez. İslamla birlikte din söylemsel kapasitesini tüketmiştir. Din tarihin sonuna gelmiştir. İslamdan sonra ortaya çıkan dinler ya İslamın daha rafine hale getirilmesi girişimleridir ya da İslamın iç savaşıdır.

Meyyit evinde Gassal

Gassal dizisini izledim. Artıları ve eksileri var. Artıları şunlar: Sadece Müslümanlara özgü bir insan profilini konu edinme cesareti göstermesi. Batı dünyasında karşılığı olmayan bir mahluktur gassal. Tercüme edilemeyecek kadar yerli bir konuyu işleme cesareti diziyi otantik kılıyor. Dizide laiklere bir eleştiri var mı? Ben görmedim. Mafya kadınının namaz konusundaki cehaletinin “aha laikler şöyle böyle temsil edilmiş” diye sunulması diziyi izleyen her akıllı insanın gülünç bulacağı bir iddiadır. Dizi kültürel hegemonya tartışmalarını taşıyamayacak kadar o tartışmanın uzağında bir yapım.

İmralı, Kürt kamusu, diasporalar, Kürt aklı

İster adına İmralı süreci diyelim ister yeni barış süreci diyelim, ortada yeni birşeyler var. Devletin işlediği suç ve günahlardan tövbe etmesi ve Kürtlerin egemenliğinin tanınması istikametindeki tüm adımlar müsbet adımlardır. Savaş, çatışma ve ölüme uğramadan barış ile ulaşılacak bir makul çözüme itiraz edecek, duyguda aşırı, makuliyette geri kesimler olacaktır her iki tarafta da. Özellikle diasporadan üretilen mobilizasyon söylemlerinin genelde onlara muhatap olan halklara bir fayda getirdiği görülmemiştir.

Sanat ilgisi bir kader susuzluğu

Sanatın yüksek ve değerli görülmesi popüler anlamıyla estetik ile irtibatlandırılmasından kaynaklanıyor. Ancak o anlamdaki “estetik” sanatın sadece bir görünümüdür. Sanatı estetikle, estetiği de güzel ve ulvi olanla tarif eğilimi çoğu kez sanatın daha genel mahiyetini anlamamıza engel oluyor. Peki doğru anlaşılması durumunda tam olarak estetik ve sanat ne demektir?

Milliyetçiliğin İslam nefreti

Bir insanda milliyetçilik hissi işgale başlayınca, o insanın benliği takviye olup güçlenmeye, bencilliği ise harlanıp etrafını yakmaya başlar. Hiçbir milliyetçi durduk yerde biz karar verdik artık milliyetçi olacağız demez. Milliyetçi olmak için mutlaka bir mağduriyetin tecrübe veya icad edilmesi gerekir: Ezilmekten, zayıflıktan, dövülmekten kurtulmak için milliyetçi olunmuştur. Mağduriyet çamurunda paklandığı için milliyetçi taptaze bir masumiyete hak kazanmıştır.

Selahaddin’in dönüşü

Selahaddin geri dönüyor. Çünkü Kürtlerin kurtuluşu, Türklerin çıkış yolu onda. Hatta Arapların selameti de onda. Selahaddin’in dönüşü, Ortadoğu’daki milletlerin onurunun ayağa kalkması olduğu kadar, Ortadoğu’ya musallat olmuş Batılıların da hadlerini bilmeleri anlamına gelecek. Yeter ki üç milletten torunları bu bilince ulaşsın.

Abdullah Öcalan, Marx’tan ne istiyorsun kardeşim?

DEM Parti Eşbaşkanı Bakırhan’ın anlattığına göre Abdullah Öcalan “Marx’ın yazmak istediği son kitabı yazmak istiyor”muş. Peki yazmalı mı? Benim tavsiyem: Yazmamalı. Kim takar Marx’ı kardeşim? İnsanların hayatları telef olurken, bir milletin istikbali sözkonusu iken kim takar Marx’ı? Kürt milletinin değer vereceği bir siyasi lider olmak varken gidip vasat bir felsefe doktora öğrencisi olmaya ne gerek var?

Halka hizmet, Hakka hizmet

Halk çoğu kez overrated bir doğruluk zeminidir. Demokrasi çaresizliğinden onunla yetinmek zorundadır. Ancak insaniyetimizi korumak için halkın arzusundan fazlasına sahip olmamız gerekir.

Amerikalılar nasıl oldu da Trump’ı seçti?

Amerikalılar nasıl oldu da şov endüstrisinden fırlamış ve saygın olmayan bir adamı tercih etti? Buna değişik şekillerde cevaplar veriliyordur kuşkusuz. Kendi kanaatimi ve benim açımdan en önemli olan açıklamayı şöyle ifade edebilirim: Trump bir kişidir, bir şahıstır. Kötü bir şahıstır ama bir şahıstır. Demokratlar ise şahıs olmayan insanlardan oluşuyor. Onlar politikalardan bahsederken Trump bir insan olarak kendinden bahsediyor ve muhataplarına bir şahsiyet ve insanilik duygusu veriyor. Trump yalan söylerken bile bir insan olarak bunu yapıyor. Demokratlar ise doğru söylerken bile yüzünü kaybetmiş aparatlar gibi kalıyorlar.